“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”
2
KAFKASYA: ANAYURT
***
Kafkasya’yı anlamak için en iyi ipuçlarını yine masallarda, Kafkas söylencelerinde buluyoruz: Tanrı yeryüzünü yarattıktan sonra bir torbaya dağları doldurmuş, başlamış kıtaların üzerine serpiştirmeye. Her kıtaya dağları paylaştırdıktan sonra torbada kalanları Kafkasya’ya boşaltıvermiş. Bu ülkedeki gökleri delen dikbaşlı dağlar derin uçurumlarla, çağıldayan ırmaklarla birbirinden ayrılır; soluk kesen geçitlerle birbirine bağlanır. Dağların ötesinde göz alabildiğine stepler yayılır; uçlarında ise biri hırçın ve karanlık, öteki uysal görünümlü ve aydınlık- iki deniz uzanır: Karadeniz ile Hazar Denizi…Karadeniz'den Kafkas Dağlarının görünüşü (Ayvazovski)
Benzer bir Kafkas söylencesiyle sürdürelim sözü: Yine Tanrı her ülkeye o ülke halkının konuşacağı dili atmış gökyüzünden… Torbasındaki dilleri serpiştire serpiştire giderken Kafkasya üzerine gelince sıkılmış; bakmış daha dağıtacak çok dil var, yeniden dünya çevresinde dolaşıp kalan dillere yer bulmaktansa hepsini Kafkasya’nın üzerine döküvermiş. Bugün, 21. yüzyılın başında, Kafkasya’da 35 dil konuşuluyor. Söylendiğine göre, yüz yıl önce bu sayı 70 imiş. Dildeki bu çeşitlilik, halkın etnik yapısındaki çeşitliliği de yansıtıyor: Güney Kafkasya’da yaygın olarak Türk, Gürcü ve Ermeni halkları ile bu halkların dillerine rastlanırken dağlar ile dağların kuzeyinde Abaza, Avar, Çeçen, Çerkes, Dargin, Lak, Megrel, Oset, Svan, Ubıh gibi her biri kendi dilini konuşan farklı etnik gruplar yaşıyor. Bununla da kalmıyor, etnik gruplar kendi içlerinde boylara ayrıldıklarında konuştukları diller de ayrışıyor. **Etnisite ve dilleri böylesine çeşitli olan Kafkasyalıların dinlerine gelince, Gürcülerle Ermenilerin dışında, çoğunluk İslam dinini benimsemiş. Ayrıca, bölge nüfusu içinde Yahudilerin de azımsanmayacak bir payı var.Etnik kökeni Türk olan İbrahim Bey, Kafkasya’dan söz ederken -Batı dillerinde etnik çeşitliliği anlatmak için kullanılan- “Makedonya” sözcüğünü kullanırmış. Mutfak meraklıları bilirler: Sözcüğün Fransızca söylenişi olan “Maseduan”, aynı zamanda, küçük doğranmış çok sayıda meyvenin yada sebzenin biraraya getirilmesiyle ortaya çıkan meyve salatasının ya da yemeğin adı... Etnik ve dinsel farklarına karşın Kafkasyalıların ortak yanları çok: yemekleri, müzikleri, dansları birbirine benzer. Kafkasyalılık, ortak coğrafyadan kaynaklanan bir kültürü anlatır. Müslümanlığa geçen Kafkasyalılar atadan kalma göreneklerini sürdürmüşler. Örneğin, 20. yüzyıl başında Kafkasyalı Müslümanlarda kaç göç olmadığı görülüyor: kadın erkek birlikte çalışıyor, birlikte eğleniyor; gerektiğinde dövüşmeyi de bilen Kafkas kadınının toplumda saygın bir yeri var.***
Kafkasya’yı almak için uzun süre uğraşan Rusların 19. yüzyıl edebiyatçılarının yapıtlarında Kafkas dağlılarının ortak niteliklerinin yansımasını görüyoruz. Kafkasyalı kahramanlarını “vahşi”, boyun eğmeyen, çılgıncasına yürekli, şerefleri için dövüşürken bazen acımasız, ama aynı ölçüde de romantik, gururlu, kurumlu, yakışıklı erkekler ve güzel kadınlar olarak betimliyorlar. Kafkas halklarının kişiliğinin oluşmasında güzel ve çekici olduğu kadar sert ve vahşi coğrafyasıyla tarihinin de payı olsa gerek. “Kafkasların Şairi” olarak da nitelenen, Rus Romantizmi’nin en büyük ismi Mihail Yuryeviç Lermontov’un ressamlığı bizde pek bilinmez. Oysa, o yalnız şiirlerinde değil tablolarında da Kafkasya’yı anlatmıştı. RUSLARIN KAFKASYA’YA YERLEŞMESİKuzeyle güney, doğuyla batı arasında geçit konumundaki Kafkasya’yı ele geçirmek için çeşitli yabancı güçler tarih boyunca savaşmış.Rusya, daha 10. yüzyılda sıcak sulara ulaşma özlemiyle Kafkasya’yı almaya kalkmış; burada ilerleme şansını ise ancak 18. yüzyılda, Büyük Petro’yla birlikte bulabilmiş. 19. yüzyılın başında , 1801’de Gürcistan’ın işgalinden sonra bu ülkeyi üs olarak kullanıp, güneyi ve kuzeyiyle tüm Kafkasya’yı almaya çalışmış. 1813’te -Azerbaycan’ın bugünkü başkenti- Bakü ile -Dağıstan’ın o günkü merkezi- Derbent hanlıklarının da içinde bulunduğu yerel hanlıkları teslim alarak Kafkasya’yı ele geçirmiş. Aslında ‘ele geçirmiş’ yerine ‘el koymuş’ demek daha doğru olabilir, çünkü yönetime el koymuş ama ülkeyi tam olarak ele geçirememiş. Müslüman halk, Rus egemenliğini kolay kolay kabullenmemiş. İlk kez 1785’te Şeyh Mansur’un Gazavat (Kutsal Savaş) çağrısıyla Kafkas halkları Ruslara karşı ayaklanmış. Şeyh Mansur’un esir alınmasından sonra da Gazi Muhammed, İmam Hamzat Bey, Hacı Murat ve son olarak da Şeyh Şamil önderliğinde bağımsızlık savaşları yıllarca sürmüş. Ancak Şeyh Şamil’in 1859’da yenilmesinden sonra, Ruslar Kafkasya’ya egemen olabilmişler***Hacı Murat, Lev Tolstoy’a ünlü romanlarından birini yazmak için esin kaynağı olmuştu. Hem doğasıyla hem de boyun eğmeyen halkıyla, Rus sanatçılarının ilgisini ve hayranlığını çeken Kafkasya, Rus edebiyatına olduğu kadar Rus resmine de konu oldu. Resimlerinde Türk-Rus savaşlarını da anlatmış olan Aleksey Daniloviç Kivşenko, Kont Baryaçinski’ye teslim olan Şeyh Şamil’i yenik olsa bile dimdik göstermektedir. Kafkasyalıların Ruslara direnişi Şeyh Şamil’in yenilgisinden sonra uzun sürmedi. Aynı tarihlerde, Rusya’da köylü yığınları alttan alta kaynamaktaydı. Bunu fark eden Çar II. Aleksandr, 1861’de bir ferman çıkararak köleliği (serfliği) kaldırdı. Ancak, özgürleşen köylülere hangi toprak, kimin toprağı verilecekti? Kafkasya’nın kesin fethi bu açıdan artık zorunluydu. Rus egemenliğine direnen yerli halk şiddetle karşılaşıp yurdundan göçmeye başladı. Rus komutanlar, 21 Mayıs 1864’te Kafkas-Rus Savaşı’nın sona erdiğini, Kafkasya’nın tamamen fethedildiği Çar’a telgrafla duyurdular ve Soçi yakınlarında yapılan tantanalı bir askerî törenle zafer kutlandı. Bu durum, Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına ilk büyük göç fırtınasına yol açtı: Kimi kaynaklara göre 1,200,000, kimi kaynaklara göre ise 1,500,000 kişi yerini yurdunu bırakıp Osmanlı’ya sığındı. Bugün bile çok büyük olan bu sayının o tarihte Kafkasya’nın nüfus bileşimini etkileyecek çapta olduğu apaçık!...Göçen Kafkasyılalar (Pyotr Nikolayevich Gruzinsky)
Göçenlerin geride bıraktığı bereketli Kafkas toprakları, topraksız Rus köylülerinin yerleşimine açıldı. Kimi köylü, kimi eski asker, kimi Kazak, çok sayıda Rus, toprak sahibi olmak üzere Kafkasya’ya göç edince bölgenin etnik yapısı da değişti. Bu bölümü de müziksiz bitirmeyelim. Kars yöresinden Şeyh Şamil dansının müziği buraya uygun düşse gerek. Ama bu videoda bildiğimiz danstan başka şeyler var.https://www.youtube.com/watch?v=J4XeIKztj34 Alışık olduğumuzdan farklı bir yorum Azerbaycan’dan: https://youtu.be/CpHkrFf5Jc8DEVAMI YARIN
* Hazar Denizi kıyısındaki Dağıstan’dan batıya doğru Çeçenya, İnguşya, Osetya, Çerkes ülkeleri (Kabardey-Balkarya, Karadağ-Çerkesya) ile Karadeniz kıyısındaki Abhazya… Daha kuzeyde yine doğudan batıya, Hazar Denizi’nden Karadeniz’e doğru Astrahan, Kalmıkya, Stavropol Kray, Rostov, Adigey, Krasnodar Kray…
** Örneğin, Kafkasya’nın en geniş aborijin halklarından olan Çerkesler pek çok boya ayrılmış, konuştukları Adige dili kendi içinde iki kola ve çeşitli lehçelere bölünmüş. Oğuz ve Selçuk Türklerinin boyları olan Ahıskalılar, Azerbaycanlılar, Balkarlar, Derbent Türkmenleri, Karapapaklar, Kıpçaklar, Kumuklar, Nogaylar vb ise farklı lehçelerde Türkçe konuşuyorlar.
***2011 yılında, Rusya Federasyonu içinde yer alan Dağıstan’ın Derbent şehrinde girdiğim bir fotoğrafçı dükkanında büyük boy bir Şeyh Şamil fotoğrafı asılıydı.
“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”