Sibel Ünalan’da Plastiğin Ritmi ve Lirizmi
“ Estetik, sanatın temel içgüdüsüdür.” F. NietzcheŞu anda tam karşımda gülerek gelen Sibel’in resimlerini-kolaj serüvenini yazmak istiyordum. Ama birden araya giren bir başka ressamı dinlemem gerekiyor; B. Bonnard: “Bir resim, bir defada ya da bin defada..” diyor.Bu evrensel bir soru ya da resmin üretim seyrinde ilginç bir tez. Acaba bu yolda koşanlar mı, yürüyenler mi? Hâtta hiç doğum sancısı yaşamayanlar mı?Evet belki de anlık bir gülüşün sıcaklığını kolaja yüklesek koşmadan bir defa da.. Ulaşabilir miyiz? Kafka’nın “Hemen yazabileceğim şeyleri hiç bir zaman yazmam “ sözlerini de ancak işçiliğin ağır bastığı edebiyat ürünleri için düşünürüm. Ama bir solukta çağlıyan bir şiir için değil tabii..Resimde ise bir defada oluşumun sıcaklığı ve heyecanı kuşkusuz daha farklı olacaktır. Özellikle sanatsal duygunun hâtta plastik zekânın ön planda olduğu, önünüzü aydınlattığı durumlarda estetik doku farklı bir güç kazanabilecektir.Öncelikle “ Resim, elle değil kafayla yapılır” diyen Leonardo Vinci’ye hak vermek keza “Sanatın aklın ürünü “ olduğunu savunan Hegel’i de anlamak gerekir.Sadece akılla belli bir estetiğe ve lirizme ulaşmak mümkün müdür?Eski çağ bilgeleri, akılla lirizm ya da haz arasında ilişki olduğunu ileri sürmüşlerdir. O nedenle belli duyarlıklar da akıl zemininde değerlendirilmelidir. Sibel’in eğitim süreçlerinde üstün zekalı öğrenci statüsü ile kendini kanıtlamış olması, plastik zeka anlamında da bir özgüvene sahip olduğunu düşünmek gerektirir. Resim serüveninde kazandığı bu önemli alt yapı ayrıcalığı ve avantajı , ona yaratım cesareti ve estetiğin klasik kalıplarını kırma gücü verebilir. Fakat bu yeti de sanatta tabii ki her şey değildir.Zira kolaj hiçbir öğretiye, ezbere, hazır şablonlara dayanmayan ressamın sadece sanatsal zekâsının değil estetik içgüdüsünün de ürünüdür. Estetik form, hazır bir şey değildir. Tabii ki onu yeniden üretmek gerekir .Kolaj aslında estetiğin özüne salt bir yolculuktu. Ama o zaten hep “yolda” idi. Estetik algı gözbebeklerinde hep hazırdı;“Yürüyenin gündüz düşleri”, Gelip geçen bir kadın”, “Geceyi anlatan bir yüz”, Kendini sokağa atanla”, “Varmadan yürüyenle”, Zamanın biraz içinde biraz dışında ve her şey için yürüyenlerle” zihinsel bir iletişimle hep göz göze idi.Hepsinin ötesinde “hayatın içinden gelip geçenin , belki de geçmiyenin fotoğrafını çekmekti. Yaşamın fotoğraflarını düş izler gibi dizmekti belki de..Aslında susan fotoğraflardan ve insanlardan bir dünya kurmuştu.Doğal ki, resmin amacı plastik gerçeği aynen yansıtmak, sadece olanı-aktarmak değil, olmayandan olanı yeniden yaratmaktı.Onun için estetik duyarlığın üst düzeyde olması gerekiyordu. Aksi takdirde şablonlara, ezberlere yapışıp, paslanıp yok olması her zaman olağandı. Kolajda vasatlığa, popülizme ve tekrara da yer yoktur. Tekrarla ilgili her eylem, yaratıcılığın olmadığının veya bittiğinin yansımasıdır. Picasso bile “ kendini kopye etmek gibi bir korkusu olduğunu” söylemiştir.Sibel ise belki de ruhunun kopyacısı idi. Kolajlar, bir anlamda içinin suretler geçidi ..Galerilerin bu konudaki soğuk tavırlarını bile umursamadan hep aynı yolda sürekli altın arayıcısı oldu. Özgünlük içinde leke ve denge bütünlüğüne ulaştı.Etkilerden değil, içinden gelerek, heyecanını kaybetmeden ise her halde ‘bir defa da’. resmin plastik gizemine ulaşma süreci mümkündür. Sulu boya çalışmalarda plastik gerçeğe veya estetiğe ilk solukta ulaşılma şansının yüksekliği belki de bundandır. Bu içgüdü akılla şekillenirse kuşkusuz istenilen resme ulaşılacaktır.Sibel , alışılmadık malzeme ve unsurlarla estetiğin dilini bir kerede çözenlerden. Bir çok önemli imzada rastlanmıyacak bir yalınlık ve sıcaklık içinde plastik albeniyi duyumsuyor ve yansıtıyor.Fırçalarla, renklerle bağırıp çağırmadan. Sadece içindeki rüzgârların, ışıkların sureti ile içimizi ısıtan bir lirizme ulaşıyor. Resmin kadim kuramlarına fazla uymadan, evet bir defada..Tabii ki anı yüklü fotoğraflar, yazılar, masum ‘leke’ler, kardeş renkler ve daha nice tutkulu yol arkadaşlarıyla bir arada sessizliğin ritmi ile içinize yerleşiyor. Söz konusu unsurlar plastik leke olarak birbirleriyle kolkola bir kompozisyon oluşturuyor.Basit gibi görünen nitelikli bir kolaj, arkasında mutlaka estetik bir derinlik taşır. Dili de yalın olduğu için duyarlı her yüreğe ulaşacaktır.Kolajda bütünlüğün planlanması, tasarımı ve inşası söz konusudur. Estetik özelliğin özne alındığı bir düşünce etkinliği ve yaratım süreci esastır. Sibel’in kolajlarında sade ve yalın hatta naif bir dil tercihi estetik duyarlılıktaki özgüvenini de yansıtıyor. O bu anlamda yeterli birikim ve bilinçle konuya hemhal olup bu eylemin yaratım hazzını her üretimde yaşamaktadır.Onun duyarlık düzeyi, kara kalem desen çalışmalarındaki ince devinimde ya da çok sevdiği kumaşlarının sıcaklığında da dile gelir. Keza içinizi ışıklara boğan gri beyaz kontrastlara ve lirik dantellere de elbette yansıyacaktır.Evet yeri gelmişken söylemeliyim; Sibel’in üzerinde her gün başka türlü gözlerimizi okşayan o özgün kreasyonların tasarım ve dikişi de ellerinden çıkıyor. Kumaşlarına yüreğinden damıttığı naif tasarımlar, kolajlarındaki gizemli dünyasında da mutlaka yansımaktadır. Aslında estetik nitelik, doğada her nesnede mevcuttur. Her varlık içindeki o heyecanla soluk alıyor ve dışa açılıyor, yansıyor. Doğa bunu belli bir sistemle sayısal algoritmalarla yapıyor.Nitekim Albert Einstein (1679-1955) bile; “ Doğru bir formül , içinde mutlaka bir estetik barındırır.” sözleri ile dolaylı olarak resmin de matematiksel bir tasarım olduğunu fısıldıyor.Galilio (1564-1642) “Matematik doğanın dilidir” derken de plastik değerlerin sonsuz ufkunu yıllar öncesinden belirliyor.Sibel belki de bu sezgi ile sayılara, rakamlara da takılıyor. Rakamsal değerlerin işlevi şüphesiz sadece “leke” değeri ile sınırlanmayan ayrı bir konum içeriyor. Kolaj yöntemi ile doğru olan matematiksel gerçek plastik özü arıyor. O , şimdi kolajın açtığı özgürlük ile görselin gizemli sonsuz yolunda yeni ufuklara ilerliyor. Son sergisinde samimi şekilde ifade ettiği üzere; “Belli ki daha gidilecek nice yollar, aşılacak engeller, ulaşılacak güzellikler var.”.Ama her yeni yolda kolajda duyduğu hazzı özleyeceğine inanıyorum. Hâtta biz de..ÜNSAL PİROĞLU
15 Aralık 2024, Ankara