Ülkede ayrıştırıcı, bölücü, ötekileştirici ortamın giderek körüklenmesiyle, müzik alanında tam akılların başlara gelmesi süreci başlar gibiyken, çoksesli-tek sesli, Batı-Türk ayrımcılığı genel ortamdan etkilenerek başkaldırmaya başladı. Bu yazıyı hazırlarken, seçim propagandası ortamında kavram kargaşası daha da körüklenmişti. Genel olarak kültür kavramı da istismar edilirken, neyse ki, meydanlarda henüz sıra müziğe gelmemişti!
Müzikteki ayrımcılık ne denli körüklenirse körüklensin, akl-ı selim sahibi akademisyenler, besteciler, icracılar var ve ayrıştırıcı ortamdan etkilenmeden bildikleri doğruları yaşama geçirmeye çalışıyorlar. Bu çabalardan birinin sonuçlarına Mayıs ayının sonunda Ankara'da tanıklık ettik. Hazırlık evresi bir yılı aşkın süren bir projeydi bu.
Yurtdışında Türkiye'den daha fazla tanınan, eserleri seslendirilen ve topluluklardan siparişler alan Bilkent Kompozisyon'un hocası Dr. Onur Türkmen'in, armudî kemençe çalıcısı Nermin Kaygusuz'la ortaklaşa geliştirdikleri proje, genç bestecilerin geleneksel makamları yeni müzik anlayışıyla yorumlayarak Türk ve Batı çalgıları için yeni eserler yazmasını ve bunların bir konserde icrasını içeriyordu. Projeyi oda müziği konserleriyle adını duyuran Erimtan Müzesi benimsemiş ve bir yıl öncesinden 2017-18 sezonunun kapanış konseri olarak açıklamıştı. Konserin başlığı da , bir yıl öncesinden “Makamın Çağdaş Yüzü” olarak saptanmıştı.
Onur Türkmen, Bilkent Kompozisyon'un değişik sınıflardaki öğrencileriyle MSSF Dekanı, besteci Tolga Yayalar ve hocalar Yiğit Aydın ile Ülkemin Akbaş'ın desteğiyle projenin besteleme bölümünü başlatırken, ortaya çıkacak eserleri seslendirecek topluluk çoktan belliydi. Türkmen ile kemençeci Nermin Kaygusuz’un 2000'den bu yana gelişen işbirlikleri içinde düşünülmüş, geleneksel unsurların çağdaş müzikte kullanımı konusunda bestecilere araştırma olanakları sunmayı amaçlayan bir yeni müzik topluluğuydu bu... nermin kaygusuz Ensemble adıyla 2017'de kurulmuş, kemençenin yanında miase bayramoğlu Örümlü (Ney), , Ali Başeğmezler (viyola), Gözde Yaşar'ın (viyolonsel) yer aldığı bir dörtlü... Besteler ortaya çıktıkça yaptıkları çalışmalarda bazı parçaların şefsiz çalınmasının zorluğunu yaşamışlar ve topluluğa Orhun Orhon da şef olarak katılmıştı.
Onur Türkmen, Engin Dağlık, Aslıhan Keçebaşoğlu, Arda Yurdusev ve Emre Eröz'ün eserleri, arada bir segâh taksim de olmak üzere, birbirine bağlı olarak seslendirilecek, “zaman” ve “an” kavramları etrafında makamların günümüz bakış açısıyla ele alınışı tınılara dökülecekti.
İki parçada, Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan bazı dizeler de kullanılmıştı. Nermin Kaygusuz'un Cüneyd Orhon kalıtı dört telli kemençesi kadar, berrak sesi de etkileyiciydi.
Besteciler, dört enstrümanın ses olanaklarını sonuna kadar zorlamış, onların hem tek tek, hem de birlikte algılanabilmelerini sağlayacak işler ortaya çıkarmışlardı. Geleneksel ögeleri ney, kemençe, viyola ve çello tınılarıyla “yeni müzik”le özgün biçimde buluşturan altı eserin dünya prömiyerleri, geleneksel makamlarla yeni müzik tekniklerinin bir arada yaşabilecekleri gibi, birbirleriyle dayanışarak ortaya evrensel anlamda dikkati çekecek sonuçlar çıkarabildiğini gösterdi.
MİKROTONAL PERDE, KLASİKTEN SONRA ELEKTRODA...
Bu anlamda bir başka örneği de gitarist akademisyen Tolgahan Çoğulu (d. 1978) veriyor. Klasik gitarla aksak ritmlerin, komalı seslerin nasıl seslendirilebileceği konusundaki uzun araştırmaları sonucu “mikrotonal gitar” projesini 2008'de yaşama geçirip uluslararası boyutta tanıtan Çoğulu'nun internet üzerinden izleyici ve esinlenicileri giderek artıyor.Çoğulu, “Microtonal” başlıklı yeni bir CD ve “Microtonal Guitar” başlıklı gitar metoduyla , bu konudaki katkılarının çıtasını hayli yükseltti. Çoğulu bakın ne diyor: “ En büyük hayallerimden birisi gerçekleşti, yıllardır uğraştığım mikrotonal gitarın en sonunda bir metodu oldu. İspanya'da İngilizce olarak Mojo Roots Music tarafından basılan kitabı sevgili Fernando Perez ile yazdık. Kitabın basılı kopyasını satın alanlar 10 tane perdeye de sahip oluyorlar ve bu perdeleri kullanarak Türkiye ve İran'ın geleneksel müziklerini gitarlarında çalabiliyorlar.”
CD ise mikrotonal gitarla hangi çalgılarla birlikte nelerin nasıl seslendirilebileceğine güzel bir örnek. Tolgahan Çoğulu'nun dördüncü stüdyo çalışması. Beste ve icra anlamında ortak çalıştığı müzisyenlere göz attığımızda, hep alanlarında usta isimlerle karşılayışoruz: Ali Kazım Akdağ (Bağlama), Baha Yetkin (Ud), besteciler Ara Dinkjian, Celil Refik Kaya, Mehmet Ali Sanlıkol ve İlke Şen, düzenlemeciler Safa Yeprem ve Oğuz Usman.
CD'yi dinlerken “King Gizzard and the Lizard Wizard” imzalı iki parça dikkatimi çekti. Özellikle “Sleep Drifter” başlıklı parçaları mis gibi Anadolu kokuyor, hâttâ biraz da Aşık Veysel çağrıştırıyordu. Meraklanıp Tolgahan'a sorduğumda imzanın Avustralyalı bir rock grubuna ait olduğunu öğrendim. İlginç hikâyeyi Tolgahan şöyle anlattı:
“2017’nin başında YouTube’daki takipçilerim bana heyecanla mesajlar yolladılar. KGLW diye Avustralyalı bir grup elektro ve bas mikrotonal gitarlar kullanarak Uçan Mikrotonal Muz adında bir albüm yapmış. Sleep Drifter şarkısını dinleyince şok oldum. Benim yıllardır çaldığım Aşık Veysel’in Kara Toprak eserinden ilham almış Hüseyni makamında bir beste. Ben de oturup bir karşılaştırma videosu yaptım. Kara Toprak böyle, Sleep Drifter şöyle diye. Bu bir anda grup fan’ları tarafından çok izlendi ve grubun vokalisti ve gitaristi Stu’dan email geldi. Meğerse benim mikrotonal gitar videolarını çok izlemişler, tüm gitarları benim videomda anlattığım Ricardo Moyano’nun akort sistemine gore yapıp perdeleri yerleştirmişler. Beni Londra’daki konserlerine davet ettiler. Çok ilginçti, 5000 kişi grubun çıkmasını bekliyor ve bir saat boyunca salonda Erkin Koray, Moğollar, Selda Bağcan çalıyordu. Zaten albümleri bence tam bir Anadolu Rock albümüydü. Neyse sonra arkadaş olduk, İstanbul’da iki gün buluştuk, gezdik. Bende albümlerini çok sevdiğimden, kendi albümümde iki eserlerinin düzenlemesini çaldım.”
Çoğulu'nun çabaları, giderek uluslararası alanda yankı buluyor ve rağbet görüyor. Doğrudan mikrotonal olarak hazırlanan el yapımı gitar sayısı da giderek artıyor. Üstelik elektro mikrotonal da özgün olarak, İstanbul'daki Arnavut asıllı luthiye Briken Aliu tarafından yapılıyor. “Birini Amerika, diğerini Kuveyt'e yolladık” diyen Tolgahan Çoğulu, Kuveyt'e gidenin öyküsünü de şöyle anlatıyor:
“ Boston'daki Berklee College'da konser verdiğim zaman beni izleyen arasında Yousif Yaseen adlı Kuveytli bir öğrenci vardı. Konserden sonra bana Arapça makamsal caz türünde diyebileceğimiz eserlerini çalıp söyledi. Benim gitarımdan çok etkilendiğini belirtip sipariş verdi. Geçen ay biten gitar ile üç tanede ben kayıt yaptım, bayağı ilgi gördü.”
“Yok bunlar ufak tefek şeyler, hani bizim erken Cumhuriyet dönemi bestecilerinin büyük işleri?” diye soran olursa, bu sezon ABD'nin seçkin salonu Carnegie Hall'de The Orchestra Now taraından Adnan Saygun'un 4. Senfoni'sinin, Almanya Frankfurt'ta Brandenburg Devlet Senfoni Orkestrası'nca bestecimizin 1957'de yazdığı Ayin Raksı'nın seslendirildiğini, Ayin Raksı'nın önümüzdeki sezon Amerika'da Ricmond Senfoni'nin programında yer aldığını belirtelim.
Müzikteki ayrımcılık ne denli körüklenirse körüklensin, akl-ı selim sahibi akademisyenler, besteciler, icracılar var ve ayrıştırıcı ortamdan etkilenmeden bildikleri doğruları yaşama geçirmeye çalışıyorlar. Bu çabalardan birinin sonuçlarına Mayıs ayının sonunda Ankara'da tanıklık ettik. Hazırlık evresi bir yılı aşkın süren bir projeydi bu.
Yurtdışında Türkiye'den daha fazla tanınan, eserleri seslendirilen ve topluluklardan siparişler alan Bilkent Kompozisyon'un hocası Dr. Onur Türkmen'in, armudî kemençe çalıcısı Nermin Kaygusuz'la ortaklaşa geliştirdikleri proje, genç bestecilerin geleneksel makamları yeni müzik anlayışıyla yorumlayarak Türk ve Batı çalgıları için yeni eserler yazmasını ve bunların bir konserde icrasını içeriyordu. Projeyi oda müziği konserleriyle adını duyuran Erimtan Müzesi benimsemiş ve bir yıl öncesinden 2017-18 sezonunun kapanış konseri olarak açıklamıştı. Konserin başlığı da , bir yıl öncesinden “Makamın Çağdaş Yüzü” olarak saptanmıştı.
Onur Türkmen, Bilkent Kompozisyon'un değişik sınıflardaki öğrencileriyle MSSF Dekanı, besteci Tolga Yayalar ve hocalar Yiğit Aydın ile Ülkemin Akbaş'ın desteğiyle projenin besteleme bölümünü başlatırken, ortaya çıkacak eserleri seslendirecek topluluk çoktan belliydi. Türkmen ile kemençeci Nermin Kaygusuz’un 2000'den bu yana gelişen işbirlikleri içinde düşünülmüş, geleneksel unsurların çağdaş müzikte kullanımı konusunda bestecilere araştırma olanakları sunmayı amaçlayan bir yeni müzik topluluğuydu bu... nermin kaygusuz Ensemble adıyla 2017'de kurulmuş, kemençenin yanında miase bayramoğlu Örümlü (Ney), , Ali Başeğmezler (viyola), Gözde Yaşar'ın (viyolonsel) yer aldığı bir dörtlü... Besteler ortaya çıktıkça yaptıkları çalışmalarda bazı parçaların şefsiz çalınmasının zorluğunu yaşamışlar ve topluluğa Orhun Orhon da şef olarak katılmıştı.
Onur Türkmen, Engin Dağlık, Aslıhan Keçebaşoğlu, Arda Yurdusev ve Emre Eröz'ün eserleri, arada bir segâh taksim de olmak üzere, birbirine bağlı olarak seslendirilecek, “zaman” ve “an” kavramları etrafında makamların günümüz bakış açısıyla ele alınışı tınılara dökülecekti.
İki parçada, Ahmet Haşim ve Ahmet Hamdi Tanpınar'dan bazı dizeler de kullanılmıştı. Nermin Kaygusuz'un Cüneyd Orhon kalıtı dört telli kemençesi kadar, berrak sesi de etkileyiciydi.
Besteciler, dört enstrümanın ses olanaklarını sonuna kadar zorlamış, onların hem tek tek, hem de birlikte algılanabilmelerini sağlayacak işler ortaya çıkarmışlardı. Geleneksel ögeleri ney, kemençe, viyola ve çello tınılarıyla “yeni müzik”le özgün biçimde buluşturan altı eserin dünya prömiyerleri, geleneksel makamlarla yeni müzik tekniklerinin bir arada yaşabilecekleri gibi, birbirleriyle dayanışarak ortaya evrensel anlamda dikkati çekecek sonuçlar çıkarabildiğini gösterdi.
MİKROTONAL PERDE, KLASİKTEN SONRA ELEKTRODA...
Bu anlamda bir başka örneği de gitarist akademisyen Tolgahan Çoğulu (d. 1978) veriyor. Klasik gitarla aksak ritmlerin, komalı seslerin nasıl seslendirilebileceği konusundaki uzun araştırmaları sonucu “mikrotonal gitar” projesini 2008'de yaşama geçirip uluslararası boyutta tanıtan Çoğulu'nun internet üzerinden izleyici ve esinlenicileri giderek artıyor.Çoğulu, “Microtonal” başlıklı yeni bir CD ve “Microtonal Guitar” başlıklı gitar metoduyla , bu konudaki katkılarının çıtasını hayli yükseltti. Çoğulu bakın ne diyor: “ En büyük hayallerimden birisi gerçekleşti, yıllardır uğraştığım mikrotonal gitarın en sonunda bir metodu oldu. İspanya'da İngilizce olarak Mojo Roots Music tarafından basılan kitabı sevgili Fernando Perez ile yazdık. Kitabın basılı kopyasını satın alanlar 10 tane perdeye de sahip oluyorlar ve bu perdeleri kullanarak Türkiye ve İran'ın geleneksel müziklerini gitarlarında çalabiliyorlar.”
CD ise mikrotonal gitarla hangi çalgılarla birlikte nelerin nasıl seslendirilebileceğine güzel bir örnek. Tolgahan Çoğulu'nun dördüncü stüdyo çalışması. Beste ve icra anlamında ortak çalıştığı müzisyenlere göz attığımızda, hep alanlarında usta isimlerle karşılayışoruz: Ali Kazım Akdağ (Bağlama), Baha Yetkin (Ud), besteciler Ara Dinkjian, Celil Refik Kaya, Mehmet Ali Sanlıkol ve İlke Şen, düzenlemeciler Safa Yeprem ve Oğuz Usman.
CD'yi dinlerken “King Gizzard and the Lizard Wizard” imzalı iki parça dikkatimi çekti. Özellikle “Sleep Drifter” başlıklı parçaları mis gibi Anadolu kokuyor, hâttâ biraz da Aşık Veysel çağrıştırıyordu. Meraklanıp Tolgahan'a sorduğumda imzanın Avustralyalı bir rock grubuna ait olduğunu öğrendim. İlginç hikâyeyi Tolgahan şöyle anlattı:
“2017’nin başında YouTube’daki takipçilerim bana heyecanla mesajlar yolladılar. KGLW diye Avustralyalı bir grup elektro ve bas mikrotonal gitarlar kullanarak Uçan Mikrotonal Muz adında bir albüm yapmış. Sleep Drifter şarkısını dinleyince şok oldum. Benim yıllardır çaldığım Aşık Veysel’in Kara Toprak eserinden ilham almış Hüseyni makamında bir beste. Ben de oturup bir karşılaştırma videosu yaptım. Kara Toprak böyle, Sleep Drifter şöyle diye. Bu bir anda grup fan’ları tarafından çok izlendi ve grubun vokalisti ve gitaristi Stu’dan email geldi. Meğerse benim mikrotonal gitar videolarını çok izlemişler, tüm gitarları benim videomda anlattığım Ricardo Moyano’nun akort sistemine gore yapıp perdeleri yerleştirmişler. Beni Londra’daki konserlerine davet ettiler. Çok ilginçti, 5000 kişi grubun çıkmasını bekliyor ve bir saat boyunca salonda Erkin Koray, Moğollar, Selda Bağcan çalıyordu. Zaten albümleri bence tam bir Anadolu Rock albümüydü. Neyse sonra arkadaş olduk, İstanbul’da iki gün buluştuk, gezdik. Bende albümlerini çok sevdiğimden, kendi albümümde iki eserlerinin düzenlemesini çaldım.”
Çoğulu'nun çabaları, giderek uluslararası alanda yankı buluyor ve rağbet görüyor. Doğrudan mikrotonal olarak hazırlanan el yapımı gitar sayısı da giderek artıyor. Üstelik elektro mikrotonal da özgün olarak, İstanbul'daki Arnavut asıllı luthiye Briken Aliu tarafından yapılıyor. “Birini Amerika, diğerini Kuveyt'e yolladık” diyen Tolgahan Çoğulu, Kuveyt'e gidenin öyküsünü de şöyle anlatıyor:
“ Boston'daki Berklee College'da konser verdiğim zaman beni izleyen arasında Yousif Yaseen adlı Kuveytli bir öğrenci vardı. Konserden sonra bana Arapça makamsal caz türünde diyebileceğimiz eserlerini çalıp söyledi. Benim gitarımdan çok etkilendiğini belirtip sipariş verdi. Geçen ay biten gitar ile üç tanede ben kayıt yaptım, bayağı ilgi gördü.”
***
Yıllardır “yerelden evrensele” ve “evrenselleşme”nin sloganlaştığı müzik alanında, yukardaki iki örnek olay, günümüzün sanal kanallarının da yardımıyla bu kavramlara yeni anlamlar yüklüyor.“Yok bunlar ufak tefek şeyler, hani bizim erken Cumhuriyet dönemi bestecilerinin büyük işleri?” diye soran olursa, bu sezon ABD'nin seçkin salonu Carnegie Hall'de The Orchestra Now taraından Adnan Saygun'un 4. Senfoni'sinin, Almanya Frankfurt'ta Brandenburg Devlet Senfoni Orkestrası'nca bestecimizin 1957'de yazdığı Ayin Raksı'nın seslendirildiğini, Ayin Raksı'nın önümüzdeki sezon Amerika'da Ricmond Senfoni'nin programında yer aldığını belirtelim.
Bu yazı Andante dergisinin Temmuz 2018 sayısında
Başkentten Yansımalar sayfasında yayımlanmıştır.