Sağ siyaset, yeri geldiğinde sanatı da, içinde sanat yapılmak üzere yapılmış özel yapıları da, çıkarı için kullanır. Bunun son örneğini “yeni AKM” konusunda gördük. Cumhurbaşkanı'nın konuşmalarını, binanın 2019'a yâni seçim öncesine yetiştirileceği sözünü ve diğer konuşulup tartışılanları sanat kamuoyu iyi kötü biliyor.Peki sağ siyaset, rakip görüşlerin egemen olduğu kentlerde bu tür işleri engelliyor mu?İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Karşıyaka'da kendi mülkü olan arsa üzerine yaptırılacak “Türkiye'nin opera sanatına özel" ilk binasının, ihâlesi tamamlandığı hâlde kazanan firmaya inşaata başlaması için yer tesliminin uzun süredir yapılamamasından ötürü bu soru insanın aklına geliyor.Herşey tamam, ama Kamu İhale Kurumu, hani ilgili yasası “gerekliliklere göre”, iktidar tarafından 12 yılda tam 162 kez değiştirilen KİK, işin başlamasına bir türlü yol vermiyor! Ayrıntıları bilmiyorum ama son edindiğim bilgi, yüklenici firmanın Kamu İhale Kurumu'nu dava ettiği. Yâni iş mahkemeye havâle edilmiş durumda!Yeni AKM için yapılan tanıtım (Cumhurbaşkanı buna lansman demişti) toplantısında, Cumhurbaşkanı ve işin mimarı Murat Tabanlıoğlu tarafından kamuoyuna, “mermerlerinin çoktan seçildiğine kadar” bazı bilgiler verildi. Peki nedir bu İzmir'deki “Türkiye'nin opera sanatına özel" ilk binası? Onu da biz anlatmaya çalışalım sizlere.İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin “devletin yapmadığı sanat yapıları”nı kente kazandırmak gibi süreklilik gösteren ve halk nezdinde karşılığını bulan bir yaklaşımı var. Bunun önemli örneği, mükemmel bir akustiğe sahip konser salonuyla Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi. İzmir Devlet Senfoni konserlerini burada veriyor. Opera da bazı temsillerini burada yapıyor. Ama İzmir'i, dolayisiyle İzmir Devlet Opera ve Balesi'ni, temsillerini çağdaş olanaklar içinde izleyiciyle buluşturacağı bir binaya kavuşturmak için de, yıllardır uğraş veriliyor.İşin projesi “kafadan” bir mimar veya mimari büroya verilmedi. Ulusal proje yarışması açıldı. Jüride sadece teknik kişiler değil, yıllarca İZDOB Müdürlüğü yapmış soprano Aytül Büyüksaraç gibi operayı bilen insanlar da yer aldı. Bakın kazanan ve “Allah'ın izniyle, Kamu İhale Kurumu'nun insafıyla ve yüce adaletin tarafsız yaklaşımıyla” uygulanacak projenin altındaki imza, ekip şefi olarak Yüksek Mimar Mehmet Kütükçüoğlu'na ait. Ekipte mimarlar Ertuğ Uçar, Mert Üçer, Onur Akın ve Caner Bilgin yer alıyordu. Yardımcı ekipte de bir mimar ile iki öğrenci gözüküyor ama belki de çoktan mezun olmuşlardır! Danışman ekipte inşaat, makine ve elektrik mühendislerinin yanısıra bir peyzaj mimarı ile akustik danışmanı Robert Essert bulunuyordu. Ayrıca Sahne ve Çevresi Danışmanı ile Statik Danışmanı da birer yabancı uzman.Projede öngörülen bina, 1435 kullanıcı kapasiteli ana salon ve sahnesi, 437 seyirci kapasiteli küçük salon ve sahnesi, prova salonları, opera bölümü ve bale bölümünden oluşuyor. Depolar, atölyeler ve çalışma alanlarıyla opera ve bale tüm üretici birimleriyle binanın içinde yer alacak, tıpkı Dünya'daki örnekleri gibi. 73 bin 800 metrekarelik inşaat alanına sahip olan operaevinde 350 seyirci kapasiteli avlu - açık performans alanı, ana hizmet birimleri, idare bölümü, genel tesisler, teknik merkez ve 525 araçlık otopark da bulunuyor. Operaevinin fuayesinde kitapçı, opera dükkanı, bistro ve bilet gişesi yer alacak. Fuayenin önünden geçen yol üzerinde otopark, toplu taşım durağı, araba ve taksi cepleri düzenlendi. Denize bakan meydan ve caddeden iki ayrı girişi bulunuyor. Opera binasına ayrıca İZBAN tarafından tramvay hattı bağlantısı sağlanacak. Mavişehir'e yapılacak iskeleyle vapurla ulaşım da mümkün olacak. Opera binası sadece temsil günleri değil, günün her saati aktif kullanılacak şekilde tasarlandı. Yapının çatısı da yayalara açık, dileyen üzerinde Körfez manzarası seyredip güneşlenebilecek.İzmir Büyükşehir Belediyesi 2016 Aralık ayında düzenlediği ihalede verilen tekliflerin hiçbirini teknik olarak yeterli bulmadı. Nisan 2017'deki ikinci ihaleye beş firma başvurdu, dördü teklif sundu. İş, bunlardan en yüksek teklifi 429 milyon TL sunana verildi. Nedenini tahmin ediyorum. Çünkü diğerleri yerli konsorsiyumlarken, işin verildiği Çağdan- Biro Austria Stage Systems AG konsorsiyumu, operaevi yapımında çok önemli bir uzmanlık ve deneyimi ortaya koyuyordu. Çağdan, büyük bir sabırla, gıdım gıdım verilen ödenekleri kullanarak Ankara'daki CSO salonu inşaatında sona yaklaşmış, bu tür bina yapımı anlamında önemli bir deneyimi biriktirmişti. Ama daha da önemlisi birlikte konsorsiyumu oluşturduğu Waagner-Biro idi. Viyana merkezli 163 yıllık firma, sahne teknolojisi, sahne mekaniği, çelik-cam teknolojisi, köprüler ve özel makineler gibi alanlarda uzmanlaşmıştı. İmza attığı eserler arasında Sydney, Venedik, Viyana, Berlin, Kopenhag, Moskova, Buenos Aires, Rio, Seul, Şangay gibi kentlerin opera ve tiyatro binaları bulunuyordu.Katılımcılardan öteki iki firma, “biz daha ucuzuz” diye itirazda bulununca KİK, ihaleyi geçtiğimiz Haziran'da iptal etti. Şimdi de mahkeme süreci devam ediyor. Bir yanda kaça malolacağı açıklanmayan ve hem projesi, hem yapım işi Saray tarafından doğrudan verilen İstanbul'daki Yeni AKM... Öte yandan, KİK süreci içinde süründürülen İzmir BB yeni Operaevi binası...Hedef 2020'de bitirilip hizmete açılmasıydı. Ama yer teslimi yapılamadığı için artık bu hedefin tutturulması mümkün değil. Bakalım İstanbul Yeni AKM'de 2019 Mart hedefi tutturulabilecek mi?MİMAR MEHMET KÜTÜKÇÜOĞLU NE DİYOR?Ulusal yarışmayı kazandıktan, bugüne kadar geçen süreçte hangi güçlüklerle karşılaştınız ve nasıl aştınız?
Öncelikle, opera gibi belirli bir uzmanlık alanı gerektiren bir yapı türüne ait proje birim fiyatlarının Bayındırlık Bakanlığı(Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) şartnamelerinde tam bir karşılığı yok. Bayındırlık Bakanlığı’nda bu konu ile ilgili girişimlerimiz oldu ancak bir sonuç alınamadı. Dolayısı ile yarışma aşamasında beraber çalıştığımız yabancı danışmanları sözleşme esnasında fiyatlandıramadık ve onlarla çalışamadık.
Daha sonra projenin geliştirme aşamasında, kısıtlı bütçe nedeni ile danışmanlık hizmetlerinin yetersiz kaldığı anlaşıldığında, uluslararası deneyime sahip yeni uzmanlar bulunması konusunda girişimlerimiz oldu ve yurt dışından gelen yeni uzmanlar ile revizyona gidildi. Operanın uluslararası standartlarda çalışabilmesi için bu gerekli idi ve sınırlı bir süre içinde değişikliklerin yapılması gerekti.
Onay süreçlerinin uzaması ve bürokratik meseleler (arsanın bütünleştirilerek temini vb. ) de süreç içerisinde karşılaştığımız güçlüklerden oldu.
Bu süreçte tatbikat projeleri de hazırlanıp teslim edildi mi? Ne zaman?
Uygulama projeleri aslında Şubat 2016’da teslim edilmişti. Fakat yukarıda da bahsettiğimiz gibi onay süreçleri, revizyonlar ve istekler nedeni ile ihale aşamasına geçilmesi yaklaşık 1- 1.5 yıl sürdü.
Şu sıralar temel atılabilse, inşaatın 2020’de tamamlanıp 2020-21 sezonunu İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin yeni binada açması mümkün olabilir mi?
Çok kolay olmayacaktır ama yeterince hızlı ve konsantre davranılabilirse yetişebilir. Çünkü Opera’nın bu tarihte işleyen bir bina olarak açılabilmesi için sadece binanın yapısal olarak tamamlanması yetmiyor. Bir takım testlerinin de yapılmış olması, bina işletmesinin sorunsuz bir şekilde kurulmuş olması gerekiyor.
İzmir Opera Binası ile ilgili yayımlanan haberlerin neredeyse tümünde, projenin mimarı-mimarları hakkında tek satır bilgi bulunmuyor. Türkiye’de bu konuda yeterli bilincin gelişmemiş olmasını neye bağlıyorsunuz?
Bu konuyu biz de yadırgıyoruz. Bu maalesef ülkemizde sık karşılaşılan bir durum. Bir yapının ortaya çıkmasında baş rolde mimarlar yer alsa da Türkiye’de kağıt üstünde iş yapan ve know-how gerektiren işler hiçbir zaman hak ettiği değeri alamıyorlar. İnşaat sektörü de daha ziyade müteahhit ve gayrimenkul sahiplerinin domine ettiği bir sektör olduğu için mimarların rolü genelde gözardı ediliyor.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
Andante Dergisi'nin Aralık 2017 sayısında yayımlanmıştır.