Klasik müzik alanında, kaliteli bir çalgıcı olmak için iyi bir eğitim aldıktan sonra, gönlünün götürdüğü yere yönelen nice müzisyen vardır. Ya hem klasik icracılığı, zevk aldıkları diğer türle birlikte yürütürler, ya da klasiği bir yana bırakıp seçtikleri türde ilerlemeye koyulurlar. Eren Coşkuner, gönlünün götürdüğü yere gidenlere güzel bir örnek. Lisans diplomasını İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü Flüt Sanat Dalında Halit Turgay'ın sınıfından alan, kabul edildiği Köln Müzik Yüksek Okulu'nda tanınmış flütist ve eğitmen Prof. Robert Winn ile solistlik çalışması yapan Eren Coşkuner, Türkiye'ye döndükten sonra flütteki entonasyon sorunlarını tez konusu alarak yüksek lisansını tamamlamış bir müzisyen. Pek çok senfonik orkestrada çaldıktan sonra, şimdi onu caz festivallerinde ve kulüplerinde görebiliyoruz. Çünkü yüreğinin götürdüğü yer orası.
Eren Coşkuner, ikinci albümü "Respective"i Esen Müzik etiketi altında yayımladı. 2018 Eylülünde elime ulaşan albümü yeni dinleyebildim.
Dünyada pek çok müzik türü, geleneksel çizgisi üzerinden yeni tekniklerle ve tarzlarla zenginleşerek evriliyor. Coşkuner de, “flütün caz dünyasındaki yerini sağlamlaştırma” iddiası içeren çalışmalarında bu kez, bestelerini solo flütü bir fusion caz kozası içinde sunma yoluna gitmiş. Bunun için de Amerika'da caz dünyasında deneyimli ve tanınmış müzisyenlerle çalışmış. Seçtiği enstrümanlar gitar, klavye çeşitleri, bas ve bateri... Bir parçasında saksofon da kullanmış. Eren Coşkuner'in değişik tonlardaki flütlerine, klavyelerde Dennis Hamm, gitarda Mike Miller, bas gitarda Dan Lutz ve davulda Chaun Dupre Horton eşlik ediyor. Saksofondaki konuk sanatçı ise Katisse Buchkingham. Parçalarda bazen flüt, bazen alto ve bas flütleri de birlikte kullanarak tını ve ton zenginliği elde eden Coşkuner'in besteleri hayli canlı, dinamik ancak yorucu değil. Albümdeki dokuz parça peşpeşe rahatça dinlenebiliyor. Parçaların bazılarında gizli birer program da var. Örneğin Grandmother's Clock (Büyükannenin Saati) rakkaslı saatlerin vuruşunu andıran bir girişle başlıyor. Panic başlıklı parçada, gitarın akorları üzerinde flütün telaşeli uyarılarıyla öz-biçim ilişkisi kuruluyor. Albümün son parçası Perpetual Motion'da yer yer bestecinin hangi topraklardan çıktığına işaret eden ezgiler de var.
Eren Coşkuner, Ian Anderson'un Jethro Tull topluluğuyla rock ve benzeri türlerdeki geçerliliğini hâla koruyan müziğini caz alanında hatırlatan, bu alandaki iddiasını bütüncül biçimde ortaya koyan bir iş çıkarmış.
Dokuz parçadan oluşan albümü Çoşkuner Los Angeles'da Tritone Studio'da kaydetmiş. Özenilerek hazırlanmış bir albüm. İlk albümü olan “The Long Way”i sevmiş ve ilerisi için umutlanmıştım. “Respective”i de beğendim. Uluslararası düzeyde bir çalışma, umarım yurtdışında da gerekli ilgiyi görür.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
7 Ocak 2019