Bir konser salonunda ilk kez bir senfonik orkestrayı dinlemek, tam olmasa da akustik koşulların ne olduğunu anlamak için yeterli fikri verir. Hacettepe Senfoni Orkestrası'nı yıllarca merkez yerleşkesindeki M Salonu'nda dinledik, yani sağır diye nitelendirilebilecek bir salonda. Tüm iyileştirme çabaları, oradaki sorunu ortadan kaldıramamıştı. Ne de olsa bir “konferans salonu”ydu orası.
Hacettepe Senfoni Orkestrası'nı, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın taşındığı yeni binasındaki salonda 20 Mart 2019 akşamı ilk kez dinledim. HSO'nun genel müzik direktörü Prof. Burak Tüzün, 18 Mart konserleri nedeniyle 57. Alay'ı yönetmek üzere Bursa'daydı, HSO'yu deneyimli şef Nezih Seçkin'e emanet etmişti. Bu, her yıl yapılan, konservatuvarda solistik anlamda öne çıkan lisans öğrencilerine sahne imkânı tanınan konserdi. Orkestra da düzenini buna göre almış, lisans öğrencilerinden kadrolulara takviye olarak gelenlere birinci rahleler bırakılmıştı. Başkemancı Tanay Totuk'tu, hemen yanında bu sandalyenin esas sahibi Burcu Zorlu oturuyordu.
Sahneye ilk çıkan Melisa Büyükyörük (d. 1999) lisans 3. sınıfta Gülnur Kurt'un öğrencisi, orkestra deneyimi hayli geniş bir fagotçu. C. M. von Weber'in iki bölümlük Macar Rondo'sunda, solist olarak iyi bir tını elde etti.
Ardından Mozart operalarından birer arya ile bas bariton Emre Özarabacı (d. 1996) ile soprano Sedef İlayda Büyükyörük'ü ( d. 1996) dinledik. Özarabacı KKTC vatandaşı, konservatuvarda beş yıldır ADOB solist sanatçısı tenor Şenol Talınlı ile çalışıyor. Gelişime ve ilerlemeye açık bir ses olarak, fiziğiyle de sahneye yakışıyor. Lisans son sınıf öğrencisi olan İlayda Büyükyörük de dört yıl ADOB solist sanatçısı tenor Aykut Çınar'la çalıştıktan sonra, onun ayrılması üzerine Gürcü hoca Maia Çikradze'nin sınıfına geçmiş. Aldığı eğitimi sesine iyi yansıtıyor. Doğaldır ki, dinlenen birer arya, şancılar için ölçü olamaz. Ama iki solist de gelecek vaad ettiklerini gösterdiler.
Sırada çellist Alp Ediz İlgen (d. 1996) vardı. Elgar'ın tanınmış Op. 85 Viyolonsel Konçertosu'nun ilk iki bölümünü seslendirdi. Daha ilk ölçüden itibaren bir anormallik hissettim, do ve sol tellerinden tarazlı bir tını geliyordu, solist iki bölümü de olması gerekenden ağır bir tempoda seslendirdi. Konser sonrası kendisini bulup sorunun ne olduğunu sorduğumda, “Enstrümanınım üst tablası çatladı, tamire verdim, provayı başka çello ile yaptım. Tamirden bugün gelen çalgımın candireği yerli yerinde mi onu bile kontrol edemedim, ihtiyaten biraz ağır tempoda çaldım” yanıtını aldım.
İşte yaylı çalgıcılar için, enstümanın durumu ve kalitesinin önemine güzel bir örnek. İlgen, şimdiye kadar dört hoca değiştirdikten ve bir yıl da yurtdışında eğitim aldıktan sonra şimdi lisans 4'de CSO'dan Köklü Yiğit Tan'ın öğrencisi..
Konserin sonunda sahneye, Lisans 3'te Semra Kartal'ın öğrencisi olan piyanist Meral Gülgün Ünal (d.1999) geldi. Sanit-Saens'ın piyano dağarının önemli eserlerinden Sol minör 2 No'lu konçertosunu hazırlamıştı. Geçmişte iyi bir piyanist de olan şef Nezih Seçkin'in özenli yönetimindeki eşlikle, teknik olarak kaliteli bir seslendirme çıkardı. Müzikalitesi, çalıştıkça, giderek daha iyi olacaktır.
Salonun akustiğine gelince, sahnede arkadaki ve sofitoyu kapatan kabuklar işlevini görüyor. Sahneden bir metre kadar yüksekte olan, ikinci sırada dinledim konseri. Kulaklarımıza ses net ve temiz biçimde ulaştı. Bu ilk izlenim... Salonun değişik köşelerinde ve balkonda durum nedir, başka konserleri oralarda dinledikçe göreceğiz ama hocaların da izlenimleri akustiğin memnuniyet verici olduğu yönünde. Akustik iyi ama opera-şan bölümü olan konservatuvarın salonunda orkestra çukuru yok! “Mimar unutmuş” diye yazmıştım:
http://www.sanattanyansimalar.com/ankara-devlet-konservatuvari-2019-da-yeni-binasinda/4126/
Başta mimar olmak üzere kimseden tatmin edici bir yanıt gelmedi. Rivayet muhtelif, fıkra gibi iddialar var. Neyse dönelim konsere.
Çoğu Beytepe Yerleşkesi öğrencileri ile konservatuvar hoca ve öğrencileri olmak üzere, salon doluydu. Fuayede konuşulanlara kulak kabarttım, yerleşke girişinde dışardan gelen araçlardan, Hacettepe etiketleri yok ise 10.- TL park ücreti alınıyormuş. Konser ücretsiz, ama dışardan gelene park paralı!
Daha konservatuvar yerleşme sürecinde. Girişteki heykellerin kaideleri dışarda sıralanmış, büstler içerde yerleştirilmeyi bekliyor. Bir takım eksiklerin tamamlanması ise, sanırım “bütçe” meselesi.
Zor süreç vesselam!
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
20 Mart 2019, Ankara