TÜSAK geliyor, sanat kurumları kapatılıyor tartışmalarının sürdüğü bugünlerde, Fazıl Say’ın bundan 15 yıl önce kurduğu Antalya Piyano Festivali’nin üzerinde maalesef kara bulutlar dolaşıyor. Aslında tehlikenin ayak sesleri kulağımıza her geçen gün daha fazla gelir olmuştu. Fazıl’ın Hayyam dörtlüğünü retweet’lediği için cezaya çarptırılmasının laik çevrelerde oluşturduğu ‘Say muhalif kimliğinden dolayı hükümet tarafından cezalandırılıyor’ algısının üzerine 30 Mart yerel seçimi geldi. Seçimi kazanan Menderes Türel, Antalya’nın büyükşehir belediye başkanlığı koltuğuna yeniden oturdu ve işte o andan itibaren aldı bizleri endişeli bir bekleyiş. Ortalık çok gergindi zira Türel seçimden önce verdiği bir röportajda icraatlarından bahsederken, Antalya Piyano Festivali’nin, kendisinin önceki belediye başkanlığı döneminde uluslararası kimliğe kavuştuğu anlamına gelen bir cümle sarfetmişti. Acaba Türel o röportajda Fazıl’a da değindi ama o bölüm yayımlanmadı mı yoksa Türel, AKP seçmeni nazarında tartışmalı bir kimliğe sahip olan Fazıl Say’ın ismini tam da seçim arifesinde anmayı tercih etmeyip bunun yerine festivalin başarısını kişiselleştirme gayretine mi girmişti?
Olan olmuştu artık. Fazıl’ın, çok haklı olarak, kendi kimliğini yok sayan bu demecinden dolayı Türel’e sosyal medya üzerinden verdiği tepki çok sertti (Fazıl’ın da belki sonradan, bu dozda bir tepki vermesinin yanlışlığı üzerine düşündüğünü sanıyorum). Taraflar arasındaki ipleri koparanın, seçimden önceki bu atışma olduğu aşikar. Nitekim Türel’in seçimin ardından verdiği demeçlerin hepsinde, Fazıl’ın kendisine yönelik sözlerine müthiş alındığı okunabiliyordu. Türel’in, önceki başkanlığı döneminde yapılan piyano festivalleri sırasında Fazıl’la sergilediği ‘aralarından su sızmayan dostlar’ görüntüsü, ‘birlikte daha neler yapacağız’ ortak söylemi daha dün gibi aklımdadır. Yakın geçmişteki o dostane ortamdan Türel’in ‘Bu festival Fazıl Say’lı da, Fazıl Say’sız da yoluna devam eder’ ve Fazıl’ın ‘Hiçbir AKP’li dostum olamaz’ restleşmesine gelinmesi akıl alır gibi değil gerçekten (‘Bunca akıl almaz şeyin yaşandığı bir ülkede bir tek bunu mu buldun şaşıracak’ diye sorduğunuzu da duyar gibiyim).
Çağdaş düşünce yapısı ve modern yaşam tarzıyla, klasik ‘AKP’li politikacı’ şablonunun çok dışında bir figür olarak tanıdık biz Menderes Türel’i. Türel’in önceki başkanlığı sırasında da, bugünkü kadar olmasa bile, yine muhalif kimliğiyle öne çıkan bir sanatçıydı Fazıl. Ona rağmen bu iki dostun Antalya Piyano Festivali’nde her yıl uyumlu bir ortaklık sergilediğini görüp mutlu oluyorduk. Lafı fazla uzatmadan söyleyeyim: Menderes Türel yerel seçimden önce Fazıl’la bir araya gelmeli ve seçimi kazandığı takdirde ülkedeki siyasal ortam nasıl olursa olsun bu festivali yaşatmak için el ve gönül birliği yapmaları gerektiği konusunda Fazıl’ı ikna etmeliydi düşüncesindeyim. Daha önce burada yazdığım gibi, Fazıl kim olursa olsun uzatılmış eli geri çevirecek bir insan değildir. Yeter ki, çok sevdiği halkıyla sanatını paylaşmasının önüne engeller dikilmesin. Burada dost elini uzatması gereken taraf Türel olmalıdır. Fazıl hiç hak etmediği ve Demokles’in kılıcı gibi başında hala sallanan bir cezadan dolayı şu dönemde aşırı duyarlı ve tepkisel bir haleti ruhiye içinde. Büyük sanatçılar pek çoğumuzdan daha hassas yapıdadırlar. Amatör piyanist tarafı da olan Türel’in fevri tabiata sahip büyük bir sanatçı olan Fazıl’ın ruh halini kavrayabileceğini düşünüyorum. Bence henüz hiçbir şey için geç değil. Madem seçimden önce yapılamadı bu görüşme, 15’inci festivale birkaç ayın kaldığı ve her şeyin hazır olduğunu bildiğim şu günlerde, Başkanın Fazıl’a, tüm o restleşmeleri ve kem sözleri bir tarafa koyarak, ‘eski dost’ elini uzatmasını bekliyoruz.
Bir önemli konu daha var. Başkanın, ‘Festival Fazıl Say’sız da devam eder’ düşüncesi, doğru bir yaklaşım değil. Çünkü, Antalya Piyano Festivali Fazıl’ın çocuğudur. Bu festivali ta 15 yıl önce ‘Fazıl Say ve Arkadaşları’ adıyla dünyaya getiren oydu. Kurucu genel sanat yönetmenine dönüp, ‘Ben senin kurduğun festivali, içinde artık sen olmadan düzenlemek istiyorum’ demeye kimsenin hakkı yoktur. Bu bir şahıs festivali, bir başka deyişle, kurucu şahsın kimliğiyle kaim bir festival. Öte yandan, artık tüm dünyada tanınan 15 yıllık bir festivale kilidi vurup, ‘Ben kendi festivalimi yapacağım’ demek de ne kadar akıllıca bir iş olur? Doğrudur, Antalya Büyükşehir Belediyesi yıllardır kesenin ağzını cömertçe açıyor festivale ama unutulmaması gerekir ki, Fazıl’ın global ölçekte saygı duyulan sanatsal kimliği ve vizyonu olmadan da (Organizasyonu her yıl kusursuz biçimde gerçekleştiren Kadir Dursun ve ekibine de burada şapka çıkarmalıyız) Antalya Piyano Festivali’nin ulaştığı sanatsal seviyenin korunabilmesi mümkün değildir.
Sözün kısası; ne Fazıl, Başkan Türel’in parasal ve lojistik destekleri olmadan bu festivali ulaşılan yüksek seviyede sürdürebilir ve ne de Başkan Türel Fazıl’la köprüleri atıp bir başka festival kuracak olursa eğer (Fazıl’ın festivalinden Fazıl’ı kovacağını düşünmek bile istemiyorum) Antalya Piyano Festivali ile kazandığı prestij ve saygınlığın aynısına ulaşabilir. İki ‘eski dostun’ hepimizin gözleri önünde Antalya şehrinin bu global çaptaki markasına kıymayacağını umuyorum.
Serhan Bali
(Bu yazı Radikal gazetesinin 13 Mayıs 2014 tarihli baskısında yayımlanmıştır.)