Klasik Müzik Dünyasından Pandemiye Bakış- 4
“İtalya & İspanya”
Korona virüsün sebep olduğu salgının en kötü vurduğu ülkeler, turizm ve sanatın kalbinin attığı İtalya ve İspanya oldu.
Görkemli birçok festivale ev sahipliği yapan, dünyanın en değerli sanat eserlerini müzelerinde barındıran İtalya ve İspanya pandemiye boyun eğerek tüm dünyaya kapılarını geçen Mayıs ayı ortasına kadar kapattı. Ancak Mayıs ayında kaldırılan karantina durumu ve gün be gün iki ülkede de yeni normale geçiş hızlandıkça, umutlar yeniden yeşeriyor.
Konser salonlarının ve müze kapılarının tekrardan açılmaya başlandığı haberleri İtalya ve İspanya’nın yeni normale çok çabuk ayak uyduran ülkelerden olduklarını gözler önüne sermekte.
İlk olarak İspanya’ dan Judith Jauregui duygu yüklü şiirsel, ama bir o kadar da insanın içine işleyen sitemkâr düşüncelerini siz değerli okuyucularımız için anlattı.
JUDITH JAUREGUI
1985 yılında Kuzey İspanya'daki San Sebastian'da doğan Judith Jáuregui, Bask kökenli annesinden ve Fransa'da büyüyen Meksikalı babasından türetilen çok kültürlü ve kozmopolit bir geçmişe sahiptir. İlk çalışmalardan ve sadece 11 yaşında verdiği ilk resitalinden hemen sonra, “Richard-Strauss Konservatuarı”na kabul edilen genç yetenek seçkin Rus piyanist Vadim Suchanov ile eğitimini tamamlamıştır. Judith Jáuregui günümüzde Alman otoriteler tarafından “sadece performansının kusursuzluğu değil, söyleyecek gerçekten bir şeyleri olan bir piyanist” yorumuyla günümüzün en büyüleyici genç piyanistlerinden biri olarak gösterilmektedir. “ARS Produktion”dan çıkan “Die Romantische Seele” (Romantik Ruh) isimli albümüyle eleştirmenlerden tam not alan sanatçı şu an Madrid’te yaşamaktadır.
SANATIN ÖKSÜZ KALDIĞI ÜLKE “ İSPANYA”
Genç sanatçı pandemi ve sonrasında yaşadıklarını şöyle anlattı:
“İlk sıkı 100 günlük alarm durumu periyodu ve 6 haftalık aşamalı kaldırılan karantina sürecinden sonra, 'yeni normallik’ adı verilen bir şeyi yaşamaya başladık. Yeni normallik uygulaması sayesinde hareket özgürlüğümüzü geri kazandık. Normalleşmeye dair bu uygulama sayesinde, 1 Temmuz'dan itibaren hem yurt içinde hem yurt dışına seyahat edebileceğimiz, yani artık sınırların açıldığı, anlamına geliyordu”.
Judith hastalığa dair hâlâ tedbirli olunması gerektiğini “İspanya’da normalleşme başlamış olsa da hastalık hâlâ mevcut bu sebeple günlük hayatımızda, diğer insanlarla 1,5 metre kuralına uyarak güvenli mesafeyi korumalıyız, kapalı alanlarda, toplu taşıma araçlarında ve hatta güvenlik mesafesini koruyamıyorsak sokakta bile maske takmalıyız. Şu an için İspanya’da konser salonları, konferans salonları, tiyatrolar, müzeler, parklar, oteller, yaz okulları, dini tören ya da kutlama dair kapasiteler genel olarak %25'e düşürüldü” şeklinde dile getirdi.
Yetenekli piyaniste pandemi sonrası sanat ve sanatçını durumunu sorduğumuzda ise verdiği cevaplar insanın içini burkan türdendi .
“Neredeyse 2 aydır her alandan müzisyen, sanatçı ve diğer kültür temsilcilerinin doğrudan taleplerine rağmen, hükûmet sanat ve sanatçıya dair hiçbir açıklamada bulunmadı. Pandemi sürecinde uğradığımız maddi-manevi kayıplarımız ya da sanatı korumak adına hükûmetimiz tarafından yapılan bir yardım ya da yapılacağına dâir hiçbir karar alınmadı. Pandemi sonrası normalleşme sürecinde de bizleri düşünen ve koruyan bir tedbir olmaması sektöre büyük bir üzüntü getirdi. Pandemi krizi sonrası hükûmet her şeyin yeniden inşaasına başladıktan sonra maalesef müziğin, kültürün ve sanatın temel görünmediği bir toplumda yaşadığımızın farkına vardık.
En nihayetinde İspanya Kültür Bakanlığı sözde bir yardım açıkladı, ancak serbest müzisyenlere veya sanatçılara yönelik değil, daha çok kültürel etkinlik düzenleyicilerine odaklanıldığını gördük. Bizler İspanya gibi sanatın beşiği olarak kabul edilen bir ülkede hâlâ korumasızız. ”
Jáuregui pandemi sürecinde müziğe dört elle sarıldığını ve bu felaketi müziğin mucizevi gücü ile atlattığını ve pandemi sonrası sürecin de müziğin gücü ile aşılacağını şöyle anlattı:
“Bu kara bulutların üzerimize çöktüğü aylarda, müzik gücünü gösterdi ve bize dört duvar arası en acılı yalnızlıklarımızda bile müzik renkler ve duygularla dolu bir zihinsel dünyaya kaçma gücü ve fırsatı veren bir melodi oldu.
Pandemi sürecinde müzik yalnızlığımıza eşlik etti, bizi birleştirdi ve hâtta kurtardı diyebilirim. Birçok sanatçı bu süreçte çok cömertçe davranıp, kendi maddi kaygılarını bile unutarak, sosyal ağlar aracılığıyla online canlı konserler verdiler. Bu sanat seferberliğine katılan birçok sanat kurumu dijital ortamdaki kayıtlarını herkese açmasıyla bir tıkla tüm kayıtlı müzikleri, operaları, baleleri elimizin altında bulduk.
Fakat hiçbir şey, canlı müziğin sesini aynı anda hisseden ruhların enerjisiyle uçuştuğu bir salonda, aynı nefesi paylaşılarak ruhları birleştiren bir konserin atmosferiyle karşılaştırılamaz. Bizi seyircimize en derinden bağlayan bu güçlü duyguyu çok özlüyoruz.
Bu yüzden açık ya da kapalı alanlarda düzenlenecek konserlerin ve canlı müziğin bu krizin üzerimizde bıraktığı olumsuz duygusal ve psikolojik izleri iyileştirmenin en etkin ve etkili yollarından biri olacağını düşünüyorum. ”
Müzik ve konserlerin geleceği hakkında ki düşüncelerini şöyle dile getirdi.
“Sosyal mesafeye saygı duyulduktan sonra, sahnedeki orkestra elemanı ve konser seyircisinde sayısında azaltmaya gidilerek özlediğimiz o duyguya tekrar kavuşabileceğimizi inanıyorum.
Muhtemelen orkestralardan çıkacak biraz farklı bir sese alışmamız gerekiyor. Çünkü müzisyenler birbirine çok yakın olmadığında orkestradan çıkan ses değişiyor.
Ancak bunun geçici bir şey olduğunu biliyoruz ve aynı zamanda bu eşsiz müzikleri yaratan insanların büyüklüğünün ve mucizesinin tadını salonlarda vararak dinlemeye değecek ufak bir bedel olduğunu düşünüyorum. ”
Benim alanım olan piyano resitalleri gibi diğer durumlarda ise , akustik olarak ses kalitesi hemen hemen aynı kalacak, belki ama belki azaltılan seyirci kapasitesi sebebiyle büyük salonlarda minimal de olsa ses biraz daha fazla yankılanacaktır. Ama bir resitalin samimiyetini tekrar paylaşmanın hazzı yanında bunlar hiç dikkate alınmayacak nüanslardır. ”
Judith Jáuregui son olarak duygularını şöyle anlattı: “Pandemi ve sonrasında bir şekilde toplum olarak yeniden doğma fırsatımız oldu, sorumluluk, cömertlik ve empati göstermeyi öğrendik, insan olmayı yeniden keşfettik. Komşularımızın nasıl olduklarına dair endişe duyduk. En önemlisi bu süreçte canla başla kendi sağlıklarını hiçe sayarak hastalanma riski altında bile pandemi ile savaşan ve bu günlere ulaşmamızı sağlayan sağlık personelinin ne kadar önemli olduklarını öğrendik ve minnettar olduk. Dileğim bu pandemi felaketi ile öğrendiğimiz ve edindiğimiz değerlerin unutulmaması korunmasıdır. Ve inanıyorum ki müzik ve kültür edindiğimiz bu değerleri korumak için en iyi yöntemlerden biridir”.
ANTONIO CORTESI
1990 yılında İtalya’da doğan Antonio Cortesi, 2015 yılında konservatuarın viyolonsel ve oda müziği dallarında eğitimini tamamladı. Genç sanatçı mezuniyet sonrasında Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde katıldığı eğitim ve ustalık sınıfları ile çello alanında kendi geliştirmeye devam etti. Katıldığı birçok yarışma ile kazandığı burslar sayesinde iyi bir icracı olarak kabul görmeye başladı. Cortesi kazandığı seçmeler sayesinde Dünya Gençlik Orkestrası, Genç Avrupa Müzisyen Orkestrası gibi büyüklü küçüklü orkestralarda ve oda müziği topluluklarında viyolonsel sanatçısı olarak yer aldı. Sanatçı son yıllarda solist kariyerine ağırlık vermeye başladı. Yetenekli çellist “Fondazione Teatro Rossini “ tarafından kullanımına tahsisi edilen Custode Marcucci tarafından 1920 yılında yapılan bir çello çalmakta.
Başta kendi ülkesinde olmak üzere Avrupa'nınn birçok şehrinde oda müziği konser ve festivallerin başarılı İtalyan çellisti Antonio Cortesi, ülkesindeki durumunu bizler için anlattı.
PANDEMİ FELAKETİNDEN SONRA İTALYA
Başarılı çellisti İtalya’da durumun daha iyi gittiğini artık şehirler arası seyahat edebildikleri ve bir bakıma tekrar özgürlüklerine kavuştuklarını dile getirdi. Sanatçı “En başlarda her alanda olduğu gibi klasik müzik dünyası da virüse yenik düştü. Tüm konserler ve festivaller iptal edildi. Fakat Haziran’ın ilk haftası itibari ile her şey eski normal rutinine girmeye başladı. Tüm festivaller olmasa da ülke çapında bazı festivaller ve organizasyonlar hükûmet desteği ile gerçekleşmeye başladı” bilgisini aktardı.
Tüm İtalyan medyasında ilk duyurulan “Ravenna Festivali” oldu. Festivalin açılışı 21 Haziran’da şehrin 15. yüzyıldan kalma Rocca Brancaleone kalesinde verilen bir konserle yapıldı . Konserde dünyaca ünlü maestro Riccardo Muti yönetimindeki 60 kişilik Luigi Cherubini Gençlik Orkestrası’ nın konuğu solist ünlü italyan soprano Rosa Feola oldu. İnternet üzerinden de canlı yayınlanan konsere tüm pandemi tedbirleri ve fiziksel mesafe kuralları çerçevesinde sınırlı sayıda seyirci misafir edildi. “İtalyan Kültür Merkezi”nin açtığı üyelik sistemiyle tüm dünyadan kayıt oluşturan sanatseverler bu festivali canlı izleme olanağına sahip oldu.
Bir başka festival ise 8-20 Ağustos tarihleri arasında: “Rossini Opera Festivali” de planlandığı gibi, pandemi sağlık ve güvenlik önlemleri gözetilerek, sanatseverlerle buluşacak.Tüm festival Pesaro şehrinde bulunan “Teatro Rossini”de ve kentin açık hava mekânı “Piazza del Popolo” meydanında kurulacak sahnede düzenlenecek. İtalya’nın karantinadan çıkma sürecinde bu tür etkinliklere katılacak sanatçı ya da seyirciler için uyguladığı ilk tedbirse istisnasız herkesin ateşinin ölçülüyor olması.
İtalyan çellist, klasik müzik konserlerinin geleceği hakkında sanatçıları uzun bir sürecin beklediğini, yakın gelecekte normal hayatlarına geri döneceklerine ve konserlerde performansların sergileyeceklerine inandığını belirtti. Sanatçı pandemi sürecindeki en önemli gelişmenin “klasik müziğin dijital dünyanın önemini kavraması” olduğunu belirerek şunları söyledi:
“Hepimizin bildiği gibi bu karantina döneminde birçok müzisyen sosyal ağ ve birçok dijital platformlar üzerinden kendi müziklerini dünya ile paylaştılar. Dünyanın dört bir yanındaki operalar ve orkestralar arşivlerini sanatseverlerin ücretsiz erişimine açtı. Ve bu sistem için çok büyük bir değişimdi.”
Ayrıca bu zorlu dönemin müzisyenler için “kendini geliştirme fırsatı” olduğunu ve yepyeni fırsatlar sunduğuna inandığını dile getirdi. Karantina sürecinde kişisel ufku genişlettiğini , doğrudan müzikle ilgili olmayan farklı aktiviteleri keşfetme şansına sahip olduğunu böylece bu olumsuz süreci tecrübe ettiği edinimler pozitife çevirdiğini dile getirdi.
“Klasik Müzik Dünyasından Pandemiye Bakış” yazı dizisinin 5. durağı Bulgaristan Sofya’dan Fazioli piyanolarının yüzü ünlü piyanist Ivan Yanakov ve Rusya Moskova’dan ünlü şef ve Moskova Çaykovski Konservatuarı’nda Profesör Vladimir Ponkin ülkelerinde pandemi ve sonrasını bizlere anlatacaklar.
OSMAN ENFIYECIZADE
9 Temmuz 2020, Moda / İstanbul