3. Milli Kültür Şurası'nda Mimarlık ve Kültür Komisyonu şu kişilerden oluşuyordu:
Başkan: Prof. Dr. Suphi SAATÇİ (Yüksek Mimar, akademisyen)
Doç. Dr. Aynur CAN, Prof. Dr. Baha TANMAN, Celâleddin ÇELİK, Dr. Kamil UĞURLU, M. Hilmi ŞENALP, Mehmet ÖĞÜN, Prof. Dr. Murat GÜL, Doç. Dr. Namık ERKAL, Prof. Dr. Uğur TANYELİ, Doç. Dr Yusuf CİVELEK
MİMARLIK VE KÜLTÜR KOMİSYONU RAPORU
“Mimarlık ve Kültür Komisyonu kültürel hayatın en önemli alanının şehir ve mimari olduğunu vurgulayarak, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın yerel yönetimlerin bütün faaliyetlerinde yol gösterici bir rehberlik yapmasının ve şehirlerimizin kültürel dokusunun öne çıkarılmasında rol almasının gerekliliğinin altı çizildi. Mimarlık ve Kültür Komisyonunda sırasıyla;
Nüfus, şehirlerde dramatik olarak artmış; barınma sorunlarını çözecek güvenli, sağlıklı, altyapısı düzenlenmiş yaşam çevrelerinde iskân politikaları geliştirilememiştir.
Modernitenin şehir algı ve anlayışı, şehri alım-satım değerine indirgeyen bir meta haline getirmiştir.
Bir çok yeni şehircilik faaliyeti ve bina binlerce yılda özenle oluşan şehir medeniyetini tahrip etmektedir.
Denetimsiz kentleşme ve yapılaşma süreci, sadece teknik, estetik anlamda yetersiz kentlere yol açmamış, aynı zamanda ahlaki değerleri de aşındırmıştır. Böylece kimliksiz ve birbirine benzeyen kentler oluşmuştur. Kentsel dönüşüm uygulamalarında mimarlar ve mimarlık devredışı bırakılmıştır.
Mimarlık ve şehircilikte gelenekselin ihyası konusu yanlış yorumlanmakta, birçok yeni yapının üzerine yüzeysel bir yaklaşımla yapıştırılan ‘Selçuklu ve Osmanlı motifleri’ ile sahte bir tarih yaratılmakta, sahih gelenek mağdur edilerek, değerlerimiz yıpranmakta ve bu yoldaki özgün mimari kimlik arayışlarının önü kapanmaktadır.
Günümüzde konut mimarisi mahalle kültüründen uzak; toplumsal ve bireysel değerlerin gelişimini engelleyecek biçimde ele alınmaktadır.
Birbiri ardına kurulan mimarlık okullarında, yetersiz öğretim üyesi sayısı, yüksek öğrenci kontenjanı ve kısıtlı altyapı sorunları yanında mimarlık eğitiminin niteliksel yönüne de önem ve özen gösterilmemektedir,
Tespitlerinde bulunmuş ve şu önerileri teklif etmiştir:
Düzeyli bir mimari ve şehir medeniyeti ihdas edebilmek için, önce sahibi olunan kültür ve sanat mirasının ve geleneğin taşıdığı özün fark edilmesi,
Kentlerin planlanması ve imarında, mimarlık pratiği ve teorisinin şekillenmesinde tarihî tecrübenin nirengi noktası olarak ele alınması,
Mimaride tarihsel ve kültürel süreklilik tezi ile kuşaklar arası ve zaman katmanları arasında uyumun ve sürekliliğin sağlanması,
İnsanları sosyal ve fiziki olarak ayrıştıran, çok katlı kapalı yerleşmelere alternatif özgün bir konut ve yerleşme politikası geliştirilmesi,
Kentsel arazilerin spekülatif değer artışlarının kayıt altına alınması; sosyal dokunun dikkate alınıp artık kullanıcıya rağmen planlamalar yapılmaması,
Ahlaki öncelikleri ve sınırları olan, tabiata, yapı malzemelerine, kendinden önce inşa edilmişlere, bütün canlılara ve hatta henüz doğmamış kişilere karşı mesuliyet taşıyan, onları incitmekten ve haklarını çiğnemekten çekinen bir mimari tavır geliştirilmesi,
Yeni cami yapımı konusunda yaşanan kargaşa ve başıboşluk ortamının her şeyden önce denetim altına alınması; camilerin özgün ve özel tasarımlar olmasına devletin zemin hazırlaması ve meslekî özgürlüğü himaye etmesi,
Camilerin büyük bir kısmının hem inşaat kalitesi hem de estetik yönden önemli sorunlar barındırdığına dikkat edilmesi,
Tarihsel ve sosyolojik olarak toplum hafızasında yer etmiş mekan ve yapılara yönelik fiziki müdahalelerde, herkesi ilgilendiren ve etkileyen yeni yapıların inşası, mevcutların yenilenmesi, restorasyonu veya yıkılmasından önce kamuoyunun bilgilendirilmesi, projelerin tartışmaya açılması,
Devletin arsa spekülasyonu üzerinden sağlanan rant ekonomisine altlık oluşturan, şehir arazisinin imar artırımı yoluyla el değiştirerek çok katlı yapılaşmaya imkân sağlamasının önlemesi; bu amaçla yeni yerleşmeler politikasını belirlemesi; ülke, bölge ve kent ölçeğinde planlama çalışmalarına ağırlık verilmesi,
Yeni mimarlık bölümleri açılmaması; mimarlık eğitiminin kalitesi yükseltilerek, eğitim/öğretim süresinin 5 yıla çıkartılması; mezunların uygun bir süre tecrübe edindikten sonra imza yetkisi kazanması; mimarlık ve inşaat uygulamaları için daha fazla ara eleman yetiştirilmesi,
Mimarlık ve genel olarak tasarım öğretimi alanında, tek bir doğru modelin söz konusu olmayışı nedeniyle, fakülteler arası farklılaşmalara ve model arayışlarına açık bir çeşitlenmeye imkân tanınması,
Tarihimizde olduğu gibi mekân ekonomisini dikkate alan, çok amaçlı kullanımı teşvik eden, hızlı ve düşük maliyetle inşa edilecek, sağlıklı, güzel evler ve üç kuşağın birlikte huzur içerisinde yaşayacağı; ulaşım, yeşil alan, hava kirliliği sorunu bulunmayan yeni yerleşmelerin tasarlanmasına imkân sağlanması;
Alternatif konut inşa yöntemlerini özendirecek adımların hızla atılarak ahşap, hafif çelik, uygun bölgeler için de kerpiç teknolojisinin gündeme getirilmesi,
Deprem kuşağında yer alan Türkiye’de binaların depreme dayanıklılığını sağlamak için, statik hesap yöntemlerinin haricinde, doğru yapısal standartların tespit edilmesi,
Türkiye’de zengin bir tarihî yapı stoku bulunduğu dikkate alınarak, tarihî dokunun yoğunlaştığı alanlarda yapılaşmanın azaltılması, niteliklerinin artırılması ve mevcut yapıların kent yaşamına kazandırılması bir imar politikası olarak benimsenmesi,
Kentsel dönüşümde yaşanan sorunlara alternatif bir cevap olabilme potansiyeline sahip olan hazine arazilerinin mülkiyeti, altyapısı sağlanarak düşük maliyetlerle toplumun ihtiyacına sunulması teklif edildi.