Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarının (HÜDAK) 89. Kuruluş Yıl Dönümü Etkinlikleri programı kapsamında 89. Yaşgünü Prof. Rengim Gökmen'in şefliği ve Burcu Zorlu'nun baş kemancılığında Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası’nın 6 Mayıs 2025 tarihinde HÜDAK Büyük Konser Salonu'nda gerçekeştirdiği ihtişamlı bir konser gecesi ile kutlandı.
M. Korhan Ilgar'ın "Mirasın İzinde" başlıklı Senfonik Şiiri'nin dünya prömiyeri yapıldı.
Konserin ilk yarısı HÜDAK kompozisyon hocalarından M. Korhan Ilgar'ın Ankara Devlet Konservatuvarı’nın 89. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle özel olarak bestelediği eser ile başladı. Hemen hemen bütün enstrümanların hem ayrı ayrı hem de dolu dolu algılandığı, coşkulu kıvançlı ve zengin orkestrasyonu ile tam bir kutlama yapıtı olmuş. Bu eser bana Gustav Mahler’in asıl ünlenmesinin aktif sanat yaşamından çok sonra, eserlerinin LP (uzunçalar) plaklar olarak yaygınlaşmasıyla oluşunu hatırlattı. İnce dinleme zevkine sahip klasik müzik sever HiFi meraklıları zengin orkestrasyon tınılarıyla Mahler’i yeniden keşfetmişlerdi. Bence Korhan ilgar’ın eseri şimdiden bu yönüyle de sağlam bir yer edinmiş görünüyor.
Müziğin genç şövalyeleri Elvin Hoxha Ganiyev (keman), Umut Sağlam (viyolonsel) ve Cem Esen (piyano) ile L.V. Beethoven'ın "Üçlü Konçertosu sıradaki eserdi.
Klasik müziğin evreninde bazı eserler vardır ki, hem bestecisinin ruhsal katmanlarını hem de icracısının estetik derinliğini tüm açıklığıyla gözler önüne serer. Ludwig van Beethoven’ın 1803 yılında bestelediği Üçlü Konçerto, bu nadir yapıtların başında gelir. Keman, viyolonsel ve piyano gibi üç farklı karaktere sahip enstrümanın diyaloglarla eşit söz hakkı kazandığı, senfonik ölçekte yazılmış bu konçerto; bireysel ifadeyle kolektif uyumun ustalıkla dengelendiği bir müzikal mimaridir.
Bu özel akşamda sahne alan üç genç solist, Beethoven’ın karmaşık yapısını yalnızca başarıyla icra etmekle kalmadı; eseri derinlemesine kavradıklarını da gösteren bir yorumla dinleyicilere adeta zamanın ötesinden gelen bir müzikal sohbet sundu. Keman sanatçısı Elvin Hoxha Ganiyev, tınısının berraklığı ve ifadesindeki duygusal yoğunlukla eserin melodik omurgasını büyük bir zarafetle taşıdı. Viyolonsel sanatçısı Umut Sağlam, enstrümanının koyu renkli tonlarıyla Beethoven’ın duygusal dünyasını içsel bir anlatıya dönüştürdü. Piyanist Cem Esen ise zarif dokunuşları ve teknik ustalığıyla bu üçlüye hem rehberlik etti hem de onları şiirsel bir bütünlükle tamamladı.
Solistlerin bu müzikal diyaloğu, Rengim Gökmen'in şefliğindeki orkestranın kusursuz entonasyonuyla ayrı bir boyut kazandı. Özellikle yaylılar grubunun şeffaflığı ve nefeslilerin dengeli eşliği, eserin hem yapısal hem duygusal yükünü başarıyla taşıdı. Beethoven’ın karakteristik “drama ve denge” anlayışı, bu yorumda modern bir sadelikle yeniden hayat buldu. İkinci bölümün içe dönük lirizmi, tüm topluluğun ortak duygusallığıyla soluk alırken; finaldeki coşkulu enerji, dinleyiciyi Beethoven’ın müziğinde yankılanan insan ruhunun zaferine tanıklık ettirdi. (Burada konserin görsel boyutu hakkında bir parantez açacak olursak, eser solist trio içinde hep ikili diyaloglardan oluştuğu için fotoğraflamak açısından oldukça zorlu bir yapıda.)
Bu eser, yalnızca bir müzik icrası değil, aynı zamanda sanatın kuşaklar arası aktarımına, gençliğin olgunlaşma potansiyeline ve klasik müziğin canlı kalabilme gücüne bir işaretti. Beethoven’ın üçlü konçertosu, müziğin genç şövalyelerinin ellerinde yeniden doğdu ve dinleyicilere yalnızca duyulan değil, hissedilen bir sanat deneyimi sundu.
Konservatuvarın 89. Yaşgünü kutlu bir bir rastlantı olarak hem Hıdırellez’e hem de rektör Prof. Dr. Mehmet Cahit Güran’ın ve Şef Rengim Gökmen’in de hatırlatmasıyla merhum Necil Kazım Akses’in doğum günlerine denk düşmüştü. Bu vesileyle trio bis parçası olarak Astor Piazzolla’nın “Estaciones Porteñas / Four Seasons of Buenos Aires” (Buenos Aires'in Dört Mevsimi) isimli eserini ince bir jest olarak rektöre ithaf ettiler.
Konserin ikinci yarısı
Ludwig van Beethoven –Do minör, Op. 67 "5. Senfonisi", konserin ikinci yarısı için seçilmiş senfonik eserdi.
Klasik müzik tarihinde “kaderin kapıyı çalması” (“ta-ta-ta-taaa”) olarak simgeleşen dört nota ile açılan Beethoven’ın 1804-1808 yılları arasında bestelediği 55. Senfonisi, yalnızca bestecisinin değil, tüm Batı müzik tarihinin en güçlü anlatılarından biridir. Eser, dramatik açılışıyla insanın kadere karşı mücadelesini ve zafer arayışını müzikal bir destan olarak sunar.1808 yılında ilk kez seslendirilen bu eser, klasik biçimin sınırlarını zorlayarak romantik dönemin habercisi olmuş, müzikte bireysel duyarlılığı kolektif bir dile dönüştürmüştür. Karanlıktan aydınlığa uzanan dramatik seyriyle, insan iradesinin zorluklar karşısındaki direncini simgeler.
Dört bölümden oluşan senfoni, ilk bölümdeki yoğun gerilimden, finaldeki görkemli C majör zaferine doğru ilerlerken, Beethoven’ın kişisel iç dünyasındaki kararlılığı ve yaratıcı gücü yansıtır. 5. Senfoni, yalnızca döneminin sınırlarını zorlamakla kalmaz, aynı zamanda müziğin evrensel dilinde umut, direnç ve dönüşümün simgesi hâline gelir. Eser, Beethoven’ın besteciliğinde ulaştığı devrimsel boyutun güçlü bir temsilcisidir.
Prof. Gökmen, eserin yapısal bütünlüğünü ve duygusal derinliğini büyük bir dengeyle yönetti. Orkestra, ilk bölümdeki ikonik temayı net ve kararlı bir şekilde seslendirirken, ikinci bölümde zarif geçişler ve tını inceliğiyle dikkat çekti. Üçüncü bölümdeki gerilimli yürüyüş ve finaldeki görkemli yükseliş, Beethoven’ın dramatik vizyonunu başarıyla yansıttı.
Genç müzisyenlerden oluşan Hacettepe Üniversitesi Senfoni Orkestrası, hem teknik hakimiyet hem de müzikal duyarlılık açısından olgun bir performans sergiledi. Özellikle entonasyonun berraklığı ve dinamik geçişlerdeki uyum, bu yorumun öne çıkan unsurları arasındaydı.
Dün gece sahnede sadece bir senfoni değil, aynı zamanda insan ruhunun karanlıktan aydınlığa yürüyüşü yankılandı.
Şef Rengim Gökmen’in iki eser arasında, bölüm araları yerine eser bitiminde alkışlamanın zarafetini hatırlattığı kısa konuşmada belirttiği gibi Toscanini sonrası gelişen modern konser dinleme alışkanlığı için nispeten uzun bir program olmasına rağmen dinleyici sonuna kadar evrensel müziğin keyfini yaşadı.
ADK Marşıyla final
Konser finalini sözlerini Orhan Şaik Gökyay’ın yazdığı, Necil Kazım Akses ve Ulvi Cemal Erkin’in piyano ve koro için birlikte bestelediği ve Hikmet Şimşek’in arzusu ile orkestrasyonunu Nejat Başeğmezler’in yaptığı Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı Marşı ile yaptı. ADK Marşına Öğr. Gör. Dr. Atilla Çağdaş Değer ve Öğr. Gör. Hediye Çiğdem Aytepe’ni çalıştırdığı Hacettepe Üniversitesi koroları da eşlik etti.
Dün akşam HÜADK konser Salonu’nda bulunan Ankaralı müzik severler beş yıldızlı, ancak dünyanın en seçkin orkestralarından, solistlerinden duyabilecekleri bir konser izleme şansını yakaladılar. Teşekkürler bu muhteşem organizasyonu gerçekleştiren HÜDAK ailesi ve ana sponsor olarak katkıda bulunan Sevda-Cenap And Müzik Vakfı.
Dr. R. Oğuz Sağdıç
7 Mayıs 2025, Ankara