22 Mart'ta Ankara'da Erimtan Müzesi'nde yepyeni bir program seslendirecek olan Trio Anka, Şubat'ta ABD'de bir festivale katıldı. Bu katılımla ilgili olarak Trio Anka'nın düzenlemelerini yapan üyesi, klasik gitarist Kağan Korad'la konuştuk.
Trio Anka olarak çellist Demet Gökalp, tenor Ayhan Uştuk ve siz 24-28 Şubat tarihleri arasında Amerika Birleşik Devletleri'nin Miami kentinde düzenlenen “Miami Uluslararası Gitar Festivali”ndeydiniz. Festivale nasıl davet aldığınızı anlatır mısınız?
İşin doğrusu ABD ile Avrupa birbirinden oldukça kopuk, çünkü müzisyenlerin karşılaşarak birbirini fark etme fırsatı fazla olmuyor, dolayısıyla iki kıta arasında gidip gelenler çoğunlukla dünyaca ünlü olanlar ya da bu teması kurabilmeyi başaranlar. Aslına bakarsanız benim Avrupa kariyerim de tam bu şekilde orada verdiğimiz her konserden sonra yeni davetlerin gelmesiyle oluşmuş ve gelişmişti. Davet edildiğimiz bu festival “Florida Uluslararası Üniversitesi (FIU)” bünyesinde gerçekleşti. Festivali FIU’da gitar bölümünde öğretim elemanı olan Mesut Özgen organize ediyor. Mesut Özgen tıp doktoruyken gitara yoğunlaşarak müziği meslek olarak seçen ve 20 yıl kadar önce Amerika’ya göçerek orada gitar eğitimi ve ardından kariyerini sürdüren bir Türk.
FIU'daki görevinin yanı sıra konser ve projeler açısından oldukça aktif, hatta kopuk olan Florida Gitar Camiasını bu tür organizasyonlarda bir araya getirerek birleştirme gailesi taşıyor. Gitmeden önce uzaktan da olsa tanıştığımız Mesut’la birbirimizi özellikle “face book” üzerinden takip ediyor ve zaman zaman haberleşiyorduk. Son yıllardaki konser aktivitelerimiz dikkatini çekmiş, benimle bağlantı kurarak bir festival düzenlediğini ve davet etmek istediğini söyledi, gerisi malum.
Festivalde neler yaptınız ve nasıl karşılandınız, tepkiler nasıldı?
Biz festivalde Trio Anka olarak bir konser verdik, ben onun dışında katılımcı gitar öğrencileri için düzenlenen ustalık dersleri verdim. Festival bünyesinde aynı zamanda bir gitar bestesi yarışması da vardı dolayısıyla davetli gitaristlerin bir çoğu Amerika’da ün yapmış aynı zamanda besteci olan gitaristlerdi, hatta bir tanesi en iyi film müziği dalında Gramy ödülü sahibi oldukça tanınmış bir besteciydi.
Konserimizden önce bu kişilerin bizle ilgili en ilgisini çeken konu dünyada pek bulunmayan bu üç enstrümanın kombinasyonunun nasıl tınladığıydı. Sohbetlerimiz sırasında Amerika’lı besteci gitarist Stephen Aron “Ses rejistirleri hemen hemen aynı olan böyle bir üçlüyü bir araya getirmek benim asla aklıma gelmezdi, nasıl tınlayacağını çok merak ediyorum” sözleriyle ortak bir merakı dile getirmişti. Konserden sonra ise heyecanla koşarak gelip “olağanüstü düzenlemeler ve inanılmaz tınlıyormuş” diyerek tebrik etti. Konser esnasında ve sonrasında seyircinin tepkisi çok sıcak ve beğeni doluydu, uzun süre ayakta alkışlandı. Bizim için çok güzel ve zevkli bir konser oldu.
Amerika’daki festival ve müzik ortamıyla ilgili sizin genel intibanız nasıl?
Açıkçası Amerika bizim yakın ve daha tecrübeli olduğumuz Avrupa'dan hem yaşam sitili hem de kültürü ile çok farklı, bu müzik hayatına da yansıyor; Avrupa “klasik müzik geleneğinin yaratıcısı ve ev sahibi olarak bu konuda teknik, sitil ve repertuar bakımından çok daha titiz ve hatta zaman zaman tutucu, her yönüyle ince ince ölçülüp biçildiğinizi hissedersiniz. Amerika ve Amerilkalı gitaristler ise klasik repertuarı tarzlar arası diyebileceğimiz şekilde harmanlamayı, yeni proje, ses ve performansları daha fazla seviyor bu da bence yorumcular açısından daha rahat bir ortam yaratıyor. İlginçtir aslında yaşam felsefesi olarak aşırı rekabetçi ve yarışmacı olan bu ülke, klasik müzik konusunda Avrupa’ya nazaran daha rahat bir alan yaratıyor. Bununla beraber festivalde Benjamin Verdery gibi tam anlamıyla virtüöz ve çok iyi müzisyen olan Amerikalı usta gitaristleri ve farklı tarzlarını dinlemek büyük bir keyifti.
Şefik KAHRAMANKAPTAN