İBB ve İBB Kültür Daire Başkanlığı dünyada bir çok sanat merkezi ve konser salonunda olduğu gibi “tek adam” devrine son vererek “decentralization” yani “ademimerkeziyetçilik” ya da daha anlaşılır şekliyle “ karar verme yetkisini tek kişiden alarak oluşturuşlan bir otorite kurulun onay ve yönetimi” sistemine geçtiğini duyurdu..
Malumunuz başkanlığa bağlı CRR tarihinde ilk defa 2022-23 sezonunda çok uzun bir süre kapalı kalmıştı… İşte böyle olayların tekrar yaşanmasına “ DUR” demek için İBB ve İBB Kültür Daire Başkanlığı büyük bir adım attı…
Aslında tüm kulislerde taa 2024’ün başından beri CRR konusunda duyulan rahatsızlık dillendirilmiş ve köklü bir değişimin olacağı konuşuluyordu. Ve bu değişim yerel seçimlere kadar “ dere geçerken at değiştirilmez “ denilerek bekletilmişti.
Ve İBB geçmişten günümüze hasıl olan birçok sorunu ortadan kaldırmak, şeffaflaşmak adına ve de kültür hayat sanatımızda önemli bir yeri olan belediyelere hatta tüm sanat kurumlarına örnek olacak bir karara imza atarak tarihe geçti…
Böylece İBB, kültür sanat adına oluşturduğu kurulun süzgecinden alanında ehil insanların ortak ve demokratik karar mekanizması doğrultsunda eşitlikçi, çeşitlendirici ve daha da önemlisi iBB’in çıkar menfaatleri doğrultusunda sanatsevere kültür ve sanatı daha ulaşılabilir kılarken, bunu açık teklif usülü kurulda değerlendirerek en iyiyi en ucuza alarak harcadığı bütçeyi arttırmadan hatta düşürerek daha çok ve kaliteli etkinlik düzenleme imkanına sahip olacak.
Bu karar en çok aracı ve komisyonculuk üzerinden İBB’ye etkinlik sunanların elde ettikleri izansız kazanca, adam kayırmacılığa, şişirilmiş bütçeli niteliksiz etkinlik alımına ve kaliteli işleri gerçeğinden çok daha yüksek bedel karşılığı ultra şişirilmiş bütçelerle alınması sonucu kuruma verilen maddi ve manevi zararlara son verecek. Daha önemlisi kurumun üzerine - resmen - çökmüş sömürücü yapı/ yapıları kapı dışarı ederek kurumun nefes almasını sağlacak.
Uzun yıllardır kurumun zehirli sarmaşık misali sarıldığı gerçeğinden bihaber kişiler, bilmeden - anlamadan - dinlemeden ve daha da vahimi neye alet olduklarından habersiz “kurum elden gidiyor” eyyamcılığı yapmaktalar. Daha da tehlikelisi bu eyyamcılığı bilerek ve isteyerek yapıyorlarsa, bu İstanbul’a ihanettir…
İşin daha vahimi daha kurul kimdir, kimlerden oluşuyor, ehil midir değil midir bilmeden duymadan yaratılmaya çalışılan infial gerçekten çok manidardır. Asıl sorgulanması gereken husus daha İBB ya da İBB Kültür Daire Başkanlığı konuya dair en ufak açıklama bile yapmadan saatler içinde konuyu basına çarpıtarak kim ya da kimler tarafından servis edildiği irdelenmeli ve hatta araştırılmalıdır…
İBB bu cesur kararı alırken, gerçek bir sanat yönetmeninin bilgili, deneyimli, tecrübeli, uluslararası network’ün bir parçası olması gibi önemli gerekliliklerin ve kıstaslarının farkına varmış olması çok önemlidir. Çünkü İBB sanat kurumları mevcut haliyle 3.cül hatta 4.cül aracılardan, komisyonculardan etkinlik satın alan bir tablo sergilemektedir.
Lakin gerçek bir sanat yönetmeninin birincil görevi bizzat uluslararası müzik camiasında sahip olduğu ve kurduğu ilişkilerle dünyanın en iyi sanatçılarını birincil elden alacak hatta pazarlık yapacağı bir network yaratmasıdır. Sonrasında uluslararası “tam temsil yetkisine” sahip müzik yönetimi şirketleriyle/ menajerlerele işbirliği kurarak çalışmasıdır. Ve son olarak ihtiyaç hasıl olursa en iyi koşullar ve düşük maliyetlerle aracı ve komisyonculardan hizmet alımı yapmasıdır.
Şu unutulmamalıdır ki araya ne kadar çok ve ehil olmayan aracı girerse maliyet o kadar şişmektedir.
Ayrıca her sanat yönetmeninin uluslararası ilişki ve yazışmaları yönetecek bir “ programlama ekibi” mevcuttur ve zaten bu koordinasyonu yürütsünler diye işe alınmışlardır. Ama mevcut sistemde sadece konser günü, konaklama ve ulaşım koordinasyonundan öte bir işlevleri maalesef yoktur.
Ayrıca bir sanat yönetmeninin tüm müzik türlerine hakim olması mümkün değildir ve işte bu sebeple sanat yönetmenlerinin alanında uzman “ sanat / danışma kurulu” vardır. Bu sanat kurulu kendi müzik türlerinde en popüler ve ünlü isimlerden oluşan hazırladıkları listeyi sanat yönetmenine verir.
Aslında bir sanat kurumunun en önemli can suyu “sanat / danışma kurulu”dur… Yani asıl işi yapan bu kuruldur. Sanat kurumunun güncel, vizyoner ve çeşitliği kucaklayan olmasını bu kurul sağlar ve bu kurulun önerileri doğrultusunda “ programlama ekibi” kurumun menfaatlerini gözeterek çalışır.
Her şeyden öte sanat yönetmeninin tek ve birincil işi kurumu onun menfaatleri adına çalışmaktır, başka işlerle, kurum dışı etkinliklerle, extralarla iştigal etmemesi, edecekse de bu minimum düzeyde olması lazımdır!!! Yani kısacası makamında bulamadığınız sanat yönetmeni olmaz, olamaz. Masasında olacak ki bu uluslararası ağı yönetsin, yol planları hazırlasın, iş akışını takip etsin, görüşmeleri yapsın ve arandığında telefonu açsın…
Sonrasında sezon programı için yurt içinden ve yurt dışından topladığı teklifleri okusun, incelesin ve değerlendirsin, ki bu gerçekten çok önemli, aksi takdirde sırf başından atmak ya da başka uyduruk nedenlerle dünyaca ünlü kariyer yapmış sanatçıların sunum dosyalarının kapağını bile açmadan “ easy cheesy” ( çok sıradan ) demek gibi büyük bir gaf yapmasın, gaflet içine düşmesin ya da kurum yöneticisinin yapması gereken bu işleri, kurum dışında başkalarının yönettiği rant odakları ortaya çıkmasın…
Sanat yönetmeni sadece ve sadece bunları derleyen, toparlayan ve ekipleri koordine edendir, “tek adam “ olarak karar veren bir güç odağı değildir, zaten olmamalıdır! Geçmişte Türkiye’de çok örneğini gördük, ehil olmayana böyle bir güç verilirse “kimse anlamaz ya” diye sıradan sokak dansçılarını Avrupa’nın en önemli modern dans topluluğu - adı sanı olmayan çalamayanı virtüöz diye afedersiniz sadık seyircisine “ yutturmaya” çalışır ve hatta bir güzel yutturur!!!!
Ayrıca sanat yönetmeninin en ama en önemli görevi bütçeyi adil ve eşit kullanmaktır. Bu ne demek diyebilirsiniz. Kısaca sezonda yapmanız gereken 50 etkinlik için 50 TL’niz var ve kaliteli bir sezon için bütçenin doğru kullanılması lazım. Ama iş bilmez ahbap çavuş 10 etkinliğe 35 TL harcayıp 40 etkinliği 15TL ile yapmaya kalkınca devreye ülkemizde faaliyet gösteren “sanat yönetmeninin can simidi “ kültür ateşelikleri, kültür ofisleri” girer. Ne hikmetse 10 etkinliğe izansızca gömülen para yüzünden şirazesi kayan bütçeye sıfır ya da çok düşük maliyetli “ kültür ateşelikleri /kültür ofisleri”nin sponsor olduğu ya da getirdiği etkinlikler programa doldurularak sözde program çeşitlendirilir ve nispeten zenginleştirilir. Ve program ve bütçe böyle kotarılmaktadır… Bu “ kültür ateşelikleri /kültür ofisleri”nin de işine gelir, en güzel salonlarda hiç zorlamadan ülkesinin kültür sanatını sanat dünyasına empoze etmeye çalıştığı gençleri bu sayede görünür kılar, yıl sonu faaliyet raporuna bir güzel yazar ve hatta can ciğer kuzu sarması olduklarına bol keseden nişan takar, takdir belgesi dağıtır… Haa siz o ülkeden şöyle ünlü birini direk talep ederseniz avucunuzu yalarsınız, sistem “onlar ne verirse, onu alırsınız”. Tabii ki özel taleple de sanatçı gelir / getirilir ama bu asla bedava olmaz… İmtiyazlar alırlarsa size her şeyi verirler, sonra bir bakmışsınız koca festival baştan aşağı Fransız sanatçı dolmuş, eee tabii böyle sadık işbirlikçiye şak diye bir nişan takıverirler…
İşte günümüzde hal böyleyken sanat yönetmenine yol gösterecek ve yeri geldiğinde dur diyecek sanat kurulları maalesef işlevsel olmaktan öte göstermeliktir. Zaten kim başında böyle bir denetçi ister ki???
Bakınız aslında tüm sanat kurumlarında bir “ danışma kurulu” vs vardır, ama etki ve yetkileri hemen hemen hiç yoktur. Ki bugün baktığınızda bu göstermelik kurul listelerinde hep ama hep aynı isimleri görürsünüz… Yılda bir toplanılır çay kahve içilir ve her şey aynı tas aynı hamam aynı düzende devam eder…
Temelinde doğru olan sanat yönetmenliği sistemi ülkemizde her konuda ve alanda olduğu gibi özünden sapmış ( allah için sapmayan örnek kurumlar da var hatta o kurumlarım yöneticileri işi bozuyor diye bol bol iftiraya maruz kalıyorlar, onları tenzih ediyorum), -kraldan çok kralcıların- sınırsız maddi ve manevi bir gücü elinden tuttuğu kontrolsüz bir “koltuk / makam” haline gelmiştir.
İşte hal böyleyken İBB Kültür Daire Başkanlığı işini ve işlevini yerine getirmeyen/ getiremeyen “sanat yönetmeni” makamına böyle bir gücü vermenin “vehamet”inin ve “gereksizliğinin” nihayet farkına vararak bu gidişata “DUR” demiştir.
İBB Kültür Daire Başkanlığı yüksek sayıda katılımcılı kurulunun içinde sanatçı, müzisyen, orkestracı, müzikolog ve kurum içindeki diğer kültür, sanat ve hatta turizm bağlantılı birimlerin müdürlerinden oluşan bir kurul ile sürdürülebilir ve birimlerin birbirine entegre eden bir yapıya geçiş yapmıştır.
Bunun mümkün olmadığını/olamayacağını düşünen hatta olumsuz eyyamcılığı yapanlara verilebilecek en basit cevap en kötü ihtimalle geçmişte yapıldığı gibi kurul aracılardan hizmet teklifi alır, bunu kurulda değerlendirir ve kurumun menfaati gözetilerek oy çoğunluğuna göre karar verir - hizmet alır !!!
İBB Kültür Daire Başkanlığı’nın yeni vizyonunda “İstanbul” markası ve marka değeri için çalışan tüm İBB birimlerinin destinasyon olarak İstanbul’un pazarlanması için ortak çalışması öngörülmektedir.
Vizyonu sadece konser yapmak, misyonu kendine hizmet çerçevesinde ne kurumuna ne de İstanbul’a en ufak faydası olmayan İBB çatısı altındaki gereksiz makamların feshi İstanbul’un markalaşması ve kurumsallaşması adına çok büyük bir adımdır.
Bir de dünyaca ünlü bir sanatçıya eşek yüküyle bir servet misali kaşe ödeyerek, CRR gibi oturulabilir koltuk sayısı 750 olan bir salonda düşük fiyatla tüm bilet satılmış yani “sold out” olmasını başarı olarak göstermek traji komik bir durumdur. Atılan taş kurbağanın yakınından bile geçmemektedir!!! ‘Maliyet - Fayda’ oranına baktığınızda başa baş noktasına bile yaklaşamayan bir etkinliği haklı göstermek için “ salon doldu” demek abesle iştigaldir…
Zaten bu noktada İBB’nin birinci önceliği, İstanbul markası kültür sanat üzerinden tanıtılacak ise ilk iş İstanbul’a yakışan ve dünyada örnek gösterilecek en az 2000 kişilik bir ana salon, en az 1000 kişilik çok amaçlı salon, prova salonu, etkinlik alnalarını ve daha buraya yazamadığım hususlar da gözetilerek konser salonu inşaasına başlanmasıdır. Mevcut salonlar maalesef bu misyon ve vizyonu taşıyacak nitelikte değildir.
İşte böyle bir salonda dünyaca ünlü bir sanatçı geldiğinde hem çok daha fazla seyirciye ulaşılır hem ‘Maliyet - Fayda’ oranında en azından başa baş noktası yakalanılır hatta aşılır ve göğüsler gerile gerile ve gönül rahatlığıyla “ 2000 kişilik salonu tüm sezon doldurduk” denebilir.
Ve madem İBB ve İBB Kültür Daire Başkanlığı’nda bir devrim başladı ve ‘hayal’ dediklerimiz yapılıyor/ yapılacaksa el atılması gereken diğer çok önemli bir mevzu da uzun yıllardır yılan hikayesine dönen “İBB Senfoni Orkestrası”nın artık bir an önce adil bir şekilde seçmeleri yapılarak ( bu çok önemli , hatta gerekirse seçme kuruluna yurtdışından jüri gelsin !!!) Başına sağlam bir daimi şef ve sanat yönetmeni atanarak ( sanat yönetmeni bu işe yarar ) tam donanımlı gençlerden kurulması ve “ toplama orkestra” yerine yerleşik orkestraya geçilmesi en önemli konulardan biridir. Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin , Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin yerleşik senfoni orkestrası varken, İstanbul İBB’nin olmaması manidardır.
Hele ki İBB’nin geçmişinde İstanbul’un klasik müzik hayatının temelini ilk atan ‘İstanbul Belediye Orkestrası’ varken bu orkestranın kurulmaması ve ya ötelenmesi için hiçbir mazeret kabul edilemez.
Tüm bu gelecek planları bu yazdıklarım da gözetilerek hayata geçirilir ise işte gerçekten “ Her şey Çok Güzel Olur”
İBB ve İBB Kültür Daire Başkanlığı’nı aldığı bu büyük değişim kararından dolayı canı gönülden tebrik ediyor daha nicelerinin hayata geçirilmesini heyecanla bekliyorum. Umarım İBB Kültür Daire Başkanlığı bu yeni misyon ve vizon çerçevesinde bünyesindeki diğer çürük elmaların da bir an önce farkına varır ve bir an önce temizlemeye başlar…
Ve son olarak kim dedi CRR’nin bir ‘Sanat Yönetmeni’ olmayacak diye ??? Tabii ki olacak ama asıl işi olan orkestra ile ilgilenecek ( belki siyasi olmayan bir karar alınır kurumun faydasına gerçek iyi bir şefle gerçek İBB yada CRR Senfoni Orkestrası kurulur onun sanat yönetmeni ve daimi şefi olur ) bu kurulun üyesi olacak ve CRR koordinasyonun yapacak ve kurulla koordineli çalışacak.
Gerisi hikaye, kulak asmayın…
OSMAN ENFİYECİZADE
NOT: Bu yazı Konser Arkası dijital dergisinin Temmuz 2024 sayısında yayımlanmıştır.