Bazı çalgılara yaklaşım nedense hayli cinsiyetçi olmuştur. İnsanlığın ortaya çıkışından bu yana değişik doz ve yaklaşımlarla sürüp gelen kadın-erkek ayrımı müzikte de kendini göstermiş, bazı çalgılar öncelikle erkeklere ya da kadınlara yakıştırılmıştır. Örneğin Avrupa'da uzunca bir süre, fiziksel anlamda erkeklerden daha güçsüz oldukları gerekçesiyle kadınların iyi piyanist olamayacağı görüşünü ciddi biçimde savunanlar olmuştur. 20. yüzyılda pek çok yetkin kadın piyanistin yetişmesiye bu yargıyı yerleştirmeye çalışanlar görüşlerini savunamaz duruma düşmüşlerdir.
Arp ise teknik gelişiminin tamamlandığı 19. yüzyılda bir kadın çalgısı olarak görülüp tanınmıştır. 21. yüzyılda günümüzde ise az sayıda olsa da erkek arpçilerin bulunduğu görülmektedir. Örneğin, Fransız Xavier de Maistre (d.1973), günümüzde Avrupa'da solist ve eğitimci olarak hayli ünlenmiş bir erkek arpisttir.
İLK AMA TEK DEĞİL...
Türkiye'de ise Çağatay Akyol, ilk ve en tanınmış erkek arpisttir.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın birinci arpisti olan Akyol “ilk”tir ama, kimilerinin zannettiği hâtta yazıp çizdiği gibi “tek” değildir.
Türkiye'de iki erkek arpist daha bulunmaktadır. Biri ilkinin adaşı olan Çağatay Elitok , diğeri ise Mehmet Şahin'dir. İkisi de Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu olan bu iki erkek arpistten Çağatay Elitok Ankara Opera Orkestrası'nda çalışmaktadır, Mehmet Şahin ise Ankara Devlet Konservatuvarı'ndaki öğretim görevinin yanı sıra, kendi arpisti bulunmayan Bilkent Senfoni Orkestrası'na sıkça konuk arpist olarak çağrılmaktadır.
ağatay Akyol, geleneksel arp ile baraj su tünelinde çalarken.. Arkasındaki yeni yapım Hitit Arpi'dir.
Bu üç erkek arpistten, orkestracılık çalışmasının yanında, oda müziği ve değişik projeler açısından en aktif olanı Çağatay Akyol'dur. Bir proje çerçevesinde imal edilen Hitit Arpini zaman zaman kullanmakta, geleneksel arp ile flüt ikilisi, sipsi, cura, ney başta olmak üzere çeşitli geleneksel sazları içine kattığı Arpanatolia grubuyla çok değişik müzik türlerinde kendini göstermektedir.
Akyol'u “yaşayan tek erkek arpçi” ilan eden bültenin kupürü
Akyol'un ilkliğinin yanı sıra “tek” olup olmadığı tartışması, bir baraj şantiyesinde tanıtım amaçlı projede yer alışı sırasında konuyu duyuran halkla ilişkiler firmasının dağıttığı bültende “tek” nitelendirmesini kullanması üzerine çıkmıştır.
Akyol bu projede hem solo olarak, hem de kontrbas sanatçısı Burak Noyan'la birlikte Yusufeli Barajı şantiyesinin değişik yerlerinde objektiflere poz vermişti.
CUMHURBAŞKANLIĞI SENFONİ'DEKİ İLK ARPİST
CSO'nun ilk arpisti ve kadın üyesi de Sylvia Tobias idi. ( 1908-1985) Kasım 1933'te aldığı daveti kabul ederek Ankara'ya gelmiş, arpist olarak kadroya girmiş ve iki yıl görev yapmış, Musiki Muallim Mektebi'nde arp dersleri de vermişti. MMM'nin Ankara Devlet Konservatuvarı'na dönüşmesinden sonra da arp bölümü pek çok genci bu enstrümanda ustalık düzeyinde yetiştirdi. Kaysu Doğansoy, Müjgan Aydın, günümüzde aktif durumdaki pek çok arpistin hocası oldu.
Sevin Berk, CSO ve İDSO'da uzun yıllar arp solisti olarak görev yaptı.
CSO'da iz bırakan önemli arpistimiz ise Sevin Berk (1941-2006) olmuştur. ADK'da iki yabancı arp hocası Giola Parenti ve Mila Aguzzi 'yle yetişip
1960-73 yılları arasında CSO'da arp solisti olarak çalışan, daha sonra bu görevi İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nda sürdüren Sevin Berk, pek çok arp konçertosunun Türkiye'de ilk seslendirmesini yapmış, yurtdışında da pek çok konser vermişti.
Berk ile ilgili ilginç bir de anekdot vardır. Sevin hanım, CSO'nun uzun süre müdürlüğünü yapan flütist Mükerrem Berk'in eşiydi. Malum, CSO'nun en devamlı dinleyicisi olan İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü, bir hafta Mükerrem Bey'i konserde göremeyince hemen soruşturmuş, ateşli hasta olduğunu öğrenince, konser çıkışı evlerine uğrayıp geçmiş olsun demeye karar vermişti. Ziyaret sırasında da keyiflenip, salonda duran arpi işaret ederek “Haydi Sevin, bize bir şeyler çal” deyivermişti. Şakacı yanı da olan Paşa, Küçük resital sonrası Mükerrem Berk'e “Sen hiç karınla kavga ediyor musun?” diye sormuş, “Karı-koca arasında birşeyler olur” yanıtını alınca “Sakın ha, hiç tavsiye etmem” demişti. Niye'sini da “Baksana bunun parmakları çok kuvvetli, senin canına okur!” diye açıklamıştı.
Pancaroğlu, Türkiye'de yaptırttığı Çeng ile...
PANCAROĞLU'NUN KATKILARI
Arpin tanınıp ilgi toplamasında önemli katkı sahibi bir sanatçı da Şirin Pancaroğlu'dur (d.1968). Avrupa ve ABD'deki eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye'de verdiği resitaller, geliştirdiği projelerle, yaptığı kayıtlarla dikkati çeken Pancaroğlu, hem bu çalgının değişik müzik türleri içinde solo ve topluluk içindeki yeteneklerini göstermiş, hem de Arp Sanatı Derneği'ni kurarak çalgının tanıtımı ve arpistlerin örgütlenmesinde önemli rol oynamıştır. Geleneksel kucak arpı Çeng'i imal ettirdi, tanıtımını ve konserlerde kullanımını sağladı. Bestecimiz Hasan Uçarsu'ya sipariş vererek yazdırdığı Arp, Çeng ve Orkestra için Konçerto, Aya İrini'de ilk seslendirilişi yankı uyandırdı ve önemli bir kazanım oldu.
“Çeng” ya da “Cenk”, eski Doğu coğrafyasında, ipek telli, zarif sesli bir çalgı olarak bir dönem hayli yaygınken, sonradan unutulmuştu. Küçüklerine kucak arpi de demek mümkündü. Aslında arpin atası “lir”di. Taşınması daha kolay olan bu çalgıya mitolojik resimlerde sıkça rastlamak mümkündür. Avrupa'da da gezginci müzisyenler taşınabilir küçük arplarla şarkılarını eşlik yaparak söylerlerdi.
17'nci yüzyıldan itibaren çalgı yapımcıları ve icracılarının arpı mükemmelleştirmeye yönelik çalışmaları sonucu, bu çalgının ebatları, gövdesi ve telleri hayli değişime uğrayacaktı. Teller altın, gümüş, bronz gibi metaller ya da alaşımlarıyla hazırlanmaya başlamış, sağlam bir sütuna sahip üç parçalı yeni kuşak arplar ortaya çıkmıştı. Böylece arpin sesi gürleşmiş, tınısı güzelleşmiş, akordu kolaylaşmıştı.
Sebastian Erard
GÜNÜMÜZ ARPİNİN MUCİDİ FRANSIZ ERARD
Günümüzdeki arpin babası ise, bazı piyanoları halen Dolmabahçe Sarayı'nda da bulunan Fransız çalgı yapımcısı Sebastian Erard (1752-1831) sayılabilir. Erard'ın getirdiği yeniliklerle arp çağdaş müziğe ayak uydurabilen benzersiz ses tınısına sahip virtüoz bir çalgıya dönüşecekti. Erard'ın 1810 yılında patentini aldığı 7 pedalli, 11'i metal, diğerleri bağırsak, günümüzde daha çok misina ile uygulanan 47 telli çalgısı, renkli ve zor armonilerin de seslendirilebildiği bir solo ve eşlik çalgısıydı artık.
Nitekim Fransız besteci Hector Berlioz'un ( 1803-1869 ) orkestra müziğinde kullanmaya başlamasıyla, pek çok senfonik yapıtla opera-bale yapıtlarının orkestralarında vazgeçilmez çalgılardan biri haline gelecekti.
Ceren Necipoğlu
Telleri başkaca bir alet kullanılmadan sadece parmakla çekilerek çalınan tek çalgı olan arpin, Türk kamuoyunda gündem olmasında, ne yazık ki talihsiz bir kazanın da payı vardı. Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Arp Sanat Dalı Başkanı, arp sanatçısı ve pedagog Ceren Necipoğlu; Brezilya'nın başkenti Rio de Janerio'da verdiği konserden dönerken, 1 Haziran 2009'da Air France Havayolları'na ait uçağın Atlas Okyanusu'na düşmesi sonucu yaşamını yitirmişti. Şimdi her yıl adına etkinlikler düzenleniyor, saygıyla anılıyor.
Günümüzde çeşitli orkestra ve konservatuvarlarda Bahar Göksu, Özlem Başabak, Meriç Dönük, Güneş Hızlılar, Aslıhan Güngör, Engin Kansu, Beste Toparlak, Gizem Aksoy, Sibel Efendiev, Cansu Çine, Senem Çine, İdil ve Pınar Sivritepe gibi çok sayıda arpistimiz bulunuyor.
Ama aynı zamanda, devlet orkestralarımızdan İzmir DSO ve Bursa BDSO'da ne tam kadro, ne de 4/B olarak arpist var. Çok gerekli olursa başka orkestralardan veya konservatuvarlardan davet ediyorlar.
Dileriz, her orkestranın daimi bir arpisti olur, böylece arpli yapıtlara daha çok yer verilebilir. Konser salonlarının da; oda müziği alanında solo arp dağarından daha çok yararlanmaları, arpli küçük topluluklara fırsat yaratmaları, Türkiye'de yetişmiş arpistlerin daha çok görülmesini, dinlenmesini ve dikkate alınmasını sağlar.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
Bu yazı KONSER ARKASI Dergisinin Ağustos 2022 sayısında yayımlanmıştır.