Üç koro şefi, Atilla Çağdaş Değer, Çiğdem Aytepe ve Masis Aram Gözbek, 30 Mayıs gecesi, sistemli ve bilinçli çalışmayla, çoğunluğu amatör koristlerden oluşan bir büyük koronun, zor ve büyük bir eseri başarıyla seslendirebileceğini kanıtladılar. Deneyimli şef Antonio Pirolli'nin yönetiminde Bilkent Senfoni Orkestrası ile üç şefin koristleri Saygun Filarmoni Korosu olarak Johannes Brahms'ın, dev eseri 7 bölümlü Bir Alman Requiemi'ni seslendirdiler. Bu koronun toparlanması, çalışması ve başarıya ulaşması, Türkiye'de bu alanda bir eşiğin aşılmasıdır. Korolu büyük eser seslendirmek isteyen orkestraların Devlet Çoksesli Korosu'na olan bağımlılığının kırılabileceğinin göstergesidir. Bulgaristan, Macaristan gibi ülkelerden koro getirtmeden, ülkenin kendi olanaklarıyla, tıpkı Japonya'da olduğu gibi “kadrolu devlet koristlerinden oluşmayan”, aralarında “amatörlerin” de yer aldığı bir ses topluluğuyla senede birkaç proje gerçekleştirilebileceği böylece ortaya çıkmaktadır. Fazıl Say'ın kurmakta olduğu Nazım Hikmet Korosu da, ikinci örnek olarak 30 Ağustos 2015'te Odeon'da Nazım Hikmet Oratoryosu'yla sahnede olacaktır.
Aslında işin başlangıcı, Atilla Çağdaş Değer ile Çiğdem Aytepe'nin, öğretmenlik yaptıkları HÜ ADK'da oluşturmaya başladıkları korolarla, çeşitli koro derneklerinin üyeleri arasında bir işbirliği geliştirmelerine dayanıyor. Seygun Filarmoni Korosu üyelerinin ortak özelliği, koro müziğine gönül vermiş, çoğunun bu alanda eğitim ve deneyim sahibi olmaları. Üyelerin çoğunluğu, çeşitli müzik okullarından mezun olmuş müzisyenler veya müzik öğrencileri. Ancak derneklerdeki çalışmalarıyla deneyim kazanmış, değişik meslek gruplarından koro üyeleri de SFK bünyesinde yer alıyor. SFK çalışmalarına geçtiğimiz sonbaharda başladı.
SFK’nın altyapısı, 2013-14 döneminde Çiğdem Aytepe ve Atilla Çağdaş Değer’in çalıştırdığı üç koronun bir araya gelerek, Mozart “Ave Verum Corpus” ve Bujor Hoinic “Gordion Kantatı”nı Ankara Gençlik Senfoni Orkestrası ile seslendirmesiyle oluştu. Koro kuruluşundan sonra geçtiğimiz Şubat ayında Gustav Holst’un “Gezegenler”inde gene BSO ile birlikteydi.
Onlara Mart 2015'ten itibaren çalışmaya başlayan Boğaziçi Caz Korosu da eklenince , ortaya 30 Mayıs akşamı, Bilkent'in koro balkonundan taşarak kenarlara da yayılan 94 kişilik topluluk çıktı.
Yedi bölümlük, bir saat onbeş dakika süreli eserde bulunan iki bariton partisi şahsiyetli rollerin aranan opera solisti Georg Nigl, bir soprano partisini ise Avrupa'daki başarılarını gururla izlediğimiz soprano Burcu Uyar mükemmel seslendirdi.
Yıllarca opera müdürlüklerimizde genel müzik direktörlüğü yapmış, bu alanda çok deneyimli bir isim olan Antonio Pirolli, hem orkestrayı, hem de Ankara'da bütünleşen SFK'yı belli ki iyi çalıştırmış, konsere bütüncüllüğü sağlamış olarak çıkmıştı.
Koro, doğrusu beklediğimden daha iyiydi. Nüanslar, kendi içindeki küçük kreşandolar profesyonelce yapılırken, gereken yerlerde istenen gürlük derecesine ulaşıldı. Güzel olan, üç şefin koroda bizzat söylemeleri, Hacettepe'deki çalışmalarda piyano eşlikleriyle hazırlıklara katılan Ilgın Uysal'ın da koroda yer almasıydı.
Brahms'ın öteki bestecilerin hep katolik geleneğindeki Latince sözleri kullanmasına karşın, annesinin ölümünün ardından yazdığı bu Requiem'de Almanca incilden metinler kullanması, eserin “Bir Alman Requiemi” olarak adlandırılmasına yol açmıştır. Eserin Ankara'da daha önce iki kez seslendirildiğini anımsıyorum. BSO-SFO seslendirmesi ise hem uzun bir aradan sonra pek çok müzikseverin eseri ilk kez canlı izlemesi, hem de planlı, sistemli bir girişimin başarılması açısından sevindirici oldu. Bu işbirliğinin devamı ve önümüzdeki sezonlarda yeni korolu eserle meyvelerini vermesi dileğimizdir.