İDSO'nun 6 Ocak 2017 yani yeni yılın ilk konseri Beyoğlu Emek sineması sahnesindeydi. Antonio Pirolli yönetimindeki orkestra Wolfgang Amadeus Mozart'ın Don Giovanni Operasının sahne versiyonunu seslendirdi. Konserin solistleri Güneş Gürle, Göktuğ Alpaşar, Hande Soner Ürben, Caner Akın, Deniz Yetim, Burak Bilgili, Murat Cem Orhan ve Selin Uzun'du. Başkemancı koltuğunda Ayşe Özbekligil vardı.
ESKİ EMEK SİNEMASI MI YOKSA YENİ EMEK SAHNESİ Mİ?
Yapılması birçok tartışmaya yol açan Beyoğlu'nun ikon yerlerinden Emek Sineması sonunda yeniden açıldı. Eski tarzı korunarak yeniden inşaa edilmesi orijinalini ne kadar yansıtır bilemiyorum ama bir alışveriş merkezinin 5. Katına konumlandırılan sinema hatırladığım kadarı ile korunmuş görünüyor. Yanlışım varsa düzeltebilirsiniz ancak bu "klon" sinema sanırım orijinalinden epeyce küçük olmuş gibi geldi bana.
Yine de böyle bir dekora sahip bir sahne İstanbul için önemli, hele ki alışveriş merkezlerinde yer alan diğer salonları düşünürsek görünüş açısından kendinizi Avrupa'nın eski salonlarından birinde sanabilirsiniz. Ancak sorun şu ki salon bir konser salonu değil; hele ki senfoni orkestrasını rahatça sığdıracak bir sahnesi yok. Enine giden bir sahnede bulunmak zorunda kalan İDSO bu durum içinde epey zorlanmış görünüyordu bu hafta.
SANATSEVER OLMAK.
Geçen haftaki yazımda "umarım yıl güzel başlamıştır" diye temennide bulunmuştum. Maalesef öyle olmadı ve insanlarımızı teröre kurban etmeye devam ettik. 5 Ocak günü de İzmir'de yaşadığımız hain saldırı sonrası insanların artık dışarı çıkmaya korktuğu Beyoğlu'nun halinden de belliydi. Şartlar böyleyken bir de akşam üzeri başlayan yoğun kar yağışı da eklenince İDSO üyelerinin gelecek dinleyici sayısı konusunda endişeleri artmıştı. Ancak konserin başlamasına az bir süre kala gelen dinleyici herkese Atatürk Kültür Merkezi'nin açık olduğu dönemi hissettirdi. Sanatı destekleyen sanatseverlerin çoğunlukta olduğu o güzel günlere...
Yazılarımda sıkça değindiğim gibi sanat her şeye rağmen devam eder. Sanatın devam etmediği gün hayat bitmiş demektir, ya da yaşamanın anlamı kalmamıştır.
SOLİST FABRİKASI GÜZİN GÜREL.
Sedat-Güzin Gürel Sanat ve Bilim Vakfı'nın katkıları ile gerçekleşen konserde yer alan tüm solistler Prof. Güzin Gürel'in öğrencisi olmuş ya da hala onunla çalışmaya devam ediyor. Durum böyle olunca sanırım Güzin hocamız için gece tam anlamıyla emeklerinin karşılığını aldığı, gurur dolu bir gece olmuştur.
Sahnede yer alan sekiz solisti tek tek yazmaya kalkarsam sütunumu aşmak zorunda kalacağım için genel olarak şu bilgiyi vermem yanlış olmaz herhalde, her biri hem ülkemizde hem de yurt dışındaki temsillerde başarılı işler yapan sanatçılar. Özellikle yurt dışındaki prodüksiyonlarda yer almanın zorluklarını düşünürsek bu sekiz solistimiz de bu konuda gerçekten önemli işlere imza atan isimler. Sadece solist olarak değil öğretim görevlisi de olan isimler var içlerinde, ancak içimden geçen hepsinin bir şekilde Güzin hocamızın bayrağını devralarak bu ekolü devam ettirmeleri. Zira burada önemli olan sadece solist yetiştirmek değil, ona sonuna kadar da destek olmak.
ZOR ŞARTLARDA KAYIT YAPABİLMEK.
Bu haftaki konser kaydım epey zorlayıcı şartlarda gerçekleşti diyebilirim. Öncelikle sahnenin ince uzun yapısından dolayı orkestranın sıkışık nizamı mikrofon plasmanımı zor duruma soktu. Her ne kadar sahne versiyonu olsa da solistlerin sahnede aksiyon içinde olmaları ayrı bir sorun teşkil ediyordu. Bu gibi durumlarda askı mikrofon dediğimiz sahnenin üzerine gerili tellere asılarak sallandırılan mikrofonlama tercih edilir, ancak bunun için bir sistemin hazır bulunması gerekir. Bu sistem maalesef çoğu sahnede mevcut değil. Bu nedenle bu haftaki kayıt aslında 5.1 kayıt yapmaya uygundu, sahnede dolaşan solistlerin farklı hoparlörlerden çevrelenmiş ses ile dinlenmesi hoş olurdu. Ancak daha doğru dürüst Stereo sesi yayınlamaya henüz başlamışken 5.1 yayın biraz hayalperestlik olur.
DON GIOVANNI.
Kadınlara düşkün Don Juan ya da diğer adıyla Don Giovanni'nin hikâyesini herkes bilmese de mutlaka kulağına çalınmıştır. Librettosunu Lorenzo da Ponte'nin yazdığı opera ilk olarak 29 Ekim 1787'de sahnelenmiş ve büyük başarı kazanmıştır. Bestelenmesi oldukça ilginç olan opera son ana kadar tamamlanamamış, bitirilmesi büyük ölçüde Mozart'ın eşi Constanza'nın çabaları ile gerçekleşmiştir. Prömiyer gecesi hararet ile çalışan Mozart'a meyve kokteyli hazırlayan Constanza bu kokteylin Mozart'ın uykusunu getirdiğini görmüş ve sabaha kadar Alaaddin'in Sihirli Lambası başta olmak üzere bir sürü masal anlatarak sürekli konuşmuş ve bestecinin uyumasına engel olmuştur.
ESKİYE ÖZLEM.
Konserin geneli yukarıda bahsettiğim şartlarda gelen dinleyiciye "iyi ki geldik" dedirtecek şekilde geçti. Mekân olarak bir alışveriş merkezinden giriş yapılsa da içerisinin hissiyatı eskiye özlem duyan dinleyiciyi tam da o dönemlere götürecek yapıda olup bir de Don Giovanni gibi bir eserin olması, kaçıranların üzülmesi gereken bir konsere vesile oldu diyebilirim.
Antonio Pirolli orkestra-solist koordinesini oldukça iyi götürdü. Orkestranın sıkışık nizamı senkron sorununu ortadan kaldırsa da solistlerin tempo konusunda biraz aceleci olduğunu söyleyebilirim, ki bu da solist-orkestra senkronunu bazı yerlerde sekteye uğrattı.
Konser Sedat-Güzin Gürel Sanat ve Bilim Vakfı adına Prof. Güzin Gürel'in solist ve koristlere plaket vermesi ile sona erdi.
Son olarak, konserin yapıldığı alışveriş merkezinin yönetiminin aldığı güvenlik önlemleri için teşekkür ederim. Maalesef içinde bulunduğumuz olağanüstü durum neticesinde annemin bana daima hatırlattığı sözü sizle paylaşarak yazımı bitiriyorum: "Güven, tedbire asla mani değildir."
Haftaya buluşmak üzere, sanat dolu günler.
Mehmet Sungur
6 Ocak 2017