Anadolu’nun binlerce yıllık farklı kültürleri barındırma özelliği, müziğe de yansımış durumdadır. Anadolu halk ezgileri farklı enstrümanları anavatanına bakmadan sarıp sarmalamaktadır.
Bu söyleşimizde bu renklerden çok güzel bir tanesine konuk olacağız ; gitar ve Anadolu halk ezgileri... Bize bu güzel ezgileri sunanlardan biri olan Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Gitar Sanat Dalı Başkanı Yrd. Doç. Mehmet Özkanoğlu ile söyleştik.
Sizi kısaca tanıyacak olursak, kimdir Mehmet Özkanoğlu?
1979 Adana doğumluyum. 12-13 yaşlarında abim Utku Özkanoğlu’nun öğretmenliğinde klasik gitara başladım. Gitar çalmak kısa süre içinde hayatımın önemli bir parçası haline geldi. Bilkent’in Müzik Hazırlık Okulu’nu tam burslu olarak kazandım ve liseyi bu okulda tamamladım. Liseden sonra Almanya Köln Müzik Akademisi’nin sınavlarına girdim ve Arjantin asıllı ünlü gitar virtüözü Roberto Aussel’in öğrencisi oldum. Almanya’dan döndükten sonra bir süre İstanbul’da yaşadım, gitar dersi verdim, sonra tekrar Bilkent Üniversitesi’nde “Sanatta Yeterlilik” programını tamamladım. Halen Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda klasik gitar öğretim üyesi olarak çalışıyorum. Türkiye’de gitar için besteler ve düzenlemeler yapmış müzikal ifade anlamında kendime yakın bulduğum bestecilerin eserlerini ve kendi yapmaya çalıştığım halk müziği düzenlemelerini seslendiriyorum.
Çeşitli yarışmalarda dereceleriniz olduğunu biliyorum. Bunlardan bahsedebilir misiniz?
Almanya’da okuduğum dönemlerde yarışmalara girmeye başladım. Bir kaç tane ödül aldım. Almanya’da ‘Gevelsberg Gitar Yarışması’nda bir mansiyon ödülü aldım. Türkiye’de 2003’te Yıldız Teknik Üniversitesi’nin, 2008’de Malatya İnönü Üniversitesi’nin düzenlediği gitar yarışmalarında ödüller aldım. Yarışmalar aslında sanat için, müzik için çok önemsediğim şeyler değil. Yarışmalar sadece diploma gibi işlevsel bir belge niteliğinde benim için, onun ötesinde müziğin yarıştırılabilir bir şey olduğunu düşünmüyorum. Hatta yarıştırıldığında da ortaya çok fazla müzik çıktığını düşünmüyorum. Ama bu günümüz şartlarında biraz da tutunabilmek için gerekli olan bir şey.
Anadolu halk ezgilerinin batı sazları ile seslendirilmesi konusundaki görüşleriniz nelerdir?
Halk müziği aslında kırsalın, köyün koşullarında ortaya çıkan bir müziktir. Sadece batı sazları ile seslendirilmesi değil halk müziğinin yeniden üretimini de gözden geçirmek gerek. Biz kendine özgü olan bir şeyi alıp kentlerde, metropollerde bağlamayla, gitarla ya da piyano ile seslendirdiğimizde aslında onun özgünlüğünü bozmuş oluyoruz. Bunun üzerine bir de her türlü üretime sızan piyasa aklı eklendiğinde ortaya çıkan şeyi tartışmak gerekir. Genel olarak halk müziği enstrümanları ile ya da batı sazları ile çalarken halk müziğinde özgün olana olabildiğince yaklaşmak, onu hissetmek gerektiğini ve bunun üzerine icra ya da üretim yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Bir örnek verebilir misiniz?
Uç bir örnek verecek olursak; diyelim ki bir Avrupalı ya da bir Amerikalı buraya gelip o ezgileri seslendirdiğinde, üzerine ciddi bir uğraş vermediyse o ritmi, etkiyi ya da tavırları yakalayamayız. Aslında bu bizim için de geçerli. Batı sazları ile icra yaptığınızda halk müziğinin etkisini olabildiğince yaşatmak gerekiyor. Böyle olmadığında ortaya halk müziğine tepeden bakan düzenleme ve icralar çıkıyor. Düzenleme yaparken o etkiye yaklaşmak ve gerçek sanatta her zaman olduğu gibi kişisel duruşu ve tavrı da eklemek gerektiğini düşünüyorum.
Anadolu halk ezgilerini gitar için düzenlediniz. Yurtdışında okuduğunuz dönemlerde bu tarz düzenlemelere yabancıların bakış açısı nasıldı?
Tanımadığınız bir kültürle karşılaştığınızda onu anlamayabilirsiniz. Dışarıdan bakıldığında bütün Çinliler aynı görünür. Bir bilgiyi ya da kültürü algılayabilmek için o kültürel yapıyı biraz anlamanız, o yapının içine girmeniz, temas etmeniz gerekiyor. Avrupa’da akademik olarak klasik müzikle uğraşanlar Anadolu halk müziğinin güzelliklerini fark edemeyebilir. Genel olarak kişinin estetik algısının açık olması gerek güzel olanı anlayabilmesi için. Bir de sadece bu coğrafya için değil bütün doğuya karşı oryantalist bir tavır olduğunu gözlemledim. Bu tavır günümüzde çoğumuzun içine düştüğü bir tuzak aslında, biz de batıdan icazet almadan bir türlü neyin doğru ve güzel olduğuna karar veremiyoruz. Batıya tekrar dönersek ilk dinleyişte Anadolu halk müziğini çok seven insanlar da vardır mutlaka. Bütün Çinlilerin aynı olmayışı gibi bütün Avrupalılar da bu konuda bir değiller.
Türkiye’de klasik gitarla ilgilenenlere neler önerirsiniz?
İnsanlar yetenekleri ve hayal güçleri oranında bir şeyler üretebilir. Tabi ki o alanda verdiğiniz emek de çok önemli. Bir enstrüman icracısı, virtüozu olabilmek için gereken şey yıllarca hiç bıkıp usanmadan disiplinli bir şekilde çalışmak, bunun için Türkiye’de iyi-kötü bir çok konservatuvar var. Ama üretimin daha doğrudan yapıldığı besteleme ya da düzenleme yapma gibi alanlarda olabildiğince popülizmden ve dogmatizmden uzak durmak gerekiyor bence. Bunun için illa ki bir konservatuvarda bestecilik ya da bölüm okumanın gerekmediğini düşünüyorum. Hayatımda dinlediğim, çaldığım en güzel bestelerin bir kısmı akademik bir eğitim almamış kişiler tarafından bestelenmiştir.
Mehmet Günay ESER