Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın sezon programında Kültür Bakanlığı’nca yapılan değişiklikle ilgili olarak doğrudan doğruya orkestraya ve yönetimine yüklenmeye çalışanlar; yazdıkları değerlendirmeler ile bu kurumumuza saldıranlar çok büyük hata etmektedirler.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın ve salonunun nerede olduğundan bîhaber, hiçbir konserini izlememiş bazı kişilerin bile sırf politik tavır sergilemek veya “kendilerini gösterebilmek” adına yazdıkları değerlendirmeleri, yorumları bile okuyoruz internette. Bunların prosedürden, kurumsal işleyişten haberleri yok maalesef. Onlar bir yana, bazı akademisyenlerin bile bu doğrultuda yazılarına rastladım, ne büyük yanlışlık...
Sanatçı kesimi özelde çalışıyorsa patron baskısına, devlette çalışıyorsa iktidar baskısına karşı dursun, kellesini koltuğuna alıp protesto gösterileri yapsın, durumları kınamak için sahneye karton maskeyle çıksın. Özelde kadrosuz, üstelik sadece sözleşmeli çalışıyor ise direkt işsiz kalmayı, aç kalmayı; devlette kadrolu çalışıyorsa bir takım maaş kesim cezalarını ve yaptırımları falan göze alsın, ille de bir şeyleri protesto etsin. Siz tuzu kurular: Üniversitelerden, şuradan buradan tıkır tıkır maaş alanlar, tıkır tıkır garantili ve bol keseden kaşe alanlar da kenardan onları fıştıklasın, karşı çıkmıyorlar diye onları, orkestra sanatçılarımızı hem de kamuoyumuz önünde kınasın, ayıplasın; öyle mi?
Biraz iz’an lütfen!
(Dinleyicinin, sanatseverin, STK’ların vs. tepki göstermeye, protestoya davet edilmesine sözümüz yok. Olması gereken budur. Ama yapılan her yanlış işte sanat emekçilerini suçlayıp onların –hele içinde bulundukları güç koşullar altında- bazı tepkiler sergilemelerini beklemek bence haksızlıktır.)
Ayrıca (yine eleştiri olarak yazılmış bir değerlendirmeye istinaden) sanırım yakın tarihimiz içindeki buna benzer örnek, Ermeni meselesinden dolayı bir Haçaturyan eserinin son anda programdan çıkartılmasıydı. Söz konusu olan, bestecinin ya keman konçertosu ya piyano konçertosu idi, emin değilim. Fournier bu konserde mi solist idi de çaldırılmadı, bundan da emin değilim. Ama konserin iptali Haçaturyan eseriydi, bundan eminim. “O konsere biletim de vardı,” gibi anımsıyorum. Bu mesele de Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın, yönetiminin ve elemanlarının değil, doğrudan doğruya o dönemin siyasal iktidarının çok büyük ayıbı idi ve uluslar arası sanat camiasınca kınanmıştı. Ve kınanan orkestramız ve yönetimi değil, dönemin iktidarı idi.
Cumhuriyet tarihimizin en nadide kurumlarından birisi olan Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na ve yönetimine karşı biraz dikkatli ve saygılı olunması gerekiyor.
Yakup KIVRAK