Türkiye'deki öndegelen klasik gitar profesyonelleri, hocaları ve değişik yaşlardaki öğrencilerin bir araya geldiği 9. Türkiye Gitar Buluşması'nın 2 Temmuz Perşembe Gece Konseri'nin konukları, iyi gitarist Sinan Kurşun ile Sırnağme ikilisiydi.
Önce Sırnağme'den başlayalım. Konserin ikinci yarısında sahneye çıkan, klasik armudî kemençeci Filiz Kaya ile yıllardır klasik gitar âleminde başarılarını izlediğimiz Kazım Çokoğullu'nun (d.1984) oluşturduğu Sırnağme ikilisi, bu kez geleneksel vurma çalgılarda Nail Üçyol'la takviyeliydi. Sırnağme'nin amacı, “Türk musikisini özü korunarak, en kısa yoldan ve sadelikle dinleyiciye ulaştırmak” cümlesiyle açıklanıyor. Bu deneyimli ikilinin amaca ulaştığını söyleyebiliriz.
Programlarına “Bülbülüm altın kafeste” başlıklı Selanik türküsüyle başlayıp, Ali Ufki Bey'in Nikriz Peşrevi'yle devam ettiler. Sonra, romantik dönemin Batı'dan ve Osmanlı'dan iki bestecisinin aynı tonalitede iki eserinden derlenen birbirine bağlı olarak çalınan iki parçayı dinledik. Brahms'ın 3. Senfoni'sinin hani o ünlü “Brahms'ı Sever misiniz?” temasıyla, Hacı Arif Bey'in “Meyler süzülsün”ü peşpeşe gayet uyumlu tınladı. Brahms temayı gitar, nihavend temayı da kemençe sürükledi.
Neşet Ertaş'ın “Yalan Dünya”sını, Kazım Çokoğullu gitarla “taklit” etti, “Düzenleyemeyeciğimi anlayınca aynen taklit ettim” dedi. Gitardaki maharetini sergilemek için Amerikalı gitarist-besteci Path Metheny'den “Have you heard”ı seçmişti. Ustalıkla çaldı ama, bu güzelim programın içinde yakışmadı. Neyseki hemen ardından Kütahyalı halk ozanı Hisarlı Ahmet'in (1908-1984), “Elif dedim, be dedim”i geldi ve konser Tamburi Cemil Bey'in “Çeçen Kızı”yla noktalandı. Dinleyiciyle diyalog, parçalarla ilgili açıklamalar bakımından son derece içtenlikli bir konser oldu. Yoğun alkışı Kazım Çokoğullu iyi ki duydu da sahneye dönüp salonun isteğini görünce arkadaşlarını da getirip dinleyicinin hak ettiği bis parçasını seslendirdiler. Tercihi Filiz Kaya yaptı. Kazım Çokoğullu'nun biraz Mehter'e benzettiği Ali Ufki'nin Nikriz Peşrevi solistlerin ustalıklarını göstermesine olanak veren bir düzenlemeye sahipti.
Şimdi gelelim başlıktaki sorunun cevabına... Sırnağme'nin sırrı ne? Yaptıkları düzenlemelerde, besteye sadık kalırken, kemençeyle gitar arasındaki dengeyi iyi korumaları, süslemelere gitmeden yalın bir yaklaşım sergilemeleri. Ve kuşkusuz çalgılarında yetkin olmaları... Sanatçıların Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olmaları, araştırma ve prova olanaklarını arttırıyor. Sırnağme, “Proje Kendim”e katılanlar için hem vizyon, hem kalite açısından profesyonel bir örnek...
Kemençenin o hafif “nezleli” tınısı oldum olası hoşuma gider. Bu tınıdan, antik müzikler konusunda uzman olan, açılış konserinin solisti Hopkinson Smith de hoşlanmış olmalıydı. Elif Kaya'yı özellikle kutladı ve “İnanılmaz... Binlerce yıl ötesinden gelen hârika bir ses” cümlesiyle algısını özetleyiverdi.
Konserin ilk yarısında, son dönem yetişen parlak gitarist Sinan Kurşun (d.1989), izleyen öğrencilerin hayretengiz bakışları arasında virtüozitesini gösterdi. Haendel'in Çembalo Süiti'yle başlayıp, Aguado'nun o güzelim Rondo'suyla devam etti. Granados'un, Goya'nın Çıplak Maya tablosundan ilhamla yazdığı parçasının ardından, Barrios'un “arılar”ıyla noktaladı. Şu sıralar doktoraya başlamak üzere sınav hazırlığı yapan Kurşun, Rodrigo'nun Aranjuez'ini en müzikal seslendiren gitarist olarak biliniyor.
Sinan Kurşun'u program seçimi için eleştirebilirim. Çünkü bu programı aynı sırayla, geçtiğimiz 11 Nisan'da aynı salonda SCAMV'nın düzenlediği 32. Uluslararası Ankara Müzik Festivali'nde katıldığı “Klasik Gitarın Genç Yıldızları” konserinde de sunmuştu. Bu kez genç virtüozumuzun değişik bir programla sahneye çıkmasını bekliyordum. En azından dört parçadan ikisini değiştirebilirdi. Ama bu kez üç ay öncesine göre daha pişkin çaldığını, programı biraz daha olgunlaştırdığını da söylemeden geçmeyelim.
Şefik Kahramankaptan