Söz uçar, olaylar unutulur ama yazı, hele kitap haline gelmişse kalıcıdır. Sadece günümüzdeki etkinliğiyle bilip tanıdığınız kurumların nasıl oluştuğu, hangi evrelerden geçtiği tarihe ancak bu kitaplar, yazılar sayesinde geçer. Araştırmacılar, bu kitaplar sayesinde hazırladıkları, makalelelere, tezlere kaynak bulurlar.
Bu işlevi hakkıyla yerine getirecek bir kitap, piyanist, eğitimci ama daha çok yöneticilik özelliğiyle öne çıkmış Ersin Onay tarafından “Topraktan Sahneye /Anadoluda Senfonik Yolculuk” başlığıyla Sun Yayınevi'nce yayımlandı. Kitabı önce Besteciler-Orkestra Şefleri ve Müzikologlar Birliği-BESOM'un genel kurul toplantısında, değerli bestecimiz Muammer Sun'un elinde gördüm. Belli ki, “fırından yeni çıkmış” bu yayını çok önemsiyor, hele günümüz ortamında mutlaka okunması gerektiğine inanıyordu. Matbaadan yeni çıkmış kitabı, birkaç gün sonra evofisin girişindeki büyük saksının üzerinde, adıma yazılı bir zarf içinde buldum. Naif bir kişiğe sahip olan değerli dost Ersin Onay, her zamanki zerafetiyle “rahatsız etmekten çekinerek”, kitabı zarf içinde bırakmış, bizi de hiç değilse bir kahve içimi süresince yüzyüze görüşme fırsatından mahrum etmişti.
Kitabın kapağındaki fotoğraf anılarımı canlandırdı. Onay, bugünkü MSSF'nin temelinin önünde görünüyordu genç haliyle... Önce mektubu, sonra kitabı okudum. Ersin Onay, kitabı niye hazırladığını ve içeriğini öyle duru bir anlatımla mektupte kaleme aldığını, kitabı tamamlayınca daha iyi anladım.
KENDİ KALEMİNDEN İÇERİK
Bakın, ikimize özel kısımları hariç, neler diyor du mektubunda:
“Bundan 30 yıl önce Ankara’nın bozkırında beş öğrenciyle kurulan bir Müzik Fakültesi’nin; kuruluş ve gelişim öyküsünü anlatmak istedim.
Nasıl tasarlanıp, nasıl kurulup geliştiğini; yarattığı yeni bir dünya modelini, özgün bir yapılanmayı… Kuruluş ve eylem planını… Kendisini yükümlü kıldığı görevleri… Bu görevleri eğitim ve toplumsal sorumluluk alanları bağlamında nasıl harmanlayıp hayata geçirdiğini öykülemek istedim.
10 yıl gibi kısa bir zaman diliminde nasıl bir gelişme sağlandı… Bir müzik ve sahne sanatları fakültesi oluşumunu aşarak neden öncelikle bir sanat merkezi olmayı hedefledi… Bunu başarabildi mi? Başardıysa bunun sonuçları eğitime ve topluma nasıl yansıdı?
Her birinin diğerini var ettiği sanat-eğitim uygulamaları ve bunların yarattığı yeni oluşumlar, verimler, ürünler neydi?
Niçin “Geleceğin sanatçısı ve sanatçının geleceği” bir arada tek ve ana hedef olarak seçildi?
Kadrolaşma ilkesi neydi? Hem uluslararası normlarda bir eğitim düzenini hem de aynı düzeyde orkestralar gibi sanat topluluklarını, esasen her birini oluşturmanın zorlukları varken, nasıl tek bir kadroyla hayata geçirebildi? Bu yaklaşımın dünyada örneği var mıydı? Böylesi bir uygulamaya temel olan fikir nasıl doğdu. Kazanımları neydi?
Daima ve her aşamada toplumla bütünleşik olmayı, toplumsal projeler üretip uygulamayı ne gibi düşüncelerle görev kıldı kendisine?
Giderek, kendi toprağında ürünlenen değer saydığı verimlerini, kendi mekânından, yurt yüzeyi olarak benimsediği sahneye nasıl ve hangi düşüncelerle taşıdı?
Bütün bunlar ne gibi sonuçlar getirdi… Nasıl karşılandı… Toplumda karşılık buldu mu?
Topraktan Sahneye, Anadolu’ya Senfonik Yolculuk, bu paylaşım öyküsü; kurumsal-kişisel, kimlerin yürekten sevgisi, inancı, katılım-katkı ve desteğiyle gelişti? Paydaşları kimlerdi? Kimler el verdi; genç soluklu Bilkent Uluslararası Müzik Yaz Okulu ve Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası’yla başlayan, profesyonel katmanlara ulaşan bu yolculuğa…
Ve: O yıllarda öğrenci iken bugün; sanat yaşamımıza ve uluslararası sanat dünyasına güç veren; dünya sanat ortamının eşit hak ve koşullardaki paydaşları, bini aşan mezun sanatçı…
Hepsi ve diğerleri bu çalışmanın itici gücü oldu. Bunu yapmayı bir borç hissettim… Eğitim-sanat-toplum ilişkisinde, olumlu-olumsuz görüşler ayrımı gözetmeden içtenlikle, belgesel bir anlatımla sunmaya çalıştım.”
TAM BİR BELGESEL, ÖNEMLİ BİR KAYNAK
Aynen anlattığı gibi Onay'ın... Tam bir belgesel...Giriş bölümünde kendine ait, ADK'dan ayrılıp Bilkent'e geçişiyle ilgili anı ve duyguları var. Kitap fotoğraflarla desteklenmiş. Onay bilkent mssf Dekanlık görevinden ayrıldığı 1999'a kadar getirmiş seçkisini. Kitabın sonunda Bilkent MSSF'nden müzik ve tiyatro bölümlerinden 2016'ya kadar lisans, yüksek lisans ve sanatta yeterlilik bağlamında mezunların listesi ile tam ve yarı zamanlı akademik kadronun listesi de var.
İncelediğimde, gelenleri, gidenleri, günümüzde halen akademik kadroda ve orkestrada bulunanları anımsadım, kulaklarını çınlattım.
Bilkent Üniversitesi ile MSSF ve BSO'yu gönümüzde yönetenler, mercek altına alınan belgeleri günümüzde incelediklerinde, bilmedikleri, üzerinde düşünmedikleri bazı ayrıntılarla karşılaşabilir.
Örneğin yıllara göre mezun listeleri incelendiğinde dikkati çeken, önce giderek yükselen, sonra inişe geçen mezun sayısı, Bilkent MSSF'nin geleceği açısından üzerinde düşünülmeye değer bir durum.
Bu öyle bir kitap ki, Rektörlük belli bir sayıda satın alarak, halen MSSF ve bso bünyesinde bulunanlara birer tane armağan etmeli.
Onay'a bu hizmeti, katkısı için, Sun Yayınevi'ne de kitabı yayımladığı için gönülden teşekkürler...
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
9 Nisan 2017
16.5 x 24 cm, 348 sayfa, 24 TL, İnternette çeşitli kitap sitelerinde mevcut.
Sun Yayınevi -Telefonla sipariş : (0312) 222 55 62 Faks: (0312) 222 55 64 [email protected]
(Toplu alımlarda indirim yapılıyor)