Başkent Ankara'da resim sanatıyla ilgilenip de Ünsal Piroğlu'nu tanımayan hemen hemen yoktur. Kimileri kırçıl sakalıyla sergi açılışlarında gördüklerinde onu da ressam taifesinden sanır. Oysa o, vaktiyle resim yapmış olsa da, özellikle sanatçı-telif hakları konusunda uzmanlaşmış bir hukukçu, avukat, yıllarca sanat hukuku dalında ders vermiş bir eğitimcidir. Alanında pek çok üniversite ve kurumda hocalık, danışmanlık yapmıştır. Şefik Bursalı Müzesi'nin kurucusu, bu değerli ressamımız adına her yıl, son dönemde ise Bakanlıkça iki yılda bire düşürülen resim yarışmasının da fikir babası olmuştur.
Yaşar Çallı'nın fırçasından Ünsal Piroğlu
Önce sanat mı, yoksa hukuk mu? Kendisine sorarsanız yanıtı içtenliklidir:
“Hukuk da sevdiğim ve seçtiğim bir alandı. Ama yıllar içinde sanatın yanında 'hobi' düzeyinde kaldı. Fakat sanatçı hakları-fikri haklar alanında uzmanlaşınca hukuk artık ana mesleğim oldu ve giderek sanatla hukuk içimde bütünleşti.”
Çoğu ressam olan sanatçılar hakkında yazdığı yazılar çeşitli dergi ve sergi kataloglarında yer alan Ünsal Piroğlu'nun, bu yazılarından bir bölümü “İzler ve İzlenimler” adı altında Hattuşaş yayıncılık tarafından yayımlandı. Büyük bölümü benim de şahsen tanıdığım, dostum olan sanatçılar hakkındaki yazıları okurken, hayli duygulandığımı söylemeliyim.
Yusuf Katipoğlu'nun karakaleminden Ünsal Piroğlu
Önsözünü ressam Nur Gökbulut'un kaleme aldığı kitapta hakkında yazı bulunan kişi ve kurumları sıralamalıyım: Reyhan Abacıoğlu, Nuri Abaç, Osman Akbay, Aslı Akyüz, Habib Aydoğdu, Şefik Bursalı, Tuncay Betil, Ragıp Buluç, Yaşar Çallı, Orhan Çetinkaya, Mustafa Delioğlu, Refik Durbaş, Nur Gökbulut, Yalçın Gökçebağ, Nihat Kahraman, Gülseren Çakır Kılıçaslan, Aslı Kutluay, Ertuğrul Önalp, Muharrem Pire, Ozan Sağdıç, Metin Yurdanur Açıkhava Heykel Müzesi, Sanat Kurumu, Ressam Şefik Bursalı Müzesi.
Aslında daha fazla yazı yer alabilirdi kitapta. Ama düzenli yazdığı ve kitap konusunda verilmiş sözü bulunan Diplomatik Gözlem dergisi, pandemi döneminde kapanma sürecine girince, yayınevi verilmiş sözü tutmak için acele etti ve belirli sınırlamalar içinde baskıyı yapabildi.
En çok duygulandığım yazı, rahmetli Tuncay Betil (1938-1988) hakkındakiydi. Sessizce kendi trajedisini yaşayan, kağıt üzerine pastelle yaptığı yalın çalışmalarını bir kadeh içki bedeline elinden çıkaran, bu döngüyü kıramadığı için bazı galericiler tarafından istismar edilen, 50 yaşında aramızdan ayrılan Tuncay Betil'i ve onunla ilgili anılarını, tıpkı Betil'in resimleri gibi öyle yalın kaleme almıştı ki...
Ya “Ve Bir tuncay betil Vardı” başlıklı şiiri?
Uzun şiirin şu iki dörtlüğü bu trajik yaşamın bir özetiydi:
O güzelim hayatını
Birer kadehe sattı yaprak yaprak
Aslında paspallık içinde bir çiçekti
Ama kir tutmayan
Evet bir Tuncay Betil vardı
Hayatı bir güz çiçeğiydi
Rüzgara bırakmadı
Üfledi gitti
Sonunda, yer alan sanatçıların birer yapıtının fotoğrafına da yer verilen, “İzler ve İzlenimler”, sanatın duyarlı kişilerde bıraktığı izlerin ne denli derin olabildiğinin bir göstergesi.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
26 Haziran 2022, Ankara