“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”
22
RUSYA’DA ÇAR DEVRİLDİKTEN SONRA
Şubat 1917’de II. Nikolay tahtı bırakmak zorunda kalınca Rusya’da yönetim, Petrograd Sovyeti (Devrimci İşçi ve Asker Konseyi) ile Duma’nın (parlamentonun) eline geçti. Bu iki başlı yönetim, Çar’ın egemenliğinin yerine halkın egemenliğinin geçmesi konusunda anlaştı. “Bizi de halk seçti, ülkenin nasıl yönetileceğine biz karar verelim” demeyip yeni yönetim biçimini belirleyecek bir kurucu meclis oluşturma konusunda anlaştılar. Kurucu meclis seçilip toplanarak yeni bir anayasa ile devlet düzenini belirleyinceye dek “geçici” olarak ülkeyi birlikte yönetmeye karar verdiler. Aleksandr Kerenski Çar’ın tahttan indirildiği, tarihe “Burjuva Devrimi” olarak geçen devrimin ardından kurulan merkezî ve yerel tüm yönetimler, “geçici hükümet” olarak adlandırıldı.Merkezî geçici hükümet, 15 Mart’ta (eski Rus takvimine göre 2 Mart’ta) Prens Gyorgi Lvov başkanlığında kuruldu. Prens Lvov, Adalet Bakanlığına, İbrahim Bey’in üniversite yıllarından tanıdığı Aleksandr Kerenski’yi getirdi. (1) Kerenski Adalet Bakanlığına gelir gelmez bir takım demokratik reformlara imza attı: İdam cezasını kaldırdı; basın özgürlüğü, halklar arasında etnik ve dinsel ayrımcılık yapılmaması gibi konularda kararlar çıkardı; Kurucu Meclis seçimlerinden önce seçmenliğin yaygınlaştırılması yönünde çalışmalar başlattı. Bütün bunlar en az 10 yıl gecikmiş işlerdi. ÖZGÜRLÜK COŞKUSUNA KAPILAN HALKLAR“Milletler hapishanesi” terimi ilk kez Çarlık Rusyası için kullanılmıştı. Çarlık rejiminin sona ermesiyle sanki bütün tutuklular serbest kalmış gibi bir ortam oluştu. Ülkedeki bütün etnik gruplar gibi Kafkas halkları üzerinden de baskı kalkmış oldu. Devrimin hemen ertesinde yeşeren özerklik umutlarıyla Kafkasya’nın her yerinde büyüklü küçüklü bütün halklar hem başkentteki Geçici Hükümet’in egemenliğini tanıdılar, hem de kendi Millî Komite’lerini kurdular. Öte yandan, bütün Rusya’da olduğu gibi, Kafkasya’da da işçi sınıfının iktidarını gerçekleştirmeyi amaçlayan irili ufaklı Sovyet (işçi-asker konseyi) örgütlenmeleri ortaya çıktı.BURJUVA DEVRİMİ SONRASINDA İBRAHİM BEYTarihçi Adalet Tahirzade’nin yazdığına göre, “O tarihe dek Bakü’de yasal yönetimin içinde görev yapan İbrahim Bey, bu karışık dönemde doğduğu topraklarda kendisine daha çok ihtiyaç duyulduğunu görerek Azerbaycan’dan Dağıstan’a geçti.” (2) Dağıstan’da kurulan ve Müslüman Komitesi olarak anılan ulusal komiteye başkan seçildi. Bugün tarihsel belgelere baktığımızda, 1917’de İbrahim Bey Haydarov’un kâh Dağıstan’da, kâh Azerbaycan’da olduğunu görüyoruz. Dağıstan’da yerel örgütlenme çalışmaları içinde iken Müslüman örgütlerinin Bakü’de düzenlenen toplantılarına katılmak için Azerbaycan’a gelip gidiyor. Ailesi zaten Bakü’de yaşıyor. Mart ayında Bakü’de toplanan Müslüman İçtimaî Teşkilâtları Komitesi’nin Müslüman aydınlar oturumuna başkanlık ettiği, Komite’nin Millî Bürosu’na -daha sonra her ikisi de Azerbaycan’da cumhurbaşkanı olacak- Mehmet Emin Resulzade, Neriman Nerimanov gibi isimlerin yanı sıra onun da seçildiği belgeleniyor.İBRAHİM BEY KAFKASYA’DA GEÇİCİ YÖNETİM İÇİNDE Ülke çapında yerel güçler seslerini duyurmaya başlarken, Prens Lvov başkanlığındaki geçici merkezî hükümet de tüm ülkede Çarlık yönetiminin yerini alacak geçici bir yönetim düzeni kurmaya girişir. Kafkasya’da, Çarlık döneminin Kafkasya Genel Valisi’nin yerine geçmek üzere bir kurul oluşturur: kısaca Ozakom diye anılan (Osobıy Zakavkazskiy Komitet) Güney Kafkasya Özel Komitesi... Artık merkezden gelen bir kişi değil, yerel halktan kişilerin de yer aldığı bu komite sorumludur Güney Kafkasya’nın yönetiminden. Komite’nin başkanı, Çarlık yönetiminin Kafkasya Genel Valisi gibi Rus’tur; dört üyesinden ikisi Gürcü, biri Ermeni, biri ise Azerbaycanlı Türk’tür. Küçük bir hükümet niteliği taşıyan Ozakom, Tiflis’te göreve başlar başlamaz bölgedeki Çarlık döneminden kalma devlet görevlilerini yerlerinden alarak yeni atamalar yapar. O tarihlerde halkı tarafından Dağıstan Müslüman Komitesi’nin başkanı seçilmiş olan İbrahim Bey Haydarov’u Dağıstan Vilayeti Geçici İcra Komitesi Başkanı -bir bakıma Dağıstan Vilâyeti geçici hükümet başkanı- görevine getirir.
Dağıstan dağları tablosu, Ayvazovski'nin fırçasından...
Nisan 1917’de ise İbrahim Bey’in Ozakom tarafından bu kez Dağıstan vilâyetine Vali olarak atandığını görüyoruz. İbrahim Bey, bu atanmanın ardından, yine Bakü’de toplanan Kafkasya Müslümanları Kurultayı’nın başkanlık divanına seçiliyor. Kafkasya Müslümanlarının geleceğini tartışan Kurultay önemli kararlar alıyor. Rusya’daki Müslüman halkların çıkarlarının korunabilmesi için en iyi yönetim biçiminin coğrafî bir federasyona dayanan demokratik cumhuriyet olacağını açıklıyor. “BİN PARÇALI” KUZEY KAFKASYA İbrahim Bey’in vali olarak atandığı Dağıstan’ın da parçası olduğu, çok uluslu Kuzey Kafkasya’nın her yerinde pıtrak gibi küçük yerel yönetim örgütleri belirmiştir: Çeçen, İnguş, Kumuk, Terek bölgesi Kazakları, Oset, Kabardey-Balkar, vb’nın oluşturduğu bu örgütler irili ufaklı toplantılar düzenlerler. Bütün bu yerel yönetimleri birleştirme, Kuzey Kafkasya’da siyasal bir birlik oluşturma çabaları görülse de bu iş kolay değildir: yalnızca siyasal görüş farkları değil, Kafkasya’nın “Makedonyalılığı” da birliği güçleştirir.(3) Şubat devriminden sonra Kumuk-Avar dilinde yayınlanmaya başlayan Tenglik gazetesinde yer alan bir yazıda birlik çağrısı yapılırken Kafkasya’daki ayrışmalar da gösterilmiş oluyor: “Sen Dağlısın, o Çeçen, ben ovalıyım, öbürü filandır gibi gereksiz sözleri bir yana bırakalım ve hepimizin Müslüman ve kardeş olduğumuzu bilerek bir araya gelelim.”(4)Dağıstan'da Sulak nehri
Tarihçi Altan Göyüşov, bu dönemde Kuzey Kafkasya’nın Dağıstan kesiminde özgürlük için savaşanları üç ideolojik gruba ayırıyor: Bunları “klasik İslamcı cereyan, yerli sosyalistler ve laik liberal demokrat Dağlı hareketleri” olarak belirtiyor. (5)“Bir araya gel”mek için Mart’ta başlayan toplantıların sonunda Kafkasya Dağlı Halkları Birliği oluşturulabiliyor. Birlik, “yerel hükümet” olarak tanımlanabilecek bir geçici icra komitesi kuruyor. Merkezdeki geçici yönetimle uyumlu olarak bu komite de kendini “geçici” olarak tanımlamıştır. DAĞISTAN’DA TÜRK DİLİ İÇİN ÇABALARRusya hem savaş, hem çalkantılar içindeyken, Dağıstan Valisi olarak İbrahim Bey’in yurdunun geleceği için adımlar attığı, eğitim konusunu ve Türkçe’yi öne çıkardığı görülüyor. O güne dek resmî dilin Rusça olduğu çok dilli Dağıstan’da Türkçe’nin eğitim dili olarak kabul edilmesi yönünde çalışmalar yaptığı ortaya çıkıyor. Örneğin, onun girişimiyle 15 Haziran 1917’de Temirhanşura’da öğretmenler için Türk dili kursları açıldığını öğreniyoruz. Burada, Abdullayev’in 1987 tarihli kitabından kısa bir bölüm aktarılabilir: “(Haydarov), 20 milyonluk Rusya Müslümanlarını ayrılmaz bir millete çevirmek istiyordu. Hattâ buna uygun teoriler bile yazmıştı. Etno-millî değerler, dil ve dinden oluşuyordu. Lakin, Rusya Müslümanlarının dilleri farklıydı. Bu yüzden de dil kavramını iki şekilde ifade ediyordu: tabiî dil ve ana dili… Tabiî dilin anlamı Haydarov’a göre yaşanan bölgedeki anlaşma diliydi. Ana dili ise “Türk-Tatar” dil grubu olarak görüyordu. Bu dil tüm Rusya’daki Müslümanlarla anlaşmak için gerekiyordu. Onun fikirlerinden biri de, din ve dil ortaklığının devlet düşüncesiyle birleşmesiyle milletin oluştuğu fikriydi.” Abdullayev, İbrahim Bey’in görüşlerini aktardıktan sonra şu sonuca varıyor: “Bu düşüncelerden Müslüman burjuva milliyetçisi eğilimi ortaya çıkıyor.”(6)Dağıstanlı sosyalistlerin Türk dilinin eğitim dili ve ortak dil olması konusunda İbrahim Bey’den farklı düşünmekle kalmayıp buna karşı çalıştıklarını öğreniyoruz. Tarihçi Altan Göyüşov’a göre, “Dağlı sosyalistler(den…….) A. Taho-Godi yazıyordu ki, Dağıstan sosyalist gurubunun Türk diline karşı mücadele etmesinin amacı halk kitlesini Bakü burjuvalarının tesiri altından çıkarmak idi. (………….) Dahadayev’in önderliği altındaki Dağıstan sosyalist grubu Bakü burjuvazisine karşı (Türk dili üzerinden) bir mücadele yürütürken, sosyalistlerin diğer kolu olan U. Buynakski ve taraftarları Azerbaycan’dan arazi iddialarını öne sürüyorlardı. Kuba kazasının bir bölümü ile Zagatala dairesini Dağıstan’la birleştirmeyi talep ediyorlardı.”(7)İbrahim Bey’in yaşamını izlersek, Dağıstanlı Bolşeviklerin tersine, Dağıstan’la Azerbaycan’ın birleşmesi ülküsünü taşıdığı görüşüne varabiliriz. Davud Alibala Talıbov’un Rusça olarak yazdığı Derbent adlı kitapta da İbrahim Bey’in bu dileği taşıdığı belirtiliyor.(8) Bu bölümün müziği, ilk Türk operasından olsun… Üzeyir Hacıbeyov’un bestelediği Leyla ile Mecnun operasının uvertürü: https://youtu.be/-MKuRKW0B18DEVAMI YARIN(Yarın: Sosyalist Yoldaşları İbrahim Bey’e Muhalif)1) Kerenski Şubat başında kısaca SR diye anılan Sosyal Revolüsyoner -Toplumsal Devrimci- Parti’ye katıldığını açıklamış, II. Nikolay’ın tahttan indirilmesini talep etmişti. Bunun üzerine Çariçe, cephedeki Çar’a mektup yazarak “bu hain”in idamını istemişti. Kerenski, Duma ile Sovyet’in birlikte oluşturdukları “geçici hükümet”e, Sovyet’in temsilcileri arasında girdi.
2) Adalet Tahirzade, Oğuztoğrul Tahirli, “Azerbaycanlı Siyaset Adamı İbrahim Bey Heyderov (Haydaroğlu) (1879, Derbent- 1949, Ankara)”,Türk Yurdu, sayı 291 (Kasım 2011), s.336
3) İbrahim Bey Kafkasya’nın etnik çeşitliliğini böyle tanımlıyordu. Bkz. 2. Bölüm
4) Sefer E. Berzeg, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti 1917-1922 (1. Cilt: Kafkasya Dağlıları Birliği’nin Kuruluşu) (İstanbul: 2003) ,s.42
5) Altan Göyüşov, 1917-1920nci illerde Şimali Kafkaz Dağlılarının Azadlık Uğrunda Mübarizesi (Bakı:2000)
6) M.A.Abdullayev, 20. Yüzyılın başlarında Dağıstan’da Toplumsal-Siyasal Düşünce (Moskova: 1987, Rusça basım)
7) Göyüşov,s.116
8) Söz konusu kitabın Dağıstan’ın önemli ailelerinin tanıtıldığı bölümünde, bazıları yanlış olsa da Haydar bey soyuna ilişkin bilgiler var. Kitabı kendi kitaplığından bulup çıkaran (İbrahim Bey’in kızkardeşi Umhanım’ın gelini) Leylâ Efendiyeva’ya söz konusu bölümü benim için okurken çevirdiği için teşekkür ederim.
“Bu eserin tüm yayın hakları Sanattan Yansımalar internet sitesiyle yazarı Mina Tansel’e aittir. Tanıtım için dahi olsa kısa alıntı veya bütünüyle yayın yazarın ve yayıncı internet sitesinin yazılı izni olmaksızın yapılamaz.”