Sözlüklerde “tevazu” sözcüğü “alçakgönüllülük, gösterişsizlik, yalınlık” gibi karşılıklarla açıklanır. Aslında çok daha geniş anlamlar ifade eder. Hele, konu, yaşayan uluslararası piyanistlerimiz arasında, hem icracı, hem de eğitimci olarak tam bir “duayen” olan 86 yaşındaki Ayşegül Sarıca söz konusu olunca...
Tam bir İstanbul hanımefendisi olan, günümüze kadarki başarılarını sanki olağan bir meslek gelişimi gibi gören, reklamdan hoşlanmayan, talepkâr olmayan, kendisine yönelen taleplere ise hep olumlu yanlarıyla bakmaya çalışan Devlet Sanatçısı piyanist Ayşegül Sarıca'nın yaşamı, müzik ve piyano öğrencileri, eğitimcileri ve solistlik kariyeri yapmaya çalışanlar için örnek olacak niteliktedir. Şimdi bu örnek yaşamı, tüm yönleriyle 370 sayfalık, 214 dipnotlu “Piyano Çalmak Güzelliklerde Yaşamaktır” başlıklı SCAMV Yayınları'ndan çıkan “Ayşegül Sarıca'ya Armağan” kitabında, olabildiğince ayrıntılarıyla okumak mümkün.
Serhan Yedig, fevkalade titiz, araştırma yaparken en küçük ayrıntıya kadar eğilen, nesnel bakış açısından ayrılmayan başarılı bir gazetecidir. Günümüze kadar yazdığı yaşamöyküsü kitapları ve anı derlemeleriyle, özellikle yakın müzik tarihimizle ilgili önemli kaynaklar kazandırdı. Son yayımlanan ise, 2018 yılında Sevda-Cenap And Müzik Vakfı'nın Onur Ödülü Altın Madalyası'nı sunduğu Ayşegül Sarıca' armağan olarak sipariş ettiği , Altın Madalya Dizisi'nin 31'nci kitabı oldu.
Kitaba ad olarak Sarıca'nın, Priştine'deki Tan gazetesi için bir röportaj sırasında Kosovalı yazar İskender Müzbeğ'e söylediği “Piyano çalmak güzelliklerde yaşamaktır” cümlesini seçen Yedig'in bu çalışmasının yaklaşık üç yıl sürdüğünü vurgulamakta yarar var. Toplam 40 tanıkla 20 dakika ile 5 saat arasında değişen sürelerle görüşen yazara en önemli katkı, disiplinli yaşamıyla dikkati çeken Sarıca ailesinin, piyanist üyesiyle ilgili tuttuğu klasörler dolusu arşiv olduğu anlaşılıyor. Arşivin son yılları ise, kitap çalışmasına başlanıldıktan sonra Sarıca'nın oğlu Osman Diyarbekirli tarafından ayrıştıralarak düzenlenmiş. Yazar önsözünde boşuna, “Bu kitap Ali Darmar, Ayşegül Sarıca'nın ablası Mehveş Subaşı, yeğeni Serra Bereket, oğlu Osman Diyarbekirli'nin yardımı olmadan yazılamazdı” demiyor. Çünkü Sarıca'nın bu süreçte hayli ketum davrandığı, pek çok soruya duygu ve kişisel kanılarından, izlenimlerinden âri, kuru, yalın yanıtlar verdiği anlaşılıyor. Kitaptaki renkler, hep başkahramanın yakınları, arkadaşları tarafından verilen bilgilerle oluşmuş. Kitabın yazımı tamamlanınca son okumayı yapmak istemesi de, “maksadın aşılmaması” konusundaki duyarlılığının bir göstergesi olsa gerek. Günümüzde kendini ve yaptıklarını abartarak anlatan kimi sanatçıların varlığına karşın, Sarıca'nın tevazuunun bir diğer göstergesi olarak kabul edilebilir.
Onüç ana bölüm ile iki ek bölümden oluşan kitabın birinci bölümü, tümüyle Sarıca'nın dedesi olan Ahmet İzzet Paşa ile onun yaşadıklarına ayrılmış bir tarih anlatısı. İkinci bölüm ise Sarıca ailesinin bütünleşmiş olduğu Kadıköy'in Moda semti ve tarihini içeriyor. Sarıca'nın çocukluğundan itibaren yaşamının anlatımına ise üçüncü bölümde geçiliyor.
Özellikle “Bestecilerle Başbaşa” başlıklı 12. bölümü ve sonrasını çok keyifle okuduğumu belirtmeliyim. Sarıca'nın bestecilerle ilgili görüş ve yaklaşımlarıyla, daha sonra hayat anlayışıyla ilgili anlattıkları, yaşama sevincini ve öz disiplinini hiç kaybetmeyen iyimser bir insanın, ileri yaşına karşın nasıl ayakta durduğunu gösteriyor.
Kitabın Tanıklıklar bölümünde aynı yıllar Paris'te bulundukları TC. Devlet Sanatçısı piyanist İdil Biret ile şef Rengim Gökmen, öğrencilerinden piyanist Aydın Karlıbel, İnşaat Mühendisi Dr. Erhan Karaesmen, kızı Zeynep Diyarbekirli Başaral, torunu Selim Başaral ve oğlu Osman Diyarbekirli'nin anlatıları bulunuyor. Özellikle İdil Biret'in anımsadıkları kitabın Paris yılları için hayli tamamlayıcı ve aydınlatıcı nitelik taşıyor.
Serhan Yedig, Ayşegül Sarıca'nın Paris'teki eğitimi dönemi ve sonrasıyla ilgili o denli ayrıntı toplamış ki, bazı bölüm ve alt bölümler âdeta “kitap içinde kitapçık” olarak nitelendirilebilecek oylum kazanmış. Bir dipnotta birkaç satırla verilebilecek bilgilere, özellikle ilgili olduğu konu, kurum veya kişinin önemini vurgulamak için sayfalar ayrılmış. Böylece “meraklı” bir okuyucu, bazıları dolaylı da olsa, kitabın esas öznesinin yaşadığı ülke, kent ve bulunduğu kurumlar ile ilişkili olduğu insanlar hakkında fevkalade ayrıntılı bilgiye sahip olabiliyor.
Kitabın mizanpajı hayli küçük bir puntoyla yapılmış olduğundan 370 sayfada, aslında 450-500 sayfalık kitaba sığacak anlatı, bilgi ve belge bulunuyor. Puntoların küçüklüğünün biraz okuma güçlüğü yarattığını belirtmeliyim.
Serhan Yedig'i titiz çalışması için kutluyor, kitabı özellikle piyano öğrencileri ve aileleriyle piyano pedagoglarına, klasik müzik severlere öneriyorum.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
17 Mayıs 2021, Ankara
Not: Yazımın başlığı Serhan Yedig'in kitaba ad seçip sonradan değiştirdiği cümledir.
2018'den ilgili yazı için:
Kitabı edinmek isteyenler, SCAMV'nın özel indirimli fiyatıyla 49 TL karşılığında satın alabilirler. İletişim WhatsApp: 0 532 618 22 80