Bu köşeyi yakından takip edenler, geçtiğimiz yıllarda, İzmir Operası’nın yaptığı Türkiye prömiyerlerinden izlenimlerimi burada paylaştığımı bilirler. Ülkemizde daha önce sahnelenmemiş operaların prömiyerlerini kaçırmamak, İzmir DOB’un ataklığını yerinde izlemek açısından güzel bir fırsat oluyordu. İzmirli dostlarımız ‘prömiyer avcılığında’ son bir yıldır nispeten yavaş bir profil çizince ben de maalesef eski sıklıkta gidemez oldum bu güzel şehre. Verdi’nin en popüler operası ‘Aida’nın bu kez Türkiye değil ama İzmir prömiyeri yapması, İzmir DOB’u da epeyi bir aradan sonra bu köşeye taşıdı.
Aida’nın, operaevi nerdeyse 35 yaşında olan İzmir’de şimdiye dek sahnelenmemesi hem şaşırtıcı hem değil. İzmir gibi gelişmiş bir şehrin Aida gibi tüm zamanların belki de en popüler operasından uzak kalması şaşırtıcı gelgelelim ‘grand opera’ nitelikleri taşıyan bu eserin tarihi Elhamra sahnesinin küçük sahnesine sığdırılabilmesi de olanaksız. Buradan çıkan sonuç: İzmir’in acilen büyük sahneli bir operaevine kavuşturulması şart. Şimdiki Büyükşehir Belediyesi yönetiminin üzerinde çalıştığı projenin henüz tamamlanmadığını öğrenmek canımızı sıkmadı değil. İzmir DOB büyük sahne isteyen popüler eserler için Ahmed Adnan Saygun’un oditoryumunu kullanmak zorunda kalıyor. Orkestra çukuru, sofito gibi temel kriterler bakımından sorunlu bir mekan AASSM ama diğer açılardan İzmir DOB’un ihtiyacına ‘şimdilik’ cevap veriyor.
Aytaç Manizade sahneye koydu, İzmir’de ilk kez izlenebilen ‘Aida’yı. 21 Aralık 2013 tarihinde prömiyer yapan prodüksiyonun bu sezon sondan bir önceki olan 28 Mayıs temsilinde Levent Gündüz (Radames), Evren Ekşi (Aida), Stare Çelebi (Amneris), Hasan Alptekin (Firavun), Tamer Peker (Amonasro), Tevfik Rodos (Ramfis) başlıca rolleri paylaşıyorlardı. Yapımda dekor Çağda Çitkaya, kostüm Ayşegül Alev, ışık ise Müfit Özbek imzasını taşırken koroyu Hans Joachim Gallus, orkestrayı da Tulio Gagliardo yönetiyordu. Solist sesler genel itibariyle çizginin üstünde performanslar sergiledi. Prömiyerinden 30 Mayıs’taki son temsiline kadar bu sezon sadece 7 kez temsil edilmesine rağmen Aida için 3, Radames için 4 ayrı kast çıkartılan bir prodüksiyonda solistlerin hem prodüksiyonun kendisine hem de birbirlerine uyum sağlamak bakımından sıkıntı yaşayacakları muhakkaktır. Eğer bu olumsuzluğu baştan sineye çekersek, eli yüzü düzgün bir yapım olduğunu söyleyebiliriz İzmir’in Aida’sının.
Tenor ses için hayli yıpratıcı bir rol olan Radames’te Gündüz tatmin edici bir performans çıkardı. Sanırım Efe Kışlalı’yla birlikte bu rolün altından kalkabilecek iki Türk sesten biridir Gündüz. Kendisine daha fazla şans verilmiş olsaydı daha özgüvenli bir yorum çıkartması olasıydı. Bu, diğer sanatçılar için de geçerli. Ekşi de çok güzel bir sese sahip. Büyük soprano Leontyne Price’ın imzası olan puslu alt tonları duymak mümkündü sanatçıdan; pianissimo’larını da çok beğendim. Çelebi’nin de yine çok çetin bir rol olan Amneris’te hem ses hem drama yönünden bekleneni verdiğini düşünüyorum. Ramfis’te deneyimini her zamanki gibi konuşturan Rodos, hiç esnemeyen sert yüz hatlarıyla korkutucu bir başrahip profili çizdi. Alptekin de çok iyiydi ama Peker kabul etmeli ki bir başkaydı. Olağanüstü güzellikteki sesini, bu kez etkileyici bir oyunculukla da taçlandırdığını görmek sevindiriciydi. Manizade, Mısır hiyeroglifiyle bezediği dar ve yüksek kolonlar yardımıyla büyük sahnede hareket yaratmayı amaçlamıştı. ‘Zafer Marşı’na getirdiği Mısır ve Arap tarihinden enstantaneler esprisi, Arap Baharı dokundurması, ABD’li askerlere ‘pas de deux’ yaptırması ilginçti doğrusu. Daha önce de başvurduğu lazeri bu kez ünlü ‘Yeşil Yol’ filmine atıfta bulunurcasına Aida ile Radames’in ölüm yolunda birleştikleri son sahneye eşlik ettirmesi de takdirlikti. Koroyu geçmiş yıllara göre cansız ve ruhsuz buldum. Orkestra da yine geçmişte şahit olup alkışladığımız o görkeminden hayli uzaktı. Sezon sonuna gelinmesinden midir yoksa TÜSAK saldırısı karşısında duyulan moral bozukluğu mudur artık bilinmez. İzmir DOB bu Aida ile Ağustos ayı sonunda Aspendos Festivali’ni açacak, şimdiden duyurulur...
Serhan Bali // Radikal Gazetesi // 03.06.2014