Solistlik ve eğitimcilik etkinliklerini ABD ve Türkiye'de sürdüren keman virtüozu Ellen Jewett'in, Ahmet Adnan Saygun, Mahir Cetiz ve Onur Türkmen'in yapıtlarını seslendirerek kayda aldığı “Turkish Works for Solo Violin” başlıklı yeni albüm, uluslararası marka Naxos etiketi altında yayımlandı. Ellen Jewett'in bu CD'sinin tanıtımı ve çıkış kutlaması 30 Mayıs Perşembe günü 18:30 da Müze Evliyagil'de bir konserle yapılacak. Konser öncesi Jewett ve besteciler ile sohbet ise saat 18:00’de. Konsere giriş ücretsiz.
Bu CD 1961’de yazılmış Saygun’un Partitası'nın dünyaya dağılan ilk kaydını ve Jewett tarafından ısmarlanmış iki yeni eseri içeriyor. Columbia Üniversitesinden Mahir Cetiz’in yazdığı Soliloquy çığlıklardan fısıltılara değişen bir monolog ve Bilkent Üniversitesinden Onur Türkmen’in Beautiful and Unowned’u ise Jewett ile birlikte komposizyon atölyeleri yaptıkları Kapadokya bölgesinden esinleniyor.
CD hakkında çıkan olumlu eleştirelerden, Fanfare dergisinin Mayıs sayısında yayınlanan Huntley Dent imzasıyla yayımlanan ve dilimize Elif Dağtaş tarafından çevrilen yazı aynen şöyle:
“Klasik batı müziğini düşündüğümüzde, Türkiye merkezin dışında kalan bir noktada durmakta; ancak Müslüman ülkelerin en Avrupalısı olan bu ülke kimi zaman önemli izler bırakmayı da başarabiliyor. Başarılı soprano Leyla Gencer bir Türktü, ünlü lirik buffo Fernando Corena ise İsviçre'de yaşayan Türk bir ailenin çocuğuydu. Klasik müzik tarzında yazılmış besteleriyle öne çıkan Türk bestecilerin sayısı daha az, ancak piyanist Fazıl Say da özgün ve çok başarılı bir besteci. Bunlar dışında herhangi başka bir Türk besteci sayamazdım ta ki bu yazıda bahsedeceğim albüm karşıma çıkana kadar.
Bach'ın altı sonat ve partitasını tam merkezine yerleştirmiş olan bu solo keman reperuarı daha seçkin olamazdı. Fazlasıyla etkileyici bir kemancı olan Ellen Jewett, 1907 tarihli doğumundan sonra oldukça uzun bir ömür geçirip 1991'de vefat eden besteci Adnan Saygun'a doğrudan bir atıfta bulunarak konsere Violin Partita ile başlıyor. Dört parçadan oluşan süit, yalnızca ilk parçada Preludio adını taşıyarak bile alenen Bach'a göndermede bulunuyor. Bach tarafından kullanılanlardan daha fazla teknik keşfederek geleneksel solo keman bestesi yapmak zor bir iş, ancak Partita'yı 1961'de besteleyen Saygun, modern armonilerle birlikte Sarasete ve Ysaÿe'nin romantizmini de kullanma şansına sahipti.
Tüm bu etkiler, parçanın birbirine zıt romantik atmosferi ve Bach'a harmonik olarak tamamıyla yabancı olan disonans çift sesler içeren ve dinleyicide modernlik hissiyatı uyandıran melodik kontürler aracılığıyla Violin Partita'da gözlemlenebilir. Ancak varolan tüm itibarı ve saflığı ile, parça iki ayrı müzikal dünyayı ustalıkla harmanlıyor. Saygun, pastiş Neo-Barok besteci Respighi'ye benzemeden Bach'a özgü beste yapısını solo kemana uyguluyor.
Jewett, muhteşem bir duruş, kusursuz bir teknik ve dinleyicinin ilgisini nerdeyse yarım saat süren bir parçaya tamamıyla kenetleyecek bir canlılıkla çalıyor.
Programdaki digger iki beste ise çağdaş Türk bestecilere ait. Onur Türkmen'in Güzel ve Sahipsiz aslı eseri postmodern estetiğin bir modeli olma niteliğini taşıyor; öyle ki geleneksel avangart artık cepte görülüyor ve bu müzik türünün bir zamanlar devrim yaratan notaları, artık günlük dilin bir parçası haline gelmiş durumda. Dinleyicinin kemandan çıkan tüm bu gıcırtılı, sinirli ve gergin sesleri kabullenmek zorunda olduklarını anlamaları gerekiyor. Müzik tamamıyla özgür bir formdur, ve herhangi bir kişi onun tarihi-resimsel köklerini sorgulayamaz. Tıpkı bestecinin albüm kitapçığında da bahsettiği gibi, Türkmen'in bestesi, Türkiye'nin kurak İç Anadolu bölgesinde yer alan Kapadokyada her yaz gerçekleşen müzik festivalinin yürütücülüğünü üstlenen Ellen Jewett'in talebi üzerine yazılmıştır.
Kendisine nelerin ilham olduğuna dair Türkmen şöyle yazıyor: “Jewett parçanın, milattan önce altıncı yüzyıldaki Pers istilası sonucunda verilen Kapadokya isminin anlamı olan “Güzel Atların Diyarı” temasını ifade etmesini önerdi. Bu tema aklıma hemen birtakım imgeler getirmesinin de ötesinde, benim sanat ve kompozisyona dair hedeflerime de çok uygun düştü”. Bu çağrışımlar etrafında Türkmen, yer yer fazlasıyla sertleşebilen rüya gibi bir parça yarattı (keman bana sanki elektronik ortamda sesi güçlendirilmiş gibi geldi ancak buna dair herhangi bir şey söylenmemiş).
Türkmen gerçek anlamda uluslararası postmodernizmin kelime dağarcığını genişletiyor çünkü onun da açıkladığı gibi kendisinin kompozisyon tekniği geleneksel bir Türk kaligrafisi terimine atıfta bulunuyor: hat; ve bu birçok kültürel kola ayrılıyor. Mahir Cetiz’in Soliloquy’unu da Jewett talep ediyor. Besteci parçayı yalın terimlerle, “Olmak ya da olmamak” gibi bir teatral tiradın müziksel paraleli olarak tanımlıyor. Ancak bu yalınlık bizi yanıltabilir çünkü Cetiz’in bestesi belirgin durakları, gaipten fısıltıları ve gizemli atmosferiyle bir sessizliğin sınırlarında geziyor ve bu Türkmen’inkinden daha radikal. Ancak o da uluslararası postmodernizmin çerçevesi içine oturuyor. Bu parçayı Hamlet’in değil de, lanetli, huzursuz bir varoluşun cehenneminde gezinmekte olan hayaletin, babasının tiradı olarak düşünebilirsiniz
Jewett’in icra edebildiği müziğin ne kadar çeşitli olduğunu yeterince vurgulayabilmek mümkün değil; iki çağdaş bestecinin fevkalade eserlerini seslendirmesi isteniyor ve Jewett bunu, sanki hiç çaba gerektirmiyormuş gibi göstererek başarıyor. Bu kaydın Solo Keman için Türk Müziği olarak adlandırılması gerçekten bir üzücü çünkü bu isim sanki eserler geleneksel halk müziğine aitmiş hissi yaratıyor. İsmin arkasında saklanan şey ise en üst seviye virtüözlükle icra edilmiş büyüleyici bir müzik. “
CD aşağıdaki linkden satın alınabilir ve indirilebilir: