Bu kadın sahnede olmaya devam ettikçe bizim kariyer yapma ümidimiz olamaz. Her eseri çalabiliyor ve hepsini çok iyi icra ediyor.”
Alfred Brendel, piyanist Jean-Bernard Pommier’e (1960’lı yıllar)
“Kara listeye gelince -- kara listeye alınmasını Idil Biret bir onur nişanı olarak takmalı.” Jack Einhorn, eski RCA plak firma yöneticisi (ABD 2000)
“Kara liste’nin farkındayız ancak şimdiye dek kimse yazılı olmayan bu listenin varlığını kanıtlamayı başaramadı. Plak şirketleri genellikle sanatçının angajman alamamasının kötü performans nedeniyle olduğunu söylerler ve buna ‘kanıt’ olarak gazetelerde kendi yayınlattırdıkları menfi eleştirileri kaynak gösterirler.” White & Case, Feddersen Avukatlık firması (Hamburg 2002)
“Ama neden angaje edildi? O kara listede.”
Piyanist Pavel Gililov, bir konser organizatörüne (Meksika 2006)
Şefik Büyükyüksel
Alfred Brendel’e ait olduğu belirtilen İdil biret hakkında en yukardaki sözler, bundan yaklaşık altmış yıl önce söylenmiş.[1] Brendel henüz fazla tanınmadığı o günlerde, tıpkı günümüzdeki NAXOS gibi, o zamanın LP uzunçalar plaklarını daha uygun fiyatla satan VOX firması için kayıtlar yapıyordu. Brendel’in bu sözleri söylediği dönemde İdil Biret’in Pariste verdiği bir konserden sonra, Fransa’nın önde gelen müzikolog ve eleştirmeni Marc Pincherle şöyle yazmıştı, “Zamanımızın en büyük virtüözlerinden birinin varlığına şahitlik ediyoruz. Onun kuşağında klavyeye bu derece ustalıkla, bu denli olgun bir düşünce biçimi ve zengin bir hayal gücüyle hâkim olan başka piyanist görmüyorum.”[2] Boston Globe’un baş müzik eleştirmeni Richard Dyer ise 2000 yılında, o günleri hatırlayarak şunları yazdı, “1961-1962’de Paris'te piyano çalmaya çabalayan bir öğrenci olduğum yıllarda İdil Biret parlayan bir yıldızdı, çağdaşı Martha Argerich’in 1965’te Chopin Yarışmasından sonra gördüğü ilgiyi çoktan üzerine toplamıştı. Ufak tefek Biret’in Bartok’un 2. Piyano Konçertosuna benzerini daha önce duymadığım bir yırtıcılıkla, hatasız olarak girişi belleğimde hala canlı olarak duruyor.”[3]
1988’de, Brüksel'de İdil’in bir konserini dinledikten sonra Alfred Brendel yanında oturan bu satırların yazarına şöyle demişti, “İdil her şeyi çalabiliyor ve çok da iyi çalıyor. Bu sebeple meslektaşları piyanistler ondan korkuyor, çekiniyorlar.” [4] Bu sözler, kendisinin 1960’ların başında Jean-Bernard Pommier’e ifade ettiğinin benzeriydi.
Brendel’in sözünü ettiği piyanist meslektaşların kimler olduğu ve neden korktuklarını her zaman merak etmişimdir. Acaba bazıları Biret’in çok ünlü çağdaşları olan Martha Argerich, Daniel Barenboim, Maurizio Pollini, Ashkenazy gibi EMI, Deutsche Gramophone (DGG) ve DECCA’nın yıldızları mıydı? Ya da daha sonraki DGG yıldızı Maria Joao Pires mi ? (Polonya Chopin Grand Prix’sinde jüri İdil Biret’e de kendisi ile birlikte ödül verince Varşova'daki törene gelmemişti) Veya, sonradan DGG yıldızı olan Rudolf Buchbinder mi idi ?(Viyana’da Schönbrunn Sarayı’nda vasat altı bir performansla Beethoven sonatları çaldıktan sonra dinleyicilerin arasında Biret’in de bulunduğunu öğrenince telaşa düşüp yanına gelmiş, ‘burada ne arıyorsun’ dedikten sonra neden o gece iyi çalamadığını anlatmaya uğraşmıştı)[5]
Bir de Gerhard Oppitz var, DGG için kayıtlar yapmış olan ve 1995 yılında Alman televizyonu ZDF (Zweite Deutsche Fernsehen) Wilhelm Kempff’in 100. doğum yılı münasebetiyle hazırlamakta olduğu belgesel için İdil Biret ile Kempff’in Positano'daki villasında hocası hakkında bir söyleşi kaydetmek isteyince buna karşı çıkan ve “Positano'da ustalık sınıflarını şimdi ben yapıyorum, ZDF İdil Biret ile orada bir program yapamaz sadece benimle olabilir” diyen. (Program bunun üzerine Kempff’in Münih yakınındaki aile evinde yapıldı).
Tabii bir de hepsi DGG yıldızları olan Anatol Ugorski, Andrei Gavrilov ve Lilya Zilberstein var. 150. ölüm yıldönümü nedeniyle 1999’da Chopin’in eserlerinin çalınacağı Almanya'daki Schwetzingen Festivaline İdil Biret’in de davet edilmesi üzerine ilk ikisi son dakikada resitallerini iptal etmişler, Ugorski’den bir gün evvel resitali olan Lilya Zilberstein ise kendisine onun yerine resital vermesi festival müdürü tarafından teklif edilince sadece bir akşam evvelki konserinin aynı programını çalabileceğini söylemişti (elinin altında bir kaç resital programı olması gereken profesyonel bir konser piyanisti için olacak şey değil bu cevap). Bu davranışları her üç piyaniste DGG’nin telkin ettiği, sonradan edinilen bilgilerle anlaşıldı. İdil Biret ise aynı gün uçak ve helikopterle Brüksel’den Schwetzingen’e gelerek Ugorski’nin programını aynen çalmıştı (Polonaise Fantasie Op. 61, 12 Mazurka, Sonat Nr. 3). Ve 2006’da İdil Biret’in Cuernavaca Meksika’da kendisinden sonra bir resital vereceğini öğrenince pek de hoşlanmayan ve “Ama neden angaje edildi? O kara listede” diyen piyanist Pavel Gililov var (bundan daha sonra bahsedeceğiz).[6]
Hayır, Brendel’in aklında kimler vardı bilemiyoruz ve o da söylemez.
Ama hepsi bu değil. 1986’da EMI’nin Uluslararası Bölümünün onayladığı, Liszt’in 100. ölüm yıldönümü için İdil Biret’in Beethoven’ın Senfonilerinin Liszt piyano uyarlamalarının tamamını kaydetme projesini EMI üst yöneticisi Peter Alward’ın kayıtlar hemen yarılanmışken neden durdurarak engel olmaya çalıştığını da sorgulayabiliriz. Sebebi acaba bu son derece güç eserlerin hepsini birden ilk defa kaydedecek piyanist olacak olan Biret’in ününün EMI’nin yıldız piyanistlerinin önüne geçeceğinden korkulması mıydı? Alward’ın daha sonra DGG’nin kalesi olan Salzburg Festivalinin başına geçtiğini de bilmekte yarar var bu çerçevede.
Sonra gene soruyoruz: Neden 1991’de peşpeşe İngiltere, Fransa ve Almanya'da gazete ve mecmualarda Biret’in Chopin kayıt ve konser icraları hakkında olumsuz kritikler yazdırıldı (evet, yazdırıldı), tam Biret bu bestecinin tüm yapıtlarını 1990 da Naxos için kaydetmeye başladığında?[7] Sebebi Biret’in EMI, DGG, DECCA gibi şirketlerin meşhur Chopin yorumcusu yıldızlarına meydan okumasına müsade etmemek ve onun piyasada büyük ilgi gören Chopin kayıtlarını tamamlamasını engellemek miydi? Bu çabalar Naxos’un kurucusu Klaus Heymann’ın bu kritikleri dikkate almaması ve İngiltere'de Ivan March ile Tully Potter, ABD’de Igor Kipnis, Fransa'da Henry-Louis de la Grange, Almanya'da Joachim Kaiser gibi seçkin eleştirmenlerin Biret’in Chopin kayıtları hakkında fevkalade olumu yazılar yazmasıyla sonuç vermedi. Büyük plak şirketlerinin korkularının hiç de yersiz olmadığı Biret’in Chopin CD satışları 2004’te bir milyonu aşınca doğrulanmış oldu.
Bir diğer merak konusu, DGG’nin yıldızı Maria Joao Pires’in 1994’te yayınladığı CD’si üzerindeki Chopin’in 2. Konçerto kaydını solo bir yapıtla (24 Prelüd) birleştirmesi. Neden alışılageldik şekilde, daha önce Pires’in aynı orkestra ve şef ile kaydettiği ve henüz yayınlanmamış olan, 1. Konçerto, veya piyano ve orkestra için dört kısa eserinden biri ile birleştirilmedi? Chopin’in piyano solo ve orkestralı bütün yapıtlarını Naxos için 15 CD olarak kaydeden İdil Biret’in önünü kesmek ve 1995'te Polonyada yapılacak Grand Prix du Disque Chopin yarışmasında hem konçerto hem de solo eserler kategorilerinde ödülleri Pires’in almasını sağlamak için mi yapıldı bu acaba? [7a]
Eğer DGG böylelikle Biret’e bu ödülü kazandırmamak niyetinde idi ise, başarılı olamadı. Evet, Polonya'da jüri, o ülkede çok etkili olan DGG’nin istediği ve beklediği gibi hem solo hem de konçerto dallarında iki ödülü Bayan Pires’e verdi. Ancak, Polonyalı piyanistlerden oluşan jüri, kayıtlarının olağanüstü kalitesini göz önüne alarak, İdil Biret’e de 15CD Chopin’in Tüm Yapıtları Edisyonu için Grand Prix du Disque Chopin ödülünü verdi. Bu yarışmanın tarihinde iki ayrı piyaniste Grand Prix ödülü ilk ve son olarak 1995'te verildi. Bayan Pires’in neden o yıl 9 Ekim günü Varşova'da yapılan ödül törenine gelmeyip İdil Biret’i orada yanlız bıraktığını izah etmeye gerek olmadığını düşünüyorum.
1980’lerin EMI yöneticisi Peter Alward, 1990’ların DGG yöneticileri ve Anatol Ugorski, Andrei Gavrilov, Lilya Zilberstein, Maria Joao Pires, Pavel Gililov gibi piyanistler konuşup açıklık getirmedikçe Biret’e yapılan, kara listeye almaya kadar giden kötülüklerin arkasında yatan gerçekleri tam olarak bilemeyeceğiz. Bunu da beklememeli çünkü herhangi bir açıklama onların itibarını ciddi bir şekilde zedeler. Böylece sessizlik, gerçeğin üzerini örtecektir. Bir “sessizlik yemini” şifresi olan “Omerta” klasik müzik dünyasına hakimdir. Konuşmaya cesaret edenler için sonuçlar çok ağır olabilir. [7b]
Brendel’in söz ettiği piyanistler büyük plak şirketleriyle sözleşmesi olan “yıldızlar” idi. Bu şirketler, LP ve CD satışlarından elde edilen yetersiz gelire ilaveten, yıldız yaptıkları sanatçıların kazandığı hatırı sayılır konser gelirlerinden de pay almaktadırlar. Edinilen bilgiye göre, örneğin 1998 yılında ünlü bir Japon piyanist kontrat ile bağlı olduğu büyük bir plak şirketine CD kayıtları, reklamları ve kendi tanıtımının yapılması karşılığında ayda 100.000 Alman Markı ödüyordu (bugün 50.000 Euro).[8] [8a] Böylece, büyük plak şirketleri tarafından Biret’in büyük kariyer yaparak çok sayıda konserler vermesinin önlenmek istenmesi ve bu amaçla kara listeye alınmasının maddi nedenlere de dayandığı görülmektedir. Biret’in kazanacağı konser paraları kendi sanatçılarının kaybı olacak ve büyük plak firmalarına dönmeyecekti. Bunun bir kanıtı Almanya'nın tanınmış konser acentesi sahibi Hans Ulrich Schmid’in kendisi ile İdil Biret’in temsili için 1986 yılında konuşan Berlin Filarmoni eski direktörü Wolfgang Stresemann’a “Sadece büyük plak firmaları ile kontratı olan sanatçıları listemize alıyoruz bu nedenle İdil Biret’i temsil edemeyiz” demiş olması idi. Bu önemli konuşma büyük plak şirketlerinin piyasayı acenteler üzerinden müştereken kontrol ettikleri, yani oligopol olarak çalıştıklarını göstermektedir.
Ticari ilgi alanını bir tarafa bırakacak olursak, sanatsal olarak piyanist meslektaşları İdil Biret’ten neden çekiniyorlardı? Onları bu kadar korkutacak neler yapmıştı? Buna belki onun sahnelerdeki 75. Yılı vesilesiyle derine inerek daha net bir cevap bulabiliriz.
Marc Pincherle ve Richard Dyer’ın da belirttiği gibi, İdil Biret kendi kuşağında benzeri olmayan bir piyanist. Sekiz yaşında TBMM’nin adına çıkardığı kanunla Fransa'ya gönderilmiş, Paris Konservatuvarından mezun olmuş, 20. Yüzyılın en usta üç müzisyeni Nadia Boulanger, Wilhelm Kempff ve Alfred Cortot tarafından eğitilmiş, onbir yaşında Wilhelm Kempff ile Pariste Champs Elysee Tiyatrosunda 2700 seyirci önünde Mozart’ın iki piyano için konçertosunu çalmış, o yıllarda Rubinstein, Gilels, Backhaus, Cortot, Kempff gibi dönemin efsane piyanistlerinin hayranlığını kazanmış, onbeş yaşında Paris Konservatuvarını bitirmiş, onyedi yaşında ilk uzunçalar plağını kaydetmiş, onsekiz yaşında Sovyetler Birliğinde onaltı konserlik turne yapmış, yirmi iki yaşında Boston Senfoni Orkestrası ile Amerika'da ilk konserini vermiş, kendi kuşağındaki bütün piyanistlerin aksine, hiç bir yarışmaya katılmadan adını Avrupa ve Amerika'da duyurmuş Biret.
Repertuvarının derinliği ve genişliği eşsiz olup Bach, Beethoven’den Bartok ve Schönberg’e kadar 100’ün üzerinde konçerto ile piyano repertuvarının neredeyse tüm solo başyapıtlarını kapsar. Buna karşılık, örneğin, yukarda söz edilen DGG’nin “yıldız” piyanistlerinden Maria Joao Pires’in konser repertuarında sadece dört bestecinin ondört konçertosu olup bunların en yenisi Schumann’ın konçertosudur (1845). Daha sonra gelen Brahms, Grieg, Çaykovski, Rahmaninov, Ravel, Bartok, Şönberg, Prokofiev, Şostakoviç gibi bestecilerin piyano konçertoları sanatçının dünyasında yer almamakta veya alamamaktadır. Diğer pek çok “yıldız” piyanist için de durum aynıdır. Amaç çok sayıda konser verip milyonlarca doları bulan büyük paralar kazanmak ve bunu plak firmaları ile paylaşmak olunca bunu kısıtlı ve tercihen ‘milli’ bir repertuvarla yapmayı olağan karşılamak gerekebilir. Bu konuda daha fazla bir şey söylemeden Biret’in 1980’den bu yana çalışmalarından da örnekler vermek yerinde olur:
1980 İlk Avustralya turnesinde yedisi Sidney Opera Binasında olmak üzere otuz konser verdi 1980-82 Beethoven’in 32 piyano sonatının tamamını İstanbulda yedi resitalde çaldı 1982 İlk Doğu Almanya (DDR) turnesinde Leipzig Gewandhaus ve Dresdner Symphonie orkestraları ile konserler verdi 1983 Leningrad Filarmoni Orkestrası ile İstanbul Festivalinde Rachmaninov’un 3. Piyano Konçertosunu çaldı 1984 Kırk konser verdiği ikinci Avustralya ve de Yeni Zelanda turnelerini yaptı 1985 İkinci DDR turnesinde, harpte yıkıldıktan sonra tekrar inşa edilip o yıl açılan Dresden Semper Operasında resital verdi, Leipzig Gewandhaus Orkestrası ile Bartok’un 2. Konçertosunu ve Berlin Radyo Orkestrası ile Rachmaninof’un Paganini Rapsodisini çaldı 1986 Fransa’da Montpellier Festivalinde, EMI için o yıl kaydettiği, Beethoven’ın dokuz senfonisinin Liszt piyano uyarlamalarını bir haftada verdiği dört resitalde çaldı 1990-92 Chopin’in bütün piyano eserlerini kaydetti 1995 Chopin’in bütün eserleri kaydı Polonyada Grand Prix ve aynı yıl Pïerre Boulez’in piyano sonatları kaydı Fransada yılın Altın Diapason (d’Or) ödüllerini kazandı 1997 Brahms’ın bütün solo piyano yapıtlarını ve iki konçertosunu bestecinin 100. ölüm yıldönümü anma konserlerinde çaldı ve kayıtlarını tamamladı 1998 Bu yıl içinde konserlerde ve kayıt çalışmalarında 18 değişik piyano konçertosu çaldı 2000 Rachmaninov’un bütün konçerto ve solo eserlerinin kayıtlarını tamamladı 2002 Ligeti’nin etüdlerinin tamamını kaydetti 2007 Cumhurbaskani Lech Kaczsnky İdil Biret’i Chopin kayıtlari ve performanslarıyla Polonya kültürüne katkıları nedeniyle ülkenin en üst nişanı Krzyzem Kawalerskim Ordera Zaslugi ile taltif etti 2008 Beethoven’in 32 piyano sonatı ve beş konçertosu ile korolu fantezisinin kayıtlarını tamamladı 2012 Hindemith’in piyano ve orkestra için bütün eserlerinin kaydını yaptı. Güney Amerika, Çin ve Mısır turnelerini gerçekleştirdi 2014 Bach’ın 48 Prelüd ve Füg’ünü (WTC) yedi günde kaydetti 2016 İlk Carnegie Hall konserini verdi 2018 Biret’in 1959 yılından bu yana yaptığı stüdyo kayıtlarının tamamı 130 CD kutu içinde yayınlandı...
Bunlar yalnızca birkaç örnek. 1960 lardan itibaren 360° sözleşmeler imzalayıp sanatçıların kariyerlerini inşa eden, onları “yıldız” yaparak para kazanan büyük plak şirketleri, önceleri bir şekilde kaybolup gideceğini düşünerek İdil Biret ile ilgilenmediler ve yokmuş gibi davrandılar. Her biri kendi belirli alanında pazarlanacak ürünler istiyordu (evet bu şirketler için piyanist bir üründür) ve bunların Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya gibi büyük müzik dinleyici kitlesi olan ülkelerden gelmesini tercih ediyorlardı. Mümkün oldukça da kendi ülkelerinin müziği üzerine uzmanlaşmayı öne çıkartıyorlardı; Debussy, Ravel, Saint-Saens çalan Fransız piyanistler, Beethoven, Brahms, Schubert, Schumann çalan Alman ve Avusturyalılar ve Çaykovski, Rachmaninov, Prokofiev v.b. bestecilerin yapıtlarını çalan Sovyet/Rus piyanistler gibi. Geniş pazarı olan ama piyano eseri yazan önemli bestecileri olmayan İtalyan ve Güney Amerikalı, daha sonra Japon ve Çinli piyanistler ise istisnaydı; onlar kendilerine ne uyuyorsa onu çalabiliyorlardı.
Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan ve dikkate değer bir klasik müzik geleneği olmayıp bir klasik müzik piyasası da bulunmayan Türkiye’den gelen, diğerleri gibi birkaç milli bestecinin seçilmiş yapıtlarını çalarak kariyer yaptırılması düşünülemeyen İdil Biret büyük plak şirketleri için bir problemdi. Kendi ülkesi önemli pazar olmayan ama her şeyi çalabilen ve hatta çok iyi çalabilen bir Türk’ü nerede, nasıl pazarlayabilirlerdi? Bunun yarattığı sorun ise kendi “yıldız”ları ile yapılan karşılaştırmalarda öne geçen Biret’in o kontratlı “yıldız” lardan biri olmamasını nasıl izah edecekleri idi.
Biret’i dışlayıp zamanla sönmesini bekleyen büyük plak firmaları, Biret Beethoven’in dokuz Senfonisinin Liszt’in piyano uyarlamalarını yedi ay gibi kısa bir süre içinde kaydedip bunlar altı uzun çalar plaktan oluşan bir kutuda Liszt’in 100. ölüm yıldönümü münasebetiyle 1986 yılında (Peter Alward’ın itirazını Thorn-EMI grubu idare heyeti başkanının reddetmesiyle) EMI tarafından piyasaya sürülüp Avrupa ve Amerika'da olağanüstü kritikler alınca, istemeyerek de olsa onu bir süre kabullenmek zorunda kaldılar. Böylelikle Biret 1986’dan sonra pek çok konser angajmanı aldı ve özellikle Beethoven senfonilerini New York, Londra, Frankfurt, Berlin, Münih, Tokyo, Milano, İstanbul ve diğer önemli şehirlerdeki konserlerinde icra etti.
Fakat, büyük plak şirketlerinin keyfi İdil Biret 1989’da Naxos’un kurucusu ve sahibi Klaus Heymann’ın Chopin’in tüm piyano yapıtlarını kaydetme teklifini kabul edince bozuldu. Bu teklif Chopin’in ardından Brahms ve Rachmaninov’un bütün solo piyano yapıtları ve konçertolarıyla ve sonra Boulez’in piyano sonatları, Ligeti’nin etüdleri ve Stravinsky’nin Ateşkuşu eserinin piyano uyarlaması ile birlikte toplamda 45 CD’lik bir külliyata dönüştü ve 2004 yılına dek iki milyon adet üzerinde satıldı. Tüm bunlar büyük şirketleri öfkelendirdi ve Naxos’a diş geçiremeyen plak şirketleri İdil Biret’i kara listeye koyarak adeta hınç aldı. Tabii Türk olması da bunu kolaylaştırdı. 2001 yılında bir Alman müzikseverin kendisine yolladığı mektuptan İdil Biret kara listeye alındığını ilk defa resmen öğrendi. [8b] Mektupta Düsseldorf’ta çok iyi tanınan bir konser organizatörü olan René Heinersdorff”un bir özel konuşmada, Almanya'nın büyük bir plak şirketi tarafından (bu DGG olmalı) konser ve festival organizatörlerine ve orkestralara İdil Biret’i angaje etmemelerinin telkin edildiğini söylediği belirtiliyordu. Biret’i angaje ettikleri takdirde, söz konusu şirketin bünyesinde bulunan sanatçıların o organizatörle anlaşma yapmayacağı, anlaşması varsa da iptal edeceği daha önceki örneklerden biliniyordu. İşte bu da Schwetzingen Festivali’nde Biret’ten bir gün önce ve bir gün sonra sonra sahneye çıkacak olan DGG sanatçısı iki piyanistin konserlerini neden son anda iptal ettiğini ve festival yönetiminin, iptal eden piyanistin programını aynen çok yüksek bir seviyede çalarak o akşam festivali kurtarmış olmasına rağmen, Biret’i neden bir daha festivale davet etmediğini, daha doğrusu edemediğini, açıklıyordu. Korku dağları bekler derler! Biret’in kısa süre içinde müziği özümseme ve icra etmedeki son derece üst düzeyde olan doğal yeteneği, çok sınırlı bir repertuvar içinde kalan sanatçıların ve onları pazarlayan DGG gibi plak firmalarının gözünü korkutuyordu.
İdil Biret’in Meksika’daki konserlerini organize eden dostu Gerhard Abel, piyanist Pavel Gililov’la yaptığı konuşmayı Biret’e anlatınca büyük plak şirketlerinden konser organize edenlere gelen suç niteliğindekı tehditler ve kara liste kesin olarak doğrulandı. Alman vatandaşlığı almış olan ve DGG ile kayıtlar yapan Gililov 2006 yılında Cuernavaca’da resital vermek üzere Gerhard Abel ile anlaşmıştı. Orada iken Abel’e resitaller dizisinde kendisinden sonra kimin çalacağını sorduğunda İdil Biret’in çalacağını öğrenince yüzünü buruşturup şunu söylemiş, “Ama neden? O kara listede”. Abel de bunun sebebini sorunca Gililov şu açıklamayı yapmış, “Çünkü Biret, CD’leri ucuza satan Naxos için kayıt yapıyor”. Kendisi de Alman olan Abel ona şu cevabı vermiş, “Burası Meksika, Almanya değil”.
Kara listeyi teyit eden pek çok olay var. 2004 yılında İsveç Radyosu, İdil Biret’in Brüksel’deki evine iki personelini göndererek onunla hocası Nadia Boulanger ile ilgili bir program için röportaj yaptı. Aynı zamanda Stockholm'de Radyo Orkestrası ile bir konser de teklif edildi ve Biret de bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Sonra, radyodan gelenlerden birinin gönderdiği bir mesajla Biret’e orkestra daimi şefinin onunla konser vermeyi kabul etmediği üzülerek ve utanılarak bildirdi. Kara liste bilgisinin İsveç Radyo Orkestrası’nın DGG için kayıtlar yapan o zamanki daimi şefi Manfred Honeck’e ulaştığı belliydi.
İsveç'teki bu gelişme bir başka olayı hatırlatıyor. 1998 yılında İstanbul Festivalinde konser verecek olan İsviçre'nin Suisse Romande Orkestrası, bu konsere maddi destek veren Metin Arditi Bey’in önerisi üzerine, solist olarak İdil Biret’i istemişti. Bu ise o dönemde orkestranın müzik direktörü olan ve İdil Biret’in kara listede olduğunu mutlaka bilen Fabio Luisi’yi telaşlandırmıştı.
Kara listede olmasının İdil Biret’in iyi piyanist olmaması nedeniyle olduğu muhtemelen kulağına fıslanmış olan Luisi (belki de o dönemde onunla birlikte Leipzig şehrindeki Orta Almanya Radyo Orkestrasını yöneten Manfred Honeck tarafından) bu konseri yapmaya mecbur olduğundan İstanbul Festivali'nden tuhaf bir istekte bulunmuş ve ilk provadan sonra İdil Biret ile eser üzerinde (Ravel konçerto) çalışmak istediğini bildirmişti. Yani onun düşüncesine göre prova iyi gitmeyecek ve kendisi de piyano çalan Maestro Luisi prova sonrası Biret’in hatalarını elinden geldiğince düzeltmeye çalışacaktı. Festival yönetimi (IKSV), ancak bir talebeye yapılacak bu davranışın ne anlama geldiğini idrak etmekten aciz bir kimsenin elinde olduğundan, Luisi’nin bu isteğini İdil Biret’e iletmek saygısızlığında bulundu. İstek IKSV’nin anlayacağı bir lisanla reddedildi ve Maestro Luisi’nin de diğer şefler gibi İdil Biret ile ilk prova öncesi kısa bir süre konçertoyu gözden geçirebileceği bildirildi. Öyle de oldu. Fabio Luisi’nin DGG için kayıtlar yaptığını burada belirtmeye bilmem gerek var mı?
Yine bu kara liste Biret’e Hollanda’daki acentesinden gelen, İdil haricinde listesindeki bütün sanatçıları için kolayca konser bulabildiğini anlatan, mesajı da açıklıyor. Bu acente Biret’in olağanüstü kariyerine baktığında bunun sebebini asla anlayamadığını söylemişti. Buna benzer bir şikayeti İdil Biret’i kırk yıldan fazla bir süre Fransa'da temsil eden Kiesgen acentesi de yapmış, tanınmış tanınmamış hemen her piyanistin çaldığı Roque d’Antheron Piyano Festival yöneticisi René Martin’in defalarca yaptıkları önerilere rağmen İdil Biret’i angaje etmeyi kabul etmediğini ve bunun nedenini anlayamadıklarını belirtmişti. Bunların hepsine cevabı Meksika'da Pavel Gililov “İdil Biret kara listede” diyerek verdi.
O günlerde Alman basınında Frankfurter Allgemeine Zeitung ve Die Welt gazetelerinin verdiği haberler de Biret’e Almanya’nın belli başlı konser salonlarında artık konser verdirilmediğini belirtiyor ve Pavel Gililov’un sözlerini teyit ediyordu.[9][10]
Almanya'nın en tanınmış müzik mecmuası Fonoforum da 2003 yılında yayınladığı bir yazıda buna değiniyor ve "Bu olağanüstü piyanistin neden Almanyadaki konser salonlarında bu kadar az duyulduğu bir kez daha merak ediliyor" deniliyordu.
Fakat, önde gelen plak şirketleri tarafından kontrol edilemeyen Avrupa ve dünyanın geri kalanındaki sunucular, orkestralar ve festivaller Biret’i konserler için davet etmeye devam ettiler. Sonra da, Biret’in dünya dağıtımı Naxos tarafından yapılan kendi markası IBA 130 CD’den oluşan ve 1959’dan itibaren tüm stüdyo kayıtlarının toplayan kutu setini yayınladı. Bu kutuda 60 piyano konçertosu ve solo piyano repertuvarının neredeyse tüm başyapıtları mevcut. Pek çok “yıldız” piyanist kariyerlerinin tamamını özenle seçilmiş bir kaç konçerto ve resital programı üzerine kurarken, 2020 yılına kadar İdil Biret 70’e yakın konçertoyu ve solo repetertuarın hemen bütün büyük eserlerini konserlerde çalıp kaydını da yaparak meslektaşlarının pek çoğunu kıskandırdığını söylemek gerek.[11] Boston Globe’da Richard Dyer’ın, Biret’in 2005’te Boston’da verdiği resitali hakkındaki yazısının sonunda söyledikleri boşuna değil: “Piyanonun böyle çalınması ezberleri bozuyor, onun bir benzeri yok, o eşsiz sanatçının ta kendisi.” [12]
Ve 80. Yıl
Şimdi, geçtiğimiz yıl 80. doğum gününü kutlayan İdil Biret’in arşivindeki görsel video/film kayıtlarını içeren 12 DVD bir kutu yayınlandı. Bu kutuda konserlerinde kaydedilmiş 37 saatin üzerinde konçerto performansları ve solo resital görüntüleri ile belgeseller ve söyleşiler mevcut. Bütçe bulunduğunda, profesyonel çekim ekipleriyle ve çok sayıda kamerayla yapılan, Ankara'da Bilkent Üniversitesi'ndeki Beethoven konçertoları ve New Haven'de Yale Üniversitesi'ndeki Liszt ile Hindemith konçertoları filmleri gibi kayıtlar var. Bunların dışındakilerin bazıları ise tek kamerayla çekilmiş ve klavyede İdil’in ellerini gösteren kayıtlar, ki bunlar genç piyanistler için paha biçilemez değere sahip. Burada Ravel’in Gaspard de la nuit ve Stravinsky’nin Petrouchka’sı gibi zor eserlerde onun icra stilini, hangi parmakları nerde kullandığını görmek mümkün. Hepsinin ses kalitesi iyi olduğundan, bu görüntüleri de setin içine alma kararı verildi. 2000 yıllık geçmişe sahip olan Antalya yakınındaki antik Aspendos tiyatrosunda ve İstanbul7da M.S. 6. yüzyılda Jüstinyen döneminde inşa edilmiş olan Aya İrini Kilisesi'nde (şimdi müze) verilen piyano resitallerinin kayıtları gibi bazı kayıtların ise hem sanat hem de tarihi değeri son derece yüksek. Bunların yanı sıra İdil’in yaşamı ve çalışmaları üzerine 2008-2010 yılları arasında Eytan İpeker yönetiminde çekilmiş bir saatlik belgesel film var. Tam da zamanında yapılan bu belgeselde, ne yazık artık aramızda olmayan, İdil’i tanıyan ve onunla çalışmış Claude Samuel, Rémy Stricker, Irene Kempff, Nevit Kodallı ve Michel Devos gibi değerli kimselerle de röportajlar mevcut. Hepsi İdil’in yakın dostları ve meslektaşlarıydı.
Richard Wagner ve Franz Liszt’in büyük torunu olan Gottfried Wagner ile yapılan röportajın görüntüleri de yine bu kutunun içinde yer alan çok ilginç bir belge. Yaklaşık otuz yıl önce Brüksel’de tanıştığımda, kadın piyanistlerin erkeklerin seviyesine ulaşamadığını söylediğini duymuştum. Konuşmasını bitirmesini bekledim ve ona İdil Biret’i bilip bilmediğini sordum. Bilmediğini söyledi. Sonra İdil’in kayıtlarını dinledi ve röportajda da tanık olunacağı gibi fikrini değiştirdi, büyük dostu oldu İdil’in.
Bir diğer belge ise Kovid salgınının ilk günlerinden. Biret’in Beethoven’ın 9. Senfonisi’nin Liszt uyarlamasından Ode to Joy/Neşeye Övgü bölümünü İstanbulda 1. Boğaz Köprüsünün tam ortasında Avrupa ile Asya kıtalarını birleştiren o noktada çalışının görüntüleri. Liszt’in Weimar’daki müze evinde bulunan Bechstein piyanosunu, Chopin’in İngiltere’de Cobbe Koleksiyonu’nda bulunan Pleyel piyanosunu çalışının görüntüleri de var. Son olarak, bir kısa film, 1948’de 6 yaşındaki İdil’in Bach’ın Re Minör konçertosunu bir yaylı çalgılar dörtlüsüyle çalarken çekilmiş sessiz, siyah-beyaz görüntüleri çok çarpıcı. Biret’in 1953’te Paris’te RTF stüdyosunda kaydettiği Bach’ın Kromatik Fantezi ve Füg’ünün ses kaydı bu sessiz filmin üzerine yerleştirilmiş.
Son söz
Karanlık orta çağlarda Rusya’da bir köyde mevcut düzenden memnun olan ve değişimden korkan insanlarla ilgili bir hikâye okumuştum çok eskiden. O köyde yeni doğan bir çocuk zamanla yüksek zekâ belirtileri gösterirse onu öldürüp gömerlermiş, yaşarsa köyün alıştığı yerleşik düzeni, huzuru bozar diye düşünürerek.
Benzer şekilde, 20. Asrın ilk yarısının büyük piyanistlerinin yaşlanıp giderek sahnelerden çekildiği 1960’larda klasik müziğin büyük plak şirketlerini kontrola almış olan güçler kendi yıldızlarını yaratıp yükseltmeye başlarken, Brendel’in dedigi gibi, onlardan çok üstün olan İdil Biret’i engel görüp sahnelerden silmek istediler. Bu çabalar uzun vadede Naxos firmasının kurucusu ve sahibi Klaus Heymann’ın sayesinde sonuçsuz kaldı. Öncelikle Biret’e çok sayıda kayıt yaptırdı ve sonra da kendi markası İdil Biret Arşivi’nin (IBA) CD’lerine Naxos katalog numarası verilerek tüm dünyada dağıtılması ve tanınmasını sağladı. Bugün Biret’in 1959’dan günümüze yaptığı 150 kadar uzun çalar Plak ve CD’nin tamamına (yaklaşık 200 saat müzik) dijital olarak ulaşılabiliyor. Şimdi ise bunlar 12 DVD’den oluşan yeni kutudaki konser film/video kayıtları ile birlikte günümüzde ve gelecekte İdil Biret’e saygı duyan piyanistlere rehber olurken ondan çekinen ve kıskananların kâbusu olmaya devam edecek.
Bu yazıyı Pariste 7 Şubat 2004 günü Radio France Musique için “Cordes Sensibles” programında İdil Biret’i sunan Jean-Michel Damian'ın sözleriyle bitirebiliriz:
“İdil Biret, müzisyenler dünyasında ve özellikle piyanistler arasında bir efsanesiniz. Bir efsanesiniz, çünkü ilk olarak bir harika çocuktunuz ve 20. yüzyılın en yeteneklilerindendiniz. Herkesi tamamen şaşırttınız ve saygın kişileri hayrete düşürdünüz. Siz, yedi yaşında radyoda çalan, on bir yaşında Wilhelm Kempff ile Mozart'ın iki piyanolu Konçertosunu çalan küçük kızdınız. Sizinle tanışan herkes, Nadia Boulanger ve bütün büyük isimler, size hayran kalıyordu. Sonrasında herkesi şaşırtacak bir kariyere giriştiniz. Everestlere hücum ettiğiniz söylenebilir, yani hepimiz her beş veya altı yılda bir İdil Biret'in inanılmaz bir şey yapacağını biliyorduk. İlk başta Liszt tarafından uyarlanan Beethoven senfonilerinin hepsiydi; sonrasında, Polonya'da Grand Prix'yi size getirten Chopin'in tüm kayıtlarıydı. Daha sonra, aşağı yukarı on yıl önce, Boulez'in tüm sonatlarını kaydettiğinizde bütün dünya şaşkınlık içinde kaldı, ki bu son derece zor, hemen hemen ulaşılmaz bir zirvedir. Yetmişten fazla kayıt yaptınız ve var olan ile hayal edilebilen tüm nişanları aldınız. Merak ediyoruz, “Büyülü bir çocuk olarak başlayıp bütün dünyayı şaşırtmaya devam eden ve kariyeri hiç de olağan olmayan bu kişi, İdil Biret, kimdir; çok özel birisi olmalı.” Geçen hafta Nantes'daydım ve müzisyen arkadaşlarım France Musique'teki bir sonraki programım hakkında sordular. İdil Biret'i sunuyor olacağımı söylediğimde bana sanki İngiltere Kraliçesi geliyormuşçasına baktılar, çünkü ender rastlanan ve biraz da gizemli, efsanevi birisiniz.”
Richard Dyer’in de dediği gibi İdil Biret tek ve eşsizdir.
DİPNOTLAR
[1] Bu anekdot, piyanist Jean-Bermard Pommier tarafından orkestra şefi İbrahim Yazıcı’ya anlatılmıştır.
[2] Nouvel Observateur, Eylül, 1959.
[3] Richard Dyer, Boston Globe Eylül 24, 2000, s. M2.
[4] İdil Biret, Beethoven’ın 9. Senfonisi’nin Liszt piyano uyarlaması 4. bölümünü 1988’de Brüksel’de çaldı. Konserde Avrupa Parlamentosunun eski başkanlarından Simone Veil ve Alfred Brendel vardı.
[5] Avrupa Havayolları Birliği (AEA) Genel Müdürler toplantısı, Viyana 1999.
[6] Meksika konserlerinin organizatörü Gerhard Abel tarafından İdil Biret’e söylendiği üzere. O yıllarda büyük plak şirketleri ile anlaşmalı bir genç Türk piyanist de, ne yazık, İdil Biret’in aleyhinde konuşuyor, “sadece ucuz plak satan şirketler için kayıt yapabildi” diyerek büyük şirketlerin Naxos düşmanlığını Türkiyeye taşıyordu.
[7] 1991 yılında Almanya’da Süddeutsche Zeitung, Fransa’da Diapason ve İngiltere’de Penguin Guide’da İdil Biret’in Chopin konserleri ve kayıtları hakkında menfi kritikler peşpeşe yayınlandı. Bazı kritiklere para ile yazı yazdırıldığı öteden beri bilinir. İdil Biret’i Almanyada temsil eden bir konser acentesi bu satırların yazarına “eskiden kritik yazanlara parayı zarf içinde gizlice verirdim artık bankadan transfer ediyorum, iş o kadar alenileşti artık” demişti.
[7a] Burada ilginç olan bir husus, yukarda söz edilen, 1991 yılında Pires’in yaptığı Chopin 1. Konçerto kaydını DGG’nin piyasaya çıkarmamasıydı (Otuz yıl sonra 2021 de 2. Konçerto ile birlikte yayınlandı). Acaba o dönemde Pires’in kaydının İdil Biret’in 1991 de Naxos’tan çıkan Chopin konçerto kayıtlarıyla aynı seviyede olmamasımı buna neden oldu? İngiliz müzik eleştirmenlerinin duayeni Tully Potter Biret’in performansı için 1992 başında Classic CD dergisinde şöyle yazmıştı: “Cortot, Kempff ve Nadia Boulanger’nin öğrencisi, tanınmış Türk piyanist İdil Biret, günümüzde dünyada Chopin konçertolarının en iyi yorumcularından biri olduğunu gösterdi. Doğrusu şu ki, bu konçertoları su anda ondan daha iyi çalabilecek birini düşünemiyorum”. DGG büyük olasılıkla Potter’ın bu övgü dolu yazısının ardından, Pires’in 1. Konçerto kaydını piyasaya sürmekten vazgeçti. Previn ve Pires’e ödenen ücretlere ilaveten orkestra ve kayıt/kurgu için yapılan yaklaşık £20,000 masrafla 1991 yılında kaydettigi bu eseri DGG’nin piyasaya sürmemesi için aklımıza başka bir sebep gelmiyor. [7b] Buna tek istisna büyük ünü nedeni ile plak firmaları ve bilhassa DGG üstünde kuvvetli etkisi, gücü olan Daniel Barenboim. Nadia Boulanger’den ders aldığı yıllardan İdil Biret’i çok iyi tanıyan (İdil derse girerken o çıkıyor olurmuş çoğu zaman) Barenboim’in Pavel Gillilov’un bile bildiği ‘kara liste’ olayını bilmemesi düsünülemez. İnsani konularda hassas olma iddiasında olan Barenboim’in, eğer gerçekten böyle ise, Almanyada başlatılan, 1930’lu yıllarda nazilerin yahudi sanataçılara yaptığının benzeri olan bir uygulama ile, İdil Biret’in kara listeye konularak konserler vermesinin engellenmesi karşısında neden suskun kaldığını anlamak oldukça zor. Tabii kendisi de bu uygulamanın bir parçası değilse.
[8] Wilhelm Kempff’in kızı Irene Kempff’in bu satırların yazarına 1998 de söylediği üzere piyanist M. Uchida.
[8a] 2000 li yılların başında Pariste yayınlanan PIANO mecmuasının editörüne gelen bir Fransız kadın piyanistin temsilcisi kapakta resimli olarak piyanistle bir söyleşi yapılmasını istediklerini söyleyip masaya içinde 20.000 Euro olan bir zarf bırakıyor. Editör “Bu para nedir” diye sorunca, “İşte istediğimiz işin ücreti” diyor. Editör “Bizim kapak ve yazılarımız satılık değil” deyip zarfı geri verince adam şaşırıyor. O güne kadar hiç para reddeden mecmua olmamış olmalı. İşte piyanistlerin konser gelirlerinden plak firmalarına verdiği paralar böyle kullanılıyor.
[8b] Jürgen Sack mektup 15 Ekim 2001
[9] Die Welt 20.5.2003, Frankfurter Allgemeine Zeitung 31.5.2003.
[10] Bu gazete yazıları üzerine eldeki kanıtları içeren hukuki bir dosya hazırlanıp Avrupa Komisyonu Rekabet Bölümüne (Competition Directorate) sunuldu. Gelen cevabi mektupta, kendilerinin yalnızca şirketler aleyhine gelişen adaletsizliklerle ilgilendikleri, bireysel dosyalara bakmadıkları belirtiliyordu. Sonra, Almanyada tanınmış bir hukuk firması olan White & Case, Feddersen’e (Hamburg) bireysel olarak nasıl bir yol izlenmesi gerektiği konusunda danışıldı. Dosyayı tetkik ettikten sonra Biret’in davasının çok güçlü olduğunu düşündüklerini söylediler ve şöyle de bir açıklama yaptılar: “Bununla birlikte, deneyimlerimize göre plak şirketlerini bu yaptıklarından vazgeçmeye ikna edebileceğimize inanmıyoruz. Kara liste’nin farkındayız ancak şimdiye dek kimse yazılı olmayan bu listenin varlığını kanıtlamayı başaramadı. Plak şirketleri genellikle sanatçının angajman alamamasının kötü performans nedeniyle olduğunu söylerler ve buna ‘kanıt’ olarak gazetelerde kendi yayınlattırdıkları menfi eleştirileri kaynak göstererirler.” (Para ile kritik yayınlatma konusunda bakınız dipnot 7)
[11] Örneğin 1998 yılında Biret konserlerinde 18 degişik konçerto çalmış, bunlardan pek çoğu kaydedilmişti.
[12] Boston Globe, Kasım 30, 2005, s. F4.
LP/CD kapak resimleri verilen DGG piyanistleri ve İdil Biret / Spotify mukayeseli 8.11.2022
Buchbinder 134,496 Oppitz 18,009 Ugorski 98,643 Gavrilov 99,294,
Zilberstein 28,989 Pires 546,373 Gililov 144,114 Toplam 1,069,918
İdil Biret 1,283,717