Bazı raslantılar bir isimde düğümlenir. 12 Aralık 2014 akşamı CSO’daki konserdeki rastlantıların odaktaki ismi, Prof. Server Ganiyev’di(1937-2010). Konserin solisti Elvin Hoca (d.1997) torunu, şefi Burak Tüzün ( d. 1970) ise ADK’nda keman öğrencisiydi.
Elvin’in özgeçmişinde "müzisyen bir aileden" geldiği yazar. Bu iş sadece "dede" ile ilgili değil. Elvin’in annesi Azeri Türkü Nermin Ganiyeva piyanist, babası Arnavut Hayrettin Hoca çellist, dayısı Tuğrul Ganiyev kemancı. Üçü de Bilkent’te…
Elvin Ankara’da doğdu, yürümeye başladıktan sonra da Bilkent’in koridorlarında koşuşturmaya başladı. Daha çeyrek kemanla çalarken, dedesinin Moskova Konservatuvarı’ndan arkadaşları, önemli pedagoglar Victor Pikayzen, Andre Kravçenko gibi hocalar, "Bu ufaklıkta iş var" dediler.
TEMİZ, DUYARLI BİR YORUM
Adım adım gelişti, yarışmalar kazandı, konserler verdi ve 17 yaşında bir genç kemancı olarak Çaykovski’nin Re Majör Keman Konçertosu’nu inanılmaz bir tempoda, temiz, duyarlı biçimde çalarak Pikayzen, Kravçenko gibi ustaları haklı çıkardı. Kadansları hârikaydı, orkestrayla birlikte olduğu bölümlerde de yeterli volümü elde ederek eseri gerektiği gibi ifade etti. Konçertonun uzun birinci bölümünün finali o denli parlak oldu ki, dinleyici bastı alkışı…
Elvin’e biri orkestranın olmak üzere iki çiçek buketi verildi. Elvin birini başkemancı sandalyesindeki Bilgehan Erten’in deneyim kazanması için yanına oturttuğu genç kemancı Nurperi Yücesoy’a, diğerini de viyola grubunun ikinci rahlesinde oturan Artemis Sis Balkız’a sunarak, centilmenliği de öğrendiğini gösterdi.
Konser sonrası kutlayıp, hayli hızlı tempoda çaldığını söylediğimde, "Aslında daha hızlı çalıyorum ama orkestrayı düşündüm" demez mi…
PARLAK GELECEK KEHANET OLMAZ…
Server Ganiyev şimdi Bakü’deki "hıyaban"da huzur içinde uyurken, kemanı torununun elinde parlak konserlere aracılık ediyor.
Elvin’in gelişimini Türkiye sınırları içindeki konserlerinde adım adım izledim, yurtdışı konserlerinin videolarını seyredip dinledim. O şimdi, bir başka ünlü Rus pedagog Prof. Zakhar Bron’un Zürih Sanat Üniversitesi’nde öğrencisi. Türkiye’de ise Bilkent MSSF lisesi son sınıfta çalışmalarını Elena Postnova’nın gözetiminde sürdürüyor. Hem Türkiye’nin, hem "Kardeş Azerbaycan"ın, hem de anne-babası başta olmak üzere ailenin desteğini arkasında hissetmesi önemli bir avantaj. Bugüne kadar başarı çetelesi hayli kabarık olan Elvin’i parlak bir geleceğin beklediğini söylemek, kehanet olmaz!
BİR SAYGI SUNUMU
Bu konser, 25 Aralık’ta ölümünün 41. yılında anacağımız İsmet İnönü’ye adanmıştı. Her zamanki koltuğunda bir büyük kırmızı gül buketi yer alıyor, Mevhibe İnönü’nun yerinde ise kızı Özden İnönü Toker oturuyordu. Torunları Gülsün Toker, Nurperi Özlen ve pek çok İnönü dostu konserin dinleyicileri arasındaydı.
Konserin ikinci yarısında başlığı "trajik" olsa da, aslında son derece duygusal bir eser olan F. Schubert’in Do minör 4. Senfonisi tamamlandıktan sonra, şef Burak Tüzün de kendisine sunulan çiçeği, podyumdan aşağı inip Özden İnönü Toker’e vererek, bir saygı sunumunda bulundu. O da çiçeği kaldırarak salonu selamlarken bir alkış tufanı koptu.
Genç okurlarımı özellikle düşünerek, konser kitapçığında yer alan yazımı aşağı alıyorum:
İNÖNÜ’YÜ ANARKEN GENÇLERE ÖNERİ
Ölümünün üzerinden 41 yıl geçmesine karşın, “ Devlet adamları ve siyasetçiler arasında İsmet İnönü kadar devamlı ve meraklı bir çoksesli müzik dinleyicisi çıktı mı?” diye sorduğumuzda tüm gözlemcilerin verdiği yanıt tereddütsüz “Hayır” oluyor.
İsmet İnönü kimdir? İstiklal Savaşımızın İnönü kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı, Lozan’ın usta diplomatı, Atatürk’ten sonraki ikinci Cumhurbaşkanı, çok partili demokrasi denemesinin mimarı, yıllarını ana muhalefet lideri olarak haksızlıklarla mücadeleyle geçirmeyi göze alan dev siyasetçi, büyük sanat ve müzik dostu…
25 Aralık 2014, İnönü’yü kaybedişimizin 41’nci yıldönümü... Devlet Orkestralarımız da, bu tarih çevresinde kendilerine uygun gelen haftalarda “İnönü’yü Anma Konserleri” düzenliyorlar.
Bu konseri dinlemek üzere içinde bulunduğumuz salonun CSO’ya kazandırılmasında en etkili rolü İsmet İnönü’nün oynadığını biliyor musunuz? İnönü müdahale etmesiydi, sergievi olarak yapılmış bu bina az kalsın güreş salonu haline getiriliyordu!İsmet Paşa’nın bina konser salonuna dönüştürüldükten sonra, ülkemize gelen yabancı sanatçılarla ve kendi yeteneklerimizle çekilmiş pek çok fotoğrafı vardır. Yanında sevgili eşi Mevhibe İnönü’yle Güher-Süher Pekinel kardeşleri minik halleriyle dinlerken çekilmişinden, Wilhelm Kempf’le birlikte saptanmışına kadar… Ama simge fotoğraf Cumhurbaşkanlığı sırasında Çankaya Köşkü’nde bir yanında İdil Biret, diğer yanında Suna Kan’la olanıdır.
Acaba gençlerimize Atatürk’le birlikte İsmet İnönü’yü yeterince öğretebiliyor muyuz? Gençlerimize, nasıl Anıtkabir’i ziyaret ediyorlarsa, vakit yaratıp müze ev Pembe Köşk’ü de ziyaret etmelerini, orada tarihi koklamalarını, sözünü ettiğim fotoğrafları ve İsmet İnönü’nün göğsüne dayamaktan büyük haz duyduğu viyolonselini görmelerini tavsiye ediyorum.