(İnsanın yücelişi önünde, ayakta…)
Birkaç yıl önce, Türkiye Korolar Şenliği’nde dinlediğim dikkate değer topluluklardan biri olan “İstanbul Altı Nokta Körler Derneği Korosu”nu kısaca anlatmak istiyorum size:
Yönetmeni ve şarkıcıları görme özürlü olan bu çoksesli topluluğun sanatçıları, şenliğin yapıldığı Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası salonunun podyumuna yumuşak adımlarla ağırca yürüdüğü zaman, salondaki bini aşkın dinleyici, saygının sessizliği içinde durdu, bekledi. Görmeyen korocuların görmeyen yönetmeni Selim Altınok, ritmik beraberliği nasıl sağlayacaktı? Seslendireceği parçaya nasıl “giriş” yapacak, topluluğun uyumunu nasıl başaracaktı? Yönetmen Altonok, gitarıyla ilk parçanın temasını duyurunca, bir ipucu çıktı ortaya: Korodaki ses grupları, gitarın sesini duyduğu anda, kafalarını birbirine eğip yapıştırarak aldıkları sesi hafifçe tekrarlama yoluyla birbirlerine ilettiler. Seslendirilecek esere “Giriş” yapılırken (gören insanların bile aksayabileceği bilinirken) bu koro, esere kesin bir birliktelikle girdi: Bir-ki-üç-müzik!
Yalnız bir kez, yalnızca bir parçada şöyle bir durum oldu: Koroculardan biri, kendi grubunun sesini alamamış olmalıydı ki, esere doğru sesle girebilmek için, yanındaki arkadaşından ses istedi. Belli etmemeye çalışarak dirseğiyle biraz dürtüp uyarmaya başladı onu. Ama arkadaşı, ses vermekte biraz gecikti. Derken, bu iki koristin kafası birbirine eğilerek yapıştı. Anladık ki ses verilmiş ve alınmıştı.
Koro şimdi şarkısını eksiksiz kadroyla söylüyor, ben dahil, dinleyicilerin gözünden iplik iplik yaşlar dökülüyordu.
*
Ertesi gün, Korolar Şenliği’nin kapanış töreninde, İstanbul Altı Nokta Körler Derneği Korosu’nun “Ritmik beraberlik ve ritmik uyum ödülünü aldığı açıklandığında, insanın yücelişi önünde bütün salon ayaktaydı!..