İskoç Uluslararası Piyano Yarışması'nı en genç finalist olmasına karşın 10 Eylül 2017'de birincilikle tamamlamayı başaran, Weimer'daki Franz Liszt Müzik Yüksekokulu Lisans 2 öğrencisi Can Çakmur, SANATTAN YANSIMALAR'ın yarışma ve geleceğiyle ilgili sorularını cevaplandırdı.
- Sistematik olarak yarışmaları araştırıyor musun? Scottish’i öneren biri mi oldu? Nasıl karar verdin?
Yarışmaları çoğunlukla Dünya Müzik Yarışmaları Federasyonu ve Argerich-Alink’den takip ediyorum. Bir yarışmaya katılmayı düşünmediğim dönemlerde bile düzenli olarak önümüzdeki aylarda neler olduğuna bakıyordum. Bu çerçevede yaptığım bir araştırmada karşıma çıkan İskoç Uluslararası Piyano Yarışması'nın tarihi de, programı da tam istediğim gibiydi. Görür görmez "mutlaka katılmalıyım" diye düşündüm ve DVD elemeleri için kayıt hazırlıklarına başladım.
Robin Mitchell
- İki serbest resitalde hangi piyanolarla çaldın? Finalde hangisini tercih ettin? Bu üç ayrı piyano yöntemi hakkında ne düşünüyorsun?
Yarışmanın eleme turlarında ikisi bir gün arayla olmak üzere yarımşar saatlik, yarı final de bir saatlik olmak üzere toplam üç resital vardı. İlk iki resitalde her yarışmacı önce Bösendorfer, arkasından da Steinway marka piyano ile çalmak zorundaydı. Yarı finalde çalınmak üzere ise Fazioli marka bir piyano tahsis edilmişti. Seçim hakkı sadece finalde sunulmuştu. Bu aşamada çaldığımız piyanolar içinde en beğendiğim Fazioli'yi seçtim. Diğer iki finalist de aynı tercihi yaptı.
Büyük yarışmalarda, çoğunlukla ilk turdan önce katılımcılara kullanacakları piyanoyu seçme şansı sunulur. Bu seçimden sonra tüm yarışma boyunca piyano değiştirmek pek olağan bir durum değildir. İskoçya’da olan ise alışılmış bir yöntem değildi. Bu durum hepimiz için oldukça büyük bir baskı yarattı; çünkü gün aşırı ve öncesinde sadece kısa bir süre deneyebildiğimiz üç farklı enstrümanda müzik yapmak zorundaydık. Ancak, diğer yandan bence bu, jurinin daha adil bir değerlendirme yapmasına olanak sağladı. Bu sayede jüri herkesi eşit koşullarda, aynı akustikte ve aynı enstrümanla dinleme şansı buldu. Bu İskoçya’daki yarışmanın diğerlerinden en büyük farkıydı.
- Bazı piyanolarla, bazı eserlerde daha iyi sonuç alınabildiği görüşü sence doğru mu?
Kanımca bu kesinlikle doğru bir görüş! Dahası, bir enstrüman, belirli bir salon için biçilmiş kaftanken bir diğeri için bir o kadar uyumsuz da olabilir. Bir genelleme olarak, pek çok önemli piyanistin Viyana klasikleri (Mozart, Haydn, Beethoven) için Bösendorfer marka piyanoları tercih ederken, geç romantik dönem bestecileri için Steinway kullanmayı tercih ettiği söylenebilir. Diğer yandan bu tür genellemelerin her zaman ve her durum için geçerli olamayabileceğini de teslim etmek gerekiyor. Hatta, aynı marka olsa bile iki piyanonun birbirine benzemeyebileceğini düşünürsek, çalınacak piyanoyu seçme fırsatı verilen her ortamda bu seçimin piyanonun ve/veya salonun akustik koşullarını göz önünde bulundurarak her zaman yeniden yapılması gerektiği ortaya çıkıyor.
- Kendine yeni bir konser piyanosu alacak olsan hangisini tercih edersin?
Bu seviyede enstrümanlardan söz ederken "filanca marka daha iyi" demek benim için neredeyse imkânsız. Her piyanonun kendine özgü bir karakteri var. Bir genelleme yapmadan vurgulamak gerekirse bu yarışmada benim daha rahat çaldığım, tuşemi en rahat gösterebildiğim enstrüman Fazioli oldu. Ancak bu, diğer piyanoların daha düşük kalitede olduğunu göstermiyor. Bu seçimde etkili olan önemli bir unsur da Fazioli’nin bu yarışmaya oldukça güçlü bir teknik ekiple gelmiş olması ve yarışmacıların çalacakları Fazioli piyano üzerindeki teknik taleplerini hızla ve kolaylıkla gerçekleştirmeleri idi. Bu, yarı finale gelince yukarıda söz ettiğim kaygıları önemli ölçüde azalttı. O yüzden, kendime bir konser piyanosu alacak olsam, o günün koşulları içinde sunulabilecek çeşitli seçenekler arasından denemeden bu kararı veremezdim.
Robin Mitchell
Elinde ödül kupası, Jüri üyeleriyle
- Final için Beethoven 4’ü seçip hazırlamanın nedeni nedir? Hangi düşüncelerle bu esere yöneldin?
Beethoven'ın Dördüncü Konçertosu tüm konçerto repertuvarı içinde her zaman çok sevdiğim ve zaten çalmayı çok istediğim bir konçertoydu. Bu konçertonun yapısal özelliği olan orkestrayla diyaloğun yoğunluğu ve çok iyi dengelenmiş virtüözitesinin, çalış tarzıma uygun olduğunu düşünüyordum. İskoç Kraliyet Senfoni Orkestrası'nın Avrupa’nın köklü orkestralarından biri olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, yarışmanın finalinde tam da bu özelliklerin, bu parçayı çok sık ve çoğunlukla çok güzel çalınan Rachmaninov 2, 3 ve Çaykovski birinci konçertolardan ayıracağını ve farklı bir renk katacağını düşünmüştüm. Bu fikirlerimi hocama aktardığımda, o da bana katıldığını ve bu konçertoyu çalmamın doğru bir karar olacağını söyledi. Böylece, Beethoven 4. Konçertoyu hazırlama düşüncesi gerçekleşti.
- Çeşitli yarışmalarda aldığın dereceler, bugüne kadarki kısa kariyerine hangi katkılarda bulundu, hangi etkileri yaptı?
Yarışmalarda derece almak her zaman konser daveti sayısında bir artışa yol açtı; ancak onun ötesinde yarışma sırasında ve hemen sonrasında kurulan bağlantıların en akılda kalıcı olanlar olduğunu gözlemledim. Örneğin, 2012 yılında Roma Piyano yarışmasından sonra Roma’da çeşitli konser salonlarında resital vermek için davetler almıştım. Bunun yanında Roma’da yazın yapılan geleneksel bir klasik müzik festivalinden her yıl düzenli olarak davet alıyor ve orada çalıyorum. Bir başka örnek vermek gerekirse, 2013’de Pianale’de EMCY ödülünü aldıktan sonra, bununla bağlantılı olarak ertesi sene Eindhoven Musiekgebouw’dan resital daveti almış, ayrıca EMCY’nin Avrupa çapında gerçekleştirdiği çeşitli organizasyonlara davet edilmiştim. 2014 yılında Genç Piyanistler için Franz Liszt Yarışması'nda beni dinleyen bir sanat direktörü geçtiğimiz yaz yöneticiliğini yaptığı Liszt Akademisi'ne davet etti. Liszt Akademisi düzenlediği festivale Budapeşte, Londra, Weimar veya Utrecht Liszt Yarışması'nın ödül kazananlarını davet ediyor. Bu sene davet edilen dört müzisyenden biri olarak orada hem Leslie Howard ile çalışma fırsatı buldum hem de festival kapsamında iki resital verdim. Festivale gelecek sene de tekrar katılacağım. Benzer şekilde, yarışmayla doğrudan organik bir bağı olmamasına karşın yine Liszt yarışmasından sonra Almanya’da Niestetal Uluslararası Piyano festivalinden de davet almıştım. Oradaki performansımdan sonra, ilerleyen festivallerde davet etmeyi sürdürdüler. Kısaca söylemek gerekirse, aldığım hemen hemen tüm önemli konser davetleri de yarışmalardan sonraki dönemlerde yoğunlaştı diyebilirim.
Robin Mitchell
Öteki iki finalistle...
- Önümüzdeki yıllar için katılmayı hedeflediğin hangi yarışmalar var?
Şu anda daha netleşmiş bir planım yok. Bu plan, önümüzdeki süreçteki konser tekliflerine ve uluslararası kariyerimin nasıl gelişeceğine bağlı olarak şekillenecek gibi görünüyor.
- Henüz lisans öğrencisisin. Lisans’ı Weimar’da tamamladıktan sonra, master ve ötesi için şimdiden bazı planların var mı?
Lisans eğitimimin henüz daha ikinci yılındayım, önümde iki yılım daha var. Bu oldukça uzun bir süre. Yüksek lisans ve doktora için Almanca konuşulan bölgede kalacağımı tahmin ediyorum, ancak ötesinde bir şey söylemek şu an için çok zor. Düşünülecek, hesaba katılacak o kadar çok değişken var ki!
-Türkiye’de bugüne kadar çaldığın büyük festivaller ve oda müziği programları hangileri? Hangi büyük orkestralar sana konser verdi?
Yurtdışında sıklıkla oda müziği konserleri vermeme karşın Türkiye'de ne yazık ki böyle bir şansım pek fazla olmadı; Erimtan Müzesi Salı Konserleri 1. Sezonu'nda bir resital verdim. Çeşitli küçük salonlarda da resitallerim oldu. Ancak pek çok festivalde sahneye çıkma fırsatım oldu: 2015 yılında Sascha Goetzel yönetiminde BİFO ile İstanbul Müzik Festivali açılışı, aynı yıl Ankara Müzik Festivali ve Bodrum D-Marin Festivali'nde solo konserler, daha öncesinde Eskişehir Senfoni Orkestrası ile sezon açılışı, 2012 yılında Antalya Piyano Festivali bunların arasında en önemlileri oldu diyebilirim. Diğer yandan, bugüne kadar Türkiye’de Eskişehir Senfoni Orkestrası, AGSO ve Yıldızlar Topluluğu ile konser verdim.
- Elde ettiğin başarılara karşın, Türkiye’de yeterli ilgiyi görüyor musun?
Türkiye'de kültür-sanat çok zor günlerden geçiyor. Zaten dağıtılmaya, yok edilmeye çalışılan bir ailenin üyeleri olduğumuzu düşünürsek, durum herhangi bir müzisyenin bir diğerinden daha çok ilgi görmesinden çok daha ötede gibi görünüyor. Böyle bir zamanda kim konser veriyorsa, kim bu medeniyet meşalesini taşıyorsa bütün benliğimizle hepimizin onu desteklemesi gerektiğini düşünüyorum.
Şefik KAHRAMANKAPTAN
Fotoğraflar: Robin Mitchell