Modern dansta müzik genellikle banttan verilir. Koreograflar, çok değişik müzikleri peşpeşe kullanırlar bazen. Bir piyano solodan sonra birden bire müthiş senfonik patlamaların ya da yerel müziğin geldiğine tanık olabilirsiniz. Bazen bir veya birkaç enstüman akışın belli bölümlerinde canlı olarak sahneye çıkabilir. Çünkü modern dans, sınırları tıpkı dansçıların vücudları gibi sınırları istenildiği gibi zorlanabilen, kavramların esnetilebildiği bir tür.
Tıpkı klasik balenin kurallara bağlanmış hareketleri gibi modern dansta da belli el, kol, ayak tutuş ve hareketleri kendi kurallarını yarattı. Ama işin içine akrobasi girdiğinde, hele tüm müzik canlı olarak sahnede icra edildiğinde, dansın rengi seçilen tema ve müziklere göre değişiyor.
Fransız Debussy Quartet, modern ve akrobatik dans topluluklarıyla çalmakta, dansın veya gösterinin bir parçası olmakta ustalaşmış bir topluluk. Geçen yıl onları Avustralyalı akrobatik dans topluluğu Circa ile birlikte izlemiştik. 12 Nisan 2016 gecesi ise, 33. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nde bu kez, Käfig başlıklı dans grubuyla Ankara sahnesindeydiler.
Topluluğun koreograf ve yönetmeni, Türkçe okunuşuyla Murad Merzukî (d.1973).
Topluluk 18 yılda 61 ülkede bir milyonu aşkın seyirciye ulaşmış, çok farklı salon ve sahnede gösteri yapmış. Merzukî, modern dans alanında artık ünlü bir koreograf.
“Boxe Boxe” başlıklı gösteri, adından da anlaşılacağı üzere boks sporunu antremandan ringdeki maçlara değişik yönleriyle ele alan, akrobatik dille anlatan, yer yer karikatürize ederek işin içine mizahı da sokan bir çalışma.
Debussy Quartet'in seslendirdiği müzikler ise Verdi'den Schubert'e, Ravel'den P. Glass'a çeşitli bestecilerin oda müziği eserlerinden derlenmiş. Debussy Quartet, toplam sekiz bestecinin çeşitli eserlerinden bölümleri âdeta bir bütün gibi, iyi bir icra kalitesiyle ve çoğu bölümünü de bellekten seslendirdi. Onların sahnede dolaşımını sağlayan tekerlekli koltuklar, genel sahne tasarımının birer parçası olarak düşünülmüş, nota konulabilecek yerler de ihmal edilmemişti. Schubert’in 2 Numaralı Yaylı Dörtlüsü’nün Andante bölümüyle başlayan 70 dakika süreli gösteri, gene aynı parçayla sonlandı.
Ses düzeni ustaca kullanılmıştı bu kez. Topluluk oda müziğinin ciyak-ciyak bir ses yükseltmeyi kaldırmayacağının bilincinde, iyi bir ses dengesiyle Debussy Quartet’in sağlam tınısını yansıttı.
Topluluk, seçilen temanın doğası gereği erkek dansçılardan oluşuyordu, aralarında sadece bir tane “erkek gibi kız” vardı! Komedi unsuru olarak, “koca göbekli hakem” seçilmişti. Bu rolü, kostümünün de yardımıyla Guillaume Chan Ton başarıyla canlandırdı.
Konu aynı olunca ne denli çeşitlendirme çabasında bulunulsa da, bir süre sonra sahne üstü sıkıcı bir hal almaya başladı. İşi artık müzik sürüklüyordu. Ama ne zaman ki hip-hop figürleri kendini belli etmeye başladı, izleyicinin de ilgisi artmaya başladı. Gösterinin sonunda selam faslı ve dansçıların ayrı ayrı yaptıkları hip-hop figürleri, izleyicinin salondan mutlu ayrılmasını sağladı. Kendi aralarındaki konuşmalardan kulağıma en sık çalınan cümle, “Keşke daha çok hip-hop olsaymış” mealindekilerdi.
Bence Kafig topluluğunun en takdir edilecek yanı, terör bahanesiyle Türkiye’ye gelmekten vazgeçmemiş olmasıydı.