Ozan Tunca, müzik yaşamımızda eğitimci, solist ve toplum gönüllüsü olarak etkin bir isim.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndaki öğretim üyeliği göreviyle sınırlı tutmuyor çalışmalarını. Yeni fikirlerin arkasındadır, girişimcidir, eli sadece arşe değil iyi kalem tutar, kitapları vardır. Sanattan Yansımalar okurları da, zaman zaman verdiğimiz haberler, yaptığımız söyleşilerle Tunca'nın çalışmalarından haberdar olurlar.
Tunca'nın projelendirip yaşama geçirilmesine ön ayak olduğu son girişim Eskişehir'deki, Tepebaşı Çocuk Senfoni Orkestrası hızla gelişiyor, önümüzdeki sezon çalışmaları daha da hızlanacak. Ozan Tunca'yla son söyleşimize Eskişehir'deki bu önemli çalışmanın nasıl geliştiğini okurlarımıza hatırlatmasını isteyerek başladık.
Daha önce de konuşmuştuk ama, Eskişehir'de bir çocuk senfoni orkestrası kurulması fikrinin nasıl geliştiğini yeniden bir anımsatalım.
Tepebaşı Belediye başkanı Ahmet Ataç ile ilk görüşmemden önceki yaz, Amazon.com'dan "El Sistema" konulu üç değişik belgesel video almıştım. Duygulu ve coşkulu biçimde sistemin çocuklarının öyküsünü izledim. Sonra biraz kaynak toplayıp araştırma yaptım. Bir süre başka projeler zamanımı alırken aklımdaki "umarım bir gün" dosyasına doğru geriledi bu düşünce. Ta ki bir İstanbul akşamında vapurda Barış için Müzik'in eğitmenlerinden Seçkin ile karşılaşıncaya kadar. Seçkin El Sistema formatında bir orkestraları olduğunu, benim de kendilerini ziyaret etmemden çok mutlu olacaklarını söyledi. Bir hafta sonra tekrar İstanbul'a bir prova için gittiğimde kapılarını çaldım. Büyük bir heyecanla onların bu işi gerçekten de "yaptıklarını" gördüm. Müthişti. Yeliz hanım ve Mehmet bey ile tanıştım, benim bu işi Eskişehir'de yapmamı istiyorlardı. Benim de çocukların yeteneklerinin farkına varmalarına katkıda bulunmak için yaptığım çalışmaları takip etmişler ve sistemin ilk sıçrama noktası için aracı olabileceğimi düşünmüşlerdi.
Tepebaşı Belediyesi'ni neden tercih etmiştin?
-Belediyenin Başkanı'nın vizyonunu tüm şehir gibi ben de tanıyordum. Halihazırda ücretsiz çalgı dersleri ile binlerce çocuğa ulaştıklarını duymuştum. Yâni benim bu dersleri orkestra için düzenlemem ve çalgı sağlanması için uygun biçimde fikir vermem iyi bir başlangıç olabilirdi. Ahmet bey ve yardımcısı Melih Savaş büyük heyecan ve hız ile projeyi hayata geçirdiler. Yaylı çalgılar alındı. Eğitmenler üç ayda büyük bir ilerleme ortaya koydular.
Şimdi sırada ne var?
Üflemeli ve vurmalı çalgılar alınacak ve dersler başlayacak. Benim dostlarım ve takip eden müzikseverler üç adet klarnet, bir pikolo, iki flüt, on kadar keman ve iki çello gönderdiler. Senfoni ve opera orkestralarındaki dostlara da haber verdim. Ancak sezon sonu olduğu için onlardan Ekim gibi haber bekliyorum. Bir profesyonel senfoni orkestrasının çocuklara aralarında para toplayıp bir çalgı almaları çok iyi olmaz mıydı? Şimdi belediyenin bağış kampanyası başlayacak. Özellikle fagot, obua ve vurmalılar masraflı... Eğitmenler hazır, çalgılar gelince başlayacaklar. Böylece bir senfoni orkestrası olacağız. Belediye yeni bir binanın iki katını çocuk senfoni orkestrası için kiraladı. İçini çok güzel yaptırdı. Pek yakında provalar orada olacak.
Şu ana kadar bağış yapan dostların kimler?
Birsen ve Özcan Ulucan(üç Klarinet), Ufuk Duruman (1 adet flüt), Emel Ertopçu (1 adet Çello), Simge Keskin (1 adet çello), Dilek Köseoğlu (250 TL), Zehra Levent (2 adet keman)
Esin Su Özçelik (1 adet keman), Tülay Akbulut (1 adet flüt), Zehra Gürbüz ( 250 TL),
Uğur Altınok (250 TL), Nurgül Çomak(1 adet keman), Zehra Sak (1 adet keman), Eşfak Tüzün (2 adet keman), Didem Karakaya Cengiz (1 adet Pikolo)
Umarım bu bağışlar sezonla birlikte artar. Peki, Barış için Müzik ile iletişim ne düzeyde? Yardımlaşıyor musunuz?
Tam anlamı ile dostuz. Geçtiğimiz Mayıs ayında bizi ziyarete geldiler. Provaları dinlediler, çalıştay yaptılar. Çok verimliydi. Önümüzdeki sezon birleşip çalacağımız parçalar olacak. Çok güzel günler paylaşacağımızı umuyorum.
Gelelim uzaktan izlediğim senin eğitim çalışmalarına... Birkaç yıldır "Çello ile Tanışalım" programınla pek çok çocuğa bu fırsatı sağlamıştın. Son olarak da "Yoğunlaştırılımış Çello Haftası" diye bir çalışmanı görüyorum. Biraz anlatır mısın?
Konservatuvarda meslektaşlarla fark ettiğimiz ve üzerine konuştuğumuz konulardan biri öğrencilerimizin önemli bölümünün Güzel Sanatlar Liseleri'nden geldiği. Bu liselerde çalgı eğitimi alan çok sayıda çocuk var ve bazıları da konservatuvara geçme hayalleri kuruyor. Bu hayali destekleyecek ölçüde çalışkan ve yetenekliler. Çalgı eğitimlerine bir biçimde destek olmanın iyi olacağını düşünüyorduk. Bibiliyorsunu, bir süredir Klasik Keyifler ile Kapadokya'da yapıyor olduğum çello ve oda müziği atölyesini bir şekilde bu çalışma ile iç içe koymayı düşündüm. Yani konservatuvar öğrencilerinin yanısıra toplu dersler ile güzel sanatlar lisesinden eğitim fakültelerinin müzik bölümlerinden de çocuklara yardımcı olabilecek bir düzenek düşündüm.
Çalgı dersleri genelde bire birdir. Toplu dersleri nasıl yapıyorsun? Nasıl bir bilgi aktarımı amaçlıyorsun?
Çello eğitiminin temellerinde gam, egzersiz metotları ve etütler var. Yeni gelen bir öğrenciye bunların nasıl çalışılacağını göstermek uzun zaman alıyor. Bu derslerde her gün iki saat toplu olarak nasıl daha verimli biçimde bu temel eğitim malzemelerinden yararlanabileceklerini konuşuyor ve uyguluyoruz. Bu toplu derslerin en popüler kısmını aslında bireysel çalışma teknikleri oluşturuyor. Yani öğrenci tek başına odada çalışırken ne yaparsa daha az zamana daha çok iş sığdırır. Bu bizim alanın en değerli becerilerinden biri çünkü...
Toplu derslerde başka neler var?
Konser ya da sınavda heyecanı kontrol etme ile ilgili çalışmamız oluyor. Tartışma havasında gelişiyor bu kısım, öğrencilere sorular soruyorum ve tartışıyoruz. Biraz başarısızlık ya da başarı korkusu, değersizlik duyguları gibi psikolojimizi daha iyi tanımamıza yardımcı olacak bilgileri paylaşıyorum. Konser ya da sınavda harekete geçen eleştirici iç sesimizle baş etmek konularını tartışıyoruz. Daha teknik konulardan "deşifre" var. Başarılı biçimde deşifre yapabilmek için nasıl çalışabileceğimiz konusuna değiniyoruz. Son derste vakit kalırsa çellist olarak kariyer yapmakla ilgili tartışıyoruz. Orkestra giriş sınavları, yurt dışında eğitime devam etmek, Türkiye'de solist ya da oda müziği sanatçısı olmak gibi konulara da giriyoruz.
Ne zamanlar oluyor bu "Yoğun Hafta"lar?
Seçtiğim tarihler öğrencilerin sınavlarının bitiminden bir kaç hafta sonrası. İlgi çok olunca Şubat tatilinde bile yaptım. Katılım oldukça fazlaydı. Üstelik öğrenciler tam anlamı ile dört bir yandan geldiler. Trabzon, Diyarbakır, Sakarya, Malatya, Bursa, Ankara, İzmir, İstanbul'dan öğrencilerim oldu. Üç defadır üst üste katılanlar da var.
Bu kursları Klasik Keyifler Derneği'nin bir etkinliği olarak mı yapıyorsun?
Klasik Keyiflerin yıllardır Kapadokya'da sürdürdüğü oda müziği kamplarında biliyorsunuz hocalık yapıyorum. Onun dışında da bu kamplarda beraber çalışan çekirdek kadro ile pek çok oda müziği konseri veriyoruz. Ben Klasik Keyifler'in müzik yaşantımıza kazandırdıklarına inanan bir parçasıyım ve "Çello ile Tanışalım" , "Müzik Yeteneğini Keşfet" ve "Yoğunlaştırılmış Çello Haftası" başlıklı çalışmalarımı onların şemsiyesi altında yapıyorum. Bu yıl Çocuk Senfoni Orkestrası'nı kuran ve yürüten Eskişehir Tepebaşı Belediyesi bize mekân sağladı ve güzel bir jest yaptı, öğrencilerimizin neredeyse tümüne ücretsiz kalacak yer sağladı. Bu sayede katılımın maliyeti çok düştü ve durumu zayıf pek çok öğrenci yoğun haftaya katılabildi. Belediye başkanı Ahmet Ataç ve yardımcısı Melih Savaş'a bu destekleri için de teşekkür ediyoruz.
Bir daha ne zaman yoğunlaştıracaksın çello öğrencileri için bu yoğunlaştırılmış çalışmayı?
Eylül başı okullar açılmadan ya da Şubat tatilinde bir program yapacağız. O zamana kadar çocuk orkestrasının çellistleri de iyice gelişmiş olur, hep beraber yaparız..
Hem Tepebaşı Çocuk Senfoni Orkestrası, hem de çello eğitim çalışmaları için başarılar diliyorum.
Şefik KAHRAMANKAPTAN