Ankara'daki müzik eğitimi kurumları arasında Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı ile Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, hem kapsam hem öğretim düzeyi açısından önde gelenlerdir. Ama yönetsel anlamda sistemleri farklıdır. Bilkent'te MSSF yanında Bilkent Senfoni Orkestrası'nın da bulunması, orkestra üyelerinin bir bölümünün aynı zamanda hocalık yapması ve kuruluş ile gelişim yıllarında Hocabey Prof. Dr. İhsan Doğramacı'nın ağırlığı nedeniyle, bu vakıf üniversitesinde sistem devlet üniversitelerine göre doğal olarak farklı çalışıyordu.
Uzun yıllar görev yapan MSSF'nin kurucu dekanı Prof. Ersin Onay, sonrasında kısa süre görevde kalabilen Prof. Erol Erdinç, ardından gene uzun süre görev yapan Yrd. Doç. Işın Metin döneminde orkestra dekana bağlı olarak çalışıyordu. Doğramacı'nın vefatı, daha sonra da Işın Metin'in istifasından sonra, Bilkent Rektörlüğü 2014'te MSSF ile BSO'nun yönetimini ayırdı. BSO Rektörlüğe bağlı olarak çalışmasını sürdürmeye başladı. Dekanlığa, dekan yardımcısı Doç. kağan korad getirilirken, orkestra "Program Sorumluluğu" adı altında yönetim klarnet grup şefi Nusret İspir'e emanet edildi. Sanat Yönetmenliği, Müzik Direktörlüğü, daimi şeflik gibi postlar da kaldırıldı.
Kağan Korad, daha Tiyatro Bölüm Başkanlığı ve Dekan Yardımcılığı döneminde, eğitim sisteminde getirilen yenilikleri hazırlamıştı. Dekanlık döneminde de, yakından izlediğim çalışmalarıyla önemli katkılarda bulundu. Eski mezunlara vefa anlamında düzenlediği Bilkent Oda Müziği Günleri, pek çok eski mezuna aidiyet duygusunu yeniden kazandırdı. Donizetti Yılin Etkinliği ödülünü kazanan Türkiye Gitar Buluşmaları'nı düzenledi. İki kez keman günleri organizasyonu için desteğini verdi.
Daha 2017 başında, yıllardır çok yorulduğunu, dönem sonunda yönetsel görevleri bırakmak istediğini biliyordum. Ama bu niyetini, Rektör Prof. Dr. Abrullah Atalar'a kararını bildirip izin isteyinceye kadar kimseye duyurmadı. Görevi yardımcısı Yrd. Doç. Tolga Yayalar'a devrettikten sonra da, bazı konuların sonuçlanmasına katkıda bulunmaya devam etti.
Bu arada genellikle pek bilinmeyen bir durumu da belirtmekte yarar var. Bilkent'te MSSF Dekanlığı rektörün üzerindedir, bu göreve bir dekan yardımcısı vekil olarak bakar. Ama tanınmış sınırlar ve bütçe çerçevesinde yetkiler kullanıldığı için "üstlenilmiş bu görev" için kısa Dekanlık nitelendirmesi yapılır.
En çok güldüğüm, ilke sahibi bir insan olan Kağan Korad'ın kararını açıklamasıyla birlikte, bazı kişilerin kendini güçlü göstermek için "Görevden biz aldırdık, yenisi de bize uymazsa onu da aldırırız" havasında tafra atmaları oldu!
Korad'a bir söyleşi yapmayı önerdiğimde doğrusu olumlu yanıt vereceğinden emin değildim. Ancak fazla ayrıntıya girmemek, kendi icraatı dışındaki konuları kişiselleştirmemek kaydıyla olumlu karşıladı. Kağan Korad, yöneticilikten çekilmesinin nedenini, yaptıklarını ve yapamadıklarını bakın nasıl açıkladı:
Yönetsel görevlerden çekilme kararı almanızın gerekçesi nedir?
Beş yıl tiyatro bölüm başkanlığı ve ardından üç yıldır da dekanlık, müzik bölüm başkanlığı ve Bilkent Saygun Merkezi’yle ilgili idarî görevleri yüklenmiştim. Açıkçası yönetsel işler hiç bir zaman benim kariyer planlarım içinde olmamıştır, ancak gerektiği zaman sorumluluktan kaçmamak gerektiğine inanırım. Bu nedenle teklif edildiğinde üstüme düşeni yapmak üzere görevleri kabul ettim, güven duyularak oldukça büyük olan bu sorumlulukların bana teklif edilmesinden büyük onur duysam da asıl ereğim olan öğrenci yetiştirme ve müzik çalışmalarıma ara vermeden yüklendiğim idarî görevler, son sekiz yılımın aşırı yüklü geçmesine sebep oldu. Yine de yürüttüğüm görevlerin hiç birinden ödün vermeden elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Artık tüm enerjimi tekrar müzik, öğrencilerim ve gitar alanıyla ilgili çalışmalarıma yöneltmemin zamanı geldiğini hissettiğim için idarî görevlerimden çekilme kararı aldım.
Yâni idarî görevler, müzisyeni pasifleştiriyor mu?
Bu tür idarî görev yüklenen müzisyenlerin çoğunun asıl işleri olan müzik ve özellikle konser hayatlarında daha pasif bir konuma geçmek zorunda kaldığı doğrudur, hem mesainin yoğunluğu, hem de zıt karakterdeki bu iki işin ortaya çıkardığı doğal sonuçtur bu.
Peki niye yöneticilik kariyerinde devam etmeyi düşünmediniz?
Tüm ömrüm boyunca kendimi bir müzisyen ve hoca olarak tanımlamış ve buna adamışken müzik hayatımı durdurarak yöneticilik kariyerinde ilerlemek makul bir alternatif olarak gözükmedi bana. Geçtiğimiz yıllar boyunca idarî görevlerimin yanı sıra haftada 16-17 saat ders ve eskisinden biraz daha düşük tempoda olsa da konser vermeyi ayrıca gitar konusunda organizasyonlar yapmayı sürdürdüm, memnuniyetle söyleyebilirim ki öğrencilerimin onlarla yaptığım ders miktarı hakkında yapabileceği tek şikayet dersleri çok fazla uzatıyor olmamdır sanırım.
Eh, bunun da bir bedeli olmuştur mutlaka!
Evet. Herşeyi bir arada sürdürmenin bedeli evden çıkıp geceyarısından sonralara kadar gitar çalışmak zorunda kalmak olsa da, müzik çalışmalarım beni hayata bağlayan ve kendimle barışıklığımı korumama yardım eden tutunacak bir dal oldu benim için.
Bir müzisyen olarak yöneticilik işini nasıl algıladınız?
Yöneticilik bir mesleğin erbabı olmaktan çok daha farklı bir pozisyon. Özellikle Tiyatro Bölüm başkanlığını yürüttüğüm sırada bunu birinci elden tecrübe etme ve yöneticiliğe farklı bir perspektifden bakma fırsatı yakaladım; ilgili konulardaki bilir kişilere danışarak, yetkin kurullar kurarak özellikle stratejik ve eğitimsel önemi olan kararları bir ortak akılla alarak ilerlemek, alanı çok iyi bildiğini düşünen tek bir yöneticinin aldığı kişisel kararlarla kurumu yönetmesinden çok daha sağlıklı. Tiyatro Bölüm Başkanlığından Müzik tarafına geçtiğim zaman da orada edinmiş olduğum bu alışkanlığı sürdürmeye ve müzik konusunda muhtemelen sahip olduğum bazı ön yargı ve kabullenmelerden kurtulmak için zaman zaman dışardan biriymişçesine sorgulamaya gayret ettim.
Sizin açınızdan yöneticilik hangi durumda anlamlı?
Yönetsel pozisyonlar benim için ancak yeni birşeyler gerçekleştirip farklılık yaratabilme olanağı verdiği takdirde anlamlı. Doğal olarak her yöneticinin kendi perspektifi içinde sorumluluğunu üstlendiği yere kurumsallık ve uygulamalar anlamında bir şeyler katmaya çalışması gerekir; düzeltilmesi, geliştirilmesi ve değiştirilmesi gereken konuları iyi teşhis etmek, bunlara kalıcı kurumsal değer taşıyan çözümler üretmek gerekir. Başka bir deyişle icraatınız bir yandan devrimci bir ruh taşımalı bir yandan da kurum değerleri ve kökleriyle uyumlu olmalıdır. Benim için sistem kurulması ya da düzelmesi için elimden gelenleri yaptıktan sonra görevi teslim etmenin zamanı gelmiş demektir, yâni var olan düzenin yürütülmesini üstlenmek bana çekici gelmiyor.
Kurumsallık kavramından ne anlıyorsunuz?”
Bana göre kurumsallık; geçmiş ve bu güne ait her türlü kurumsal bilginin ulaşılabilir ve güncel olarak saklanması, yapılan istatistik çalışmalarıyla ileriye dönük stratejilerin yönlendirileceği bilginin oluşturulması ve en önemlisi akademik, idarî ve etkinlikler gibi her bir işin prosedür ve prensiplerinin yazılı olarak belirlenerek sistemin sadece ilgili işleri yürütmekte olan kişilere bağlı olmaksızın kalıcı hale gelebilmesidir.
Peki, görevde bulunduğunuz sürece kurumsallık için neler yapabildiniz?
Görev sürem boyunca sınav ve konser formlarından anketlere kadar yetmişe yakın form, mezunlarımızın güncellenmiş bilgilerinden, fakülteyle ilgili akla gelebilecek her tür bilginin yer aldığı tablolara ve her konuda uygulama ve prensiplerle ilgili kılavuzlara kadar ortak paylaşımda onlarca doküman oluşturdum. Çok önemli bulduğum bir başka iş ise, şu: Yıl boyunca takip edilen tüm akademik ve idarî işlerin gün ve gün yer aldığı çok ayrıntılı akademik takvimler oluşturup bunları tüm ilgililerin paylaşımına sunarak bölümdeki iş akışını düzenledim. Tüm bunların dün, bugün ve yarını bağlayacak olan sistemleşmenin önemli parçaları olduğunu düşünüyorum.
Başka?
“Sanat Dalı Kurulları”, “Burs Komisyonları”, “Sanat Dalı Koordinatörlükleri” ve benzeri bir çok konuda kurul ve komisyonlar kurarak ya da varolanları aktive ederek görev ve sorumluluklarını belirledim. Bunun sonucunda Fakültede verilen önemli kararların neredeyse tamamının ilgili kurul ya da hocaların görüşleri alınarak yürüdüğü bir sistem oluştu. Bu hem karar veren “tek adam”ın yapabileceği hataları önlemesi hem de güven verici olması açısından çok pozitif işleyen bir sistem oldu bence. Ayrıca görüşü alınan ya da karar veren kurul ve kişilerin aldıkları bu sorumluluklar hocalarımızın sistemin nasıl işlediğinin daha iyi farkında olan ve çok yönlü düşünen insiyatif sahipleri haline gelmelerini sağladı. Demokrasinin en ideal ancak en zahmetli ve zor yönetim şekli olduğunu akademik kadromuz birinci elden tecrübe etti sanırım.
MSSF Dekanlık görevini kabul ederken bir planlama yapmış mıydınız?
Dekanlık pozisyonu teklifini kabul ederken fakültede yapılması gerekenlerle ilgili orta vadeli bir plan hazırlamıştım. Geçtiğimiz üç yıllık süreç boyunca bu plana bazı eklemeler de yaparak hepsiyle ilgili çalışmalar yürüttüm. Bu konuların bir kısmında düşündüklerimi hayata geçirdim ya da başlayarak yol almalarını sağladım, ama doğal olarak planladığım sonucu alamadığım konular da oldu.
Hayata geçirebildikleriniz neler oldu?
Gerçekleşen ya da ilerlemekte olanlardan aklıma gelenleri maddeler halinde şöyle sayabilirim;
. Performans dersleri notlama, değerlendirme, eğitim planlaması ve çıktıları konusunda oluşturulan yeni sistem; Bu aslında devrimsel nitelikteki büyük bir değişim planıydı ve belki de en fazla mesai ve efor alan aslında başlı başına bir yazının konusu olabilecek çok geniş bir konu.
. Fakültedeki öğrenci, öğretim elemanları ve mezunlara yönelik sanatsal etkinliklerin önemli şekilde arttırılması ve daha planlı hale getirilmesi konusundaki çalışmalar; Düzenlenen Bilkent Müzik Günleri, düzenli öğrenci konserleri, sanat dalı ve kampüs konserleri ve daha bir çoğu,
. Müzisyen sağlığı koruma ve tedavisi için fakülte içinde “Fonksiyon Fizik Tedavi Merkezi” ile birlikte oluşturulan müzisyen sağlığı merkezi; Türkiye’de bir ilk olan bu ortak çalışma, fakültedeki tüm müzisyenlerin müzisyen sağlığıyla ilgili sağlık taramaları, yönlendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri ve özellikle koruyucu hekimlik çalışmalarını içeriyor.
. Sahip olduğumuz uluslararası başarı düzeyindeki öğrencilerimizin önemli yarışmalara katılmalarına destek olmak amacıyla oluşturulan “Saygun Başarı Bursları”,
. Bilkent “Yetenek Bursları” işleyiş ve prensiplerinin yeniden düzenlenerek revize edilmesi,
. Orkestra üyesi ve öğretim elemanı olan kadro konusundaki yeni düzenlemeler,
. Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi ve Ahmet Adnan Saygun (ilk-ortaokul) binalarının kullanımı ve fiziksel durumlarıyla ilgili yapılan düzenlemeler; Özellikle tüm çalışma stüdyoları ve ders odalarının kapılarının içeride çalışanların konsantrasyonlarını bozmayacak şekilde bir tarafı aynalı camlı kapılara dönüştürülmesi gibi,
. Üniversitenin Yabancı Diller Bölümüyle işbirliği kurarak Müzik Hazırlık Okulundaki ingilizce dersleri için kur sistemi oluşturma ve içeriklerin geliştirilmesi çalışması.
. Sanat dalları müfredatları, sınav uygulamaları, sınav jürilerinin oluşturulması gibi konularda yapılan düzenlemeler, güncelleme ve oluşturulan prensipler,
. Eğitimine devam eden veli / öğrencilere yapılan bilgilendirme, paylaşım toplantıları, öğretmenlere, öğrencilerimize, giriş sınavlarında kayıt yaptırmamayı tercih eden veya bizden ayrılan ailelere yönelik anket çalışmaları gibi iletişimi arttırma ve bilgi toplama çalışmaları,
. Son olarak bu Haziran’da konservatuar sınavlarına girmek isteyen müzisyen adayları ve okul çağındaki gençler için oluşturulan “Orkestra Enstrümanları”nı tanıtmaya yönelik bir tanıtım gösterisi. Bu sene Bilkent’te iki kez gerçekleştirdiğimiz bu projeyi önümüzdeki senelerde Bilkent dışına da taşımayı planlıyoruz. Bunlar ve aklıma gelmeyen bir çok konu var sanırım.
Peki planladığım gibi olmadı dediğiniz konular hangileri?
İdarî görev her zaman yaptıklarınızı daha iyi yapma ve geliştirme fikrinin bir türlü son bulamadığı ve yapılması gerekenlerin hiç bir zaman sonlanmadığı bir iş. Yâni yapamadıklarınız her zaman yapabildiklerinizden daha fazla oluyor. Kendi adıma bu üç yıllık süreç için örnek vermek gerekirse; Müzik bölümü çatısı altındaki bazı programları güncellemek ve geliştirmek amacındaydım. Misal, Şan-Opera programımız son yıllarda eski parlaklığını ve çekim kuvvetini belli oranda yitirmiş görünüyordu, bu programı tekrar canlandırmak isteğindeydim ama ne yazık ki bana kısmet olmadı, bunun yerine programın ihtiyaç duyduğu revizyon yapılana kadar pasif duruma geçirilmesine karar verildi. Umarım gelecek yıllarda bu revizyon yapılarak tekrar öğrenci almaya başlar, Bilkent Şan çok iyi mezunlar vermiş değerli bir programdır.
Akademik kadronun geliştirilmesi konusunda istediklerinizi yapabildiniz mi?
Akademik kadro ve yeni öğretmen alımlarıyla ilgili yapmak istediklerimi tam anlamıyla gerçekleştirebilmiş ya da tamamlayabilmiş değilim ama bundan sonrasında dekanlık görevini devralan Tolga Yayalar hocamızın çok iyi bir şekilde yürüteceğine inancım tam. Bu ve buna benzer bana bağlı olan veya olmayan bir çok konu vardır mutlaka. Bilkent şüphesiz ki Türkiye’de sanata en güçlü destek ve değeri veren kurumların başında geliyor, bununla beraber günümüz koşullarında özellikle sanat bölümlerinin eskiden olduğundan da daha büyük bir desteğe ihtiyaç duyduğu muhakkak.
Şimdi içiniz rahat mı?
Tabii...Üstlenmiş olduğum tüm bu idarî görevler benim bakış açımdan yönetmekten çok hizmet etmek anlamına geldi ve bana çok büyük bir tecrübe de kattı. Benim için en önemlisi dürüstçe elimden geleni yapmış olmak, umarım yarar sağlayabilmişimdir.
ŞEFİK KAHRAMANKAPTAN
Andante dergisinin Ağustos 2017 sayısında yayımlanmıştır