Yeterli ve gerekli koşulları taşıyan bina olmadan sanat ve sanat eğitiminin istenilen düzeyde sürdürülebilmesi çok zor. Müzik eğitimi için yeterli bina sağlanması gereğini Türkiye'de ilk algılayan kişi kurucu Cumhurbaşkanımız Atatürk'tü. İstanbul'dan taşıdığı ilk adı Musika-i Humayun olan Hilafet Orkestrası'nı Ankara'da dönemin diliyle Riyaseticumhur sözcüğü altında yeniden etkinliğe kavuştururken, ilk kurduğu okul da 1924'te Musiki Muallim Mektebi'ydi.Başlangıçta bina olarak, Cebeci semtinde üç kerpiç evden oluşan bir otel kullanılmış, ancak artan gereksinim ve kalabalıklaşan öğrenciye yeterli olmayan bu bina yıkılarak, yerine, projesi Avusturya asıllı İsviçreli mimar Ernest Arnold Egli’ye (1893-1974) yaptırılan bir yerleşkenin inşaatına geçilmişti. Genç Cumhuriyetin kısıtlı bütçesinden ayrılan büyükçe payla iki yılda tamamlanıp 1929'da açılan binada, dersliklerin yanı sıra bir konser salonu ve fuayesi, yemekhane, yurt ve çalışma odaları da bulunuyordu. Konser salonunun duvarlarında kabartma olarak MMM harfleri işlenmişti. 1936'da ilgili yasanın çıkarılmasıyla Ankara Devlet Konservatuvarı resmen bu binada eğitime başladı. Günümüzün pek çok müzisyeninin anılarında önemli yer oluşturan ve halk arasında da kısaca konservatuvar olarak bilinen, semte de adını veren binada, 1985 yılına dek eğitime devam edildi.12 Eylül 1980 darbesi sonrası, bu tarihî bina, Turgut Özal iktidarı döneminde, konservatuvar mensuplarının yeterli tepkiyi göstermemesinin de yarattığı boşluk ortamında Mamak Belediyesi'ne devredilecekti. Taşınılan yer Beşevler'de, hastane olarak projelendirilip inşaatına başlanmış, sonradan eğitim binasına çevrilmiş, mekânsal yetersizlikler içeren, öğrencilerin koridorlarda enstrüman çalışmak zorunda kaldığı yerleşkeydi. Konservatuvarlar, bu arada Üniversitelere bağlanmış, ADK'nın önüne Hacettepe Üniversitesi eklenmişti.Bahçesine inşasına başlanılan konser salonu ise yıllarca tamamlanmamış, müteahhidin malzeme deposuna dönüşmüştü. Konser Salonu diye adlandırılan yer ise bir prova salonundan öteye geçecek niteliklere sahip değildi.2003 sonrası, hem Cebeci binasının Mamak Belediyesi'nden alınarak eski işlevine kavuşturulması ya da müze olarak kullanımı için çeşitli kurumlarca pek çok girişimde bulunuldu ama sonuç alınamadı. Mamak Belediyesi’nin “restore” ettirdiği binada Mithat Fenmen’in odası “tuvalet” olmuştu, arkadaki döner odalarda şimdi yemek yeniliyordu! Binada dönerci, kuaför ve benzeri esnaf, “Konservatuvar” markası altında etkinlik gösteriyor, düğün salonu da bulunuyordu!Yeni bir bina edinilmesi konusunda, girişimler, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde başladı. Bina HÜ. Beytepe Yerleşkesi'nin girişinde yapılacaktı, o yıllarda dolaşan söylentilere göre HÜADK'na Abdullah Gül'ün de adı verilecekti. Konservatuvar öğretmenleriyle anketler düzenlendi, gereksinimler listelendi. Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı, Prof. Dr. Haluk Özen'in rektörlük döneminde yeni binanın yaşama geçirilmesi için düğmeye basılacaktı.Binanın projesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tercihiyle, Külliye'nin ve Taksim Camii'nin de mimarı olan Şefik Birkiye'ye (d.1954) yaptırıldı. Öğrenim bakımından “yerli” sayılamayacak, 1978 yılında Brüksel’de La Combre Mimarlık Fakültesinden mezun olup yüksek lisans derecesini şehircilik üzerine Catholic University of Louvain’den 1981'de almış, 1979'da kurduğu Vizzion Mimarlık, Belçika merkezli olarak çalışan, Türkiye'de ilk olarak Külliye'nin de benzetildiği Klasis Otel'e imza atmış bir mimar. Konservatuvarın ilköğretim, lise ve lisans eğitimlerinin verileceği, uygulamalarının yapılacağı 800 odalı, dış cephesi Cumhurbaşkanının istediği gibi Selçuklu motifleriyle süslü bir proje çizdi. Yapım ihalesini 50 milyon TL bedelle Arıkan-Birtam İnşaat aldı.Yeni binada parter ve balkon olarak 611 koltuklu bir konser salonu bulunuyor. Çevresinde çalışma, soyunma odaları, orkestra kulisi yer alıyor. Müzik bölümünün kullanımı için 89 koltuklu bir oda müziği salonu da yer alıyor. Ancak mimar, bir koro çalışma salonuna yer vermemiş. Binada, piyano ve yük asansörü dahil olmak üzere toplam 17 asansör bulunuyor. Bale bölümü için beş tane aynalı-ayarlanabilir barları bulunan çalışma salonu var. Tiyatro Bölümü için 102 koltuklu bir Prosenium ve 175 koltuklu bir Arena'nın bulunduğu binada, büyük bir opera prova salonu da yer alıyor.Peki, opera temsili verilebilecek yer var mı? Yok! Çünkü sahne gerisi gayet geniş, sofitosu gerekli yüksekliğe sahip konser salonunda orkestra çukuru bulunmuyor!Bu denli önemli okullarda okuyup master yapmış bir mimarın bu önemli gereksinimi düşünmemiş olması ilginç. Ayrıca sahne ağzı da hayli dar. Sahne ağzı, iki yanındaki perde duvarlar nedeniyle mi bu kadar daraldı? Mimar proje üzerinde çalışırken, statik mühendisine danışmadı mı? Mimara ulaşmak mümkün olmadığı için bu soruların yanıtını kendisinden alabilmek mümkün olmuyor. Ama insan, bu önemli işlev eksikliği nedeniyle yazık bunca emek ve paraya demekten de kendini alamıyor. Salon, HSO'nun prova ve konserleri için kullanılabilecek sadece.ADK, yakında Beşevler'den bu yeni binaya taşınacak. Sanıyorum techizat, atölyeler ve kütüphane nedeniyle hayli sancılı bir süreç yaşanacak. Binanın açılışını , Cumhurbaşkanının 2019 başlarında yapacağı belirtiliyor. Taşınma işlemi tamamlandıktan sonra Beşevler Yerleşkesindeki binalar hemen yıkılacak. Çünkü İlahiyat Fakültesi'nin hemen yanında elde edilecek büyük arsaya, Uluslararası İslam İlahiyat Enstitüsü'nün temelleri atılacak.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
17 Aralık 2018
Bu yazı Andante Dergisi'nin 1 Aralık 2018 tarihli sayısında "Başkentten Yansımalar" sayfamda yayımlanmıştır.