Anadolu geleneğinde usta-çırak ilişkisinde, "icazet vermek" diye bir kavram vardır. Usta, çırağına "Artık sen de oldun" deyip icazet verir. CSO'nun 11 Mart gecesi "Dünya (Emekçi) Kadınlar Günü" konserinde, bir olgun, bir genç, iki kemancıyı dinledik. İlki, Leipzig'deki F.Mendelsshon Bartholdy Akademisi'nin keman profesörlerinden Marina Sirbu, ikincisi ise hocasından yüksek lisans icazetini 2012'de almış Nurperi Yücesoy'du (d.1985).
Nurperi Yücesoy, lisans öğrenimini Bilkent'te rahmetli Server Ganiyev'in öğrencisi olarak tamamladıktan sonra, Leipzig'de açılan sınavı kazanarak Sirbu'nun yüksek lisans öğrencisi olmuştu. Hoca ve öğrencisi, şef Antonio Pirolli yönetimindeki CSO eşliğinde önce J.S. Bach'ın İki keman için Re minör Konçertosunu seslendirdiler. Bu Barok şaheserinden sonra, bu kez usta kemancı-besteci Pablo de Sarasate'nin, kemanlara ince iş yaptırdığı “Navarra” başlıklı parçayı çaldılar.
İki eser de başarıyla seslendirildi. Hele Navarra'da, iki kemanın ünison olarak seslendirdiği hızlı sololardaki beraberlik, uyum, tını güzelliği gerçekten alkışa değerdi. Başarının getirdiği mutluluk hocanın da, öğrencisinin de gözlerinden okunuyordu.
Sirbu, sevgiyle sarıldı Nurperi'ye. CSO da, bir üyesinin daha solistik başarısından duyduğu memnuniyeti yüz ifadeleri ve alkışlarıyla ortaya koydu.
Bu konserde başkemancı Jülide Yalçın Dittgen'di ve ilk rahleye yanına Hasan N. Tura'yı almıştı.
İkinci yarıda bir senfoni yerine, peşpeşe iki bale süiti vardı programda. Önce Manuel de Falla'nın, CSO'nun neredeyse her iki yılda bir seslendirdiği, iyi tanıdığı bir eser olan Üç Köşeli Şapka Süiti seslendirildi. Arkadan Ottorino Respighi'nin Saba Melikesi Belkıs Süiti geldi. İspanyol ezgilerini, “şark” tempo ve havaları izledi böylece...
Orkestranın solocuları her iki eserde de bekleneni verdiler. Saba Melikesi'nde Belkıs'ın dansı bölümündeki Oğuzhan Kavruk orkestranın çello solisti , Jülide Yalçın da başkemancı olarak sololarında parıldadılar. Orkestranın tümü, üflemeli solocularla birlikte uzun alkışları hak ettiler. CSO, genellikle Pirolli ile rahat çalıyor ve iyi sonuç alıyor.
Bu hafta tek gün çaldı CSO. Program kitapçığında bir değişiklik göze çarpıyordu. Eser listesinde, her eserin sonuna alkış işareti konulmuştu. Böylece dinleyiciye “burada alkışlayacaksınız” mesajı veriliyor, solist, şef ve orkestranın yoğunlaşmasını zedeleyen bölüm aralarındaki alkışın önüne geçilmek isteniyordu.
Artık bu haftaki dinleyicinin tümünün bilinçli oluşundan mı, programdaki alkış işaretiyle mesajı aldıklarından mı, hiç bölüm arası alkış olmadı. Doğrusu benim mesajın işe yarayacağından pek umudum yoktu. Alkış işaretini üç yıldan fazladır uygulayan Bilkent'te bile hâlâ bu bölüm arası alkışlara rastanıyor. Çünkü bir kısım dinleyici, el kitapçığını almıyor, alsa bile okumuyor, okusa bile oradaki alkış işaretiyle verilmek istenen mesajı almıyor! Sözel milletiz! En iyi çarenin her konser öncesi sözlü bir anonsun da yapılması olduğunu düşünüyorum. En çok da bu bölüm arası alkışlarda yabancı şef ve solistlerin dinleyiciye doğru fırlattıkları müstehzi bakışlara üzülüyorum.
Neyse CSO'da ilk deneme başarılı oldu, umarım böyle devam eder.