Her yıl Türkiye'nin pek çok ilinden seçilen genç müzisyenleri dinleyicilerle buluşturan Türkiye Gençlik Filarmoni Orkestrası (TUGFO) 2021 yılı turnesinin açılış konserini maestro Cem Mansur ( d. 1957) yönetiminde çok etkileyici bir performansla 5 Ağustos 2021 Perşembe günü Zorlu PSM’de verdi. Geçen sene küresel salgın nedeniyle dinleyicilerinden uzak kalan TUGFO müzikten ve dinleyicilerinden 1 sene daha uzak kalmamak için, 2021 yılında İstanbul’da iki, Bursa ve Ayvalık’ta birer konserle toplamda 4 konserlik maratonuna Zorlu PSM konseri ile başladı.
Dün ilk açılış konserini İstanbul’da gerçekleştiren TUGFO, bugün Bursa’da ikinci konserini veriyor. Konser serisinin üçüncü, İstanbul’daki ikinci konserini 8 Ağustos’ta İBB Kültür A.Ş.’nin Murat Abbas ve ekibiyle Anadolu yakasına kazandırdığı yeni göz bebeği kültür merkezi “Gazhane Müzesi”nde ücretsiz olarak gerçekleştirecek. Ama bu konserin tüm biletlerinin duyuru yapılır yapılmaz tükenmiş olduğunu bilgisini paylaşmak isterim…
2007 yılında türünün ülkedeki ilk örneği olarak Cem Mansur tarafından kurulan TUGFO Türkiye’nin dört bir yanından 16-22 yaşları arasındaki yaklaşık 100 genç yeteneğin seçilmesiyle oluşturulanve her yaz, alanlarındaki en iyi eğitmenlerin yönetiminde üç haftalık bir kamp dönemi sonrasında konserler veren bir gençlik orkestrası. Küresel salgın sebebiyle 2021 yılı seçmelerinin tamamı, her ne kadar canlı müziğin doğasına aykırı ve zor olsa da online olarak binbir emekle ve zaman harcanarak yapıldı. Sabancı Vakfı'nın kurulmasına öncülük ettiği ve ana destekçisi olduğu TUGFO bu sene maalesef küresel salgın nedeniyle sayısal olarak nispeten daha küçük bir orkestra olarak dinleyici karşısına çıkıyor. Seçilen 44 genç sanatçı Sabancı Üniversitesi kampüsünde harika bir hazırlık kampı süreci geçirerek 2021 yılı konser turnesine değerli eğitmenlerin desteğiyle harikulade bir şekilde hazırlanmışlar.
TUGFO’nun bu yılki turne repertuvarı Rossini’nin (1792-1868) “İpek Merdiven Uvertürü” (La Scala di Seta), Ravel'in (1875-1937) “Coperin’in Anısına” (Le Tombeau de Couperin) ve Mendelssohn’un (1809-1847) 'İtalyan Senfonisi” olarak özenli bir seçki.
Dün gerçekleşen konsere gelecek olursak tek kelime ile harikaydı. Kesinlikle gençlik orkestrası konserlerini, hele ki Cem Mansur gibi bir şefin yönetiminde ve değerli eğitmenler flüt sanatçısı James Lyman, başarılı keman ve viyola sanatçısı Atilla Aldemir ve İDSO obua grup şefi Sezai Kocabıyık gibi eğitmenlerin eşliğinde hazırlanılan konserlerin, enerjisi ve canlılığı inanılmaz oluyor. Gençlerin ruhlarıyla hatta kelimenin tam tabiri “ kanlarıyla” çalmaları ve bunu yaptıkları müziğe yansıtmaları dinlemek inanılmaz keyifli. Bu sebeple gençlik orkestrası konserlerini dinamizm, enerji ve ruhlarıyla çalmalarından dolayı her zaman daha çok sevmişimdir.
Turkcell Platinum Sahnesi’ndeki konserde pandemi önlemleri doğrultusunda salona yarı kapasite seyirci kabul edilmişti. Tüm önlemlere sıkı sıkıya uyulduğunu, hatta sıklığı sebebiyle anonsların aşırı ve bunaltıcı olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Güzel olan ise bu birbirinden yetenekli gençlerin konserinde tüm koltukların tamamen dolu olmasıydı.
Cem Mansur yönetimindeki TUGFO klasik müziğin komik amcası lakaplı Rossini'nin pek oynanmayan İpek Merdiven Operası’nın oldukça eğlenceli uvertürü ile çok canlı ve keyifli bir açılış yaptı. İkinci eser gönüllü olarak askere katılan Maurice Ravel’in 1. Dünya Savaşı’nda ölen arkadaşları için 1917 yılında ilk olarak piyano için yazdığı sonrasında orkestra için düzenlediği “Couperin’in Anısına” eseriydi. Besteci bu eseri her nedense 17. Yüzyıl Fransız bestecilerinden Francois Couperin’e (1668-1733) ithaf etmiştir. Ravel bu eserde dehâsını konuşturmuş ve küçük sayılacak bir orkestradan nasıl muazzam bir ses çıkarılabileceğinin en güzel örneğini bestelemiştir. Mansur yönetimindeki TUGFO’da eserin hakkını ortaya koydukları çok beğenilen bir performans sergilediler. Konserin son eseri olarak TUGFO Mendelssohn’in seyahat ettiği ülkelerdeki gözlemlerini tasvir ettiği eserlerinden dördüncüsü olan 'İtalyan Senfonisi”ni seslendirdi. O dönemlerde besteciler eserlerine pek isim vermezken Mendelssohn bu eserin adını kendisi koymuştur. Mendelson’un çocuk dehâsını, dinlediğinizde daha ilk notasında bariz usta kişiliğini ve tarzını net ortaya koyduğunu duymamak mümkün değildir.
O dönemde virtüözite gerektiren zorlayıcı eserler yazmak, çalınmayacağı endişesi ile, cesaret istiyordu. Lakin zengin ailenin bir ferdi olan genç Mendelssohn bu çok zor eserleri çalacak orkestrayı sahip olduğu imkânlara hemen kurup dinleyicilerin beğenisine sunabilme ayrıcalığına sahipti. Bu da genç Mendelsshon’u daha zor eserler yazmaya teşvik ediyordu. “İtalyan Senfonisi” zor bir eser olmasının yanı sıra bestecinin İtalya seyahatinde gözlemlediği neşe ve ışıltıyı akılalmaz bir yaratıcılıkta bestelediği, âdeta mükemmel bir müzikal İtalya tasviri. Eser oldukça dinamik ve özellikle 4. bölüm, İtalyanların çok eğlenceli “ Saltarello” dans müziğinden esinlii tam anlamıyla bir enerji patlaması. TUGFO bu eseri mükemmel bir dinamizm ve dinleyicinin eserin içinde barındırdığı neşeyi her notada hissettiği mükemmel biçimde seslendirdi. Konser sonunda tüm salon dakikalarca ve çoğunluk ayakta bu pırıl pırıl gençleri alkışladı.
Bu sevgiye ve takdire karşılık, maestro Cem Mansur bis eser olarak neden “Ölü Bir Prenses İçin Pavan” eserini seçtiklerini „içinde bulunduğumuz bu acı dolu günlerde yanan ormanlar ve yitip giden canlar için bir ağıt düşüncesiyle Ölü Bir Prenses İçin Pavan (Pvane pour une İnfante Défunte) çalmayı seçtik” diyerek açıkladı.
Her açıdan binbir emekle hazırlanmış harika bir konser akşamıydı ve başta Cem Mansur olmak üzere tüm emeği geçenlerin emeklerine sağlık.
Son olarak bu binbir emek harcanmış özel izin ve zamanlamalarla onlarca kişi ve kurumun koordinasyonu ile uzun bir hazırlık ve planlama süreci ile hayata geçirilen konserler dizisi için “bu konserler iptal edilmeliydi” şeklinde eleştiriler yapıldığını duymak çok üzücü.
Şunu belirtmeliyim ki, ülkemiz maalesef önlenebilir ya da bu kadar büyümeden önüne geçilebilir yangın felaketlerinin acısıyla derinden sarsıldı. Yangınlarda yitip giden ormanların ve de o habitatta yaşayan her canlının acısının yüreklerimizi en derinden dağladığı yadsınamaz bir gerçektir. Lakin klasik müzik bir eğlence değildir. Hele ki küresel salgın sebebiyle geçen sene bu eğitimlerden, değerli eğitmenlerle çalışma fırsatından yoksun kalan ve yaklaşık 2 senedir bu konsere hazırlanan bu gençlerin harcadıkları emek ve o sahnede olma heyecanını eleştirmek ve “iptal edilmeli” demek bence büyük haksızlık oluyor. 44 gencin çok uzun zaman bu konser için çalışması, onca eğitmenin uygun zamanına göre kamp sürecinin planlanması, konser mekânlarının ve tarihlerinin belirlenmesi, izinlerin alınması, seyahatin planlanması, konaklama, bütçe oluşturulması ve sponsorlardan bütçe talebi süreci… Bu kadar emek ve zaman harcanan bir çalışmanın iptal edilmesi hiç kolay değil çünkü ertelemek gibi bir imkân yok, iptal edildi mi bu kadar emek heba olmuş demektir. Bu sebeple “evet içimiz yanıyor, insanlarımız acı çekiyor hâlâ canla başla bu felakete karşı mücadele veriyor bunu görmezden saymak, inkâr etmek ve bu acıya duyarsız kalmak ya da yok saymak mümkün değil akside savunulamaz” ama bu gençlerin emeği verecekleri bu konserlerin bu şekilde manipüle edilmesini ve klasik müziğin eğlence için yapılıyormuş algısının yaratılmasını doğru bulmadığımı ifade etmek isterim.
Sağlıkla ve klasik müzikle kalınız.
Osman Enfiyecizade
6 Ağustos 2021, Moda / İstanbul