Piyanistlerin ister solo, ister dört el olsun, çoğunlukla resitallerinde yer verdikleri Johannes Brahms'ın (1833-1897) Macar Dansları, belki de dünyada en fazla çalınan yapıtlar arasındadır. Bu dansların senfonik orkestra parçasından keman-piyano ikilisine o kadar çok uyarlaması vardır ki, çoğu dinleyici özgün halinin hangi enstrüman için yazıldığını bilmez.
Brahms, 1853'te Macar kemancı Eduard Remenyi ile Macaristan'da gezideyken dinlediği müziklere ilgi duymuş, notlarını almış, toplamda 21 parçadan oluşan dansların ilk 10 tanesini dört el piyano için iki kitap halinde 1869'da yayımlamıştı. Aradan 11 yıl geçtikten sonra bu kez 11 parçadan oluşan üçüncü ve dördüncü kitapları yayınladı. Bu dört kitaptan oluşan dizinin adını da kendisi Macar Dansları olarak koymuştu. Gerekçesi, halk müziği olarak dinlediği yörelerin Macaristan'da olmasıydı. Aslında bunlar Çigan müzikleriydi. O dönemde göçebe topluluklar olarak Çiganların ( Şimdi ülkemizde Roman denilmesi yeğleniyor) en yoğun yaşadıkları, gezindikleri bölge Macaristan'daydı.
Günümüzde de özel Çigan müziği topluluklarının bulunduğu ülke Macaristan'dır. Hattâ, 60'ı keman olmak üzere 100 yaylı çalgıcı ve 6 simbalomcu ile klarnetçilerin ve başka enstrümanların da katılmasıyla sayısı 138'e kadar çıkan, “Budapeşte Çigan Senfoni Orkestrası /100 Tagu Ciganyzenekar” ülkenin en fazla ülke gezen, turne yapan orkestrasıdır. Bu orkestra Çigan ve Macar müziklerinin yanısıra klasik müzik de çalar, repertuarında Brahms,Liszt, Kodaly, Bartok, Strauss gibi bestecilerle birlikte Yahudi Klezmer müziğinden de örnekler bulunur. Bu orkestrayı 2002'de Ankara'daki 19. Uluslararası Ankara Müzik Festivali'ne katıldıklarında MEB Şura Salonu'nda dinlerken, yetenekleri ve tüm eserleri notasız çalmaları karşısında ,önceden ününü bilmeme karşın, âdeta küçük dilimi yutmuştum. Programda tabii, Brahms'ın özgün hali dört el piyano için olan Macar Dansları'ndan örnekler de dinlemiştik. 2019'da gene geleceklerdi ama salgın 37. Festivalin belirsiz bir tarihe ertelenmesine yol açınca, olmadı.
Bu uzunca girizgâhı bana yaptırtan, piyanistler hyun sook tekin ve Satoko Mimura’nın “Piano Duo Hera” ikilisinin “Dört El Brahms - Macar Dansları” CD'sinin elime ulaşması oldu. Lila Müzik'in şık ve lüks sunumu ile yayınlanan, yaklaşık 54 dakika süreli albümü keyifle dinlerken, ilk iki kitapla, sonraki iki kitap arasında geçen 11 yılın Brahms'ın coşkusunu ve yüksek enerjisini nasıl biraz yumuşatıp dengelediğini de bir kez daha duyumsamış oldum.
Bu, Türkiye'de yayımlanan ikinci Brahms Dört El Macar Dansları albümü. Belleğim beni yanıltmıyorsa, 10 yıl kadar önce de, Ufuk-Bahar Dördüncü kardeşler, bu 21 parçayı İstanbul'da İTÜ-MİAM'da kayıt altına almışlar ve albüm A.K. Müzik tarafından yayımlanmıştı.
İki Uzak Doğulu piyanistin albümüne gelince... İstanbul'da Marmara Üniversitesi'nde eğitmenlik yapan Koreli Hyun Sook Tekin ile Kyoto'da piyano öğreten Japon Satoko Mimura, Almanya'da piyanist Prof. Klaus Schilde’nin yönettiği festivallerde tanışarak dost olmuşlar. Prof. Schilde zaten Hyun Sook Tekin'in Weimer'da tamamladığı yüksek lisans çalışmasındaki hocası. İki piyanist, iki yıl önce isimlerinden birer hece alarak, Yunan mitolojisindeki tanrıçanın adını piyano ikililerine koymuşlar: Hera... Almanya, Avusturya, Makedonya, Sırbistan, Türkiye, Kore ve Japonya’da konserler vermişler. Birlikteliklerinden her ikisi de çok memnun kaldıkları için, ilk albümlerini de yapmaya karar vererek Brahms Macar Dansları'nın tamamını ele almışlar.
Brahms'ın müziğindeki coşku ve duygusallığı başarıyla sunuyor ikili. Elde ettikleri dengeli tınıda, kaydı yaptıkları Wagner'in kenti Bayreuth'daki 169 yıllık geçmişe sahip, elyapımı Steingraeber piyanonun da katkısı olsa gerek. İkili, kaydı Bayreuth'daki Rokoko tarzı mimarinin seçkin bir örneği olan Steingraeber Haus'ta, kendilerine tahsis edilen konser piyanosuyla yapmış.
Albümü dinlemek kadar Serdar Tanyeli'nin çektiği siyah-beyaz fotoğrafların da yer aldığı Gözde Oral'ın tasarımıyla hazırlanmış kitapçığını da okumak gerek. Hyun Sook Tekin'in kitapçıktaki yazısı hem bilgilendirici, hem de sanatçının ilginç algı ve yorumunu içeriyor. Tekin 21 parça hakkında şunları söylüyor:
“Benim için bu eserlerin ortak özelliği, insanı ve hayatını anlatması; özellikle de derin acı, tutku, arzu ve türlü insanlık hallerini ifade ediyor olması… Sözsüz müzik soyuttur ama burada müzik şaşırtıcı bir şekilde insan karakterini son derece gerçekçi ve somut bazı olayları betimliyor. Müzik sadece bir atmosferi anlatmıyor, insanların mimiklerinden günlük davranışlarına, kendilerini ifade etme biçimlerine kadar geniş bir yelpazeyi yansıtıyor.”
Eserdeki her parçanın neyi anlattığını, Tekin'in tahayyül ettiği hikâyeden okumak ilginç. Piyanist, bunu “kişisel bir tahlil” olarak nitelendiriyor. Ama bu okumayı zevkli hale getirmek için, aynı anda ilgili parçayı da mutlaka dinlemeyi öneririm.
Satoko Mimura ise, her parçayı kısa şiirlerle betimlemiş, kimine üç satır yazmış, kimine bir dörtlük. Bu dizeler de parçalardan Mimura'nın algıladıklarının hikâyesini anlatıyor. Her kitaba da bir ana başlık koymuş. Tekin ise her kitabı birer başlıkla özetlemişti. Piyanistlerin algılarını karşılaştırmak bakımından Tekin'in başlıklarını ve parantez içinde de Mimura'nın şiir başlıklarını veriyorum:
Göçebe Romanların yaşamı (Bir Güz Gecesi Karşılaşması)
Sıradan insanların yaşamı (Kadının Bir Yaz Günü)
Geçmişten gelen burukluk (Adamın Bir Kış Gecesi)
Umuda doğru (Baharın Gelişi)
Dışarda kar atıştırır ve bizler kafamız aşının ne zaman yaygınlaşacağı ile meşgulken, albümü dinlemek, ikircikli havalarımızı dağıtmak için âdeta ilaç gibi...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
14 Ocak 2021, Ankara