Amerikalı orkestra şefi John Axelrod (d.1966), birlikte çalıştığı solistler listesine ikinci Türk müzisyeni ekledi. Axelrod, Lucerne Festivali'nde Fazıl Say'ın solist olarak katıldığı konserler yönetmenin ötesinde, Say'ın “Haremde Binbir Gece” başlıklı keman konçertosunun Patricia Kopatchinskaja solistliğinde kaydını da yapmıştı. 15 Kasım akşamı, Axelrod, Bilkent Senfoni Orkestrası'nı ilk kez yönetti. Konserin solisti, Fazıl Say'ın Ankara Devlet Konservatuvarı'ndan sınıf arkadaşı, piyanist Muhiddin Dürrüoğlu'ydu. (d.1969)
Hakkında genellikle olumlu eleştiriler okuduğumuz, kayıtlarından tanıdığımız bu uluslararası şefi, ilk kez çıplak gözle izleyip yorumlarını dinledik. BSO, Dürrüoğlu'na Chopin'in 2 Numaralı Fa minör konçertosunda eşlik etti. Axelrod özellikle eserin birinci bölümünde, orkestra partilerini hayli renkli ve olduğundan biraz daha hızlı tempoda çaldırarak seslendirmeye damgasını vurdu. Dürrüoğlu ise, alışkın olduğumuz parlak yorumunu sergiledi. Defalarca çaldığı bu konçertoyu, her olasılığa karşı nota desteğiyle seslendirdi. Nota yapraklarını çevirme görevini ise, Uluslararası tenorumuz Bülent Bezdüz'ün Bilkent'te piyano öğrencisi olan oğlu Doğaç üstlenmişti.
Parlak seslendirme dinleyicinin büyük ve ısrarlı alkışını alınca Dürrüoğlu, Chopin'den bir “prelüd”le karşılık verdi. Alkışın arkası kesilmeyince bu kez Bach'dan bir “gigue” ile noktayı koydu. Belçika Kraliyet Konservatuvarı'nda öğretmenliğinin yanında konser ve oda müziği kariyerini sürdüren Dürrüoğlu'nun umarız yolu Axelrod'la gene kesişir.
Konserin teması “Paris'te Bir Gezinti”ydi. Claude Debussy'nin “Prelüde a L' Apres-midi d'un faune”siyle açıldı. İkinci yarıda ise Maurice Ravel'in “Le Tombeau de Couperin” ve “Ma Mere l'Oye” başlıklı eserleri yer alıyordu. Orkestra gayet diri bir seslendirme yaptı.
Axelrod, geçmişteki yığınla eli bagedli fotoğrafına karşın konserin tümünü sadece el ve vücut hareketleriyle yönetti. Vuruşları sağlam, orkestrayla kurduğu iletişim güçlü bir şef. Eserlerin yapısı gereği özellikle tahta üflemeli ve kornoların başarılı etkinliğini, onları birkaç kez alkışlatarak ödüllendirdi. Leonard Bernstein, İlya Musin, Christoph Eschenbach gibi ustaların rahle-i tedrisinden geçmiş, Harvard mezunu bu karizmatik şefi umarım Ankara'da tekrar görme şansımız olur.
Bilkent Senfoni'nin yeni sezonundan birkaç “biçimsel ayrıntı”ya ilişkin gözlemimizi de paylaşalım.
- Girişte, dinleyiciye merdivenbaşında iki genç öğrenci tarafından program kitapçığı sunulmuyor. Artık kitapçıklar merdivenbaşına yerleştirilmiş bir masada bulunuyor, dileyen alıp fuayeye geçiyor.
-Konser sırasında ve sonunda solist ve şefe artık çiçek sunulmuyor.
-Konser öncesi dinleyiciyi usullerle ilgili uyaran anons, bir erkek sesiyle yenilenmiş.
-Fuayede, CD satışı yapılan stand bulunmuyor.