Rahmi Çöğendez küratörlüğünde Gültekin Serbest'in 45. kişisel sergisi 20 Şubat Cumartesi RC Artgallery'de açılıyor. 36 yeni eserin yer aldığı sergiyi koleksiyonerler randevulu olarak gezebilecek.
Sergi öncesinde Ankara Life dergisinde Vecdi Uzun imzasıyla Gültekin Serbest'le bir söyleşi yayımlandı. Serbest'in yaşamı ve sanatıyla ilgili önemli ayrıntılar içeren söyleşi aynen şöyle:
Kendinizden ve sanat eğitiminizden bahseder misiniz?
1955 yılında doğduğum Prizren/Kosova’dan küçük yaşta ailemle birlikte Türkiye’ye göç ederek Ankara’ya yerleştik. İlkokul, ortaokul ve lise tahsilimi yaşadığımız Kurtuluş semtinde tamamladım. Kurtuluş İlkokulu’nun 4.sınıfında okurken, Kurtuluş Parkı’nda karşılaştığım ressam Eşref ÜREN öğrenim yaşamımda dönüm noktası oldu. O yaşlı adamı tanıdıktan sonra idealim ressam olmaktı.
Ankara Kurtuluş Lisesi’nden sonra 1974 yılında girdiğim üniversite sınavında İktisat Fakültesini kazanmama rağmen Gazi Eğitim Enstitüsü Resim bölümü yetenek sınavına girerek uzun soluklu resim serüvenimi de başlattım. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş Bölümü’nde Nevzat AKORAL, Müşide İÇMELİ, Burhan ALKAR ,Oya KINIKLI, İhsan ÇAKICI, Bahattin AKAY, Mustafa AYAZ, Zahid BÜYÜKİŞLEYEN, Veysel GÜNAY ve Remzi SAVAŞ hocalarımdan eğitim aldım.
Başlangıçtan bugüne gelirken resim sanatında hangi yollardan geçtiniz?
1978 yılında mezun olduktan sonra uzun bir dönem ailemle birlikte ticaret işini ve resim çalışmalarımı yürüttüm. 1983 yılında Ankara Sanat Kurumu’nda ilk sergimi açtım. Kendimi geliştirmek için 1984 yılında Yugoslavya ve İtalya’da bir çok galeri ve müzede incelemeler yaparak Balkan ve Avrupa resmini tanımaya çalıştım. 1992 yılında Amerika’ya giderek çalışmalarımı bir dönem New York kentinde sürdürdüm ve bu kentte bir kişisel sergi açtım. Avrupa ve Amerika’daki deneyimlerim resim sanatında Gültekin Serbest adı altında ne yapmam gerektiği konusunda bana yol gösterici oldu. Batı resminin temel öğretilerinden yola çıkarak, onun taklit etmeden , ama kendi kültürel tarihsel birikimimizden beslenerek, çağdaş Türk resminde ve evrensel düzeyde özgün bir yerimin olabileceği düşüncesiyle uzun soluklu ciddi araştırma ve kendimi yeniden yapılandırma sürecimden sonra daha planlı çalışmalar yaptım.
Resim sanatının uzun soluklu bir maraton sürecinde ben de her sanatçı gibi değişik evrelerden geçerek bu güne geldim. Değişik dönemlerim de farklı biçim form ve motifler resimlerime konu oldu. İlk dönemlerim de ayçiçeklerinin doğurgan halleri, daha sonra muz ağaçları, yaprakları ve dalında ki muz meyveleri resimlerime konu oldu. Başka bir dönemde kuşlar, güvercinler ve kargalar kompozisyonlarım da yer almaya başladı. Hacivat ve Karagöz konulu resimlerimde bunları takip etti.
Uzun bir süredir tarihsel ve mitolojik bir bakışla kültürel alt kodlarımızı yansıtmak amacıyla İstanbul, Haliç, Galata, Kızkulesi, Pegasus, melekler, tavus kuşu, sülün ve kalyonlar üzerinden anlatım yaptım. Resimlerimdeki farklılık ve özgünlük kendime ait geliştirdiğim kompozisyon, renk, biçim ve boyayı kullanma tekniğinden kaynaklanmaktadır. Son dönem eserlerimde kullandığım kendime ait mavi, turkuaz, kırmızı ve bordo tonlar çalışmalarımın renk temelini oluşturmaktadır. Mavi tonlarla eserler üretmekteki tutkum ve bu konudaki ustalığımın takdir görmesi sonucunda, “Color Tone” sanatsal boya firması ‘’ Serbest Mavi ‘’ ismini verdiği mavi rengiyle beni onurlandırdı ve emeklerimi taçlandırdı. Kendilerine çok teşekkür ediyorum.
Sanatçı olarak bu toprakların kültüründen tarihsel birikiminden besleniyorum. Son dönem konularımdaki esin kaynağım Bizans ve Osmanlı’ya ev sahipliği yapmış olan İstanbul’dur. İstanbul’u simgeleyen Haliç, Galata, Kızkulesi ve tüm uygarlıklar da inançlarda ortak kutsal olarak kabul edilen tavus kuşları ve sülünler kendime ait biçim ve semboller eserlerimde yer almaktadır.
Resminizi nasıl tanımlayabilirsiniz?
Eserlerimin dışa vurumcu, renkçi, fantastik, sembolist ve sürrealist yaklaşımların kendime ait bir sentezi olduğunu söyleyebilirim. Minyatür olmayan minyatür tadının bana ait yorumu ve zorlama olmayan perspektif anlayışı eserlerimin temelini oluşturmaktadır.
Ankara’da sanat ve sanatseverleri hakkında önemli gözlemleriniz nelerdir?
Türkiye’de ki resim sanatının geçmişi çok eskiye dayanmamaktadır. Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyetimizin kurulmasından sonra gerçek anlamda ivme kazanmış ve büyük bir gelişme göstermiştir. Cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün önderliğinde, Batı’ya gönderilen öncü sanatçılarımızın yurda dönüşüyle birlikte resim sanatımızda önemli aşamalar kaydedilmiştir. Cumhuriyetimizin başkenti Ankara, sanattaki bu gelişmelere ev sahipliği yapmıştır. Bu aşamaların öncülüğünü mezunu olmaktan gurur duyduğum, Atatürk’ün direktifiyle kurulmuş olan o zamanki adıyla Gazi Terbiye Enstitüsü yapmıştır. Gazi Terbiye yetiştirdiği öncü sanat eğitimcileriyle yurda yayılarak sanatın gelişmesine büyük katkı sağlamışlardır. Bu kurumdan yetişen sanatçı öğretmenler daha sonra birçok güzel sanatlar fakültelerinin kurulmasına öncülük etmiştir. Ankara’da sanatçı olmaktan ve bu çalışmaların içinde bulunmaktan her daim gurur duydum. Son zamanlarda Ankara’nın İstanbul’dan geride kaldığı yönündeki tartışmalara rağmen Ankara’daki sanatçıların daha özgün işler üreterek bu yarışta özel bir yerde olduklarını düşünüyorum.
Sanatta özgünlük konusu hakkındaki düşünceniz nedir?
Sanat taklidin bittiği yerde başlar sözü bence her şeyi açıkça ifade ediyor. Taklitten arınmış duygu ve düşüncelerin yarattığı kompozisyon, çizgi ve renkle özgün bir şekilde eserlerine yansıtan kişi resim sanatçısıdır. Özgün bir yaratımı olmayan ama yetenek ve beceriye dayalı, beğenilen işler yapanlar ressamdır. Resim sanatçısı çok okuyan araştıran, yaratımının temelini belli bir sanat ve kültür birikime dayandıran ve bu birikimden eserler üreten kişidir. Resim sanatçısı; düşüncelerinde ve yaratımında özgür ve özgün olan kişidir. Sanatçı sanat tarihindeki ustaları inceler ve belki esinlenir, ama asla taklit yapmaz. Özgün olmak, kendine has bir yöntemi olmak, yöntem geliştirmek, hiç kimsenin gitmediği yoldan gitmek ve kimsenin yapmadığını yapmaktır. Bence çağdaş Türk resmi kısa geçmişine karşın şu an özgünlük arayışlarının yoğun olduğu süreç içerisindedir. Türk resmin de özgünlüğü arama çabası gelenekçi, yerel ve ulusal ögelerin Batıcı bir yaklaşımla yorumlama, senteze gitme şeklinde olması gerektiğini düşünüyorum. Kendi resim anlayışımı da bu temelde değerlendiriyorum.
Gelecekteki yakın/orta/uzun dönemdeki hedefleriniz Nedir?
Sanatçının hedefleri ve yapacakları hiç bitmez. Ben sürekli araştıran ve çalışmalarını geliştiren üretken bir sanatçıyım. Büyük boyuttaki çalışmalarımın kendi iç dünyamda yapmak istediklerimin beni daha iyi ifade ettiği düşünerek, bu dönem daha çok büyük boyutlu çalışmalar üzerinde daha çok yoğunlaşmak istiyorum.
Başta resim olmak üzere sizi ve sanatınızı etkileyen sanatçılar kimlerdir?
Sanat tarihinde beni etkileyen ve sevdiğim çok sayıda sanatçı var. Van Gogh, Gustav Klimt, Gogen ve Marc Chagall başlıcalarıdır.
Önümüzdeki dönem yurtdışı ve yurt içi sergileriniz hakkında bilgi verir misiniz?
Yurt içi ve dışında çok sayıda sergi projem var. Şu anda önceliğim 20 Şubat 2016 - 20 Mart 2016 tarihleri arasında küratörlüğünü Rahmi Çöğendez’in üstlendiği RC ART Gallery özel salonda açılacak olup, büyük boy eserlerimden oluşacaktır. Bu sergimin de benim için yine çok önem verdiğim bir etkinliğim olduğunu vurgulamak istiyorum. 9-13 Mart 2016 tarihlerinde ATO Congresium’da gerçekleşecek olan 2.Art Ankara Fuarında sanatseverler ile buluşmayı planlanmaktayım.