23
Musica Viva'nın Kurucusu:
Hans-Joachim Koellreutter (1915-2005)
Daha önce de belirtildiğimiz gibi besteci Camargo Guarnieri’nin oldukça çok sayıda ulusal eğilimli besteci mezun veren okulu, XX. yüzyılın ilk çeyreğinde Brezilya’daki tek okuldu. Arnold Schönberg, Alban Berg, Anton Webern ve dodekafoni ile ilgili ilk bilgiler 1937 yılında Brezilya’ya göç eden Alman besteci, orkestra şefi ve flütçü Hans-Joachim Koellreutter sayesinde öğrenilmişti. 1915 yılında Almanya’nın Freiburg şehrinde doğan Koellreutter, Almanya’da besteci Kurt Thomas (1904–1973) ve orkestra şefi Hermann Scherchen (1891–1966) ile çalışmış; Paul Hindemith’den armoni dersleri almıştı. Koellreutter’in bu büyük müzikal birikimi, onu Brezilya’nın müzik dünyasında tanınan bir kişi yapmış, yıllarca davet edildiği üniversite, seminer ve festivallerde Bestecilik, Orkestra Şefliği, Armoni, Palestrina Kontrapuanı, Felsefe, Hindistan Müziği, Japon Müziği gibi çok geniş yelpazede dersler vermişti. Öğrencilerinin kişiliklerine göre farklı metodoloji uygulayan Koellreutter’in eğitimi “öğrenciden öğrenerek öğretme” anlayışına dayanıyordu. Başarılı bir eğitimci olmasını şu üç kurala bağlı olmakla açıklardı:
1. Mutlak doğru yoktur, her şey görecelidir.
2. Sanatta yanlış bir şey olmaz, yeni bir şey yaratmak önemlidir.
3. Öğretmenin dediği şeylere inanma. Okuduğun ve düşündüğün şeylere de inanma. Neden, diye sor.
Hans-Joachim Koellreutter
Verdiği derslerin çeşitliliği gibi öğrencileri de müziğin çeşitli alanlarında öne çıkan isimler olmuştu. Bunların arasında Brezilya popüler müziğinin önemli isimlerinden Tom Jobim adıyla bildiğimiz Antônio Carlos Jobim (1927-1994), Caetano Veloso (1942), Tom Zé (1936), Moacir Santos (1926-2006), Nelson Ayres (1947), Tim Rescala (1961), tanınmış orkestra şefleri Diogo Pacheco (1925), Júlio Medaglia (1938), Isaac Karabtchevsky (1934), ünlü piyanistler Gilberto Tinetti (1932), Marcelo Bratke (1960), cazcı Roberto Sion’u (1946) ve daha birçoklarını sayabiliriz.
Nazizm’im yükseldiği yıllarda Yahudi bir Almanla evlenen Koellreutter, ülkesini terk etmek zorunda kaldıktan iki yıl sonra, 1939 yılında, genç müzisyenlerden oluşan Música Viva adlı bir orkestra kurdu. Orkestrada Egydio de Castro e Silva (1919-1989), César Guerra-Peixe (1914-1993), Eunice Katunda (1915-1991), Gení Marcondes (1916-2011), Damiano Cozzella (1929), Ernst Mahle (1929), Olivier Toni, Roberto Schnorrenberg (1929-1983), Edino Krieger (1928), Esther Scliar (1926-1978), Antônio Carlos Jobim gibi isimler yer alıyordu.
Música Viva 1940 yılında, yine aynı adı taşıyan ve müzikle ilgili düşüncelerine de yer verdikleri bir dergi yayınlamaya başladı. Onlara göre dünyanın yaşadığı değişimlerden müzik de etkileniyordu. Besteciler kendilerini dünyanın değişen düşünce ve ruh yapısından ayrı düşünme-meli ve bu fikirleri müzikleri yansıtmalılardı. Sosyal gerçeklik bestecinin göreviydi.
Yine aynı dönemde Eğitim ve Kültür Bakanlığı radyosunda yaptıkları müzik programlarında, yeni bestecilik akımlarını tanıtıp, genç müzisyenlerin yorumlarını dinletiyorlardı. Genç besteciler için dode-kafoni tekniği ile bestelemenin, besteciliğe rasyonel bir bakış olduğunu anlatmaya çalışıyorlar, seslerle denemeler yaparak sesin fiziksel bile-şenleri, yapısı ve akustik özelliklerini belirleyip, on iki ton tekniğinden ortaya çıkan elementleri gösteriyorlardı.
Zamanla Koellreutter’in çevresinde Brezilya’nın yeni nesil bestecileri toplanmaya başladı. Hepsinin ortak özellikleri “kompozisyonun yenilikçi metodlarına ilgi, özgür ifade edebilme yaklaşımı, kişisel gelişim, bütün kompozisyonun bileşenlerini anlamaya çalışma çabası içinde olmalarıdır. Koellreutter inancı yeni metodun kompozisyonu akademizm ve doktriner yakla-şımdan kurtaracağı doğrultasındadır”.1 Bu ilkelere inanan Koellreutter’in öğrencileri henüz armoni, polifoni, füg sanatı eğitimlerini tamamlamadan serbest bir biçimde besteler yapmaya başlarlar. Koellreutter, bu tekniğin bestecinin kişiliğinin özgürce ve özgün bir biçimde gelişmesini sağlaya-cağını düşünmekte, akademizm ve doktriner yaklaşımın kişiliğin özgürce gelişmesini engelleyen ölü bir şema olduğuna inanmaktaydı. Müzik eğiti-minin üniversite düzeyine kadar yarı zamanlı yürütüldüğü Brezilya’da, 1951 yılında devletle hiçbir bağı olmayan bir kurs niteliğindeki São Paulo Serbest Müzik Okulu’nu bu düşünce ile kurar Koellreutter.
1946 yılında Brezilyalı müzisyenler arasında Música Viva grubunun çalışmalarından kaynaklanan geniş çaplı bir tartışma başlar. Grubun üyeleri bir Manifesto yayınlar ve Brezilya müziğinin yenilenme ilkelerini açıklarlar. Manifesto şu şekilde sona ermektedir: “Música Viva grubu halkın önünde çağdaş sanatın sorumluluğunun farkında olduğunu, insan ruhunun yaratıcı gücüne ve gelecekteki sanata inandığını bildirmektedir”.2 1945 yılında Webern’in öğrencisi Alman besteci Karl Amadeus Hartmann (1905-1963), Münih’de kurduğu Música Viva, kısa sürede Nazi döneminde yasaklanan bir tür müzik festivali organizasyonuna dönüşmüştü. Hartmann’ın da Koellreutter gibi Scherchen’in öğrencisi olması belki de bu konserlerin Brezilya’da yazılan Manifesto’dan ilham aldığı düşünülebilir.
Koellreutter grubunun üyeleri Brezilya müzik kültüründeki yenilikçi gelişimler ile geleneksel yapısı arasındaki çelişkiye büyük bir ilgi ile yaklaştılar. Geleneksel yaklaşım taraftarları ile yenilikçi yaklaşımın taraftarları arasında süregelen polemikler, 1950 yılında zirveye ulaştı. Geleneksel, ulusal müzik eğiliminin ana savunucusu olan Camargo Guarnieri, Brezilyalı müzisyenlere ve eleştirmenlere yolladığı Açık Mektup’ta müzikte geleneksel, ulusal eğilimle dodekafoni’yi karşılaştırır. Música Viva grubunu Brezilya karşıtı olmakla suçlar. “Dodekafoni sistemi, vasatların sığınağıdır” diyerek eleştirir.3 Guarnieri’nin mektubuyla başlayan ve her iki tarafın da katıldığı geleneksel-ulusal eğilim ile dodekafoni sistemi arasındaki bu şiddetli tartışmalar daha önce de değindiğimiz gibi birkaç yıl sürer.
Genç besteciler 1960’lı yılların başlarında Avangard düşüncelere kapılmaya başlarlar. Bu düşünceler Música Viva grubunun düşüncelerine aykırı düşünceler olarak yayılmaya başlar. Yeni düşünce grubu da Música Nova adını alır. Grup, sanatsal anlayış olarak serialisme dayanan Darmstadt ekolünü benimsemektir. Aralarında Eric Satie’nin (1866-1925) de olduğu bu besteciler, dadaizm ve somut şiir anlayışı etkisinde gelişen bir grup oluştururlar. Grubun kurucuları Willy Corrêa de Oliveira (1938), Gilberto Mendes (1922-2016), Damiano Cozzella (1938) ve Rogério Duprat’dır (1932-2006).
1961 yılında Rio de Janeiro Belediye Tiyatroları’nda ve São Paulo’da düzenlenen VI. Bienal’de Brezilyalı seyirciler elektronik müzik ile tanışırlar. Bienal’e Música Nova grubunun genç bestecileri de katılır. Kendi besteledikleri aleatorik metoda dayanan elektronik müzikle yaptıkları denemeleri seslendirirler. Eylül 1961’de düzenlenen Avangard Müzik Haftası sebebiyle İtalyan besteci, orkestra şefi ve kuramcı Luciano Berio (1925-2003), Belçikalı besteci ve teorisyen Henri Pousseur (1929-2009) ve Amerikalı besteci, piyanist David Tudor (1926-1996) Brezilya’yı ilk kez ziyaret ederler. Yine ilk kez burada Karlheinz Stockhausen, Koellreutter ve John Cage’in müzikleri seslendirilir. Hollandalı Philips şirketinden özel ekipmanlar getirilir. Çünkü ülkenin bu dönemde sahip olduğu teknik imkânlar bu seslendirmeler için yetersiz kalmaktadır.
Ancak birkaç yıl sonra genç müzisyenlerin yolları ayrılır. Rogério Duprat ve Damiano Cozzella, piyasaya göre müzik yapmaya başlarlar. Gilberto Mendes, deneysel müzik yapmayı sürdürerek, tiyatro ve parodiler için müzik yazar. Bu arada Willy Corrêa de Oliveira bestecilikten siyasete geçer.
1Mestre Dissonante, O Globo, Segundo Caderno, São Paulo, 25.10.1997, s. 1.
2A.g.e.
3Verhaalen, M. Camargo Guarnieri – Expressões de uma vida. São Paulo: Edusp/Imprensa Oficial, 2001.