Her aile, topluluk, her ulus çarpıtılmamış gerçek tarihine sahip çıkmalı, doğru olarak öğrenmeli ve anlamlandırmalıdır. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, giderek kendi tarihine daha çok sahip çıkan bir hüviyete büründü. II. Mahmud döneminde başlatılan çağdaşlaşma hareketi içinde Muzikayı Humayun adı altında kuruluşunun 200. yılında, evrensel bağlamda pek çok orkestradan eski olan doğum gününü geçiştirmeden, iki yıla yayılan bir geniş programla yapacağı kutlamayı 3 Ekim 2025 Cuma akşamı, görkemli bir açılış konseriyle başlattı.
KAPIDAKİ SÜRPRİZ
Salona protol kapısından girenleri çok güzel, yerinde, iyi düşünülmüş bir sürpriz karşıladı. İlk “hârika çocuk”, dünyaya mal olmuş, CSO’yu da hep yüceltmiş TC. Devlet Sanatçısı ve Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü sahibi piyanist İdil Biret’in, Gürdal Duyar tarafından yapılmış büstü, bir kaide üzerinde girişe yerleştirilmişti.

Meraklılar kâidenin üzerindeki pirinç levhayı okuduklarında şu bilgilerle karşılaştılar:
İDİL BİRET (d. 1941)
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Solist Sanatçısı 1963
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Sanatçısı 1971
Fransa Devlet Nişanı Chevalier de l'Ordre du Mérite 1975
Polonya Devlet Nişanı Krzyzem Kawalerskim Ordera Zaslugi 2007
T. C. Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü 2021
(Büst - Gürdal Duyar 1985)
(İdil Biret son konserini 5 Aralık 2020 tarihinde bu salonda verdi)
Bu kadirşinaslıık, gösterilen vefa için CSO yönetimini kutluyorum. Keşke 200. yıl vesilesiyle CSO’ya hizmet vermiş diğer harika çocuklar için de birer büst çalışması yaptırsalar, ve kendi adlarını taşıyan bu binanın değişik köşelerine yerleştirilse, başta Suna Kan olmak üzere…
İTALYAN PAŞALARIN OSMANLI MARŞLARI
Orkestranın daimi şefi Cemi’i Can Deliorman, bu açılış konseri için epey değişik seçenekler üzerine kafa yorduklarını ve sonunda akşamın programını kararlaştırdıklarını anlattı. Beş bölümden oluşan konserde, CSO ile yaşıt olan TSK Armoni Muzikası ile hayli genç sayılabilecek Devlet Çoksesli Korosu da yer alıyordu. Yapıtlar bu topluluklar da dikkate alınarak seçilmişti.

Başlangıçta ve bölümler birbirine bağlanırken yansıtılan kısa bilgilendirici filmler, konulara yabancı dinleyiciye rehberlik edebilecek nitelikteydi.
Tarihsel Kökler, başlığı altındaki girizgâhda Armoni Muzikası, koro balkonunda tam bir askerî disiplin içinde yerini almıştı. Muzikayı Hümayun’un kurucu şefi olan Donizetti Paşa’nın Sultan II. Mahmud için bestelediği Mahmudiye ve Sultan Abdülmecid için bestelediği Mecidiye marşlarında bando “solist”, orkestra da “eşlikçi” pozisyonundaydı. Armoni Muzikası üflemelileri, ne denli yaman birer çalgıcı olduklarını gösterirken, onları hazırlayan şef Albay Levent Türkel’in de hakkını vermek gerek.
Donizetti’nin ölümünden sonra Muzikayı Hümayun’un başına geçmiş olan Guatelli Paşa’nın Osmanlı Sergi Marşı, bir bakıma o dönemde de müzik anlayışının değişebildiği gösteren neşeli bir parçaydı.

Bando balkonu terkederken, buna koşut olarak Devlet Çoksesli Korosu yerini alıyordu. Onlar da, Osmanlı’yı Cumhuriyet’e bağlayan müzikal kişiliklerden biri olan, İstiklâl Marşımızın da bestecisi Osman Zeki Üngör’ün Cumhuriyet Marşı’nı orkestrayla birlikte sundular.
TANRIYA SUNULAN EL
Koro yerini almışken, elbette bir parçada daha kendini göstermeliydi. Cumhuriyet Dönemi bölümünün ilk yapıtı olarak, Cumhuriyetimizin ilk kuşak bestecilerinden Ahmet Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu’nun “Sensin kerim, Sensin rahim, Allah sana sundum elim” diye başlayan 13’ncü koral bölümü sunuldu. Bu mistik hava hemen ardından Ferit Tüzün’ün “Çayda Çıra”sının renkli armonileriyle dağıtıldı. Sırada Muammer Sun’un unutulmaz parçası, sopranonun orkestra eşliğinde sözsüz vokal olarak sunduğu Bozkırın Sesi vardı. Soprano Görkem Ezgi Yıldırım, ustalığını konuşturarak büyük alkış aldı. Bu bölüm, orkestranın sunduğu, ilk kuşak bestecilerimizden Ulvi Cemal Erkin’in Köçekçe başlıklı dans rapsodisiyle çoşku içinde tamamlandı.
YOLUN AÇIK OLSUN DENİZ YAKIN
Harika Çocuk başlıklı bölüm başlarken gösterilen belgeselde İdil Biret, Suna Kan, Ayla Erduran, Ayşegül Sarıca, Verda Erman gibi dünya sahnelerinde Türkiye’yi başarıyla temsil etmiş solistlerimizi görmek, doğrusu hayli duygulanmamıza neden oldu.

Geçmişte başta İdil Biret ve Suna Kan olmak üzere bu nitelendirmeyi hak eden müzisyenleri temsilen, Mersin’de öğrenimini sürdüren, yurtdışında önemli yarışmalar kazanmış 16.5 yaşındaki Deniz Yakın geldi sahneye. Erkin’in keman konçertosunun Allegro con fuoco tempodaki son bölümünü büyük bir başarıyla seslendirdi. Yaşının çok ilerisinde bir olgunluk içeren virtüozitesi, duruşu ve sağlam yay tekniğiyle büyük alkışı hak etti. Çoktan keşfedilmiş ve kariyerini hızla geliştirmekte olan Deniz Yakın’ı CSO iyi ki yaptığı çocuk-gençlik seçmeleri sırasında tanımış..
NEDİR BU NİMROD?
Arasız olarak tasarlanmış konserin 4. bölümü CSO Hâtıralar Geçidi başlığını taşıyordu. Şef Deliorman, “CSO aynı zamanda hatırlamak demek” cümlesiyle bölümü tanıtırken “Aramızda Rengim Gökmen var, çok sayıda emekli sanatçımız var. Yitirdiklerimizle, bu aile ile kucaklaşmak istiyoruz” dedi. Ama bu amaçla İngiliz besteci Edward Elgar’ın Enigma Varyasyonları’nın Nimrod başlıklı bölümünü niye seçtikleri kısaca da olsa anlatmadı. O görevi de ben yapayım bari.
Elgar 1898 yılında özgün bir tema üzerine varyasyonları çalışmaya başlayarak 14 bölümden oluşan ve kısaca Enigma (muamma, bilmece) olarak bilinen yapıtı bir yılda tamamlamıştır. Her bölüm, Elgar’ın yakın tanıdığı bir kişiyi betimler. Elgar yapıtını “Bunlar portre değildir, ancak her varyasyon, belirli bir kişiliğe veya belki de yalnızca iki kişinin bildiği bir olaya dayanan belirgin bir fikir içerir” diye tanımlamıştır.
CSO’nun seslendirdiği 9. Varyasyon, bestecinin yayıncısı Augustus J. Jaeger’la olan ilişkisine dayanır. Bestecinin en kötümser dönemlerinde Jaeger ona olan inancını yinelemiş, onu yüreklendirerek yine verimli günlerine dönmesini sağlamıştır.
Mistik bir hava taşıyan bu varyasyon, İngiliz kültüründe nostaljik bir yer edinmiş, anma günlerinde, cenazelerde, yaslarda, ağırbaşlı törenlerde çalınır olmuştur. Öyle ki BBC bile Kraliçe’nin ölümü üzerine yayınını kesmiş ve Nimrod’u koymuştur. Türkiye’de de Bilkent Senfoni İhsan Doğramacı’yı anma törenlerinde, Devlet Senfoni Orkestralarımız da, çeşitli kişilere adadıkları konserlerde bu eseri seslendirirler. Örneğin Bursa Senfoni’nin kurucularından Prof. Ayhan Kızıl’ı anma konserlerinde dinleyebilirsiniz.
200. Yıl konserinde Nimrod’un yitik CSO mensupları, solistleri, şeflerini anma bağlamında seçilmiş olduğunu düşünüyorum.
HANGİ GÜNÜMÜZ?
Konserin son ve 5. bölümü Günümüz başlığını taşıyordu. Çok popüler iki yapıt seçilmişti. Rus besteci Aleksander Borodin’in Prens İgor operasından ünlü bale bölümü, korolu Poloveç Dansları ile, Alman besteci Carl Orff’un Carmina Burana’sından O Fortuna…
Böylece kutlama konseri, amaçlandığı gibi yüksek volümlü, dinleyicinin büyük bölümünün severek dinlediği, coşkulu iki yapıtla ve bol alkışla sonuçlandı. Kanımca, bu bölüme Günümüz başlığı verildiğine göre, günümüzde yaşayan bestecilerimizden birinin korolu bir parçası da eklenebilirdi, ki gerçekten günümüz olsun. Belki bu programın gelecek yıl değişik illerde tekrarı sözkonusu olursa, bu ekleme yapılabilir.
ALKIŞLARINIZLA...
Şef Deliorman, konuşmasının sonunda CSO’nun yeni salonuyla, geniş kadrosuyla artık bir dünya orkestrası haline geldiğini vurgulayarak, “Bu imkanları sağlayan Kültür Bakanlığımıza alkışlarınızla teşekkürlerimizi sunuyoruz” demişti. Acaba alkışlarınızla demeseydi dinleyici alkışlamayacak mıydı? İşte size bir enigma!

Kültür Bakanlığı’nı salonda Bakan Yardımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Yüksek Kurulu üyesi Gökhan Yazgı temsil ediyordu. Çiçeği de oturduğu 6. sıradan sahneye inerek verdi ve alkışlayan dinleyiciyi selamladı. O sırada oturanlar arasında, yüzünü eski salondan anımsadığım eski dinleyicilerden, şimdiki Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur da vardı.
EN BÜYÜK ALKIŞ ATATÜRK’E
Şef ve solistler selamda ve çiçek kabülündeyken, Orkestra Müdürü , Flüt Grup Şefi Dr. Sibel Ayhan Bayer de sessizce gelip, CSO’da önemli katkı ve emekleri bulunan şef Rengim Gökmen’i tutup sahneye indirdi.

Gökmen, günümüzün şefi Deliorman’ı kucakladı, mikrofonun verilmesi üzerine duygulu ve kısa bir konuşma yaptı. Cemi’i Can’n söylemediklerini söyledi, anmadığı ismi andı. “Bu orkestra Atatürk’ün bize emaneti” cümlesi yoğun alkışlarla karşılandı. Pek âdeti olmadığı halde, konseri gözleri yaşararak dinlediğini anlatan Gökmen, “Türk kültür hayatının amiral gemisi olan orkestranın çok sağlam ellerde ve muhteşem bir ekiple yol aldığını görmek beni mutlu etti” dedikten sonra kısa konuşmasını gene büyük alkış alan “ CSO’nun gelecekte de Atatürk Türkiyesi’nin bayrağı olacağına inanıyorum” cümlesiyle bitirdi.

Artık sahnede Koro şefi Burak Onur Erdem, solistler Görkem Ezgi Yıldırım ve Deniz Yakın ile şef Deliorman vardı. Ellerinde çiçekleri bu coşkulu, mutlu gecenin dinleyicisini selamladılar. Nedense Armoni Muzikası’nın şefi Albay Levent Türkel’i sahnede göremedim. Oysa sivil giysili olarak o da dinleyiciler arasındaydı. Kimbilir? Bu da bir “Enigma” mı yoksa?
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
5 Ekim 2025, Ankara




























