31 Mayıs 2025 günü saat 13:00’te Panora Kulis Sanat Tiyatrosu salonunda Adel* Çocuk Oda Operası, Arda Doğan’ın Mutlu Kasabası adlı çocuk oda operasının dünya prömiyerini geçekleştirdi ve aynı gün saat 15:00 te ikinci temsil verildi. Onların gözünden bakabilmek için çocuk oyunlarına, “çocuk arkadaşlarımla” beraber gitmek gibi bir âdetim var. Nitekim bu sefer de piyano çalan ve resim yapan Miray (8 yaş) ile bilgisayar dehâsı Furkan (12 yaş), eserin ikinci temsilinde bana eşlik ettiler.
YARATICI SANATÇILAR: Besteci: Arda Doğan, Libretto: Buket Doğan, Orkestra şefi: Tolga Atalay Ün, Rejisör: Zeynep Çelen Tamer, Koreograf: Nazlıcan Fırat, , Dekor tasarım: Özgür Usta, Orkestra kayıt: Ayhan Gün, Sahne amiri: İbrahim Halil Türk
YORUMLAYICI SANATÇILAR: Leyla: Buse Güner (ve İlayda Kılıçaslan), Zehra: Tuğçe Büke (ve Egem Oran), Ali: Mehmet Emin Oğur (ve Yiğithan Erdoğan), Mert: Hakan Cice (ve Çağıl Ergen), Kedi: Çağıl Ergen (ve Hakan Cice), Anlatıcı: Can Kemal Doğan ve Adel Çocuk Oda Operası Ankara Orkestrası
KONU: Leyla, Zehra ve Ali beraber oyun oynayan üç arkadaştır, bazen sevimli bir kedi de onlara katılmaktadır. Oynadıkları oyunlarla hem eğlenmekte hem de akıllarını çalıştırarak bir şeyler öğrenmektedirler. Derken mahalleye Mert taşınır, ama o arkadaşlardan çok tabletiyle oyun oynamaktan hoşlanan bir çocuktur.
Mert’in bilgisayar oyunu tutkunu oluşu onu hem yalnızlaştırmakta hem de ortak oynanan oyunlardan çekinmesine yol açmaktadır. Leyla, Zehra ve Ali’nin sabırlı davetlerinin sonunda Mert de bir oyuna katılınca çok eğlenir ve mutlu olur.
İZLENİMLERİM: Daha ilk andan itibaren (kayıttan) kaliteli müzik eşliğinde sanatçıların söylediği şarkılar, replikler, reji, danslar, fondan anlatıcının sesi, dekor ve kostüm, ışıklama içeren dört başı mamur eksiksiz bir eserle karşılaşmak beni hem şaşırttı hem de çok sevindirdi. Eserin başında Leyla, Zehra ve Ali ip atlama oynarken, “bir şeyi ilk anda başaramayınca vazgeçmemenin ve tekrar tekrar denemenin önemini” vurguladılar. Aynı zamanda ikişer ikişer, üçer üçer ve daha hızlı sayı sayma çalıştılar ve seyircileri de beraber saymaya davet ettiler. Ardından aralarına katılmakta çekingen davranan Mert’i “hadi anlat ile sessiz film”, “sıcak soğuk ile yerini bul” ve benzeri oyunlarla beraber oynamaya heveslendirmeye çalıştılar. Sonunda Mert “paylaşmak güzeldir” kavramını anladı ve daha önemlisi seyirciler de onu cesaretlendirmeye katıldılar. Yani oyunda Mert’e cesaret aşılarken aslında çocuk seyircilerin kendileri de sahnedeki oyunun parçası olmaya “cesaret edebildiler”. Bu interaktif oyun çok etkileyiciydi, öylesine ki kendilerine de sıra gelebileceğini anladıkları andan itibaren sıra gelsin diye sahnedeki oyunu sessizce ve ilgiyle takip ettiler. Yoksa genellikle çocuklar temsil sırasında hiç de sessiz durmazlar, ama bu oyunda kendilerine de sıra geleceğini en baştan anlayınca ip atlama gibi sıralarını beklediler. Diğer bir anlatımla, önce eserdeki karakterlerin arasındaki etkileşim örnekleri sunuldu, sonra benzer etkileşim seyirciyle kuruldu. Böylece örneğin Miray özelinde gördüğüm, “sahnedekilerle ve sahneyle bağın sürmesi” arzusu doğdu. İnteraktif iletişim öylesine sihirliydi ki 50 dakika süren temsilin 30’uncu dakikasında Furkan sıkılmaya başlamış, 35’inci dakikasında “soğuk-sıcak” oyununun coşkulu bir parçası oluvermişti. İnteraktif katılıma teşvik, düz ritim tutturmaktan çok daha etkili bir yöntem. Böylece çocuklar temsili “seyretmekle kalmayıp”, aynı zamanda “yaşamış” oldular. Besteci, müzik eğitimcisi Carl Orff’un müzik eğitimi teorisi uyarınca, çocuk orkestralarında her bir bireyin kendisini o orkestra topluluğuna karşı sorumlu hissetmesi öğretilir, aynı zamanda topluluğun da o birey eksik olduğunda bir eksik olacağı fikri aşılanır. Bu temsilde de seyirciler olmasa temsil olamazdı ve sanatçılar seyircilerin katkısı olmasa temsilin aynı neşeli havada süremeyeceğinin bilincindeydi. Ama aynı zamanda seyirciler de kendilerinin katkısı olmazsa temsilin tam kıvamında olmayacağını hızla idrak ettiler. Sahnenin bağ kurmaya teşvik etmesi ve bir sonraki adımda “o sahnedeki kendisinin olması arzusu”, Gestalt psikolojisinin açıkladığı “etkileşim” bakış açısıyla uyumluydu.
Tabii konu ve işlenişi kadar, “kayısı renkli ve tadında” müziğin ve şarkıların söylenmesi kolay akılda kalıcı türde olması; dekorun ve kostümlerin karmakarışık renkli olmayışı, gereksiz zıplama hoplama koşmanın olmayışı da önemliydi. Ve en az bu unsurlar kadar önemli olan çoğu taze mezun oyuncuların tertemiz ve hatasız söylemeleri ve güzel oynamalarıydı ki orkestra kayıttan olduğunda bu hayli zordur.
Selamdan sonra sanatçılarla sahneye fotoğraf çektirmeye davet ise temsilin “asla” unutulmamasını sağlayacak son kesin adımdı. Böylece izledikten bir süre sonra unutulabilecek bir temsil olayı hem görüntüyle kayıt altına alınmış oldu, hem de fotoğrafta az önce temsili “beraber gerçekleştirdiklerine” inandıkları sanatçılarla sanatın parçası olma mutluluğu duygusal anıların arasında unutulmamak üzere yerini almış oldu. Ancak duyguların da eklendiği anılar o anı “yaşanmış” kılabilir.
Temsil sonrası görüşlerini sorduğumda Miray en çok şarkıları ve “vazgeçmeme” mesajını beğendiğini, keza Furkan da bu çabalamayı beğendiğini söyledi. Furkan, Mert’in bilgisayarından uzaklaşmasından memnun değildi ama Miray aksine bunu çok olumlu karşıladı.
DANIŞMA KURULU: Eserin yaratımında uzmanların görüşü alınmış. Bu yaklaşım bilime, seyirciye ve sanata saygının göstergesidir; alkışlanması ve tüm eser yaratıcılarına önerilmesi gereklidir.
Kurul Üyeleri: Prof. Dr. Ferhunde Öktem (Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı), Prof. Dr. Ebru Çengel Kültür (Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı), Prof. Dr. Tevhide Kargın (Özel Eğitim Uzmanı), Nil Ateşoğlu Işık (Sosyolog ve Çocuk Gelişimi, Eğitim Psikolojisi Uzmanı), Aysun Üstünel (Çocuk Eğitim ve Gelişim Uzmanı), Uğur Sayal (Klinik Psikolog), Nuşin Yıldırım (Eğitim Uzmanı ODTÜ Yuva ve Anaokulu Öğretmeni).
ARDA DOĞAN: Ankara Devlet Opera ve Balesi solist sanatçısı, tenor Arda Doğan’ı tanıtmaya da gerek yok, tanıtmaya kalkışılsa oynadığı sayısız başarılı başrolü buraya sığdırmak imkânsız. Omuzlarına aldığı her zor başrolü mükemmel şekilde yorumladığını ve daima görevine sadık güvenilir bir sanatçı olduğunu bilmeyen yoktur. Opera sahnesinin yanı sıra konservatuvar hocalığında da başarısı bu temsilde yer alan tümü öğrencisi olan sanatçılardan belli oluyor. Yeni keşfettiğimiz yönü ise çocuk operası bestelemek, sahnelemek, çocuk korosu ve orkestrası kurmak ve yönetmek; ki bu alan bambaşka bir değer. Sahnede aldığı büyük alkışlarla yetinmeyip geleceğe katkı sunmaya çabalamanın değerini şu anda tarif etmeye imkân yok, gelecek nesiller onu bu açıdan alkışla, minnetle anacaklar.
Dr. BUKET DOĞAN: Adel Çocuk oda operasının görünmeyen gizli mimarı, librettoların yazarı Dr. Buket Doğan. Doğan New York ta, Prof. Matthew Hart ile çağdaş edebiyat üzerine çalışmış sonrasında İngiliz ve Amerikan tiyatrosu, şiiri ve romanı üzerine çalışmalar ve yayınlar yapmış. Opera külliyatının tüm dönem operalarına ve librettolarına ciddi anlamda hâkim olan Doğan 2011 yılından itibaren çocuk edebiyatı, masal ve opera librettosu üzerine çalışmalar yaparak eserler vermektedir.
ADEL ÇOCUK ODA OPERASI
Arda Doğan ve Dr. Buket Doğan’ın kurduğu Adel Çocuk Oda Operası önceki yıllarda bestecisi Arda Doğan, librettisti Arda Doğan ve Buket Doğan olan “Renkli Sesler” adlı eseri sahnelemişti. Adel Çocuk Oda Operası Ankara, İzmir ve Muğla’da orkestrasıyla ve Ankara’da çocuk korosuyla çalışmalarını sürdürüyor. https://www.instagram.com/adelcocukodaoperasi?igsh=MTFjdGpvaHpwN3I1&utm_source=qr
*Adel: soylu asil ve adil kişi anlamında.
Pınar Aydın O’Dwyer
6 Haziran 2025, Ankara