Kendi reklamını yapmak için uğraşmayan, hangi sosyal medyaya el atsanız karşınıza çıkmayan, sağa-sola sataşmayan, ağırbaşlı, işini çok iyi yaptığı için de Avrupa'dan Japonya ve ABD'ye geniş bir coğrafyada aranan ve sahneye çıkan piyanistimiz kim?
Bu sorunun yanıtı hiç tereddütsüz Özgür Aydın'dır. (d.1972)
Öğrencilik yıllarından bu yana gelişimini ve ulaştığı olgunluk düzeyini takdirle izlediğim Özgür Aydın'ı, 29 Nisan 2022 akşamı Ana Salon'da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde dinledik.
Ankara'ya sürekli yaşadığı Almanya'dan hayli yorgun geldi Özgür.
Mart ayı boyunca, keman-piyano ikilisi olarak ünlü Japon kemancı Midori'yle ABD turnesindeydiler. Almanya'ya döndükten sonra, sürekli birlikte oda müziği yaptıkları Berlin Filarmoni Solistleri'yle provalara başladı ve 10 -15 Nisan'da Baden-Baden Paskalya Festivali'nde iki konsere katıldı. 20-21 Nisan'da ise Bodensee Festivali'nde genç solistlerle oda müziği konserlerinde çaldı. 25 Nisanda ise Hamburg'daki i ünlü Elbphilharmonie salonunda bir başka sürekli partneri olan kemancı Kolja Blacher ile birlikte Poulenc, Şostakoviç ve Beethoven’ın sonatlarından oluşan bir resital verdi. Ardından da uçağa atlayıp Ankara'ya gelerek CSO ile provalara girdi.
Ama böylesine yüksek bir iş yoğunluğu, Özgür'ün verimini olumsuz yönde etkilemiyor. Ludwig van Beethoven'in (1770-1827) o güzelim 3. Piyano Konçertosu'nda dinlerken aksini bile düşündüm. Çalıştıkça, yoğunlaştıkça açılıyor, icra düzeyini yükseltiyor.
CSO'yu, deneyimli şef Naci Özgüç (d. 1964) yönetiyordu. Yıllar önce Beethoven'in beş piyano konçertosunu İdil Biret'le BSO eşliğinde üç gün peşpeşe konserlerde yönetip kayıt altına almış olan Özgüç ile CSO, Özgür Aydın'a çok iyi bir eşlik çıkarttı. Do minör tonalitedeki ve Beethoven'e “ses ozanı” nitelendirmesi yapılmasını sağlayan yapıtı Özgür Aydın mükemmel ajilitesi ve tuşesiyle mükemmel seslendirdi. Birinci bölümdeki enerjik pasajlarda ve kadansta, ikinci bölümdeki şiirsel süslemelerde ve üçüncü bölümdeki orkestrayla şakacı diyaloglarda hârika bir etkinlik gösterdi. Bazı müzikologların “Beethoven'in kendi portresi” olarak nitelendirdikleri ve kimse tarafından ısmarlanmamış, besteci tarafından kendiliğinden yazılmış bir yapıt olmasının bu öngörüyü güçlendirdiği Do minör konçertoyu, Özgür Aydın âdeta bir ressamın tuvale döktüğü mükemmel bir portreye dönüştürdü.
Aldığı yoğun alkışa karşı önce Bach'ın Fransız Süitleri'nden bir “gigue” seslendirdi, alkış dinmeyince de naif bir Schumann parçasıyla dinletisini noktaladı.
Solist odasına Özgür'ü kutlamaya gelenlerin başında, Ankara Devlet konservatuvarı'ndaki ilk ve değerli öğretmeni Semra Kartal ile bir başka öğrencisi, bugün ana sanat dalı başkanı olan Demet Akkılıç vardı. Taa, oturdukları yan balkondan aşağı gelmişlerdi. ADK piyano öğretmenlerinden Oya Ünler Bayka da oradaydı. Ayrıca iki piyano öğrencisi de bu ekibe dahildi.
Ana Salon sahnesindeki piyano asansörününün çalıştırıldığına ve piyanonun tekerlekleri üzerinde sürüklenmeden asansörle aşağıdaki bölüme alınışına da bu konserin arasında ilk kez tanıklık etmiş oldum.
Konserin ikinci yarısında Beethoven'in gene Do minör tonalitedeki 5. Senfoni'si yer alıyordu. Şef Naci Özgüç, orkestrayı partitür kullanmadan bellekten yönetti. Ortaya dinamik ve coşkulu bir icra çıktı.
Başkemancı sandalyesinde Bilgehan Erten'in oturduğu orkestra, kıdemli ve genç üyeleriyle şef Özgüç'ün yoğunlaşmasına ayak uydurdular.
Tahta ve bakır üflemeliler, yaylıların bütüncüllüğüyle dengeyi yakaladılar.
Mükemmel konser için CSO'yu, Özgür Aydın ve Naci Özgüç'ü kutluyorum.
Bir de dinleyici şu olur olmaz her ara ve duraksamada alkışlama hummasından bir kurtulsa...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
30 Nisan 2022, Ankara