Dünyanın en tanınmış açıkhava opera festivali olan Arena di Verona'da, orkestracıların temsile bir saat kala greve gitmeleri nedeniyle, temsil sadece bir piyano eşliğinde yapıldı. Uluslararası tenorumuz Murat Karahan, diğer solistlerle birlikte yapılan teklifi kabul ederek temsile sadece piyano eşliğinde çıktı ve üç başrolden biri olan Radames'i adeta çıplak sesle söyledi.
Karahan, soruları şöyle cevaplandırdı:
Verona'da karşılaştığınız durumdan bahsedebilir misin?
Arena di Verona Opera Festivali'nin bu yıl 98'incisi düzenleniyor. Dünyanın en eski, en görkemli opera festivali. Festivalde benim de beşinci yılım. Bir kaç opera beni çok benimsedi. Bolşoy ve Verona öyle. Bunlarla çok yakın, karşılıklı bir sevgi ortamı oluştu. Arena'yı 2019'da pandemiden önce ben kapatmıştım. 2021'de de 'Cavalleria Rusticana' ile ben açmış oldum. Geçtiğimiz günlerde de 'Aida' gösterisi vardı. Arena di Verona Orkestrası ile Vakıf arasında büyük bir sıkıntı var. Pandemi süresince ekonomik sıkıntı yaşadılar. Bir yıldır gelen bir anlaşmazlık var aralarında. Grev temsilin sabahında belli oldu. Gün içerisinde görüşmeler yapılmış. Temsilden bir saat önce karar verilmiş. Verona yönetimi bize 'Bütün biletleri iade ediyoruz; ama çok uzaklardan gelen farklı ülkelerin vatandaşları var. Bir jest olarak kabul ederseniz, piyano ile bu temsili gerçekleştirmek istiyoruz' dediler. Biz de kabul ettik. Belki orkestra olsa bu kadar heyecan verici olmazdı. İnanılmaz bir alkış, duygu seli oldu. Opera tarihinde keyifli bir anı olarak kaldı. Hoşuma da gitti. Başta şaşırdık ama en sonunda hepimiz çok mutlu olduk. 100 kişilik bir orkestranın yerine sadece bir piyanist çıktı. Koro da dörtte bir oranındaydı. Herkesin gözleri doldu.
Orkestrasız söylemenin zorluğu oldu mu?
Daha zordu tabi. Çünkü piyano ile daha er meydanı. Orkestranın içerisinde zaman zaman gömülüp hatanı kapatabiliyorsun. Piyano o kadar çıplak bir ses ki. Hatanla ve sevabınla ortadasın. Güzel bir hatıra olarak koyduk cebe. 4 bine yakın seyirci vardı. Başta anons yapıldıktan sonra seyirciler ayrılır gider dedik. Bir kişi bile ayrılmadı temsilden. Sonuna kadar üç buçuk saat kaldılar. İnanılmaz bir geceydi.
Genel Müdürlüğünüzden önce 'Bir gün Kültür Bakanı olarak La Scala'da konser vermek istiyorum' demiştiniz. O hayaliniz devam ediyor mu?
Siyasetçi olmak benim çocukluğumdan beri kafamda olan bir şeydi. Dayım İsmet Sezgin'in de etkisiyle. Ama 44 yaşındaki Murat Karahan olarak şunu söyleyebilirim ki, benim en mutlu olduğum yer sahne. Tecrübelerimden bunu edindim. Ama tabii ki yanlış anlaşılmasın. Devletim bana bir görev verdi. Bunu da dört senedir büyük bir mutlulukla yerine getiriyorum. Bundan da çok büyük bir mutluluk ve gurur duyuyorum. Bu görevde bulunduğum sürecede de Türk opera balesini en yükseğe dünya standartlarına taşımak için de var gücümle çalışacağım. Siyaset bazında konuşuyorum. Genel müdürlük bazında değil. Siyaset mi sahne mi dediğiniz zaman her zaman sahneyi tercih ederim. Mutlu olduğum yer sahne.
DOB olarak pandemi sürecini nasıl geçirdiniz?
Çok enteresan bir deneyim hepimiz için. İlk dönemde tamamen perdeleri kapattık. İşin zor tarafı, opera temsili çok fazla kişiyle ve birebir iletişimle yapılan bir sanat. Balede operada fiziki temas var. Sahnede üç kişi beş kişi idare edebileceğin bir durum da yok. Temsillerimize daha minimalize edilmiş eserlerle başladık. Orkestra çukurunu çok kullanmadık. Sahne üstü orkestra ve küçük gruplarla sahne aldık. Daha çok konserlerle izleyiciyi sanata buluşturmaya çalıştık. Ekibimizin tamamına yakınının aşılanması bitmek üzere. Bu elimizi rahatlattı. Festivallerimizi geçen senekinden daha büyük, daha kapsamlı bir topluluk ile gerçekleştireceğiz.
Yeni sezonda perdeler açılabilecek mi?
A, B ve C planlarımız olacak. A planımız, her şeyin yolunda gittiğini varsayarak sezonumuzu açıyoruz. B planımız, daha dikkat ederek, daha küçültülmüş versiyonlarla, ekibi daraltarak sahneye çıkıyoruz. Bu seneki festivallerimizi B planında yapıyoruz. C planı, insanları sanatla buluşturabileceğimiz biraz daha sembolik bir formatta. Üç şarta göre de hazırlığımızı yapıyoruz. Pandeminin seyrine göre işleme koyuyoruz.
Bu süreç sanatçıların psikolojilerini nasıl etkiledi?
Bale sanatçılarımız Zoom üzerinden her gün periyodik olarak derslerini gerçekleştirdiler. Vücutlarını zinde tutmaları gerekiyor. Tabi salonda çalışmak gibi değil. Daha sonra çok ufak gruplarla, bale derslerini salonlarda gerçekleştirdik. Bizim beslendiğimiz, motive eden nokta alkış. Bizi en çok etkileyen alkışsız kalmak oldu. Karşıdan o alkışı alamamak duygusal bir eksiklik yarattı. Bir çok sanatçı arkadaşımız sahneye çıkmayı dört gözle bekliyorlar. Çok özledik sahneyi, seyirciyi.
Türküleri ve sanat müziği şarkılarını söylediğiniz için gelen eleştireleri nasıl karşılıyorsunuz?
Opera sanatçısıyım. Opera benim aşkım. Önemli bir kariyer de nasip etti Allah. Bu şekilde ülkemi de en güzel şekilde temsil ediyorum. Fakat gözden kaçırdığımız ufak bir şey var. Konserlerde napolitenler söylüyoruz mesela. Napoliten dediğimiz şey, mandolin ile söylenen Napoli halk şarkısı. Placido Domingo bütün konserlerinde mutlaka Zarzuela konseri verir. Zarzuela İspanyolların etnik halk şarkılarıdır. Roberto Alagna yarı Sicilyalı yarı Fransız'dır. Sicilya halk şarkıları albümü çıkardı. Bu dünyada çok örneği olan şeyler. İnsanın kendi yetiştiği kültüründen öğrendiği şarkılara sahip çıkması dünyada bir çok sanatçı tarafından yapılıyor. Nedense Zarzuela, napoliten söylenirken normal geliyor. Türkülerimizi seslendirdiğimiz zaman bazen bazı arkadaşlar onu içselleştiremiyorlar. Bir Aşık Veysel, Münir Nurettin Selçuk kültürümüzün birer parçası. Bu türküler, beş altı yaşından beri söylediğim şarkılar. Neden kendi öz müziğime sırtımı döneyim ki. Konserde Aşık Veysel söylüyorum diye opera sanatımı bırakmıyorum ki. Benim türküm, İspanyol'un Zarzuellası, Napoli'nin Napoliteni. Bunlar aynı şeyler. Onlar söylerken hayranlıkla dinliyoruz da neden biz söylediğimizde bu kadar farklı anlaşılıyor. Pavarotti dünyanın en büyük tenoru. Dünyadaki bir çok ünlü pop sanatçısı ile konser yaptığında yerden yere vurdular onu da. Ama o Pavarotti.
(Kaynak: Bursada Bugün. Söyleşi 26 Temmuz 2021'de imzasız olarak yayınlanmıştır)