Marmaris’te Bir Mucize “MAKSAD”
Yazıma 2019’dan bu yana canla başla çalışan Marmaris Kültür Sanat Derneği’nin tüm üyelerini candan kutlayarak başlamak istiyorum.
Gerçekten kısıtlı bütçe ve imkanlarıyla bu kadar büyük ve de başarılı bir organizasyonu yönetmek hiç te kolay bir şey değil. Adeta Marmaris’te bir mucize gerçekleşiyor diyebilirim. Marmaris’in geleceğine yatırım anlamında bu kadar vizyoner ve kaliteli insanın bir araya geldiği, uyum içinde çalıştığı bir derneğe şahit olmaktan dolayı duyduğum mutluluğu siz değerleri okurlarımıza da aktarmak istiyorum.
MAKSAD Yönetim Kurulu ve bazı üyeleri
Aslında MAKSAD 1999 yılında kurulmuş bir dernek ama yönetimin ve yönetim anlayışının değiştiği 2019 yılından itibaren dernek bambaşka bir havaya bürünmüş.
Derneğin bir anda atağa geçmesindeki en önemli faktör mevcut yönetimin “ özeksizleştirme” yani bir başkan olmasına rağmen tüm yönetim kurulunun ortak haklara sahip bir demokratik anlayışla yönetilmesidir. Anlayacağınız hiçbir konu tek bir kişinin kendi insiyatifinde ya da iki dudağının arasında değil, darısı İKSEV’in başına…
Derneğin şu an hayata geçirdiği en olumlu değişimlerden biri de “iletişim” konusu. İletişim kanallarını açık ve aktif tutma konusunda gösterdikleri hassasiyet, bilgiyi toplama, analiz etme, faydalı bilgiyi yarara kullanma ve kendileri hakkında bilgiyi ulaştırma konusunda resmen mucize yaratıyorlar. Bu sayede MAKSAD ana akım medya da dahil olmak üzere yaptığı birbirinden güzel etkinlik ve konserleri Türkiye geneline duyurabilmekte.
Bu eşine az rastlanır yönetim anlayışlarının yanı sıra hem sanatçılarına hem de misafirlerine gösterdikleri alaka gerçekten mükemmel. Kerli ferli kariyerli insanlar her şeyle bizzat kendileri ilgileniyorlar. Böyle büyük bir organizasyonda görev dağılımı çerçevesinde saygın insanların bizzat görevlerinin başında bulunarak mükemmele yakın bir organizasyon gerçekleştirdiklerinin altını çizmek isterim.
Söz konusu büyük bir organizasyon olunca aksilikler ve sorunların da beraberinde ortaya çıkabileceği kaçınılmaz bir gerçektir. Ama önemli olan sorunları yönetebilmek ve kimsenin ruhu duymadan krizlerin üstesinden gelebilmektir. Ben oradayken bizzat şahit olduğum bir olayı yönetmekte gösterdikleri soğukkanlılık ve başarı inanılmazdı. Böyle bir kriz karşında yapıların ne kadar kolay çözüldüğü ve çözüm yerine soruna odaklanan panik zihniyetlerin krizleri nasıl içinden çıkılmaz hale getirdiğine çok yakından şahit olmuşumdur. MAKSAD’ın aşırı stresli kriz sürecinin üstesinden nasıl geldiğini hayranlıkla izledim.
MAKSAD Başkan Yrd. Derya Ön ve
Yön. Krl. Üyesi Ayşegül Uygun
Ve en önemlisi sergiledikleri misafirperverlikleri …
Bizleri bir dakika bile yalnız bırakmayan, her daim ilgilenen MAKSAD Başkan Yardımıcısı Derya Ön’e ve Yönetim Kurulu Üyesi Ayşegül Uygun’a ne kadar teşekkür etsem azdır.
Marmaris’te bulunduğum süre boyunca üst yönetimden, dernek üyelerine kadar birçok insanla tanışma, sohbet etme imkanı buldum. Beni en çok etkileyen gösterdikleri egodan uzak gayet mütevazi yaklaşımlarıydı. Tanıştığım herkesin “ Marmaris” ekseninde beldelerine hizmet etme motivasyonlarını iliklerinize kadar hissedebiliyordunuz ve sizi içtenlikle karşılamaları, hiç eksik olmayan tebessümleri ve gösterdikleri mükemmel ev sahipliği sizi evinizde gibi hissettiriyordu…
Bu kadar pozitifliğin bir araya geldiği bir yapıda tabii ki her şey tek kelime ile harikaydı diyebilirim.
Marmaris son 10 senede, benim olumsuz hatırladıklarımın çok ötesinde, gerçekten büyük aşama kaydetmiş, her anlamda iyileşme ve gelişme göstermiş. En önemlisi Marmaris’in en büyük sorunu olan, kalitesini dibe çeken ve hak ettiği yere gelmesindeki en büyük engel olan, “apart otel” sorununa beş sene önce el atıldığını öğrendim. Değişimin başladığı bizzat mutlulukla gözlemlediğim Marmaris’in en kısa zamanda ucuz ve kalitesiz turistin bir numaralı varlık sebebi olan apartlardan kurtulduğunda hak ettiği değere kavuşacağına inanıyorum.
Marmaris Uluslarası Müzik Festivali kapsamında MAKSAD Başkanı Samir Gülahmedov ve Başkan Yardımcısı Derya Ön’ün davetleri ve de dernek yönetiminden Ayşegül Uygun, mezzo soprano Aydan Genç ve çellist Angela Berker’in ev sahipliğinde “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” konseri için gittiğim Marmaris’te gece gündüz dolu, harika zaman geçirdim ve hatta zaman yetmedi, tadı damağımda kaldı diyebilirim.
MAKSAD üyelerinden Esin Urgancı’nın rehberliğinde gazeteci dostum Sayım Çınar ve Mehmet Erduğan ile birlikte Marmaris’in çevresindeki doğal güzellikler, Orhaniye, Selimiye, Akyaka-Azmak, İçmeler ve Turunç’u gezme fırsatımız oldu. İlk akşam Marmaris’te muhteşem ağaçlık bir alana kurulmuş füzyon mutfak NUUP Restoran’ ın açılışına davet edilmek ve Marmaris’e böyle yatırımlar yapıldığını yerinde görmek güzeldi.
Konserden bir gün önce Angela Berker’in ev sahipliğinde Loryma Otel’in Turunç’a tepeden bakan muazzam manzarası eşliğinde “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” için verilen ve çok keyifli geçen bir davete katıldık.
Ve gelelim “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” konserine…
Konser daha çok yeni ebediyete intikal eden merhum Yüksek Mimar Atilla Berker’in Marmaris’e kazandırdığı 6000 kişilik Marmaris Amfi Tiyatro’da gerçekleşti. Çok kısa dahi olsa gezme fırsatı bulduğum bu mekân gerçekten çok bakımlı ve hem etkinlik mekânı hem de kulisleri açısında çok işlevseldi. MAKSAD tarafından elden geçirilen ferah kulis alanı içinde duvarlarda bol bol Atatürk fotoğrafı olması resmen içimi ısıttı.
Bu konseri fahrî Marmarisli, Akyaka’ya yerleşen keman sanatçısı dostum Tuncay Yılmaz’la birlikte dinledik. Gerçekten eldeki imkânlar düşünüldüğünde “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” nü Marmaris’te, açık havada hem de 200 TL gibi bilet fiyatı ile izlemek Marmaris’e paha biçilemez bir hizmet ve klasik müzikseverler için büyük bir ayrıcalık diyebilirim. Bu konser başka bir yerde olsa bilet fiyatları en az 500-1000 TL arasında olurdu. Bu fırsatın farkında olan Marmarislilerin konser alanını doldurmuş olması mutluluk vericiydi.
Organizasyon açısından amatör ruhla çok profesyonel hareket eden dernek gönüllüleri mükemmel bir iş ortaya koymuşlardı. Ben açıkçası bu kadar profesyonel bir organizasyon beklemiyordum, hava sıcak diye içecek soğuk suyumuza kadar düşünülmüştü. Dernek yönetimi, yeni trend işleri çoluk çoçuğa bırakıp koltuklara serilmek yerine, sahne önünde ve sahne arkasında her şeyle bizzat kendileri ilgileniyordu.
Konser için sahnede “ Berlin Filarmoni Piyanolu Dörtlüsü” olunca zaten söylenecek tek söz “mükemmel” idi… Gerçekten Marmaris’in tüm güzelliklerini 3 günde deneyimleme fırsatı bulduğum bu seyahatimi böyle bir konserle taçlandırmak hârika bir final oldu.
Başta MAKSAD Yönetim Kurulu üyeleri olmak üzere adını saydığım ve sayamadığım emeği geçen tüm dernek üyelerini tebrik ediyor, teşekkürlerimi sunuyor ve başarılarının devamını diliyorum.
İKSEV = Hayal Kırıklığı…
Maalesef 36 yıllık bir festival için sarf etmekten hicap duyduğum bu kelime ne kadar üzülmüş olsam da bir acı gerçek ve bu deneyimin benim için tam bir hayal kırıklığı olduğudur ….
Yukarıda MAKSAD’ın hak ettiği övgüyü ifade ederken aktardığım olumlu her şeyin tam tersi ne yazık ki İKSEV’e denk geliyor.
36 yıllık köklü bir festivalin bu kadar amatörce ve tek merkezli yönetilmesine şahit olmak gerçekten çok üzücüydü…
Bugüne kadar Efes’in büyüleyici atmosferinde bir konser izlemek hiç kısmet olmamıştı. Marmaris sonrası Wiener Kammersymphonie konserine sanatçılar tarafından davet edilmem ve tarihlerin denk gelmesi üzerine kendi imkânlarım ile bu konsere katılmaya karar verdim.
Konserden bir gün önce vardığım İzmir’de her daim sohbetinden çok keyif aldığım dostları ziyaret ettim. Hem kendileri ile bol bol sohbet ettik hem de 2023-24 sezonuna dair İzmir’de sanatseverleri neler bekliyor bol bol konuştuk ve fikir alışverişinde bulunduk. Sonrasında İzmir’in en köklü ve kültür- sanata her daim destek veren holdinglerinden birisine yaptığım ziyaretle İzmir seyahatimi mümkün olduğunca verimli kılmaya çalıştım. Tabii ki sanatçılarımı da otellerinde ziyaret etmeye gitmişken hemen yan binada bulunan İKSEV Yönetim Kurulu Başkan Filiz Sarper Eczacıbaşı’nı da ziyaret etmek istedim ama çok önceden haber vermeme rağmen her nedense görüşmek mümkün olmadı…
Açıkçası her ne sıfatla dahi olsa oraya kadar gelmişken bu festival hakkında konuşabileceğim, bilgi alabileceğim bir kişi ile görüşememiş olmak gerçekten garipti… Madem kendilerinin anlatacak vakitleri yok, ben de gözlemlediğimi ve şahit olduğum şeyleri değerli okurlarımızla olduğu gibi paylaşıyorum.
Maalesef konser için bulunduğum süre boyunca sözde böyle köklü bir festivalle bağdaşmayacak şeyler tecrübe etmek gerçekten çok şaşırtıcı oldu…
Öncelikle şunu söyleyebilirim ki İKSEV’in Eczacıbaşı gibi bir ana sponsorun yanı sıra sahip olduğu diğer sponsor ve imkânlar göz önüne aldığında ortaya koyulan organizasyonun amatörlüğü şok edici düzeydi…
Sanatçılara eşlik etmesi için İKSEV bir genç kızımızı görevlendirmiş ama bu kızımız İngilizce bilmek harici konsere dair her şeyden bihaberdi. Hayatında Efes’e ilk defa bizimle gelen genç kızımız ne konser alanının yerini biliyordu ne de bu konser hakkında en ufak bir bilgiye sahipti. Efes’e girmek için turnikelere geldiğimizde resmen 10 dakika bizleri içeri alıp almama konusunda turnike yetkilisinin insafında öyle kapı önünde dikilmek zorunda kaldık.
Neyse devletimin bir memurunun “ne bekletiyorsunuz geçsinler” buyruğu ile içeri alındık. Efes tek kelime ile muhteşem ve büyüleyici bir yer, ama gece hele ışıklandırmalarıyla bu etki 100 kat artıyor desem abartmış olmam.
Girdik girmesine ama görevli kızımız sora sora, tabela da okumuyor, “Celsus Kütüphanesi”ni bulmaya çalışıyor baktım olacak gibi değil, grubu götürmek bana kaldı…
“Celsus Kütüphanesi” olanca görkemi ile karşımızdaydı. Lakin sözde sahnenin üstünde gezen onlarca turist de cabası… Sanatçıların öncelikle otelde dahi olsa prova yapacakları bir yer ne otelde ne de başka bir alanda gösterilmediği için (kontrbas doğrudan konsere getirilmiş) sanatçıların tek prova yapacakları zaman konser öncesi Efes idi. Ama konser öncesi Efes 20:00’ ye kadar ziyarete açık olduğu için sanatçılar sadece ses kontrol amaçlı o kalabalığın içinde 1 saat prova yapabildiler.
Daha vahim olan konu ise “olmayan” sanatçı kulisi ve soyunma alanı idi… Siyah bez branda ile iki bölümden oluşan engebeli zemine kurulmuş güvenliği olmayan bu sözde kuliste kadınlar ve erkeklerin aynı anda toz toprak içinde soyunmaları öngörülmüş. Hemen arkamızda bir sürü demir kapılı odacıklar bu iş için daha uygun ve güvenli iken bu alanın tahsisi yerine toz toprak ortasında her yerden herkesin girebildiği bu alan nasıl uygun görülmüş anlamak mümkün değildi. Bizi yurtdışında anlatacak sanatçılara bunun reva görülmesi neden İKSEV organizasyonunu “ amatör” olarak nitelendirdiğimin en güzel örneğidir!
Bunu İKSEV’e hiç yakıştıramadım…
Madem giyinme soyunma için korunaklı bir mekân, çadır tedarik edemiyor, yılların tecrübesine sahip İKSEV bari en azından bir karavan kiralamayı düşünmeliydi, ama şu net ki düşünmemişler!
Yıl 2023, toprağa basmamak için ayakkabısının üzerinde sekerek giyinme tecrübesi yaşatmak, ülkemize gelen sanatçılarda güzel bir Türkiye imajı bırakmıyor… Türkiye, bugüne kadar varolan “paralarını verdik çalar giderler” zihniyeti sebebiyle çok fazla zarar gördü. Her gelen sanatçı bir tanıtım elçisi olarak mükemmel anılar ile ayrılması gerekirken bu reva görülen muamele sebebiyle son 50 senede Türkiye sadece ya “kaşe cenneti” olarak etiketlendi ya da içselleştirilmiş Türkiye memnuniyeti yerine “ çal git” imajına sahip bir ülke haline geldi… Ben olabildiğince durumu yumuşatmaya ve telkin etmeye çalıştım, sanatçılarda gayet profesyonel ve sadece konsere odaklandıkları için “ tamam sorun değil, önemli değil” diyerek durumu kibarca sineye çektiler. Allahtan ilk geldiğimizde çok uzaktaki seyyar tuvalet alanın yakınına getirildi de bir kriz daha yaşanmadı. Az çok yurtiçi ya da dışında böyle tarihi alanlarda konser seyretmiş gözlemlemiş biri olarak yapılabilecek onlarca şey varken neden yapılmadığı veya 36 senelik bir festival yönetiminin bunu nasıl öngöremediği gerçekten benim için merak konusu…
Bu derme çatma alanın ilk bölmesi ise catering için ayrılmış bir masa ve içeceklerin konulduğu buzla doldurulmuş bir plastik kutudan ibaretti. İşin ilginci bu catering alanı sanatçılar için kurulmuş olmasına rağmen streç filmle kaplı bu tatlı tuzlu aperitifiler ve meyve tabakları açılıp yenilmişti. Ve biz orda iken bir sürü insan buraya girip yiyip içmeye devam etti. Hâtta catering sorumlusu ” X abi, yeme bak, az getirdim misafirlere kalmadı” demesine rağmen hiç kimse istifini bozmadan yemeye içmeye, dilediği gibi bu alana girip çıkmaya devam etti.
Ve güvenlikten yoksun bu alanda sanatçıların cüzdan, telefon ve pasaportlarını bırakması mümkün olmayacağı için ben konseri koca bir şişmiş ve ağır bir çanta ile izlemek zorunda kaldım…
En trajikomik durum ise biz alana geldiğimizde bizi karşılayan bilgi veren kimse yoktu, en azından sahnenin boşaltılması, yapabildikleri kadar bir prova yapmaları için ben sorumlu bir kişi bulmaya çalıştım. Konser alanında sadece oturma planı ve karşılama ile ilgilenen bir bey, sonradan sahne amiri olduğunu öğrendiğim genç bir arkadaş, sadece sandalyeleri silen bir bayan ve yaşları 10- 18 arası görevi karşılama ve broşür dağıtmak olan gençlerden başka İKSEV’den bir görevli yoktu, varsa dahi gelip kendini göstermedi. Bize yardımcı olmakla yükümlü kızımız da hiçir şey bilmediği için sanatçıların soru ve ihtiyaçlarını cevaplamak bana kaldı.
Açıkçası tam anlamıyla bu organizasyonu yöneten bir allahın kulu yoktu ve sanatçıların mağduriyet yaşamaması için resmen her şeyle ben ilgilenmek / yönetmek zorunda kaldım. Daha da komik olan, bir allahın kulunun da “sen kimsin, işimize niye karışıyorsun” dememesiydi!!! Hoş bu başı boşlukta böyle bir kelama edecek kişiye verecek bir dizi cevabım fazlasıyla hazırdı…
Bir kriz de program kitapçığında ortaya çıktı…
Sözde 4 kere üstünden geçilmesine rağmen (sanatçının ifadesidir) program kitapçığında konserin en önemli ve yaklaşık 13 dakika sürecek eseri her nasılsa yazılmamıştı!!! Ve bunu konsere çıkmadan 20 dakika önce tesadüfen fark ettim. Sahne âmiri, ses ve ışık ekibiyle sahneye çıkış, selamlama, konuşma vs gibi konuları planlamak ( bu da planlanmamıştı!!!) ve bunu program kitapçığı üstünde yazarak ya da işaretleyerek ekibe anlatmak istediğimde bu hatayı farkettik, çünkü ilk selamlama ve konuşma bu eser sonrası olacaktı… Bu büyük bir hataydı çünkü eskaza o programa bakmasam ve ışık ekibine talimatları kitapçığın üzerine yazarak vermeye yeltenmesem sanatçılar her şeyden habersiz sahneye çıkacak ses ve ışık ekibi hiç bir şey bilmeden öyle kalacaktı…
Pırıl pırıl genç sahne amirini (ki asıl mesleği sahne tasarımcısı imiş) yanıma alıp bana neyin nasıl olacağını anlatmasını istedim, ki onun anlattıkları ile gerçekleşen tam zıttı oldu. İnsanlar 19:45’ten itibaren alana alınmaya başladı ama kim seyirci kim turist her şey karışmıştı.
Geceye dair en üzücü şey ise, İKSEV görevlisi beyin gelen biletli seyirciyle bağıra bağıra ağız dalaşına girmesiydi. Hiç şık bir davranış değildi. Köklü bir festival böyle bir krizin bu şekilde yönetilmemesi gerektiği biliyor olmalıydı. Ki her ne olursa olsun klasik müziğe olan ilgiyi artırmak için düzenlenen bu tip festivallere gelen seyirciyi kazanmak birinci öncelik iken, seyirciye bağırmak tartışmak asla ve asla yapılmaması gereken bir davranıştır. Birçok seyirci ve misafirin gözü önünde böyle bir kuruma yakışmayan ağız dalaşı kabul edilebilir bir hareket değildir. Profesyonel bir festival yönetimi derhal sulh ve sükunet içinde bu duruma müdahale etmeli, seyircisini mutlu edecek bir çözümle bu olayı tatlıya bağlamalıydı.
Bence seyirci yerden göğe kadar haklıydı, internetten oturma düzenine bakarak parasıyla aldığı biletle görevlinin oturtmaya çalıştığı yer çok farklı ve hatanın organizatörden kaynakladığı barizken bilet satın alan seyirciye bağırmak asla kabul edilemez bir tutumdu.
Bakın sosyal medyada konsere gelen seyirci neler yazmış…
Yer ve oturma düzeni ise tam evlere şenlikti, benim yerim senin yerin tartışmaları ayyuka yükselirken, baktı seyirci olacak gibi değil bulduğu yere oturdu, İKSEV’in hiçbir şeyden habersiz çocuklara / gençlere yüklediği bu görev sonucunda ortama sadece karmaşa hakimdi.
Konserden önce defalarca konserin kaçta başlayacağını, tam zamanında başlayıp başlamayacağını sorduğumda bana 21:00 denilmesine rağmen 20:55' te yukardan akın akın insan gelmeye devam ediyordu. Plastik sandalyelerden çıkan sesler, seyircinin uğultusu, yer tartışmaları devam ederken sanatçıların sahneye çıkması tam abesle iştigâl bir durum olurdu ve bu durumun vehametinin farkında olan ya da umursayan kimse olmadığı için sahne amirine bu patırtının bitmesi için sanatçıları 10 dakika geç çıkaracağımı söyleyerek, yine insiyatifi ele almak zorunda kaldım.
Başka traji komik bir durum ise sahne, konser alanı ve girişi ekipleri koordinasyonu sağlamak için İKSEV’in telsiz ya da “walkie talkie”sinin bile olmamasıydı!!! Sahne amiri saat 21:00 olmasına rağmen seyircinin geliş durumunu öğrenmek için o yokuşu en az 10 kere inip çıkmak zorunda kaldı.
“Seyirci anonsu, cep telefonunuzu kapatın anonsu, konser başlama anonsu”nun ne zaman yapılacağını sorduğumda “ yok biz ışığı kapatıp başlıyoruz “ şeklinde şok bir cevap daha aldım!!!
Tabi konser başladı ve buna rağmen ortada dolaşan, oturmaya çalışan insanlar olması sebebiyle ama bu hareket en az 5 dakika daha sürdü… Ve ‘telefonları kapatın’ anonsu yapılmayan etkinlikte sanatçılara bol bol her telden çalan telefon zili eşlik etti.
Aslında sanatçıların misafiri olduğum bu konserde benim yerime geçip keyfini çıkartarak konseri dinlemem gerekirken bu amatör yapının daha ne gibi süprizlere gebe olabileceğini ön görerek kulise geçiş koridoruna konumlanıp sanatçıları oradan izlemeye karar verdim, ki çok iyi yapmışım!!! Çiçek vermek için görevlendirilen genç kızımız tutmasaydım ikinci eserin sonunda koca saksıda çiçeği ( el buketi neye yetmiyordu, abartmıyorum dev bir saksı içine aranjman) almış sahneye gidiyordu. “Neden gidiyordun” diye sorduğumda ise “ selam verdikleri zaman git çiçeği ver dediler” cevabını aldım, güleyim mi, kızayım mı bilemedim. Konser sonu, bis eser öncesi kızımız çok şartlandığı görev bilincinin etkisiyle, kaşla göz arası arkamı döndüğüm bir anda sanatçılar selam verirken sahnenin ortasına dikiverdi o koca saksıyı…
Asıl bu konsere dair şok edici olay ise konser sürerken beşinci sırada oturan bir kadın seyircinin yerinden kalkıp en ön sıra başındaki bir diğer bir kadın seyircinin yanına gelip resmen tartışması oldu. ( hatta kavgaya dönmesi an meselesiydi ) Bu olay performanslarını sergileyen sanatçıların bir metre önünde burunlarının dibinde gerçekleşirken buna müdahale eden hiç kimse olması şaşkınlık verici idi. Dikkatimi çeken diğer bir husus ise herhangi bir duruma karşı hazırda bekleyen bir ambulans olmamasıydı… ( umarım vardı da ben görmemişimdir)
Artık fahri etkinlik koordinatörü olarak herkesin gelip her şeyi bana sorar olması, durumun vehametini gösteriyordu…
Konsere gelirsek, gerçekten çok güzel seçilmiş bir repertuvar, profesyonel yüksek kaliteli sanatçılar harika bir performans sergilediler. Odaklanabilenler için büyüleyici Efes / Celsus Kütüphanesi ortamında diğer olan biteni saymazsak harika bir konser oldu diyebilirim, ama ben maalesef bu konserin zerre kadar tadına varamadım.
Konser bitti, en azından biri gelir teşekkür eder, olmadı kim olduğumu sorar diye düşünürken bu nezaketi gösteren olmaması beni pek de şaşırtmadı… Daha önemli ve öncelikli konuları düşünmeyen, bunu nasıl düşünsün ki! Daha da vahimi bu olan bitenin farkında olan bir yönetici var mıydı acaba?
Sanatçılar performans sonrası enerjilerini toplamaları ve bir şeyler atıştırmaları için kalan aperitiflerin çıkartılmasını istediğimde, yine sanatçılardan önce acıkan ekip bir güzel içeri dalarak kalanları da tüketti ( Sanatçılar muhtemelen sabah kahvaltısı ile duruyorlardı, konser öncesi genelde pek bir şey yemezler bu sebeple konser sonrası biten enerjilerini depolamak için onlar için çok önemlidir!!! ). Ama Sezar’ın hakkı Sezar’a, yiyebilenler için sunulan ikramlar çok lezzetliydi…
Ve gider ayak tekrar ortaya çıkan görevli kızımız “siz madem sanatçılarlasınız, ben evime gitmek için Bornova servisine bineceğim” diyerek, sanatçıları sanki görevimmiş gibi bana bırakarak yanımızdan ayrıldı.
A’dan Z’ye her şeyi mükemmel yöneten MAKSAD’ın 3 senelik Marmaris Uluslarası Müzik Festivali ile 36 senelik İKSEV’in İzmir Uluslararası Müzik Festival’inde yaşadıklarımı siz değerli okurlarımızla paylaştım.
Üst üste izlediğim iki festival konseri neticesinde net söyleyebileceğim şey ise herşeyin para, imkân ve uzun yıllardan ibaret olmadığıdır.
Konu festival yönetimi ise MAKSAD’ın her anlamda şeffaf yönetim anlayışı, herkesin yönetimde ortak söz sahibi olması, açık iletişim kanalları, etkinliğin öncesine sonrası her konuya hakimiyeleri, mükemmel ev sahipliği ve kişilere /kendilerine değil beldelerine hizmet motivasyonu ile örnek alınması gereken bir festival olarak takdire şayandır.
İKSEV konserinde yaşadıklarım sadece bana denk gelen bir tesadüf / talihsizlik miydi acaba diyerek objektif olmak için orada bulunduğum süreçte bulabildiğim herkese, İKSEV yetkilileri hariç, tüm festival konserleri hakkında sorduğum sorular neticesinde edindiğim bilgi tüm konserlerin böyle geçtiği yönünde idi…
MAKSAD’ın mütevazi imkanları doğrultusunda ortaya koyduğu profesyonelliği İKSEV’de görmek kesinlikle mümkün değildi.
İstanbul’a dönüşüm sonrası İKSEV festivallerini düzenli takip eden İzmirli dostlarıma bu durumu aktardığımda hiç şaşırmadıklarını ve her geçen sene festivalin her anlamda kan kaybettiğini duymak gerçekten üzücüydü… Keza geçmişte bu festivale katılmış olan tanıdığım sanatçılara sorduğumda da aktardıkları bu yönde idi…
Umarım İKSEV bir an önce toparlanır ve derhal kendine yakışan kalitede ülkemizi harika bir şekilde tanıtan bir anlayışı ve “ özeksizleştirme” sistemini benimser.
MAKSAD’ı ve tüm emeği geçenleri canı gönülden kutlarım.
Nice güzel festivallere…
OSMAN ENFİYECİZADE
6 Temmuz 2023, Moda/İstanbul