“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”
33
HAYDAROV ÇETESİNİN GÜRÜLTÜSÜ
Ekim 1918… Derbent yakınlarındaki Arablinski çiftliği... Nisa Hanım’ın babaannesi –merhum General Arablinski’nin eşi- Ana Hanım hasta yatağındadır. Eve gelen doktora dışarıdaki silâh seslerini sorar: “Bu sesler neyin nesi?”Doktor gayrimüslimdir. Yanıtı: “Aldırış etmeyin, Giniralçe! Haydarov çetesinin gürültüsü işte…” olur. Belli ki, hastasının torununun Haydarov soyadını taşıdığını bilmez.Oysa, bu sesler artık “çete gürültüsü” değil, birkaç saat içinde Derbent’e girecek olan Türk alayının sesleridir.1 General’in eşinin sağlığı ile de yaklaşmakta olan bu ordunun doktoru ilgilenecektir artık.KUZEY KAFKASYA’DA YEREL ÇETELER Kafkas İslam Ordusu, Güney Kafkasya’da çoğunluğunu Taşnakların oluşturduğu güçlerle çarpışarak Bakü’ye doğru ilerlerken Kuzey Kafkasya’da birbirinden bağımsız çok sayıda yerel çete vardı. Bazıları hem Bolşevik çetelere, hem Beyaz Ordu birliklerine karşı savaşıyorlardı. Derbent ve yöresindeki Haydarov çetesinin başındaki kişi, İbrahim Bey’in mimar-mühendis diplomalı kardeşi Ömer Bey Haydarov’du.(Yanda) İbrahim Bey savaşımını siyasetçi olarak sürdürürken Ömer Bey çeteci olarak sürdürüyordu. (Çocukken ona “Ömer dede” der, başından geçenleri bana anlatırken o sıralarda çok meraklı olduğum Battal Gazi serüvenlerini dinler gibi dinler, ona müthiş hayranlık duyardım…) Ömer Bey’in çetesi Bolşevik ve Ermeni çetecilere karşı silahlı mücadele veriyordu. Daha sonraki yıllarda Ömer Bey’in çetesiyle vuruşup yaşamını yitirenlerin hesabını sormak için aynı soyadı taşıyan ağabeyi İbrahim Bey aranacaktır. Bu arama ve sorgulamalarda İbrahim Bey’in “Ben yapmadım” diyerek kardeşini göstermesi elbette söz konusu değildir.Ömer Bey Haydaroğlu, çetecilik yaparkenki giysisiyle fotoğrafını torununa böyle imzalamıştı.
ALBAY BİÇİRAHOF DERBENT’TE1917’de Bolşevikler Petrograd’da yönetimi ele geçirdikten sonra askerî birlikleri cephelerden geri çağırmıştı. Ama birçok cephede komutanlar bu karara uymadılar. Onlar eski müttefiklerinin de desteğiyle bu kez Bolşevik yönetimi devirme arayışına girdiler; Beyaz Ordu saflarına katıldılar. Bu çağrıya uymayanlardan biri, İran’daki Kazak süvari alayının komutanı Albay Lazar Biçirahof’tu. Albay Biçirahof’un (yanda) Derbent’e gelişiyle ilgili farklı kaynaklar farklı bilgiler veriyorlar. Önce İngilizlerle anlaşıp onlarla birlikte Bakü’yü Türklere karşı savunmağa gittiği, bir süre Kafkas İslam Ordusu’na karşı savaştıktan sonra vazgeçip askerini kuzeye, Derbent’e yönlendirdiği bilgisi en sağlam bilgi olarak görünüyor. Askerlerinin sayısı ise “birkaç yüz” ile “10,000’in üstünde” arasında değişiyor kaynaklarda. Albay Biçirahof’un -Kuzey Kafkasya’nın eşiği olan- Derbent’i alış tarihi bazı kaynaklarda Haziran olarak belirtilse de, başka olaylarla bağlantı kurunca Ağustos 1918 olarak görülüyor. İbrahim Bey’in oğlunun anlattığına göre, Dağıstan çeteleri, düşman askerlerinin yaklaştığını görünce geçecekleri köprüyü uçurmuş. Hem çete reisi hem mühendis olan Ömer Bey gidip görmüş ki gelenler Bolşevik değil, Rus Çarlık ordusunun bir alayı… Kendisi de Kafkasyanın Osetya bölgesinden bir Kazak olan Albay Biçirahof, İbrahim Bey’le görüşmeye gelmiş. İbrahim Bey Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin bakanı olmakla birlikte o sırada bakanlar belli bir hükümet merkezinde bir arada değiller. Kuzey Kafkasya toprakları sayılan kentlerin çoğunda hükümleri geçmiyor; çoğu Bolşevik çetelerin elinde... Bakanların da çoğu Kuzey Kafkasya’nın dışında, Tiflis’te… İbrahim Bey ise baba ocağı Derbent’te... Albay Biçirahof, İbrahim Bey’den askerini geçirebilmek için köprünün yapılması konusunda yardım istemiş. Bununla da kalmamış, “Un, et, erzak verirseniz ben Dağıstan’dan Bolşevikleri süpürür atarım, Osetya’ya giderim; Derbent’i size bırakırım” diye söz vermiş. Erzak yardımı halkta hoşnutsuzluğa yol açmış. Zaten eski bolluk günleri çoktan geride kalmışken, kadınlar “Bir de Vaçahur (Biçirahof demek istiyorlar) çıktı başımıza! Yemeyip içmeyip her şeyimizi ona verelim!” diye söylenmişler.Biçirahof’un düzenli süvari alayı Bolşevik başıbozukları atmış atmasına, ama girdiği Dağıstan’dan çıkmamış. Derbent ve havalisinde söz sahibi olan İbrahim Bey’le yerinde sağlam oturan Albay Biçirahof’un arası açılmış. “İstediğim olmazsa şunu yaparım, bunu yaparım” diyerek İbrahim Bey’i arada bir tutukluyormuş Biçirahof. O sırada Kuzey Kafkasya’da bir Cumhuriyet’in adı olsa da kapsadığını öne sürdüğü topraklar paramparçadır: kâh bir gücün, kâh ötekinin eline geçmekte, bu güçler birbiriyle sürekli çatışmaktadır. Bu sırada, daha kuzeyde, Volga ötesi ve Don havzasındaki Beyaz Ordu’nun başında General Denikin vardır.(yanda) Eski darbeci başkomutan Karnilov Nisan 1918’de bir Bolşevik saldırısında yaşamını yitirmiş, bu yöredeki gönüllü askerlerden oluşan Beyaz Ordu’nun başına Denikin geçmiştir. Biçirahof başarılarıyla Denikin’in dikkatini çekecektir: Derbent’i aldıktan sonra Eylül ortalarında Petrovsk’u (Mahaçkala’yı) ele geçirir. Bolşevikleri Temirhanşura ve çevresine sıkıştırır. Sonunda Temirhanşura’yı da alır. Bu arada İbrahim Bey’in eski hasımlarından Dağıstanlı Bolşevik önder Mahaç Dahadayev kaçarken öldürülür.Çerkes ve Kazaklardan da destek alan Beyaz Ordu’nun böylece Dağıstan’da palazlandığı görülüyor. General Denikin, Albay Biçirahof’a Dağıstan’daki başarılarından dolayı “Hazar komutanı” sıfatıyla General rütbesi veriyor. YARALI DAYIYerel milisler bu kez, Bolşevikleri etkisizleştiren General Denikin’in emrindeki Beyaz Ordu’ya karşı çarpışıyor. Bolşevik Kızıl Ordusu’nda doğru dürüst subay olmamasına karşın Beyaz Ordu’da Rus İmparatorluğu döneminde yetişmiş, aristokrat sınıfından subaylar bulunuyor.Bir gün Derbent’teki evlerinde Nisa Hanım’a bir haberci gelmiş. Haberci, kardeş gibi büyüdüğü, kendinden bir yaş büyük dayısından geliyormuş. Meğerse, dayısı Beyaz Ordu saflarında Dağlı yerel milislerle çarpışırken yaralanmış, esir alınmış. Nisa Hanım’ın kendisini evine alması için haberci gönderiyormuş. Akşam olunca Nisa Hanım, İbrahim Bey’e durumu anlatmış. İbrahim Bey, “Kesinlikle olmaz!” diyerek karşı çıkmış. Ancak, ertesi gün İbrahim Bey’in yardımcılarından biri, besbelli sevgili dayısının çağrısına yüreği dayanmayan Nisa Hanım’ın isteğine uyarak, yaralı dayıyı gizlice eve getirmiş. Nisa Hanım dayısına “Kendi halkına karşı nasıl savaştın!” diye çıkışmış. Dayının verdiği karşılık: “Ama biliyor musun, şimdi Denikin bana Giyorgi Krest madalyası verecek” olmuş!Dayının İbrahim Bey’in evine getirilmesinin ertesi günü yerel gazetelerde: “Düşmanlarımızın bazıları, büyüklerimizin evinde kalıyor” haberleri üzerine, dayı palas pandıras evden uzaklaştırılmış.KAFKAS İSLAM ORDUSU DERBENT’TEKafkas İslam Ordusu Komutanı Nuri Paşa, Dağıstan’daki yerel çetelerin eğitimi için subaylar göndermiştir. Bakü’yü aldıktan sonra, Beyaz ve Kızıl Ordu’lara karşı savaşan Kuzey Kafkasyalı milislere yardım amacıyla Çerkes Yarbay Tsey Süleyman İzzet komutasındaki 15. Osmanlı Tümenini Dağıstan’a yönlendirir. Bu durum, şöyle bir gelişmeye yol açar: Osmanlının ilerleyişi karşısında Biçirahof’un komutasındaki Beyaz Ordu ile Bolşevikler birlikte hareket etmeye karar verirler, birbirleriyle çarpışmayı bırakıp Osmanlı’ya karşı savaşırlar.Yerel milislerin desteğindeki Kafkas İslâm Ordusu’na bağlı 15. Tümen, iki gün süren çatışmalardan sonra Derbent’i ele geçirir.İbrahim Bey, 6 Ekim’de Yarbay Tsey Süleyman İzzet kumandasındaki 15. Tümen ile birlikte girer Derbent’e. Bu davranışı daha sonra onun “vatan haini” olarak nitelenmesine yol açacak, “Yabancı bir orduyu yurdumuza soktu; vatana ihanet etti” diye suçlanacaktır. İbrahim Bey Türk olduğu için Türk ordusunu memlekete sokmak, Türk ordusunun eliyle “düşmanları püskürtmek” ona doğal ve doğru görünmektedir. Oysa, Kuzey Kafkas hükümetinin öteki üyelerinin çoğu Türk değildir. Çok geçmeden Kuzey Kafkas Ordu Komutanı Kafkas kökenli Met Yusuf İzzet Paşa da Derbent’e gelip komutayı ele alır. Derbent kıyılarına yanaşarak ordugâhları, yolları bombalayan gemilere karşı savaşı yönetir. Aynı akşam ortalık durulup denizden gelen tehlike yok edildikten sonra Kuzey Kafkasya Devlet ve Hükümet Başkanı Abdülmecit Tapa Çermoyev, İçişleri Bakanı İbrahim Bey Haydarov ile Derbent Belediye Başkanı Müslim Bey İsrailov’un 15. Tümen Karargâhı’na davet edildiklerini ve orada Osmanlı komutanları Met Yusuf İzzet Paşa ve Yarbay Tsey Süleyman İzzet Bey’le bir araya geldiklerini biliyoruz. Osmanlı komutanları, ertesi gün de yerel ileri gelenler ve halkla birlikte Ebumüslim Mervan Camii’nde cuma namazı kılıyorlar.13 Ekim’de Derbent’te binlerce kişinin katıldığı özel bir törenle hükümet konağına Kuzey Kafkas Cumhuriyeti bayrağı çekiliyor. Bu törende Bakü’den Derbent’e gelmiş olan Nuri Paşa da bir konuşma yapıyor. Bir gün sonra, Kuzey Kafkas Cumhuriyeti devlet ve hükümet başkanı Çermoyev halka bir “emirname” yayınlama gereğini duyuyor. Bu “emirname”de “Türk birliklerinin topraklarımıza işgal için değil, nereden kaynaklanırsa kaynaklansın anarşiyle mücadelede Kafkas Dağlıları Birliği Hükümeti’ne yardım için geldiklerinin bilinmesini ve sükûnetin korunmasını” istiyor.***
Bu bölümün sonunda Dağıstan savaşçılarının dansını izleyebiliriz: Dagestan Warrior Dancehttps://www.youtube.com/watch?v=TUxPT2uEoYYDEVAMI YARIN
(Yarın: Osmanlı Askeri Nisa Hanımı Ermeni Sanıyor)(1) 15. Piyade Tümeni’ne bağlı 56. Alay
(2) Lazar Biçirahof (1882-1952): Osetyalı Kazak. Moskova’da askerî okulu bitirdi.1. Kafkas Kazak Birliği’nin Kars’taki karargahında çalıştı. 1. Dünya Savaşı’nda katıldığı İran seferinde madalyalar aldı. Kafkasya’da yerel güçlere ve Bolşeviklere karşı çarpıştı. İngiliz ordusuna girdi. İngiltere ve Fransa’da yaşadı. Bir dönem, Oset lokantasında aşçılık yaparak geçimini sağladı. Yaşamının son yıllarını Almanya’da geçirdi. Almanya’daki Kuzey Kafkas Milli Komitesi’nde yer aldı. Sovyetlere karşı savaşacak Kafkasyalı göçmen birliklerini örgütlemekle görevlendirilse de sağlığı buna elvermedi.
(3) Anton Denikin (1872-1947): General Karnilov’un darbe girişimini destekleyen Generaller arasındaydı, onunla birlikte tutuklandı, Bolşevik Devrimi’nden sonra Karnilov’la birlikte Kuzey Kafkasya’ya kaçtı. Karnilov’un ölümünden sonra Beyaz Ordu’da onun yerini aldı. 1919 yazında Sovyet yönetimini devirmek üzere Moskova’ya doğru yürüdü. Ancak Kızıl Ordu’nun başında bulunan Troçki, Ukraynalı anarşist Kara Ordu’yla anlaşarak onları Beyaz Ordu’nun üzerine gitmeye ikna etti. Kara Ordu, Moskova’ya 360 km kala Beyaz Ordu’yu geriletmeyi başardı. Beyaz Ordu bir daha toparlanamazken Kızıl Ordu da Kara Ordu’yu ezdi. 1920’de görevini Baron Wrangel’e bırakan Denikin İstanbul üzerinden Londra’ya geçti, 1926-45 arasında Paris’te yaşadı, ABD’de yaşamını yitirdi. Kemikleri kızının ricası üzerine Putin’in onayıyla Moskova’ya getirildi.
“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”