Çoksesli Türk Müziği ile ilgilenenlere Okan Demiriş (1942-2010) denilince, akıllarına öncelikle 4. Murat Operası gelir. Oysa Demiriş’in çok az seslendirilen, bazıları hiç seslendirilmemiş oda müziği, şan ve orkestra yapıtlarıyla, sahnelenmemiş “Büyük Hakan Alparslan” ve “Deniz Kurdu” operaları kalıtı arasındadır. Az bilinen yapıtlarından biri de Piyano Konçertosu’dur.
Demiriş’in 1971’de yazdığı piyano konçertosunun 1973 yılında İstanbul Radyosu’nda şef Robert Wagner yönetimindeki İstanbul Senfoni eşliğinde piyanist Hülya Saydam tarafından seslendirilerek kayda alındığı, dinleyici önünde ise ilk kez Yusuf Güler Aksöz yönetiminde gene Hülya Saydam ve İDSO tarafından seslendirildiği açık bir arşiv bilgisidir.
İşte bu konçertoyu, 26 Mart 2025 akşamı saat 20.00’de şef Burak Tüzün yönetimindeki Hacettepe Senfoni Orkestrası eşliğinde Özgün Coşkuner solistliğinde dinledik. Konsere gelmeden önce, Kocatepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim üyesi piyanist Özgün Coşkuner’i, Türk bestecilerinin yapıtlarına gösterdiği özel ilgi ve âdeta bir arkeolog gibi seslendirilmemiş ya da az seslendirilip unutulmuş yapıt araması nedeniyle kutlamak istiyorum.
Özgün Coşkuner, daha önce Mithat Fenmen’in ( 1916-1982) Piyano ve Orkestra İçin Konçertinosu’nu da gene şef Burak Tüzün yönetimindeki HSO eşliğinde Ankara Radlosu’nda seslendirmiş ve bu konser canlı olarak TRT tarafından kayda alınmıştı. Şimdi Demiriş konçertoyla Özgün Coşkuner, günümüz kuşakları tarafından tanınmayan, az çalınmış yapıtları repertuarına alarak, şef Burak Tüzün’le birlikte yeniden canlandırma vizyonunu sürdürdüğünü gösterdi. HSO’nun genel müzik yönetmeni Burak Tüzün’ün kapılarının bu tür çalışmalara açık olduğunu bilmeyen yok gibi… Birileri çıkıp engellemeye çalışmazsa, her zaman yeni ya da çalınmamış Türk bestelerini tanıtıyor. Zaten BESOM da, kendisine En Fazla Türk Yapıtı Seslendiren Orkestra Şefi Ödülü’nü boşuna vermemişti.
Gelelim konsere. Burcu Zorlu başkemancılığındaki HSO, önce L. V. Beethoven’in kahramanlık temaları işlediği Egmont uvertürünü seslendirdi Tüzün yönetiminde. Lisans ve Lise öğrencilerinden takviyeli HSO, ne zaman dinlesem belli bir ortalamanın üzerinde düzeyi yakalıyor. Ardından Özgün Coşkuner sahneye, piyano başına geldi. İşini ciddiye alarak yapan bir solist ve akademisyen olarak yapıtı belleğine alması ve nota kullanmadan seslendirmesi takdire değerdi. Çünkü, Türkiye’deki orkestraların genel yaklaşımı içinde, hele de devlet orkestralarının bu gelişmelerden haberdar olup, “Gel önümüzdeki sezon bizde de çal” demesini beklemek âdeta mucize!
Coşkuner’i Fenmen seslendirmesinde de dinlemiştim. Bu kez, özellikle andantino bölümdeki yumuşak tuşesiyle yapıtın gerekliliklerini yerine getiren bir piyanist olarak dikkatimi çekti. Umarım, öteki orkestralar beklediğimiz “mucize”yi yaratıp kendisiyle ilgilenirler.
Yapıta gelince, Demiriş 1971’de yazarken, sanki günümüzün hızlı ve dijital çağındaki beklentileri düşünmüş, kafasındaki hızlı-yavaş-hızlı bölümleri yekpare, tek parça halinde ve yaklaşık 16 dakika süreli bir yapıta dönüştürmüş. Kemancı olmasının da etkisiyle, birkaç yerde başkemancı için kısa keman soloları koymuş. Piyanonun akorlarıyla başlayan, ardından orkestranın girişiyle ve keman solo ile tamamlanan horon yorumu, şimdiye kadar dinlediğimiz horonlardan hayli farklı. Anadoludan bazı başka esintiler de taşıyan, genellikle aksak ritmlerin kullanıldığı, yer yer caz çağrışımları da yapan, dinlenebilir bir çağdaş Türk yapıtı: https://www.youtube.com/watch?v=71AekS35eKM
Diğer iki yapıtta değil ama Demiriş Konçerto’da şef Tüzün’ün gözlük takması ilgilimi çekti. Sonra el yazısı notayı görünce nedenini anladım. Demiriş Konçerto’nun bilgisayara alınmasında yarar var.
Konser Çaykovski’nin Romeo Jüliet Fantezi Uvertürü’nün tipik Rus romantik yorumuyla seslendirilmesiyle sona erdi. Salondan ayrılırken lisans 1. sınıf öğrencisi timpanist Miraç Biçer’e, yanımdan geçerken durdurup sordum: “ Senin timpanilerde akord, ayar sorunu var galiba, Egmont’taki tınılar hiç hoşuma gitmedi” deyince, “Deriden” yanıtını aldım. Hayli yaşlanmış timpanilerin en azından derilerinin değişmesi gerekiyormuş ama pahalı olduğu için bir türlü değiştirilemiyormuş!
Bu arada orkestranın viyolonsel grubunda bir eksiklik dikkatimi çekiyordu nicedir. Grup şefi Kerem Ekber ne zamandır yoktu. Soruşturdum, HSO’daki kadrosunu yakıp, sınavını kazandığı Antalya DSO’ya üstelik 4/B’li olarak gitmiş, yani yıllık sözleşmeli ve seçme-seçilme hakkı olmadan… Herhalde ne uzayıp ne kısalmak yerine, bir umut 4/B’lilerin esas kadroya geçirilebileceğini düşünerek hiç değilse daha mutlu olacağı bir seçim yaptı.
Diyecek bir şey yok, herkese kolay gelsin…
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
27 Mart 2025, Ankara