Teke yarımadasının en ucunda, Likya uygarlığının kalıtı Kaş ilçe merkezinde, yıllarca yaz aylarında klasik müzik etkinlikleri düzenlemek için bazı denemeler yapıldı ancak hiçbiri süreklilik kazanamadı. Çünkü yeterli kaynak ve destek bulunamadı, zamanlama da iyi yapılamadı. Girişimciler genellikle İstanbul kökenliydi.
Bu kez, Kaş'ın yerleşikleri girişimin başındaydı, amaç ticaret değil, halka hizmet ve müziğin tanıtımıydı. Kaş Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanı Dr. Munise Ozan ve arkadaşları ile iki yıldır Kaş'ta müzik öğretmenliği yapan çellist Zümrüt Kaçar işin başını çekti. Katılımcı sanatçıların seçimini festivalin sanat yönetmenliğini yapan tanınmış orkestra şeflerimizden Prof. Burak Tüzün üstlendi.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Kaş Belediye Başkanı Mutlu Ulutaş ve Kaş Kaymakamı Ulaş Akhan desteklerini verince, festival hayal olmaktan çıktı. Kaş esnafından bazı aynî katkılar geldi. Sanatçıları konuk etmeyi de, yılın büyük bölümünü Kaş'ta geçiren ve bir konukevleri bulunan Beyhan-Eino Tubin çifti üstlendi. Festival de, zaten Eston besteci Eduard Tubin'in anısına adanmıştı.
Açılışta sunumu Zümrüt Kaçar yaptı ve bir dernek mensubu tarafından İngilizce'ye çevrildi. Dinleyicinin en az yarısını Kaş'ta yerleşik ya da ziyaretci İngilizler oluşturuyordu. Açılışta iki farklı program vardı. Önce, Halit Turgay'ın kurduğu, kendisinin flüt, Lililan Tonella Tüzün'ün piyano ve Münif Akalın'ın çello ile yeraldığı Apollon Trio sahnedeydi. Halit Turgay'ın dört yıl üniversite konservatuvarında çalıştığı dönemde bestelediği Mersin esinli parçalar seslendirildi.
Önce flüt ve piyano için Eshab-I Keyf, Cennet ve Cehennem, Pozcu – Çarşı, Şehvani başlıklı bölümlerden oluşan Mersin Suiti, ardından bir geçiş olarak Piazzola'dan Oblivion, sonrasın da gene Turgay'ın Akdeniz , Halikarnas ve Üç Güzeller başlıklı trioları geldi.
On dakikalık kısa bir aradan sonra bu kez günümüzün iyi piyanistlerinden Cem Babacan sahneye geldi. Tubin'in prelüdlerinden beşini Franz Liszt'in etüdleri izledi. Bestecinin Orman Sesleri ve 6. Macar Rapsodisi'nden sonra Babacan programını Rus besteci Mussorsgky'nin Bir Sergiden Tablolar'ıyla tamamladı.
Festivalin alkışı boldu. Sanatçılar seslendirdikleri eserler hakkında önceden bilgi vermiş, dinleyicinin sempatisini kazanmışlardı. Dinleyici zaten konser boyunca birkaç kez değişime uğradı. Işığı gören, sesi duyan geliyordu, sıkılanlar da gidiyordu! Geleni gideni katarsak üç gece toplamda yaklaşık 5000 kişinin dinlediğini düşünebiliriz.
Aslında dernek gerekli önlemi almıştı. Başlangıçta çıkışların amfitiyatronun en üstündeki çıkıştan yapılması, çocuklara hakim olunması gerektiği anons edildi ama, tutmadı! Zaten 7'den 70'e değil çok daha ötesi vardı, eşiktekiler, beşiktekiler de konserdeydi. Çocukluğumun Kadıköy'deki açıkhava sinemalarını anımsadım ama burada “Haniya gazoz-frigo buzz” eksikti doğal olarak! Dernek görevlileri sesi duyup yeni gelenleri girişte tutup parça aralarında içeri almayı denediler, kısmen de başarılı oldular.
İkinci gecenin sanatçısı piyanist Kenan Tatlıcı'ydı. Bu mehtaplı gecede size Beethoven'in Ay Işığı sonatını çalayım diyerek oturdu piyanonun başına… Güzelim dolunay, parçalı bulutların arasından bir görünüp, bir kayboluyordu. Tatlıcı'nın notalarını, açılışın piyanisti Cem Babacan çevirdi. Rüzgârın ara sıra azizliklerine karşı mandallı önlem aldı. Tubin'den başka beş prelüdü de Tatlıcı seslendirdi. Ardından Cesar Frank'tan Prelüd-Füg ve Varyasyon'u çalan Tatlıcı, resitalini C. Debussy'den Estampes ile tamamladı. İlgi, giriş-çıkışlar, dinleyici sayısı ilk geceden farklı değildi.
Festivalin son gecesi bu kez tanınmış piyanistlerimizden Başar Can Kıvrak sahnedeydi. O da, Eylül mehtabına uygun düşecek Chopin'den iki ballade ile başladı. Ama mehtap yoktu ve hava her an yağabilecek kıvamdaydı. Zaten öğleden sonra yağmur geçişleri olmuştu, amfitiyatroya gittiğimizde basamak taşları daha kurumamıştı. Bu hava koşuluna karşın, gene dinleyici vardı, Aylin Özmenek, Oya Kahraman gibi pek çok kişi de şemsiyeyle gelerek önlem almıştı. Çadırın altına sığınanlar arasında, konsere iki küçük kızıyla gelmiş olan Kaş Kaymakamı Ulaş Akhan da vardı.
Kıvrak, Tubin'den beş farklı prelüdü seslendirirken, önce damlalar düşmeye başladı, ardından müthiş bir sağanak indirdi. Festival komitesi, neyseki tüm gün piyanoyu güneş ve olası yağıştan koruyan çadırı konser için kaldırmamıştı. Amfitiyatrodakilerin bir kısma dışarı kaçışırken, bir kısmı da çadırın altına piyanonun etrafına sığındı. Başar Can, herhalde verdiği konserlerde dinleyiciyle hiç bu denli samimi, içiçe olmamıştı! Yaklaşık 10 dakika süren sağanak dindiğinde önce çadırın üzerine biriken sular boşaltıldı, kalan dinleyici yerlerine dönerken, yenileri de amfitiyatroya giriş yapıyordu. Başar Can, Tubin prelüdlerini, Eino Tubin de çekimlerini salimen tamamladı. Tam bu sırada da Eylül mehtabı bulutların arasından kendini gösterdi. Rahmaninov'dan dört prelüdle konseri tamamladığında dinleyiciden müthiş alkış aldı Başar Can, birkaç kez yeniden selamlamaya davet edildi. Plaketini Kaymakam Akhan'ın elinden aldı. Kaymakam içten bir insan, “Biz fazla bir şey yapamadık ama Derneği bu festivali başarıyla düzenledikleri için kutluyorum” demesi, gelecek yıl için umutlandırıcıydı. Başar Can'a plaketini de Kaymakam sundu. Kaş Turizm ve Tanıtma Derneği Başkanı Dr. Munise Ozan da açılış ve kapanışta yaptığı iki konuşmada on yıllık hayallerini yaşama geçirdiklerini belirterek, özellikle bu festivalin çıkışını başlatmak için kaşe almadan özveriyle gelen sanatçılara, onları konukevlerinde ağırlayan Beyhan-Eino Tubin çiftine, Antalya ve Kaş Belediyelerine teşekkürlerini vurguladı. Derneğin aslında en hayırlı işi, Kaş'ın betonlaşmasını önlemek için verdikleri ve şu ana kadar başarıyla götürdükleri hukuk mücadelesi.
Kaş Klasik Müzik Festivali'nin dikkati çeken özelliği Sanat Yönetmeni Prof. Burak Tüzün ile piyanistler Cem Babacan, Kenan Tatlıcı, Başar Can Kıvrak ve Lilian Tonella Tüzün'ün Moskova Çaykovski Devlet Konservatuvarı mezunu olmalarıydı. Aslında parça açıklamalarını Türkçe'den sonra Rusça da yapabilirlerdi çünkü dinleyiciler arasındaki yabancılarda İngilizlerden sonra çoğunluk Ruslardaydı.
Dernek, bu etkinliği “Kaş klasik Müzik Festivali” olarak duyurdu. Başına 1 rakamı eklenmemişti. Herhalde, “Burası Türkiye ne olur, ne olmaz” diye düşünmüş olmalıydılar. Ama bu numarası konulmamış ilk festival, sanırım ikincisi için itici güç olacak bir zeminin varlığını gösterdi.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
Bu yazı ANDANTE dergisinin Ekim 2019 sayısında yayımlanmıştır.