Mart ayının uluslararası kutlanan en önemli günü, Dünya Emekçi Kadınlar Günü'dür. Kısaca Kadınlar Günü deyip geçiştiriliyor ama, acılı bir öykünün üzerine bina edilmiştir bu gün.. 8 Mart 1857'de ABD'nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları talebiyle bir tekstil fabrikasında başlattıkları grev, polis müdahalesi, yangın ve 120 kadın işçinin can vermesiyle sonuçlandı. Daha sonra bugün BM'in de tanıdığı uluslararası bir gün olarak değerlendirilmeye başlandı. Aslında orada yanan kadın işçiler anılıyor. Kadınların daha iyi koşullara kavuşturulması için çabalanıyor.
8 Mart 2017'de, Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nün ilanına yol açan facianın 160. yıldönümünde biz de Cumhuriyetin topluma kazandırdığı kadınlara eşit haklar bağlamında, müzik dünyamızda kadınların azımsanmayacak yer tuttuğunu görmek sevindirici.
Cumhuriyetle birlikte, kadınlarımız özgürce sanat dallarında eğitim görmeye, yetişmeye ve Türkiye'nin yüzakı olmaya başladılar.
Ferhunde Erkin Semiha Berksoy
Ferhunde Erkin, Cumhuriyet döneminin ilk kadın piyano solisti ve konservatuvar hocası olarak tarihe geçti. Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası’nda çalan ilk kadın arpist Nazmiye Hanım, ilk sürekli üye kemancı Meliha Demirkuşak, operada ilk kadın solistler, Nimet Vahit, Semiha Berksoy, Mesude Çağlayan Cumhuriyet dönemindeki öncü kadınlar.
Saadet İkesus-Altan Suna Korad
1936'da Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kurulup gelişmesiyle birlikte çeşitli dallarda çok sayıda Türk kadını adını duyurmaya başladı. Saadet İkesus, Ferhan Onat, Serap Sezer, Suna Korad, Azra Gün ve Leyla Gencer unutulmazlar arasında yerlerini aldılar. Özellikle Leyla Gencer ve Suna Korad yurtdışında önemli başarılara imza attılar. Leyla Gencer, Dünya Opera Tarihinin “Türk Divası” olarak İtalya'dan Amerika'ya oynadığı üstün nitelikli rollerle adını altın harflerle yazdırdı. Canlı kaydedilmiş CD'leri tüm dünyada meraklıların baştacı ettiği koleksiyon parçaları...
Gölge Şekeramber Ferda Yetişer
Operayı düşündükçe Atıfet Usmanbaş, Cemaliye Kıyıcı, Işın Güyer , Leyla Demiriş, Gölge Şekeramber, Nilgün Akkerman gibi isimler aklımıza geliyor. Zehra Yıldız da yurtdışında kariyerini giderek geliştiren vakitsiz yitirdiğimiz bir sopranomuzdu. Geçen ay ölümünün 19. yılında anıldı. Bugün, Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya ve Mersin'deki operalarımızda Feryal Türkoğlu, Aytül Büyüksaraç, Görkem Ezgi Yıldırım, Birgül Su Ariç, Perihan Nayır, Nurdan Küçükekmekçi, Esin Talınlı, Aylin Ateş, Ferda Yetişer gibi çok sayıda kadın solist ve koristimiz özveriyle çalışıyorlar.
Çalgı alanına gelince, adları Cumhuriyetle özdeşleşmiş iki isim İdil Biret ve Suna Kan. Atatürk, 1934’te TBMM’yi açış konuşmasında, “gençliğin ilerletilmesinde en önde götürülmesi gerekenin musiki olduğunu” belirterek “Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir” demişti. “Türk ulusal musikisinin yükselerek evrensel musiki içinde yer alması” dileğinde bulunan Atatürk’ün, İsmet İnönü ve Hasan Ali Yücel gibi sürdürümcüleri bulunmasaydı, belki Türkiye’nin ilk “hârika çocukları” olan İdil Biret ve Suna Kan’ın yetiştirilmesi mümkün olamayacaktı. Atatürk 1938’de hayata gözlerini kaparken, İdil Biret daha doğmamıştı. Suna Kan ise henüz iki yaşındaydı. İdil Biret 75. yaşını kutlarken hala anıtsal piyanistimiz olarak konser salonlarının baş tacı. Suna Kan, geçirdiği rahatsızlıklar nedeniyle çalmayı bırakmış durumda.
Verda Erman Gülsin Onay
İdil Biret'le aynı dönemde ve sonraki yıllarda sıkı piyanist kadınlarımız yetişti. Ayşegül Sarıca, Verda Erman, Gülsin Onay, Arın Karamürsel, Güher-Süher Pekinel, Ufuk-Bahar Dördüncü, Ferhan-Ferzan Önder, Zeynep Üçbaşaran, Ayşegül Durakoğlu, Hande Dalkılıç, Rüya Taner, AyşeDeniz Gökcin, klavsenci-eğitmen Leyla Pınar bir anda aklıma geliverenler...
Ayla Erduran Esra Pehlivanlı
Suna Kan'ı da, kemancı olarak Ayla Erduran, Gülden Turalı, Çağıl Yücelen Akın, Jülide Yalçın, Hande Özyürek, Sevil Ulucan, Pelin Halkacı Akın, viyolada Esra Pehlivanlı gibi isimler izledi. Berfin Aksu, Hande Küden, Tuğçe Bardakçıoğlu gibi gençler onların izinde hızla ilerliyor. Orkestraların keman-viyola-viyolonsel gruplarının çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Kontrabaslarda hatırı sayılır ölçüde kadın üye var.
Arpçi Sevin Berk, Şirin Pancaroğlu, flütçü Gülşen Tatü, Songül Özdemir, Günay Yetiz, klarnetçi Ayşegül Kirmanoğlu, obuacı Meral Leblebicioğlu, Ayşe Sezer gibi çalgılarında sivrilen pek çok kadın sanatçımız oldu. Trompet, korno gibi bakır üflemeli çalgılarda da kadın üyelere rastlıyoruz. Hâttâ, “erkek işi” olarak görülen vurma çalgılarda bile orkestralarımızda kadınların başarıyla yer aldığını görüyoruz. Şu dönemde çocuk ve gençler arasında gelecek vaadeden kızlarımız o kadar çok ki.
Meliha Doğuduyal Zeynep Gedizlioğlu
Cumhuriyet döneminde, kadın bestecilerimiz de yetiştir. Meliha Doğuduyal ve Perihan Önder-Ridder'ın yapıtları Hollanda'da, Sıdıka Özdil’in yapıtları İngiltere’de, Ayşe Önder’in yapıtları Amerika’da, Sinem Altan’ın yapıtları Almanya’da seslendiriliyor. Zeynep Gedizlioğlu'nun yeni müzik örnekleri Almanya ve İtalya'da çalınıyor...Türk sanat ve çalgı müziğinde Neveser Kökdeş'in eserleri TRT'nin halen vazgeçilmezleri arasında... Aynı alanda Pınar Köksal, bestelerini yeni bir anlayışla opera sanatçılarına da icra ettiriyor.
Halen 65 milyon nüfuslu Türkiye’de Ankara(CSO), İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa, Adana kentlerinde birer Devlet Orkestrası, Eskişehir’de Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası, Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin ve Antalya’da birer opera, Ankara’da Bilkent ve Hacettepe Üniversitelerinin birer senfonik orkestrası, Başkent Üniversitesinin oda orkestrası, İstanbul’da özel sektöre ait iki orkestra bulunuyor. Bu orkestralarda da çok sayıda kadın üye yer alıyor. Devlete ait ve özel üniversiteler bünyesindeki konservatuvar sayısı da 10’un üzerinde. Bu konservatuvarlardaki öğrenciler arasında kızların oranı da hayli yüksek.
Kadın müzisyenlerimiz Türkiye'yi yurtdışında başarıyla temsil ediyorlar, ülkenin karartılmak istenen aydınlık yüzünü gösteriyorlar. Cumhuriyetle birlikte başlatılan, kadınların her alanda meslek sahibi olması, sanat dallarında özgürce eğitim görüp yeteneklerini kullanabilmeleri yönündeki sürecin üzerinde ne yazık ki yıllardır karabulutlar dolaşıyor.
Olağanüstü Hal'in uygulamaları müzisyenleri de kapsamaya başladı. Geçen ay, Devlet memuriyetinden uzaklaştırma uygulamaları kemancı Filiz Özsoy ile şef İbrahim Yazıcı'ya uzandı. Piyanist, HÜ ADK çalışanı Dengin Ceyhan gözaltına alındı, tutuklandı, itiraz üzerine serbest bırakıldı ama yargılanacak. Bunların nedeni, bırakın 160 yıl önce kadın işçilerin yaptığı gibi greve gitmek değil, sadece siyasi tavırlarını açıklamaları ve bu açıklamaların OHAL koşullarında, yöneticiler tarafından “fırsat” olarak değerlendirilip “ters” biçimde yorumlanması.
Sadece kadın müzisyenlerimizi değil, tüm müzisyenlerimizi toplumun bir kesimi olarak daha güç günlerin beklemesi olası... Böyle bir ortamda devlet sanat kurumlarındaki müzisyenlerin bitip tükenmez iç çekişmelerden uzak durmaları, sanata daha çok sahip çıkmaları ve umutlarını yitirmemeleri gerekiyor.
Ne diyelim, Hayır'lısı...
Şefik Kahramankaptan
(Andante'nin Mart 2017 sayısında yayımlanmıştır)