Geçtiğimiz günlerde klasikbatımüziği adlı yahoo grubunda, kemancı-eğitmen Dr. Erman Türkili'nin, daha çok İstanbul'u hedef aldığı belli olan, mevcut salonlarda hep aynı müzisyenlere yer verildiği, değişik sanatçılara şans tanınmadığı, ahbap çavuş ilişkilerinin geçerli olduğu mealinde bir iletisi yayımlandı. Epey yankı bulan bu ileti üzerine çeşitli yorumlar yapıldı. Hâtta İstanbul'da konunun tartışılacağı bir panel düzenlenmesi için girişimde de bulunulacak gibi. Mail trafiği ile süren bu tartışma sırasında, sanat yaşamını Almanya'da sürdüren değerli klarnet sanatçısı Merve Kazokoğlu, Ankara'da yaşamama karşın en başa ismimi koyarak, sanat yönetmenlerinin cevaplaması isteğiyle bazı sorular sıraladı. Zaman yetmezliğinden biraz geciktim ama, aşağıda bu soruları tek tek cevaplandırarak beklentiyi yerine getirmiş olacağım. Darısı çağrı yapılan, adı verilen ve verilmeyen diğer sanat yönetmenlerinin başına!
Nasıl sanat yönetmeni olunur?
Sanat yönetmenliği göreceli bir kavram. Önce neyin veya nerenin sanat yönetmeni için geçerli bu soru? Bir festivalin mi, orkestranın mı, konser salonunun mu, yoksa sezonluk bir oda müziği etkinliğinin mi? Konuyu ilk tartışmaya açan kemancı Erman Türkili'nin daha çok oda müziğine yer veren, bir kısmı “akademi” adı altında müzik kursu olarak faaliyet gösteren salonlar ile bazı belediye etkinliklerini ve salonlarını kastettiği anlaşılıyor. Buralarda ya salonun sahibi veya işleticisi sanat yönetmenliği görevini de yapıyor, ya da bir yönetici görevlendiriliyor. Zaten programını sezon öncesinde açıklayan salon sayısı çok az. Dolayısıyla sorunun cevabı da çok yönlü. Ama bu soruyu “Bir sanat yönetmeninde hangi nitelikler bulunmalı?” diye sorarsak, müzik ve müzikçiler hakkında bilgili, bu alandaki etkinlikleri izleyen, yetişen genç müzisyenlere fırsat verecek, işin hem sanatsal, hem ekonomik boyutunu gözetecek kişiler olmalı diye özetleyebiliriz.
Yüksel Erimtan arpist Şirin Pancaroğlu ile
Siz nasıl oldunuz?
Rastlantısal olarak! Sayın Yüksel Erimtan, çok eski bir dostum, ağabeyim. Kendisi tam bir sanat koruyucusudur, aynı zamanda eski eser koleksiyoneridir. İşlerinin yolunda gittiği dönemde, çok sayıda müzik öğrencisinin yurtdışında eğitimlerini desteklemiştir. Bu destek çalışmaları sırasında kendisine yapılan başvuruları genellikle bana danışmış, çocuklar hakkında bilgi sormuştur. Yüksel Ağabey'in kurucusu olduğu Erimtan Kültür ve Sanat Vakfı, Ankara Kale Meydanında üç eski çökmüş binayı, bir arkeoloji ve sanat müzesi olarak projelendirtip kendi koleksiyonuyla Ankara'nın ilk özel arkeoloji müzesi olarak 2015 ilkbaharında izlenmeye açtı.
Binada 158 sandalye kapasiteli bir de çok amaçlı salon vardı. Buraya kendine ait, 1970 yapımı yarım kuyruklu Steinway konser piyanosunu da yerleştirdi. Bu salonda, bir müzisyenin organize ettiği birkaç konser düzenlendi. Benim de izlediğim bu konserlerin maliyetinin hayli yüksek olması, hiç tanınmamış genç bir yabancı piyaniste büyük bir kaşe ödenmesi gibi hususlar dikkat çekici olunca, Yüksel Ağabey “Gel şu işe sen el at ve müzeye yakışır bir program düzenle” dedi. Ben de, Ankara'da en boş, başka müzik etkinlikleriyle çakışmayacak Salı günlerini seçerek, 2015 Ekiminden itibaren ayda iki kez olmak üzere Müzede Müzik/Salı Konserleri başlığı altındaki oda müziği programını hazırlamaya başladım. İlk açılışı anıtsal piyanist İdil Biret ile yaptım.
Bariton Florian Götz ve Mozart Ensemble ile
Yılda kaç başvuru alıyorsunuz? Hepsini değerlendirebiliyor musunuz?
Her sezon, Ekim başından Mayıs sonuna toplam 16 konser için müzisyenleri seçip programı hazırlıyorum. Her sezon bittiğinde, yani Mayıs sonunda bir sonraki sezonun programı hazır durumda oluyor ve bunu ilan ettirip biletlerini de satışa koyduruyorum. Müze yönetimi bu konuda gerekli anlayışı gösteriyor ve gereğini yapıyor. Bu konserler için her yıl ortalama 30 kadar başvuru oluyor. Bunlar, telefonla müzeyi arayanlar değil, bana e-posta aracılığıyla doğrudan ulaşan başvurular. Bunların hepsini değerlendirmek mümkün değil, hem konser sayısı, hem de kurmaya çalıştığım program dengeleri açısından. Ama bu başvuruları saklıyorum, bazılarını sanatçı havuzuma alıyorum.
Soprano Görkem Ezgi Yıldırım, Erimtan sahnesinde
Seçiminizi hangi kriterlere göre yapiyorsunuz? Davet ettiğiniz yerli/yabancı sanatçıları hangi kriterlere göre seçiyorsunuz?
Piyano resitalleri, düolar, trio ve fazlasından oluşan oda müziği grupları ile şan resitali gibi etkinlikler arasında bir denge gözetmeye çalışıyorum. Her sezon bir konseri Ankara Devlet Konservatuvarlılar Derneği'nin düzenlemekte olduğu yarışmaların birincilerine tahsis ediyoruz. Bu gençleri ve yarışmaları destek amaçlı bir katkımız. Ayrıca kendi seçtiğim bir genç müzisyene daha yer vermeye çalışıyorum. Yani programı sadece gelen başvurulara bakarak yapmıyorum.
Murat Cem Orhan ve Kuvayı Milliye ekibiyle
Çalgı ve topluluk çeşitliliğini, klasik ağırlıklı olmak üzere müziksel çeşitliliği gözetmeye çalışıyorum, dolayisiyle bazı müzisyenlere doğrudan kendim teklif götürüyorum. Yeni Yıl, Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Sevglililer Günü için, o tarihe yakın Salı akşamlarına öz-biçim ilişkisi gözeterek program yapmaya çalışıyorum. İlk kez bu sezon, beş yıl içinde programımızda ikinci kez yer alan bir piyanist ile bir topluluk var. Müzisyenlerle Müze'de çalınacak programın ayrıntıları konusunda da görüşmeler yapıyorum. İlke olarak, üstüste aynı sanatçılara programlarda yer vermiyor, başkalarına da sahne açmak istiyorum. Bu sadece eşlik piyanistlerinde mümkün olmuyor, çünkü solist müzisyenler piyaneist olarak aynı kişileri tercih edebiliyorlar.
Müzisyenlerin işlerinde gerçekten iyi olmaları önemli bir ölçüt. Önemli kriterlerden biri de programa katılacak olan müzisyen veya müzisyenlerin maliyeti. Çünkü hayli dar bir bütçe ile çalışıyor ve her konserin maliyetini bilet satışıyla karşılamaya çalışıyoruz. Maliyette, kent dışından gelecek müzisyenlerin yol masrafları, barınma, konser süresinde müzede yanan ekstra elektrik ve kalan personeli de hesaba katmak zorundasınız.
Danışmanlarınız var mı, kimler?
Hayır yok. Yıllardır klasik müzik camiasını, düzenlenen yarışmaları, yetişmekte olan gençleri izleyen bir müzik yazarı olarak danışman kullanma ihtiyacı duymuyorum.
Bazen birşeyler sormam gerekirse telefon edebileceğim, güvendiğim hayli dostum var.
Yılda kaç konser dinliyorsunuz?
Zor soru. CSO, Bilkent Senfoni ve Hacettepe Senfoni Orkestrası'nın haftalık konserlerini Ankara dışında olmadığım her hafta izliyorum. Orkestra Akademik Başkent'i ayda en az bir kez dinliyorum. Buna, Bilkent Müzik Günleri adı altında yapılan oda müziği konserleri ile bazı başka dinletileri, resitalleri, opera temsil ve konserlerini de eklersek, yılda ortalama 120 konser diyebiliriz herhalde..
Piyanistler Zeynep Üçbaşaran ve Sergio Gallo ile
Hangi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Uygun sanatçılarla uygun tarihleri denk getirmek kolay bir iş değil. Programı oturtuncaya kadar hayli uğraşıyorum. Yeterince yabancı sanatçıya yer veremiyorum, çünkü neredeyse birbuçuk yıl önce gün ve diğer ayrıntıları kesinleştirmek gerek. Ayrıca yurtdışından gelen sanatçıların yol maliyeti çok yüksek. Genel zorluk ise, ülkemizde ilköğretimden itibaren insan varlığımızda yeterince sanata duyarlılık, müziğe sevgi yaratılamamış olması. Dolayisiyle 4-5 milyonluk kentte, bazı konserlere yeterince dinleyici bulamadığınız oluyor. Bunda ekonomik zorluklar, konser mekânının hemen kapısında park yeri bulunmayışı ve Ankaralıların bilet alma konusunda yeterince alışkanlık kazanmış olmamalarını da eklemek gerek.
Soprano Selva Erdener
Sanatçılar nezdinde de, zorluklarla karşılaşmamak, en azından söylentilere yol açmamak için tedbirlerimi almış durumdayım. Örneğin paraya hiç elimi sürmem. Yıllık program tamamlanınca, sanatçılara ödenecek kaşe miktarlarını, yol ve barınma durumlarını belirten listeyi Müze yönetimine veririm, onlar sanatçılardan gerekli imzaları alıp ödemeleri yaparlar. Programı hazırlarken az da olsa, kimileri doğrudan kaşe sorar! Kimileri baştan sormaz ve sponsoru bulunmayan bu programı belediyelerle karşılaştırıp ödeneni “Bu talebe kaşesi” diye küçümser. Bu bir kez başıma geldi. Artık programa aldığım herkese, sorsun, istesin, istemesin, ödeyebileceğimiz kaşenin ne olduğunu önceden söylüyorum, ki sonradan burun kıvıran olmasın.
Piyanist Lililan Tonella Erimtan'la Ellen Jeweet Erimtan resitalinde
Programlarınız hakkında yeterli geribildirim aldığınızı düşünüyor musunuz?
Üçüncü sezondan itibaren, evet. İlk iki sezon programın genel anlamda tanınmasıyla geçti. Eski belediye başkanı da Kale Meydanı'nda avuç içi kadar yerde inşaat başlatıp, burasını tam iki sene felç etti, bu durum bize dinleyici olacak insanlar üzerinde caydırıcı etki yaptı. Gene de çoğu konserde iyi sayılabilecek bir doluluk yakalayabildik. Tahayyül ettiğim dinleyici kitlesi, ortalama olarak üçüncü sezondan itibaren oluştu. Salı Konserleri'nde yer alan bazı sanatçıların aktardığı izlenimler, geldikleri kentlerde bizim programın tanınırlığı ve prestiji hakkında olumlu aktarımlar içeriyor. Bazı dinleyiciler de, beğendikleri konserden sonra sözlü olarak teşekkür ediyorlar.
Seçiminizden dolayı pişmanlik duyduğunuz veya hayal kırıklığına uğradığınız oluyor mu?
Birkaç kez oldu. Bir keresinde iyi icracılığına daha önce birkaç kez tanıklık ettiğim enstrümantalist, herhalde gereğince çalışmadan gelmişti. Bir düo idi bu. Diğeri mükemmel iken, bu arkadaşımız hayli aksadı. Dinleyici belki pek anlamasa da benim hayli canım sıkıldı. Sanatçı seçiminde CV'lere pek inanmam. Çoğu şişirilmiştir, abartılıdır, ya da geçmişte kalmıştır. Önemli olan müzisyenin o sezonki durumudur. Bu tür hayal kırıklıkları yaşamamak için, mümkün olduğunca canlı icra, ya da video izlemeye çalışıyorum. En iyisi canlı icradır, çünkü profesyonelce hazırlanıp yayınlanmış CD'lerde, videolarda bir yığın düzeltme olabiliyor.
Klasik müzik camiasındaki kayırmacılık, nepotizm konularında düşünceleriniz?
Tabii ki onaylamadığım durumlar. Sadece kayırmacılık, akraba kollayıcılığı değil, aynı zamanda akla gelmeyecek barter yani değiş-tokuş çalışmaları var. Sen bana gel, ben sana geleyim diye özetleyebileceğim bu anlayış ve uygulama nedeniyle bazı orkestralara konuk gelen yetersiz kimi yabancı solist ve şeflere rastlıyoruz. Kimi solistlerin, salon-orkestra sahip ve yöneticisi aileler üzerinde “hatır”ları var, bunu kendileri veya oluşturmaya çalıştıkları ekip için kullanıyorlar. Hâtta kimi bazı tanınmış solistler, kendileri konser almak için torpil yaptırıp, baskı yaratmaya çalışıyorlar. Zamanında destek görerek yurt dışında okumuş olanlardan da, şimdi kendisine konser verilmesini bir hak gibi görenler çıkabiliyor. Ben kendi hesabıma bu tür girişim ve durumları onaylamıyorum. Girişimde bulunan olursa da karşı çıkıyorum. Müze yönetimi, zaten kendilerine gelen her türlü başvuruyu bana yönlendiriyor.
Not: Geçmiş sezonların ve 5. sezonun programlarına şu linkten ulaşılabilir:
https://www.erimtanmuseum.org/index.php/tr/sali-konserleri.html