Ankara Devlet Konservatuvarı’nın lise ve ortaokul öğrencileri çok şanslı, özellikle de lise öğrencileri… Niye mi? Hacettepe Gençlik Senfoni Orkestrası çatısı altında bir öğretim yılında inanılmaz bir orkestra deneyimi kazanmaları, üstelik bunu da inançla ve severek yapmaları…
Yıllardır kısaca Lise Orkestrası denilen bu topluluğun etkinliklerini izlemeye çalışırım, taa rahmetli Hikmet Şimşek’ten bu yana… Ardından İbrahim Yazıcı, Erol Erdinç gibi şefleri hatırlıyorum. Bu Lise Orkestrası yılda bir veya iki konser verirdi. Diğer konservatuvarlarda da ya orkestra yoktur ya da bir-iki konser sayısını geçemezler. HGSO ise bu öğrenim yılında toplamda 6 konser verdi. Yani her aya bir konser düşüyor. Bu büyük diye nitelendirilebilecek atılım, şef Prof. Burak Tüzün’ün Eskişehir’deki Anadolu Üniversitesi’nden Hacettepe Üniversitesi’ne gelmesinden sonra adım adım gerçekleşti. Hoş, Prof. Rengim Gökmen’in CSO’nun başından ayrılıp tam zamanlı okula gelmesiyle kimileri “Bu iki şef birbirini yer” beklentisine girse de, benim gözlediğim kadar gayet uyumlu, işbirliği ve dayanışma içinde, birbirlerine saygılı bir çalışma düzeni içine girdiler. Tüzün özellikle HGSO’ya öncelik verdi, HSO’da da yaptıkları programı güzelce paylaştılar, artık Ankara’da oturan opera-bale deneyimi yüksek, yıllarca Almanya’da çalışmış şef Nezih Seçkin’e de konserler ayırdılar.
ŞÜKÜR, ARTIK ESKİ KAFA YOK
Eskiden özellikle yaylı hocaları bu çocuk-gençlik konserlerine karşı çıkar, “çocukların entonasyonu bozuluyor” gerekçesiyle göndermek istemezlerdi. Sanki lise öğrencilerinin tümü de büyük solistmiş gibi… Sonra özel sektör de çocuk orkestraları oluşturup okullardan seçme yapmaya başlayınca fikirlerini değiştirdiler, ya da bu karşı çıkışların malum “iç çekişmeler” nedeniyle olduğu iyice açığa çıkınca itiraz edemez oldular.
ADK Lise Orkestrası , son olarak 23 Nisan’da Ankara Operası’nın düzenlediği çocuk şenliği programı içinde çaldı, ertesi gün de Beytepe Yerleşkesi’ndeki ADK’nın konser salonunda sahneye çıktı. 24 Nisan 2024 tarihindeki bu konserde de öncekilerin çoğuna gittiğim gibi salondaydım. Orkestra sahneye çıktığında hem iyice gözattım, hem de orkestra listesine baktım, birkaç lisanstan takviye dışında hepsi de lise öğrencileriydi. Yani adıyla sanıyla gerçek Lise Orkestrası…
Geçen yıllar ve bu sezon izlediğim tüm konserlerinde gözlediğim şu:
Şef Burak Tüzün, her konserde başka solist gençlerin orkestranın önünde olmasını sağlıyor. Bu da, bölümlerin, hocaların kendi içlerinde yaptıkları ciddi seçmeler sonucu ortaya çıkan sıralamaya göre yapılıyor. Yani tek seçici sistemi yok, aksine bölümler kendi içlerinde çocukları sınava tabi tutarak sahneye çıkma düzeyine gelmiş olanları saptıyorlar.
ÜÇ YAPITTA DÖRT SOLİST
24 Nisan 2024 konserinde solistik üç yapıt yer alıyordu. Başkemancı sandalyesinde Meryem Kalkan oturuyordu.
Önce Prof. Hande Dalkılıç’ın lise 2. Sınıf öğrencisi Nermin Işık (d.2007) Joseph Haydn’ın (1732-1809) bestecinin 1784’te basılarak dileyenlerin ulaşabileceği hale getirilen ilk piyano konçertosu olan Re Majör Piyano Konçertosu’nun (NO:14) ilk bölümünü temiz biçimde seslendirdi.
Sırada keman öğrencisi Dide Naz Demirtaş’ın (d.2008) solistliğinde, Charles Auguste de Bèriot’nun (1802-1870) Scène de Ballet/ Bale Sahnesi başlıklı yapıtı vardı. Belçikalı kemancı ve besteci Bèriot’nun bu yapıtı keman ve orkestra için bale müziği olarak nitelendirilebilir, çok renkli bir yapıttır. Halen Prof. Ebru Karağaç’ın 10. Sınıf öğrencisi olan Dide Naz, bir kaç küçük ton kaçırması dışında iyi bir seslendirme çıkardı.
Ardından klarnetçiler sahneye geldi. Azra Berrak Gözel (d.2008) ve Ozan Ali Bilgili (d.2008) ile Felix Mendelssohn’un ( 1809-1847) 2 No’lu Re minör Konzerstück/ Konser Parçası’nı seslendirdiler. Azra Berrak Ekrem Öztan’ın, Ozan Ali ise Tolga Yüksel’in 10. Sınıf öğrencileri. Nisan başında kendilerinden 6 yaş büyük lisans öğrencilerinin HSO eşliğinde seslendirdiği bu yapıtı, Lise Orkestrası’nın eşliğinde tınlattılar.
Salondan gelen taze bahar buketleri solistlere ulaştı. Şef Burak Tüzün, her solisti her parça bitiminde kutlayarak kulise gönderdi.
HEVESLİ BİR ÇOCUK KOROSU
Konserin arasız geçilen ikinci bölümünde programda orkestra eşlikli 23 Nisan şarkıları vardı. Şef Atilla Çağdaş Değer’in özenle hazırladığı Ortaokul Korosu, Saip Egüz, Muammer Sun, Yalçın Tura, Hasan Toraganlı, İstemihan Taviloğlu, Salih Aydoğan ve Halil Bedii Yönetken’in bazıları zaten 23 Nisan’la tam özdeşleşmiş şarkılarını büyük bir dikkat ve hevesle söylediler.
Yer darlığı nedeniyle sahnede şefi görecek konumda değillerdi ama bir gün önce opera sahnesinde şefi görerek söylemiş olmalarının getirdiği deneyimle önemli bir uyum sorunu yaşanmadı.
Konser sonunda, arka kulise çocukları kutlamaya giderken iki hoca ile karşılaştım. “Sizin çocuklar rekor kırıyorlar” deyince aldığım yanıt, “Valla, Burak Hoca eli öpülecek adam, sağolsun” yanıtını aldım. Kulis cıvıl cıvıldı, solistler ve orkestra üyeleri herkesin yüzü gülüyor, birbirlerini kutluyorlardı.
ŞEFİN MUHASEBESİ VE İTİRAFI
Ortalık biraz sakinleşince Burak Tüzün’ü hem kutladım, hem de birkaç soru sordum kendisine.
- Bu sezonu nasıl kapatıyorsunuz Lise Orkestrası’yla?
- Bu yıl 5 farklı repertuvar ile toplamda 6 konser vermiş olduk. Bu bizim için bir ilk. Böylece orkestra bu sezon kendi içinden çıkardığı 12 soliste 11 eserde eşlik etmiş oldu. Ceylan Kabakçı Hoca'ya ve 3 lisans öğrencisine ayrıca eşlik ettiler. Opera'dan da Hülya Kazan ve Ezgi Karakaya Hanımlara eşlik ettiler. Senfoni olarak Mozart 40 ve Schubert 8 çaldılar. Burak Soykan'ın bir eserinin ilk seslendirilişini yaptılar. Çocuk Korosu ile sahneye çıktılar. Opera'da konser verdiler. 26 Mart konseri ise TRT Radyo 3 tarafından kaydedildi.
- Gençlik Senfoni Orkestrası’na (Lise) bu denli önem vermenizin duygusal bir sebebi de var mı?
- Var tabii, ben de oralardan geliyorum. Bu orkestra Koral Çalgan hoca tarafından kuruldu. Bunu çok önemsiyorum. Biz hep olumsuzlukları anıp olumlu söylemleri dile getirmekten çekiniriz. Bundan vazgeçmek lazım diye düşünüyorum. Ben keman öğrencisi olarak Gençlik Senfoni Orkestrası’nın, yani Lise Orkestrası’nın ilk üyelerindenim. Kurulduğunda Lise I. sınıftaydım. Sonraki yıllarda Koral Hoca Anadolu Üniversitesi'nde kurucu olarak yer aldığı dönemde Türkiye'nin ilk çocuk orkestrasını da kurmuştu. Ben 1992 yılında Anadolu Üniversitesi'nde göreve başlayınca Koral Hoca orkestra derslerinde beni yanına asistan olarak almıştı. Hatta Hacettepe ile Anadolu Üniversitesi arasında çıkan bir bürokratik problem sebebiyle Koral Hoca bir süre Eskişehir'e gelemeyince şef olarak ilk konserimi o orkestra ile 23 Nisan 1993 tarihinde vermiştim. Kader işte.
- Eskişehir’de ne çaldırıyordunuz çocuklara?
- O yaş çocukları için düzenlenmiş, Macarlar tarafından basılmış özel bir repertuvar çalıyorduk. O yaşta orkestraya başlayan çocukların büyük bir çoğunluğu oldukça başarılı oldular, iyi konumlara geldiler. O orkestra gelişti, büyüdü ve elde ettiği başarılar ile Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası'nın kurulmasına vesile oldu. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası üyelerinin de çoğu bu çocuklardan oluşuyor, hepsi sınav kazanıp girdiler orkestraya da..
- Bu akşamki konserden memnun musunuz?
- Biliyorsunuz ikinci performanslar hep tehlikeli olur. İlk konserde adrenalin boşalınca ikincide gereksiz bir rahatlık gelir insana. Tiyatrocular bu sebeple "ikinci oyun şeytanındır" derler ya. Ama yine de belli bir rahatlık ve güven kazanmış olduklarını düşünüyorum. Solistleri orkestra önünde çok çaldırtmaya dikkat ediyorum. Koro dün opera sahnesinde orkestranın iki yanındaydı. Bugün ön tarafa konumlanmak durumunda kalınca orkestra ile arasında bazen senkron problemi oldu. Ama bu konserde ilk defa HSO takviyesi yoktu. Birkaç lisans öğrencisi yardım etti. Adım adım geliştiriyoruz işte…
- Yeterince çalışabildiniz mi bu konsere?
- Konser araları gittikçe kısalıyor. Her repertuvara başlama aşaması cümle ve henüz tam oturmamış olan stil eksikliği yüzünden hep sıkıntılı oluyor ama gün geçtikçe prova sayısı da düşüyor. 26 Mart tarihinde vermiştik bundan önceki konserimizi. Ramazan Bayramı da araya girince 23 Nisan konserine çok da zaman kalmadı çalışacak. Ama hafta sonları canları çıksa da hem çocuklar istekli geliyorlar, hem de sahnede belli bir rahatlığı ve güveni hissediyorlar. Aidiyet oluştu. Tüm 9. sınıflar gönüllü olarak geliyorlar derse. Orkestra dersi yalnızca 10-11 ve 12. sınıflar için. Bu başarı aynı zamanda Anasanat dallarındaki hocalarımızın, bu yıl orkestraları çok desteklediler.
- Bakalım gelecek dönem nasıl olacak?
- İnşallah seneye daha iyi olur. Bale bölümü ile ortak çalışmalara devam etmek istiyoruz. Hazır Nezih Seçkin de Ankara’dayken onun bale tecrübesinden yararlanmak lazım. Şartlar elverirse, Opera ve Tiyatro ile ilgili planlar da yapabiliriz.
- Teşekkürler ve başarılar..
İşte böyle… Benim bazı yaşıt arkadaşlarım, “Niye boyuna çocukların konserlerine gidiyorsun?” diye soruyorlar. Yıllardır hep gençleri desteklediğimi eski okurlarım gayet iyi bilirler. O çocukların gözümün önünde büyüyüp geliştiklerini görmek, lise orkestrası derken, lisans orkestrasında takviye çalmaya başlamaları, kuliste gelip hatırımı sormaları bana büyük keyif veriyor. Bir de üniversite ve konservatuvar yönetimi o katta çocuklar arasında enfeksiyon salgını çıkmadan başta tuvaletler olmak üzere gerekli ve yeterli temizliği yaptırsa, çok iyi olacak!
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
25 Nisan 2024, Ankara