“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”
30
RUS RULETİYLE ÖLÜM
Aileyle ilgili öyküler arasında biz çocukları en çok etkileyenlerden biri, tefrikamızın 20. bölümünde değindiğim “Rus ruletiyle intihar” öyküsüydü. Sonraki yıllarda dayım Minnetullah Haydaroğlu bu öyküyü şöyle anlattı: Annesi Nisa Hanım’ın -Bakü’nün en varlıklı iş adamlarından Hacı Zeynel Abidin Tagiyev’le evli- halası Suna Hanım’ın küçük oğlu, 18 yaşındaki Mehmet Taki, karasevdalıymış. (Şimdi öteki öykülerle birleştirerek düşününce, büyük bir olasılıkla ailesinin uygun bulmadığı bir kızı sevmekteydi.) Arkadaşlarıyla Rus ruleti oynarlarmış. Bu oyunda şakağa sıkılan tabanca ilk atışta isabet almazsa tavana atıp “Bak, boş değildi” diye gösterme kuralı var. Mehmet Taki’nin ilk atışı boş çıkmış, ancak ikinci atışı tavana değil yine şakağına yapınca kanlar içinde yığılmış… Hemen babasına haber vermişler. Babası da hemen eşine söyleyince Suna Hanım şoka girmiş.
Nisa Hanım, bu acıdan sonra halasının ruhsal dengesinin bir türlü yerine gelmediğini anlatırmış.
1918 BAKÜ KIYIMI
“Bakü katliamı” olarak anılacak olaylar, bazı kaynaklara göre Mehmet Taki’nin cenazesiyle başlar. Hacı Zeynel Abidin Tagiyev’in oğlu Mehmet’in cenazesine katılmak için Lenkeran’dan gelen bir grup Azerbaycanlı askerin silâhları Bakü Sovyeti’nce toplanır. Bu olay Azerbaycan Türkleri ile -Ermenilerin egemen olduğu- Bakü Sovyeti arasında gerilimi artırır. Geçmiş deneyimlerinden dolayı, şehrin Türk ve Ermeni unsurları birbirlerine karşı zaten tetikte beklemektedirler.
Bazı kaynaklara göre ise, olaylar şöyle başlar: Lenkeran’daki gönüllülere götürülmek üzere silâh yüklenmiş olan ya da Azerbaycan alayından bazı askerlerle subayları taşıyan bir savaş gemisine tam Bakü’den ayrılacağı sırada Sovyet yönetimi el koyar.
Nedeni nasıl açıklanırsa açıklansın, bütün anlatımlarda olayların başlangıcı Müslümanların silâhlarına el konmasına bağlanıyor.
Tazepir Camii çevresinde miting düzenleyen Müslümanlar silâhların geri verilmesini istemek üzere bir heyet oluşturmaya karar verdiklerinde, Bakü sokaklarında silâhlar patlamaya başlamıştır bile. Durum kısa zamanda Müslüman halka karşı bir kıyıma dönüşür. 30 Mart-2 Nisan 1918 tarihleri arasında çoluk çocuk binlerce Müslüman öldürülür; Müslüman halkın yarısı şehirden kaçar; kıyım Lenkeran, Şamahı, Kuba ve çevredeki başka kentlere yayılır. (1)
Saldırılar sırasında yalnızca Müslümanların evleri değil; cami, Cemiyet-i Hayriye binası, Kaspi ve Açık Söz gazetelerinin binaları, tiyatro gibi kültür yapıları da yakılıp yıkılır. Bu gözü dönmüş saldırılardan kurtulmak için Müslüman olmayanların evlerine bayrak astıkları belgeleniyor.
Kendisi de Bolşevik olan Neriman Nerimanov’un bu katliamın önünü almak için çabalamış olduğunu görüyoruz. Yazdığı bir makalede, Bakü Sovyeti’nin başında bulunan Ermeni Bolşevik Şaumyan’ı kınayarak: “Bu yaptıklarınız Sovyet hâkimiyeti için bir kara lekedir. Eğer siz, çok kısa zaman içinde bu kara perdeyi yırtıp bu lekeyi silmezseniz, Bolşevik fikri ve Sovyet hâkimiyetinin burada kalması mümkün olmaz” diyor.
Tiflis’te bulunan Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan temsilcilerinin kurdukları Güney Kafkasya geçici yönetimi ise bu sırada hem Bolşeviklerin yayılmasını durdurma, hem Osmanlı’nın Kars, Ardahan ve Batum’u geri almasını önleme çabası içindedir; hem de kendisinin bağımsız bir devlet (konfederasyon) olup olmadığına karar vermek durumundadır. Osmanlı ile bir araya geldikleri Trabzon Konferansı onları bu üçüncü konuda sıkıştırmış, kendi aralarındaki ayrılıkları su yüzüne çıkarmıştır.
Bakü’de yaşanan kıyımın duyulması Tiflis’teki Güney Kafkasya parlamentosu Seym’de gerginliğe yol açar. Gürcü Menşeviklerin başı çektiği grup, Bakü’de duruma egemen olan Bolşevik yönetimin bir sonraki adımının bütün Güney Kafkasya’da egemenliği ele geçirmek olduğu görüşündedir. Azerbaycanlı milletvekilleri, Bakü’de yaşanan kıyım karşısında sessiz kalınırsa Seym’den çekileceklerini bildirirler. Düzenli bir Güney Kafkasya ordusunun kurularak önce Bakü’ye yönlendirilmesi kararına Seym’in Ermeni temsilcileri çekimser oy verirler. Sonunda, Bakü’de olup bitenleri araştırmak üzere üç milletten birer milletvekilini Bakü’ye gönderme kararı alınır.
Olayları soruşturmakla görevlendirilen üç milletvekilinden biri İbrahim Bey Haydarov’dur.
İLK KEZ ÇE-KA’DA
İbrahim Bey katliamı soruşturmakla görevli üç kişilik Seym heyeti içinde Bakü’ye varınca -şehirde tüm yetkeyi ele almış olan- Bolşevik Sovyet yönetimine bağlı Çe-Ka tarafından tutuklanır.
İvan Vladimirov'un fırçasından: Çeka'nın Bodrumlarında
Lenin, Petersburg’da Rus takvimiyle Ekim 1917’de yönetimi ele geçirmesinden bir buçuk ay sonra, Tüm Rusya Karşıdevrim ve Sabotajla Mücadele Olağanüstü Komitesi’ni kurmuştur. Komite, başharflerinden oluşan Veçeka’nın kısaltılmış biçimiyle Çe-Ka olarak anılmaktadır.
Tüm Rusya’da Bolşevik yönetimin güvenliğini sağlamakla sorumlu olan Çe-Ka, devrim karşıtlarını tutuklamak, onlara işkence yapmak, gerektiğinde bu kişileri idam etmek yetkisine sahiptir.
İvan Vladimirov'un fırcasından: Sorgulama
Ressam İvan Vladimirov (1870-1947) 1. Dünya Savaşı sırasında Petrograd’daydı, sokaklarda gördükleri çizip boyadı. II. Nikolay’ın tahttan indirilmesinden sonra Petrograd milislerine katıldı; görüp yaşadıklarını resimledi.
Çe-Ka’nın İbrahim Bey’i tutuklaması üzerine, Güzey Kafkasya parlamentosu Seym’in onun serbest bırakılması için yapılacak işlemler konusunu iki kez (22. ve 23. oturumlarda) gündemine aldığını görülüyor, ama bu görüşmelerden bir yarar sağlanıp sağlanamadığı söylenemiyor.
Tutuklanışından bir buçuk ay kadar sonra, Tiflis’te çıkan 21 Mayıs 1918 tarihli Rusça “Kavkazskoye slava” (Kafkas Sözü) gazetesinde Bolşeviklerin İbrahim Bey hakkında ölüm cezası verdikleri söylentilerinin asılsız olduğu, yakında serbest bırakılacağı yazılıyor.
İbrahim Bey’in bu hapislik sırasında yaşadıklarıyla ilgili tek bilgiyi yine tarihçi Adalet Tahirzade, meslektaşı Cemil Hesenli’nin Alimerdan Bey Topçubaşov’la (2) ilgili kitabında buldu: Buradan öğreniyoruz ki, İbrahim Bey ile Alimerdan Bey aynı hücreyi paylaşmışlar. Bu kitapta “mahkeme üyesi Y. Smirnof”un tanık olarak verdiği ifadede onların tutukluluk koşullarına ve hapisten çıkarılışlarına ilişkin söyledikleri aktarılıyor:
“Hapishaneye Alimerdan Bey Topçubaşov’u (yanda) görmeye gidince onu manevî bakımdan çökmüş ve ağır hasta buldum. Bana kendisiyle birlikte 30 kişinin tutuklu olduğunu, kendilerine hiç yemek verilmediğini, İbrahim Bey Haydarov’la birlikte küçük bir hücreye yerleştirildiğini, akşamları hücreye (tuvalet niyetine) eski bir leğen koyduklarını, oradan döşemeye sıvı aktığını, bundan havaya çok kötü bir koku yayıldığını, hücrenin akşam 6’dan sabah 7’ye kadar açılmadığını anlattı. Uzun eziyetten sonra, ben ve mahkeme üyesi Leontoviç yine Çaparidze (3) aracılığıyla Topçubaşov ve Haydarov’un hekim muayenesinden geçirilmesini sağlayabildik ve muayene her ikisinin de hasta olduğunu tasdik etti. Bundan sonra benim başvurum üzerine eşimin doktoru Larionov’un hastanesine yerleştirildiler. Tutukluların başına gözlerini onlardan hiç ayırmayan Ermeni nöbetçiler koymuşlardı. Ben bu nöbetçilerin başkalarıyla değiştirilmesini istedim. Bunu dikkate alarak bir gün Gürcülerden oluşan bir ekip gönderseler de sonra hep Ermeni nöbetçi ekipleri bekledi başlarında. Bir süre hastanede yattıktan sonra Alimerdan Bey serbest bırakıldı.”
İbrahim Bey’in de aşağı yukarı aynı günlerde serbest kaldığını varsayabiliriz.
BAKÜ KOMÜNÜ KURULUYOR
Güney Kafkasya Hükümeti, İbrahim Bey’i tutuklayan Bakü Sovyeti’ne karşı askerî müdahale kararını sonunda alır. Eski Rus ordusu albaylarından Prens Magalov’un komutasında Gürcüler ve Azerbaycan Türklerinden bir askerî birlik oluşturmayı başarır. Bu birlik Dağıstan’dan gelen milis güçleriyle, Rus Ordusu’nun Çarlık döneminde kurduğu Kuzey Kafkasyalı birliğin süvarileriyle desteklenir.(4) Ancak, Bakü Sovyeti’nin ordusu, yeterince eşgüdümlü ve düzenli olmayan bu güçlerin Bakü’yü almasını önler. Şaumyan, 13 Nisan’da utkusunu Moskova’ya bildirirken şöyle yazar: “Bakû’de Bolşevik gücü zaten vardı, şimdi ise kelimenin tam anlamıyla duruma hâkimiz.” Gerçekten de, askerî başarının ardından Bakü Duması (Bakü Belediye Meclisi) dağıtılır, Bolşevik yönetimindeki Bakü Sovyeti şehirde sözü geçen tek yetke olur. Nisan sonunda Bakü Komünü kurulur, Bakü ve çevresi Bolşeviklerin mutlak yönetimine girer.
Bakü Komünü bir yandan Azerbaycan’ı en önemli karşıdevrimci unsur olarak gördüğü yerli Türklerden temizlemeye çalışırken bir yandan da Ekim Devrimi’ni Kafkasya’nın tümüne yaymaya uğraşır. Petrol sanayiini, bankaları, gemi ticaretini karşılıksız devletleştirir; Kuzey Kafkasya’da örgütlediği işçi ve köylülerle bağımsızlık yanlısı yerel milislere karşı çarpışır; Güney Kafkasya’daki birliği baltalamaya çalışır; bir başka yandan da Kafkasya’ya doğru ilerleyen Osmanlı Ordusu’na karşı savaşmaya hazırlanır.
GÜNEY KAFKASYA’DA BAĞIMSIZ FEDERASYON
İbrahim bey Bakü’de Çe-Ka tarafından tutukluyken dışarıda başka önemli siyasal gelişmeler de yaşanmaktadır: Osmanlı baskısının da etkisi ile Güney Kafkasya parlamentosu Seym, Güney Kafkasya’nın Rusya’dan ayrılarak bağımsız bir federe cumhuriyet olduğunu sonunda -22 Nisan’da- ilan eder. Bu yeni devletin başbakanı olan Akaki Çenkeli, 26 Nisan 1918’de kabinesini açıklarken Bakü’de hapiste yatan İbrahim Bey’e önceki kabinedeki görevini –devlet denetimi bakanlığı görevini- verdiğini duyurur.
TRABZON’DAN SONRA BATUM’DA KONFERANS
Bu sırada, Osmanlı Ordusu Gürcü ve Ermeni güçleriyle savaşarak Batum’la Kars’ı alır. Tiflis’te yeni kurulmuş Güney Kafkasya Federal Cumhuriyeti’nin hükümeti Osmanlı’ya savaş ilan eder. İki hükümetin temsilcileri bu kez barış için Batum Konferansı’nda bir araya gelirler. Bu görüşmelere Almanya da gözlemci gönderir.
Mart ayında Petrograd’dan Moskova’ya taşınmış olan merkezdeki Bolşevik hükümet, Kafkasya’daki gelişmelerden rahatsızdır. Bakü Sovyeti’nin Bolşevik önderi Şaumyan, başkent Moskova’ya güvence verir: Güney ve Kuzey Kafkasya’da Sovyet yönetimini yerleştirmek için sonuna kadar savaşacaklarını açıklar.
KUZEY KAFKASYA’DA BAĞIMSIZ BİR CUMHURİYET KURULUYOR
Güney Kafkasya’da bunlar yaşanırken Kuzey Kafkasya’da neler olmaktadır? Bakü’den denize açılan Sovyet askerleri, Azerbaycan’ın kuzeyindeki Dağıstan’ın liman kenti Mahaçkala’yı (Petrovsk) denizden top atışıyla ele geçirmişlerdir. Kuzey Kafkasya’nın yerel milisleri kenti geri almayı başaramayıp dağlara çekilirler. Derbent’te yönetim Bolşeviklerin eline geçer. Ancak Dağıstan süvari alayı ve halk milisleri Bolşeviklerle savaşmaktan vazgeçmez; şehirler iki güç arasında el değiştirip durur. Kuzey Kafkasyalı milliyetçiler, yurtlarını ellerinde tutamasalar da, 11-12 Mayıs 1918’de, ellerinde bulunan şehirlerden Andi’de toplanarak bağımsız Kuzey Kafkas (Şimalî Kafkas) Cumhuriyeti’ni kurduklarını açıklarlar.
Güney Kafkasya hükümetinden başka, hapiste olmasına karşın İbrahim Bey’e kabinesinde yer veren ikinci hükümet de bu yeni Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nin Abdülmecid Tapa Çermoyev (yanda) (5) başkanlığındaki hükümeti olur. Bu hükümette İbrahim Bey’e Ulaştırma, Posta ve Telgraf Bakanlığı verilir.
Ancak, bağımsızlığını açıklayan Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nin İstanbul’dan dünyaya ilân ettiği ülke sınırları içinde belirtilen Derbent, Temirhanşura, Mahaçkala gibi belli başlı Dağıstan kentleri o sırada Bolşevik yönetimindedir. Kuzey Kafkas Cumhuriyeti’nin hükümeti, Osmanlı ile Almanya’ya sınırlarını kabul ettirmek için diplomatik girişimleri gecikmeden başlatır. Osmanlı yönetimi bu yeni devleti hemen tanır; Almanya’nın da tanıması için girişimlerde bulunur. Ancak, Almanya bu konuda istekli görünmez.
Yeni kurulan Kuzey Kafkas Cumhuriyeti ise yalnızca Osmanlı’yla diplomatik ilişkiler kurmakla kalmaz, bir yandan da Güney Kafkasya ile federasyon görüşmeleri yapma çabasına girer. Ama Güney Kafkasya Federasyonu artık yaşam süresinin sonuna yaklaşmıştır.
GÜNEY KAFKASYA’DA ÜÇ BAĞIMSIZ CUMHURİYET
Batum’da, çiçeği burnunda Güney Kafkasya Federal Cumhuriyeti ile Osmanlı temsilcileri yeniden masaya oturduklarında şehir artık Osmanlı ordusunun elindedir. Batum Konferansı’na Alman General Otto von Lossow (yanda) da katılmıştır. Osmanlı’nın müttefiki Almanya, Kafkasya’nın Osmanlı etkisine girme olasılığından hoşnut değildir. Gürcistan’ın Federasyon’dan ayrılıp bağımsız bir devlet olmasını destekler. General von Lossow, Konferans sırasında Federasyon’u oluşturan milletlerin temsilcileriyle ayrı ayrı görüşür. Azerbaycanlıların “Biz Osmanlı’yla anlaşırız, sizin aracılığınıza gerek yok” dediklerini; Ermenilerin ne Osmanlı’yı, ne de Almanya’yı istediğini; İngilizlere eğilimli olduklarını saptar. Güney Kafkasya Federasyonu’nun Dışişleri Bakanı ve Batum Konferansı’nda Federasyon’un Heyet Başkanı olan Gürcü Çenkeli’ye şöyle der: “Bu kurduğunuz devlet, ölü bir devlet! Siz bu federasyonu dağıtın! Ondan sonra, Almanya Gürcistan’ı savunur. Osmanlı ile müttefik olduğumuz için ona etki yapabiliriz.”
26 Mayıs 1918’de, Tiflis’te Seym’in toplandığı binanın şık salonlarından birinde Gürcü milletvekilleri Gürcistan’ın bağımsızlığını açıklarlar. Gürcistan’ın Güney Kafkasya Federasyonu’ndan çıkıp bağımsızlığını ilân etmesinin ardından son kez toplanan Güney Kafkas parlamentosu Seym kendini fesheder. İki gün sonra aynı binanın farklı salonlarında Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilân ederler. (Bugün Gençlik Merkezi olarak kullanılan bu binada, söz konusu salonların girişlerinde, hangi cumhuriyetin hangi tarihte o salonda ilân edildiğini belirten küçük tabelâlar var.)
Böylece, İbrahim Bey’in Bakü’de tutuklu olduğu iki ay içinde Kafkasya’da -ilki Kuzey’de, sonraki üçü Güney’de olmak üzere- dört bağımsız devlet ortaya çıkmıştır.
***
28 Mayıs 1918’de ilan edilen ilk bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti, bir ulusal marş yarışması açtı. 30 Ocak 1920’de seçilen marşın sözlerini Ahmed Cevad (1892-1937) yazmış, müziğini -günümüzde Üzeyir Hacıbeyli diye anılan- Üzeyir Hacıbeyov (1885-1948) bestelemişti. Bu nedenle, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan yeni Azerbaycan Cumhuriyeti’nin ulusal marşı çoktan hazırdı:
Bu arada, bizim İstiklal Marşı’mızı ezbere bilen pek çok Azerbaycanlının olduğunu belirtmeden geçmemek gerekir. 2008 Haziran’ında ben Bakü’deyken Avrupa Futbol Şampiyonası sürüyordu. Türkiye takımının kazandığı her maçın ardından, gece yarısı insanlar ellerinde Türkiye ve Azerbaycan bayraklarıyla sokaklara dökülüyor, lüks arabalar kornalar çalarak caddeleri dolduruyordu.
DEVAMI YARIN
(Yarın: Kafkas İslam Ordusu)
(1) Ermeni kaynakları öldürülenlerin sayısını 3000, Azerbaycan kaynakları ise -bazıları 20-30 bin olarak belirtse de- genellikle 12,000-15,000 olarak benimsiyorlar.
(2) Alimerdan Bey Topçubaşov (1863-1934): Sen Petersburg İmparatorluk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi; Zeynel Abidin Tagiyev’in Bakü’de Kaspi gazetesini satın almasından sonra Ahmet Bey Ağayev (Ahmet Ağaoğlu) ile birlikte gazetenin yönetimine geldi; Rusya İmparatorluğu parlamentosunda ilk dönem (1. Duma) milletvekili, ilk Azerbaycan Cumhuriyeti’nin İstanbul büyükelçisi ve parlamento başkanı olmak gibi siyasal görevler aldı. Paris Barış Konferansı’nda Azerbaycan heyet başkanıydı; Azerbaycan’da Bolşevik yönetimin kurulması üzerine yaşamının sonuna dek Paris’te kaldı.
(3) Prokofi Japaridze: Gürcü komünist aktivist (1880-1918). 26 Bakü Komiseri arasında yer aldı; Bakü Komünü’nün düşmesinden sonra vuruldu; Rus Devrim Kahramanı sayıldı; Bakü’deki heykeli 2009 yılında yıkıldı.
(4) Bakü’ye yürüyen milis gücü Kuzey Kafkasyalı İmam Necmettin Gotsinski komutasında 1500 kişilik alaydır. Nuri Paşa’nın daha sonra yazdığına göre, Rus ordusu generallerinden Ali Ağa Şıhlinski’nin komutasındaki Kafkas Müslümanlarının oluşturduğu Dikiya Divizya’ya (Vahşi Birlik) bağlı “Tatar” alayının süvarileri de Bakü’nün yardımına gitmiş.
(5) Abdülmecit Tapa Çermoyev (1882-1937): Çeçen asıllı General Artsu Çermoyev’in oğlu. 1. Dünya Savaşı’nda Kafkas Süvari tümenindeki Çeçen Alayı’nda subay olarak görev yaptı; Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’nin ilk devlet ve hükümet başkanı oldu; heyet başkanı olarak barış konferansına katılmak üzere gittiği Paris’ten dönmedi; son günlerini İsviçre’nin Lozan kentinde geçirdi.
(6) Güney Kafkasya meclisi Seym, Azerbaycanlı üyelerinin önerisiyle Güney Kafkasya devletler birliği içinde Azerbaycan ile Kuzey Kafkasya’nın bir federal birlik oluşturmaları konusunda karar almıştır. Bu durum Almanya’nın tepkisini çeker. Bazı tarihçiler bunu daha sonra Müsavatçıların Kuzey Kafkasya üzerindeki yayılmacı emelleri ve büyük Azerbaycan ülküsü ile açıklamışlardır.
“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”